79

"Sana bir iyilik (hasene) gelirse o, Allah'tandır; sana bir kötülük (seyyie) gelirse o da kendilidendir. Seni bütün insanlara Peygamber olarak gönderdik. Zaten şâhid olarak Allah yeter."

A- "Sana bir iyilik (hasene) gelirse o, Allah'tandır."

Bu âyet, bundan önce emredilen mücmel cevabı açıklar niteliktedır. Mücmel cevabın, Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) lisaniyle icra edilmesinden sonra muhatab değiştirilmiş ve insanların her birine, her bir ferde hitab edilmiştir. Hitabın ve beyânın bizzat her gaybı bilen (Allamü'l-guyûb) Allah (celle celâlühü) tarafından yapılması da konuya ne kadar önem verildiğini ve bunda ne ince bir hükmet olduğunu gösterir.

"Sizin başınıza gelen her hangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir." (Şûra 42/30) meâlindeki âyette hitab, insanların hepsine birden tevcih edildiği hâlde burada her ferde ayrı ayrı tevcih edilmesi, bu hakikati ziyadesiyle tesbit içindir. Çünkü bu ifâde ile, bazılarının günahları sebebiyle başkalarının cezalandırılması ihtimâk tamamen ortadan kaldırılmıştır.

Sana isabet eden herhangi bir nimet, bizzat Allahü teâlâ tarafından lütuf ve ihsandır; O'nu buna zorunlu kılan hiçbir şey yoktur. Kişinin yaptığı bütün taât ve ibâdetleri, başka nimetleri gerektirmek şöyle dursun, yaşamakta olduğu hayât; taât ile ibâdetlerin ifası için ihtiyaç duyduğu güç ve takat nimetini bile karşılayamaz. İşte bundan dolaydır ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Allah'ın rahmeti, olmadan hiç kimse amelleriyle cennete giremez." buyurdu.

Soruldu:

"- Sen de mi ya Rasûlallah ?" Cevap verdiler:

"- Evet, ben de giremem (Velâ ene)!.."

B- "Sana bir kötülük (seyyie) gelirse o da kendindendir."

Senin başına gelen herhangi bir kötülük, icad cihetinden. Allahü teâlâ'ya nisbet edihp ceza olarak O'nun katından nâzii oluyorsa da, o, sizin işlediğiniz günahlar sebebiyledir ve günahlarınız, onu gerektirmiştir. Nitekim bîr âyette de meâlen şöyle buyurulur:

"Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Allah çoğunu da affeder." (Şûra 42/30)

Rivâyete göre Âişe (radıyallahü anha) şöyle demiştir:

"- Herhangi bir müslümana isabet eden bir acı veya sıkıntı, hattâ ayağına bir diken batması ve hattâ terliğinin tasmasının kopması bile, mutlaka bir günahından dolayıdır. Allah'ın affettiği günahlar ise daha fazladır."

Bir diğer görüşe göre ise, bu hitab da, önceki ve sonraki hitablar gibi Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) müteveccihtir. Fakat bu, Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) hâlini değil, tasvir yoluyla kâfirlerin hâlini beyân etmek içindir. Herhalde bu üslub, kâfirlere olan İlâhî öfke ve gazabı ziyadesiyle göstermek ve onların, cehalet ve hamakatinden dolayı bu tür hitaba lâyık olmadıklarını zımnen bildirmek içindir.

C- "Seni bütün insanlara Peygamber olarak gönderdik."

Bundan önce kâfirlerin cehaletlerinden dolayı Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yüksek, şahsiyeti hakkındaki yanlış ve haksız iddiaları beyân edilmişti. Şimdi burada onun, Allahü teâlâ katındaki yüce ve şerefli mevkii belirtiliyor.

"el-Nâs — insanlar" kelimesindeki elif lâm (el), istiğrak içindir. Bunun anlamı şöyledir:

"- Biz seni Resûlüm, yalnız bir kısmına değil, fakat bütün insanlara Peygamber olarak gönderdik."

Nitekim diğer bir âyette meâlen şöyle buyrulur:

"- Biz seni Resûlüm, bütün insanlara ancak müjdeleyici (Beşîr) ve uyarıcı (Nezîr) olarak gönderdik." (Sebe' 34/28)

Ç- "Zaten şâhid olarak Allah yeter."

Resûlüm senin risalet ve nübüvvetinin hak olduğuna Allah'ın (celle celâlühü) şahadeti kâfidir. O'nun sana verdiği mucizeler ve ezcümle bu konuşan nass (nass-ı nâtık) ve sâdık vahiy olan Kur’ân-ı Kerîm bunu isbat için yeterlidir.

79 ﴿