155

"Başlarına gelenler, mîsaklarmı bozmalarından, Allah'ın âyetlerini inkâr etmelerinden, Peygamberleri haksız yere (biğayr-ı hakkın) katletmelerinden ve "bizim kalblerimiz kılıflıdır" demelerındendır.

Hayır, Allah, küfürleri sebebiyle onların kalblerıni mühürlemiştir. Pek azı müstesna îmân etmezler."

A- "Başlarına gelenler, mîsaklarmı bozmalarından, Allah'ın âyetlerini inkâr etmelerinden, Peygamberleri haksız yere katletmelerinden ve "bizim kalblerimiz kılıflıdır" demelerındendır."

Misaklarını bozmaları sebebiyle, Biz de, onları lânetiedik, meshettık, onlara ve onların haleflerine ulaşan az ablarımızla gerekeni yaptık.

Rivâyete göre, onlar, Dâvûd (aleyhisselâm) zamanında cumartesi yasağını ihlâl ettiler. Bu yüzden lanetlendiler ve meshedilip muymunlara döndürüldüler.

Kur’ân'da veya kendi Kitablarmda yazılı Allah'ın (celle celâlühü) âyetlerini inkâr ettiler, Zekeriyya ile Yahya (aleyhisselâm) gibi Peygamberleri haksız yere öldürdüler ve:

"- Kalplerimiz kılıflıdır", yani cibilliyetimizde bulunan bir perde ile örtülüdür; Muhammed in getirdikleri kalblerimize ulaşmaz!" dediler ve çeşitli azaba uğradılar.

İbn Abbâs ile Atâ'ya göre, âyetin metnindeki "ğulf kelimesi "ağlef' in değil fakat mahfaza anlamındaki "ğılaf in çoğuludur. Yani :

"- Bizim kalplerimiz ilimlerin mahfazasıdır; onun için bizim ilmimiz bize yeter, başkasına ihtiyacımız yoktur." demektir.

Kelbî'ye göre ise:

"- Bizim kalplerimiz o kadar kuvvetlidir ki, onlara ne ulaşırsa, hemen hıfzedilir; eğer senin sözlerinde hayır olsaydı, kalplerimiz onları da hıfzederdı." demektir.

B- "Hayır, Allah küfürleri sebebiyle onların kalblerıni mühürlemiştir."

Birbirine matuf olan iki cümle arasında bir istitrat (ara)cümlesi olan bu kelâm onların fâsid iddialarını bir an önce reddetmek içindir. Bunun anlamı şudur:

Hakkın onların kalblerine ulaşmaması, kalbleri doğuştan kılıflı olduğu için değildir. Fakat küfürleri sebebiyle Allah (celle celâlühü) onların kalblerini mühürlemiştir.

C- "Pek azı müstesna îmân etmezler."

Abdullah b. Selâm ve benzerleri gibi pek azından başkası îmân etmez. Yahut hakikatlerden ancak pek azma îmân ederler ve bu îmân da geçerli değildir.

155 ﴿