11"Ey îmân edenler! Allah'ın size olan nimetini arım. Hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Ve Allah (a karşı sorumluluk)tan sakının ve mü'minler sadece Allah'a tevekkül etsinler." A- "Ey îmân edenle ! Allah'ın size olan nimetini anın." Bundan önce hayra, İslâm'a bağlanmak nimetine erme hatırlatılmıştı, şimdi burada da serden kurtarılmak nimeti hatırlatılmaktadır. B- "Hani bîr topluluk, size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti." Düşmanınız olan bir topluluk, öldürmek, yok etmek için size el uzatmaya yeltenmişti de, Allahü teâlâ, inÂyetine en çok muhtaç olduğunuz bu sırada onların ellerini sizden çekmişti. Onlar el uzatmaya yeltenmişler, fakat gerçekleştirememişlerdi. Bu ilâhî nimetin büyüklüğüne delâlet eder. Çünkü korku ve rahatsızlık duymak zararı bile onlara bulaşmamıştı. Ama el uzatma olduktan sonra engelleme bile çoğu kez korku ve rahatsızlık duyulur. Rivâyet olunduğuna göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), yedinci savaşı olan Zatü'rrika ve Zienmar seferinde Us fan denilen yerde Ashabı ile beraber öğle namazını kılarken müşrikler, uzaktan onları seyrettiler ve namazda onlara çullanmadıklarına pişman oldular. Sonra kendi aralarında, ikindi namazını kastederek: "- Bu namazdan sonra onların, babalarından ve oğullarından daha çok sevdikleri bir namazları daha var" dediler ve Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ashabı, İkindi namazına kalktıklarında saldırmaya karar verdiler ; ancak Cenab-ı Allah, korku namazı âyetini indirerek onların bu hilelerini bertaraf etti. . {Daha önce korku namazı ile ilgili âyetin tefsirinde açıklandığı gibi, korku namazında düşmana karşı tedbir elden bırakılmaz; cemaat iki kısma ayrılır; bir kısmı düşman karşısında bekler.} Diğer bir görüşe göre ise, bu âyette işaret edilen hadise şudur: Rivâyete göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında Ebubekir (radıyallahü anh) Ömer (radıyallahü anh) ve Ali olduğu halde Benî Kureyza Yurduna giderek, Ashab'tan Amr b. Ümeyye el-Damrî'nin, müşrik sanıp yanlışlıkla öldürdüğü iki Müslümanın diyeti için onlardan ödünç para istedi. Yahudiler: "- Olur ya Ebe'l-Kasım! Buyur, otur; önce bir yemek yiyin; sonra da istediğini verelim!" dediler. Fakat suikast düşünmeye başladılar. Nihayet Amr b. Cihaş adındaki Yahudi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in üstüne yuvarlamak için büyük bir değirmen taşma yöneldi. Fakat o anda Allahü teâlâ'nın kudretiyle eli tutuldu ve Cebrâîl (aleyhisselâm) inip bunu haber verdi. Peygamber de hemen o mekândan dışarı çıktı. Başka bir görüşe göre ise, bu âyet, şu hadiseye işaret eder: Rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bir seferde bir yerde konaklamış, Ashab da, gölgelik bir yer bulmak için çalılıklar arasına dağılmışlardı. Bu arada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir ağaç altına uzandı. Kılıcını da o ağacın dallarından birine asmıştı. Ama bir bedevi gizlice onu gözetlemekteydi. O, dalar dalmaz sessizce gelip kılıcı aldı ve başına dikilip sordu: "- Ya Muhammed! Şimdi seni benden kim koruyacak? " "- Allah!" dedi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ve adam vurmak için kılıcı kaldırmıştı ki o anda şiddetli bir yumruk yemiş gibi birdenbire yere düştü ; elindeki kılıç da fırlayıp uçtu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) düsen kılıcı hemen aldı ve: "- Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?" diye sordu. Gavres: "- Hiç kimse!.." diyebildi. Bilahare bu adanı Müslüman oldu.11 C- "Ve Allah (a karşı sorumluluk)tan sakının." Bu cümle, "Allah'ın size olan nimetini anın / Uzkürû niı'mete-ilâhi a'leyküm" cümlesine atıftır. Yani Cenab-ı Allah'ın nimetinin hukukuna riâyet ederek O'ndan sakının ve nimetinin şükrünü ihlâl etmeyin. Yaptığınız ve yapmadığınız bütün işlerde Allah (celle celâlühü) tan sakının. Ç- "Ve mü'minler sadece Allah'a tevekkül etsinler." Mü'ninler, ne ferden ne de toplum olarak Cenab-ı Allah'tan başkasına tevekkül etmesinler. Sadece O'na tevekkül etsinler. Çünkü Allah (celle celâlühü), hayra ulaştırmak ve şerri defetmek için onlara yeterlidir. Bu cümle, makabli için açıklayıcı bir zeyl mahiyetindedir. "Yetevekkel / tevekkül etsin " şekline gaaib emir kipinin tercih ve mü'mınlere isnad edilmesi, tevekkülü muhatablara istidlal yoluyla vâcib kılmak içindir. Bir de, bu gaaib emir bize, mü'minlerin daha önce hitab halinde vasıflandırıldıkları îmânın, emrolundukları tevekkül ve takvanın sebebi olduğunu bildirir; ayni zamanda tevekkül ve takvayı ihlalden men eder. Zamir makamında ism-i celilin zahir olarak zikredilmesi, hükmün illetini beyan etmek ve zeyl cümlesinin istiklalini takviye etmek içindir. |
﴾ 11 ﴿