2

"(Resûlüm) bu, sana indirilen bir Kitab'tır. O halde bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Onunla uyarman ve mü'minlere öğüt vermek için..."

Kitabı indirenin (failin) kim olduğunun bildirilmemesi,

- bunun hem bir azamet üslûbu olması,

- hem de failin sarahaten belirtilmesine gerek olmamasındandır. İnzal kaynağının mektum tutulmasının sırrı budur. Nitekim,

"Ey Resûlüm, Rabbinden sana indirileni tebliğ et!" âyetiyle benzerlerinde de bu üslup, aynı sebepten dolayı kullanılmıştır.

Kalbinde ondan bir şüphe olmasın. Nitekim diğer bir âyette de mealen şöyle buyurulur:

"(Resûlüm) eğer sana indirdiğimizden şüphe içindeysen..."

Ancak burada şüphe, sıkıntı olarak ifâde edilmiştir. Çünkü kesin bilgiye sahib olan kimsenin kalbi huzur ve inşirah içindedir. Şüphe içinde olan kimsenin kalbinde de sıkıntı vardır.

Bu beyan, Peygamber'i şüpheden tamamıyla tenzih etmek içindir.

Bu âyette olduğu gibi, nehiy zımnında Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)e sıkıntı nisbet edilmesi,

- Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)in heyacanina heyecan katmak,

- onun irşad aşkını alevlendirmek,

- şüpheden ziyadesiyle sakındırmak içindir.

Görüldüğü gibi şüphe öyle bir serdir ki, bunun, kendisinden sâdır olması mümkün olmayan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bile bundan nehyedilmıştır.

Diğer bir görüşe göre ise, bu âyette " sıkıntı" gerçek manada kullanılmıştır.

Demek istenen şudur:

" Resûlüm! Seni yalanlarlar korkusuyla,

- kalbinde Kur’ân'ın tebliğinden dolayı bir sıkıntı duymayasın;

- tebliği hakkıyla yapmakta kusur etmeyesin.

Zira Peygamberimiz ilk başta, kavminin kendisini yalanlamasından ve kendisinden yüzçevirmesinden korkuyor, bundan dolayı sıkılıyor ve gönül rahatlığı ile tebliğ vazifesini edâ edemiyordu. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ, kendisine güven bahşetti ve onlara aldırmamasını emir buyurdu.

2 ﴿