6

"Kendilerine Peygamber gönderilenlere de soracağız; Peygamberler (mürselîn)e de soracağız."

Bundan önce o kâfirlerin dünyevî azabı söz konusu edilmişü. Şimdi burada onların uhrevî azabı beyan ediliyor.

Ancak burada bütün mükelleflerin ilk halleri dile getiriliyor. Çünkü bu, durumun vehametini anlatmak için daha etkilidir.

Şöyle buyruluyor: Biz, bütün ümmetlere,

"- Size gönderilmiş olan Peygamberlere ne cevap verdiniz? diye mutlak ve muhakkak soracağız ve gönderilen peygamberlere de, kendilerine ne cevap verildiğini soracağız."

Nitekim başka bir âyette de şöyle buyurulur:

"Allah bütün Resulleri bir araya topladığı gün onlara sorar:

"- Size ne cevap verildi?"

Onlar da şöyle derler:

"- Bizim hiçbir bilgimiz yok; şüphesiz bütün gayb (gizlilikleri bilen Sensin Sen)."

Burada sormaktan murat, Allahü teâlâ'nın, kâfirleri takbih etmesi ve azarlamasıdır.

"Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah hepsini bilir)."

âyetiyle nefyedilen sorma ise, bilgi edinme amacına yönelik bir sormadır.

Yahut birincisi, hesap durağındaki, ikincisi ise, azab durağındaki sormadır.

(Yani azab yerine gelindiğinde artık kendilerine bir şey sorulmayacaktır).

6 ﴿