2"Gerçek mü'minler o kimselerdir ki, yanlarında Allah zikredildiği zaman kalbleri titrer; onlara Allah'ın âyetleri okunduğu zaman imanları artar ve onlar yalnız Rabblerine tevekkül ederler." Bu âyet, gerçek mü'minlerin o üç hasleti kazandıran üstün vasıflarını beyân ve mezkûr emirleri uygulamak için ziyadesiyle teşvik anlamını ifâde eder. Âyetin anlamı hakkında değişik görüşler ileri sürülmüştür. Şöyle ki: İmanda kemâl ve ihlâsa erenler, ancak o kimselerdir ki, Allah (celle celâlühü) teâlâ'nın, sakınmayı gerektiren sıfatları ve fiilleri zikredilmese de, sırf adı anıldığı için, O'nun yüce şanına tazim eder ve O'nun heybetinden yürekleri titrer." Âyette anlaülan, bir günah işlemek girişiminde bulunup da, kendisine: "- Allah'tan kork!" denince, Allahü teâlâ'nın azabından korkarak o günahı işlemekten vazgeçen kimsedir. Ve onlara, Allahü teâlâ'nın her hangi bir âyeti okunduğu zaman o, onların imanlarını kuvvetlendirir ve ruhî tatminlerini arttırır. Çünkü delillerin, hüccet ve burhanların güçlendirilmesi, tatminin artmasını ve inancın kuvvetlenmesini mûcib olur. İman, artma ve eksilme kabul etmez; imanın artması, ancak iman konularının artması itibariyledir. Çünkü her bir âyet nazil olduğunda mü'min onu tasdik eder. Böylece imanı sayı olarak artmış olur fakat iman eski hâlini korur. İmanın artması, amellerin imandan sayılması itibariyledir. Böylece amellerin artmasıyla iman da artmış olur. En doğru olan şudur: Tasdik, kuvvetlenmeyi kabul eder; artma olarak ifâde edilen budur. Çünkü Peygamberlerin ve keşif erbabının inancı ile ümmetin diğer fertlerinin inancı arasında apaçık fark vardır. İşte Ali'nin aşağıdaki sözünün temelinde bu hakikat yatar: " Eğer mânâ âleminin perdesi açılmış olsaydı benîm inancımda bir artma olmazdı." ( Zâten ben onlara, gözümle görmüş gibi inanıyorum.) Şunu unutmamak gerekir ki hakkında bir delil bulunan bir konuya ilişkin inanç ile hakkında çok delil bulunan bir konuya ilişkin inanç arasında da apaçık fark vardır. |
﴾ 2 ﴿