12

"Hani Rabbin meleklere şöyle vahyetmişti :

"- Şüphe yok ki Ben sizinle beraberim. Haydi iman edenlere sebat verin. Ben de o kâfirlerin kalblerine korku (e'r-ru'b) salacağım. Şimdi vurun boyunları üzerine; vurun, onların her bir parmağına."

Buradaki hitap Peygamber'e tevcih edilmiştir. Çünkü burada emredilenlere, Peygamber'den başkası muktedir olamaz.

Bu vahiy, metlûv (tilavet olunan, okunan) vahiy olarak Peygamber in lisanıyla açıklanmadan önce, bir şükür nişanesi olarak vaktini hatırlamakla emrolundukları diğer geçmiş nimetler gibi bir nimet değildir.

Meleklerin, mü'minlere sebat vermelerinin keyfiyeti hakkında ihtilaf ecülmiştir.

Bazı âlimlere göre, meleklere emrolunan,

- yalnız müjdelemek,

- sayılarını çok göstermek gibi Müslümanların azim ve sebatlarını ve savaş arzularını güçlendiren şeylerdir.

Tesbit kelimesinin mânâ va hakikatine en münasip olan izah da budur. Çünkü bu tesbit, savaş sahasında sebat etmeye ve çatışma zorluklarına göğüs germek için gayret göstermeye sevketmek demektir.

Rivâyet olunuyor ki, melekler, Müslümanların, yüzlerinden tanıdıkları adamlar seklinde yanlarına gelip diyorlardı ki:

"- Müşriklerden duydum; diyorlar ki; vallahi, Müslümanlar, bize hamle yaparlarsa, biz kesinlikle geri çekileceğiz!"

Ve melekler, iki saf arasında yürüyüp Müslümanlara:

"- Size müjde, şüphesiz Allahü teâlâ, sizin yardımcınız dır!" diyorlardı.

Diğer âlimlere göre ise, melekler, Müslümanların düşmanlarıyla bilfiil savaşmakla emrolunmuşlardır. Bu âlimlere göre:

" Ben de o kâfirlerin kalblerine korku salacağım" ifâdesi,

Şüphe yok ki ben sizinle beraberim" ifâdesinin tefsiridir.

Yine onlara göre:

"Şimdi vurun boyunları üzerine!" ifâdesi de,

"Haydi iman edenlere sebat verin!" ifâdesinin tefsiri olup sebat vermenin keyfiyetini beyân eder.

Bedir savasında bulunan Sahabe'den Ebû Davud el-Mâzinî'den rivâyet olunduğuna göre diyor ki:

"- Bedir savaşında Ben, kendisini vurmak için müşriklerden bir şahsın peşine düştüm; fakat benim kılıcım ona dokunmadan baktım, kafası önüme düştü."

Sehl b. Huneyf'ten (ölm.659) rivâyet olunduğuna göre diyor ki: "- Bedir savaşında ben bizi şöyle gördüm:

Bizden biri, kılıcıyla bir müşriki gösteriyordu ve daha kılıç ona dokunmadan kafası, bedeninden ayrılıp düşüyordu."

" boyunlarının üst kısmı"ndan murat, boğazlanma yeri ya da kafanın tepesidir.

"Benan" kelimesi, el ve ayak parmaklarının uçlarıdır.

Diğer bir görüşe göre ise, el ve ayak parmaklarıdır.

Ebû'l- Heysem diyor ki:

"- Benan, mafsallardır ve her bir mafsala benane denir." İbn-i Güreye ve Dahhâk'a göre:

"- Benane, taraflar demektir. Yani bütün uzuvlara yukarıdan aşağıya kadar vurun; demektir."

Bir diğer görüşe göre ise, benan'dan murat, o topluluğun avamı, boyunların üstünden murat da büyükleridir.

Yani Kureyş ordusunun ekâbirinı de, avamını da vurun! demektir.

Âyette vurma emrinin tekrar edilmesi, bu emrin ziyadesiyle önemine işarettir.

12 ﴿