41"Şunu bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri (humusu) mutlaka Allah'ın, Resulünün, onun yakınlarının, yetimlerin ve yolda kalmışlarındır. Eğer sız Allah'a ve iki ordunun karşılaştığı "Furkan Günü" kulumuza indirdiklerimize iman ediyorsanız bu böyledir. Allah her şeye kadirdir." A- "Şunu bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri (humusu) mutlaka Allah'ın, Resulünün, onun yakınlarının, yetimlerin ve yolda kalmışlarındır ." Kelbî'den rivâyet olunduğuna göre, bu âyet-i kerime, Bedir'de nazil olmuştur. Muhammed el- Vakıdî diyor ki: "- Humus'un farz kıhnması, Hicretin yirminci ayının başında, Bedir savasından bir ay üç gün sonra Şevval ayının ortasında vuku bulan Beni Kaynuka gazası sırasında olmuştur." Bu âyetin hükmü iğne ipliğe varıncaya kadar, ganimet olarak alman her şeyi kapsar. Ancak imam (İslâm devlet reisi), önceden mücahitlere, herkesin öldüreceği düşmanın üzerindeki eşyanın kendisine verileceğini ilân etmişse, bu eşya ona verilir. Savaş esirleri ve ganimet olarak alınan arazi hakkında ise imam muhayyerdir (dilerse mücahider arasında taksim eder; dilerse de devlete ayırır). Ulemanın cumhûruna göre, " Eğer mü'min iseler, Allah ve Resulünü razı etmeleri daha doğrudur." âyetinde olduğu gibi bu âyette de Allahü teâlâ'nın zikri O'nu tazim içindir. Burada kastedilen, beşte birin âyette Allahü teâlâ'dan sonra zikredilenler arasında taksim edilmesidir. "Li'r-rasûli / Resulü için" ve "li-zi'l kurba / onun yakınları için" kelimelerinde"li / için" harfinin tekrar edilmesi, ondan sonraki kelimelerde ise bunun zikredilmemesi, Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarının, onun hissesine ortak olacakları vehmini ortadan kaldırmak içindir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ile yakınları arasında sıkı bir bağ olması sebebi ile böyle sanılabilirdi. Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarından murat, Benû Hâşim ile Benû Muttalib'dir. Benî Abdişems ile Benî Nevfel bunlara dahil değildir. Çünkü Osman ((radıyallahü anh) öl 656) ve Cübeyr b. Mut'im ((radıyallahü anh) öl.677)den rivâyet olunduğuna göre, bu ikisi, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demişlerdi: "- Ya Resûlallah, Benî Hâşim senin kardeşlerindir; biz onların faziletini inkâr etmiyoruz; çünkü Allahü teâlâ, seni onlardan kılmıştır. Ancak bize söyler misin; niçin humustan Benî Muttalib'e pay veriyorsun da, bizi ondan mahrum bırakıyorsun? Oysa bizimle onların derecesi birdir." (Çünkü anılan zâtlar kardeş idiler.) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de parmaklarını birbirine geçirerek: "- Benû Hâşim ve Benû Muttalib câhiliyede ve İslâm döneminde bizden ayrılmadılar. Bu ikisi ayni şey (şey'-i vâhıid)dir." buyurdu. Biz Hanefîlere göre humusun taksimi keyfiyeti şöyle idi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde bîr hisse Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hisse onun yakınlarına, üç hisse de diğer üç sınıfa verilirdi. Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra onun hissesi kalkmıştır. Keza Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarının hissesi de kalkmıştır. Zâten onlara da ancak fakir olmalarından dolayı verilir. Şu halde onlar da, diğer fakirlerle eşit durumdadırlar. Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarının zenginlerine ise humustan bir şey verilmez. Bu itibarla humus, Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra sadece üç sınıfa (yetimlere, yoksullara, yolculara) verilir. Nitekim Ebû Bekir'in ((radıyallahü anh) ölm. 634), icraatı ile ilgili şu rivâyet de bunun teyid eder:Ebû Bekir (radıyallahü anh), Benî Hâşim'e humustan hisse vermemiş ve onlara şöyle demiştir: "- Sizin hakkınız:fakirlerinize humus ten pay verilmesi, bekâr hanımlarınızın evlendirilmesi, sizden hizmetçisi olmayana hizmetçi temin edilmesidir. - Bunların dışında kalanlarınız ise, zengin yolcular gibi olup onlara sadaka malından bir şey verilmez." Zeyd b. Ali (Zeynelâbidin) ( öl.740)den de bu görüş rivâyet edilmiş ve şöyle demiştir: "- Humus malından saraylar yaptırmak, atlara binmek bizim hakkımız değildir." Bir görüşe göre ise, Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimet hissesi, kendisinden sonra veliyyü'lemre (halifeye, devlet reisine) geçer. İmam Şafiî Muhammed b. İdrîs'e göre ganimetin humusu (beşte biri), beş hisseye taksim edilir:Bir hissesi, Resûlüllah'a ait olup onun hayatta iken harcadığı yerlere harcanır. Bunlar, Müslümanların müşterek işleri, gazilerin binekleri ile silâhları ve benzeri şeylerdir. Diğer bir hisse de, Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlarıdır. Onların fakirine de, zenginine de verilir; taksimde de erkeklere iki, kadınlara bir pay tahsis edilir. Ganimetin geri kalanı da, anılan üç sınıfa verilir. İmam Mâlik'e (radıyallahü anh) göre, ganimet mallarının taksimi işi, imamın (devlet reisinin) içtihadına bırakılır: İmam uygun görürse, ganimet mallarını, söz konusu sınıflar arasında taksim eder; o sınıflardan kimine verir, kimine vermez; o sınıflardan daha öncelikli ve önemli gördüğüne verir. Tabiînden Ebû'l-Aliye, âyet-i kerimenin zahirini mestied göstererek diyor ki: "Ganimet malından alınan humus (beşte bir), altı hisseye ayrılır. Bu hisselerden biri, Kâ'be kapıcısına verilir. Çünkü rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) humustan bir avuç para alıp Kâ'be işlerine ayırırdı. Sonra geri kalan malları beş hisseye ayırırdı. Başka bir görüşe göre ise, âyette ifâde edilen Allahü teâlâ'nın hissesi, Beytülmal içindir. Bir başka görüşe göre ise, Allahü teâlâ'nın hissesi, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hissesine ilâve edilir. Ganimet mallarından alman humusun hükmü budur. Geri kalan diğer dört humus ise, ganimetleri alan mücahitler arasında taksim edilir. İmam Ebû Hanîfe'ye (radıyallahü anh) göre, piyadelere bir hisse, süvarilere ise iki hisse verilir. İmam Ebû Yusuf Yakub (Hazret-i 799) ile İmam Muhammed ( öl.804)e göre ise, piyadelere bir hisse, süvarilere üç hisse verilir. Kurtubî de diyor ki: "- Allahü teâlâ, âyette humusun (beşte birin) hükmünü beyân edip diğer dört humus hakkında bir hüküm beyân buyurma mistir. Bu, geri kalan humusların, ganimeti alan mücahitlere ait olduğuna delâlet eder." B- "Eğer siz Allah'a ve iki ordunun karşılaştığı "Furkan Günü" kulumuza indirdiklerimize iman ediyorsanız bu böyledir. Allah, her şeye kadirdir." Eğer siz, Allahü teâlâ'ya... iman ediyorsanız, bilin ki, ganimette bir humusun hükmünü kabul ederek Allahü teâlâ'ya yaklaşmak gayreti içinde olun. O humustan umutlarınızı kesin ve geri kalan dört humusa kanaat getirin. "V-a'lemû / şunu bikn la" hitabında bilmekten murat, onu uygulamak ve Allahü teâlâ'nın emrine itaat etmektir. "A'bdina / kulumuz" dan murat, Resûlüllah ile mü'minlerdir. Zira o gün nazil olan bazı şeyler, bizzat mü'minlere nazil olmuştur. Nitekim ileride göreceksin. "Yevnıe'l-furkan " Furkan Günü", Bedir günüdür. O gün hak ile bâtıl birbirinden ayrıldığı için böyle isimlendirilmiştir. "el-Cem'â'n / iki topluluk veya iki ordu", Bedir'de karşılaşan mü'minler-le kâfirlerin ordularıdır. " O gün indirilenler" de, Peygambere (sallallahü aleyhi ve sellem) indirilen vahiy ile melekler ve zaferdir. Bunların indirildiğine iman etmek, humusta olduğu gibi Allahü teâlâ'ya ait olduğunu bilmenin gereklerindendir. Çünkü vahiy, bunu açıkça bildirmiştir. Ve melekler ile zafer de, Allahü teâlâ katındandır. Onlar sebebiyle hasıl olan ganimetin de, O'nun tayin buyurduğu yerlere harcanması gerekir. Binaenaleyh Allahü teâlâ, bugün size yaptığı gibi, çoğa karşı azı ve güçlüye karşi güçsüzü muzaffer kılmaya kadirdir. |
﴾ 41 ﴿