3

"Ey Resûlüm Muhammed! Biz Sana bu Kur’ân'ı vahyetmekle, geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Sen ise, bundan önce elbetteki bu haberleri bilmeyenlerdendin."

A- Bu âyet-i kerimedeki, sana geçmiş milletlerin haberlerini en güzel şekilde anlatıyoruz (Nahnü nekussu aleyke ahsenel-kasası) ifadesi, Kur’ân'ın gerçekleri beyan ettiğini bildirmekle beraber, zımnen Kitap ehlinin anlattıkları kıssalarda eksiklik ve çirkinlik olduğunu da bekitmektedir.

Bu Kur’ân'dan maksat, bu sûre demektir.

B- Burada, Sana bu Kur’ân'ı vahiy etmekle (bimâ evhaynâ ileyke hâzel-Kur'ân) denilmesi, bu kıssanın ilham ile veya lâfız olarak okunmayan, mânâ olarak okunan (Kur’ân'ın âyetleri olmayan) vahiy ile bıldirilmediğıni tespit etmek içindir. Yahut bu durumun, Yahudi âlimlerinin telkini ile müşriklerin sorusundan anlaşıldığı içindir.

Yûsuf'un (aleyhisselâm) kıssası Kur’ân'da en mükemmel, güzel şekilde, uygun ve üstün bir üslup ile anlatılmıştır. Nitekim öncekilerin ve sonrakilerin kitaplarında bu kıssayı inceleyen kimse, iyi ile kötüyü ve sağ ile solu birbirinden ayırt edemezse de, bu bariz gerçeğin farkına varır.

Yahut Biz, sana anlattığımız kıssaların en güzeli olan Yakub (aleyhisselâm) ailesinin kıssasını anlatıyoruz. Bu kıssanın en güzel olması, güz enikleri apaçık olan hikmetleri ve ibretleri içermesidir.

C- "Sen ise bundan önce elbetteki bu haberleri bilmeyenlerdendin"

Biz sana bu sûreyi vahyetmeden önce sen bu kıssadan habersiz idin; bu kıssa, senin kulağına hiç gelmemişti; belki aklından bile geçiremezdin.

Bu kelâm, kıssanın vahiyle bildirildiğinin gerekçesi mahiyetindedir.

3 ﴿