51

"Hükümdar o kadınlara dedi ki:

Yûsuf tan murat almak istediğiniz zaman durumunuz ne idi? Kadınlar dediler ki:

Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik. Azizin karısı dedi ki:

Şimdi gerçek tamamen ortaya çıkmıştır; ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Hiç şüphesiz o, doğru söyleyenlerdendir."

A- "- Hükümdar o kadınlara dedi ki:

Yûsuf tan murat almak istediğiniz zaman durumunuz ne idi? Kadınlar dediler kı:

Hâşa! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik."

Hazret-i Yûsuf’un gönderdiği haber hükümdara ulaşınca, o kadınları huzuruna getirtti ve onlara sordu:

Siz Yûsuf tan murat almak istediğiniz ve kadın efendisine itaat etmesi gerektiğim söylediğiniz zaman onda bir kötülük ve şüphe gördünüz mü? Kadınlar, Yûsuf'u tenzih etmek ve onun nezihliği ile iffetinden taaccüplerini ifade etmek üzere:

- Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler.

B- "- Azizin karısı dedi ki:

Şimdi gerçek tamamen ortaya çıkmıştır; ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Hiç şüphesiz o, doğru söyleyenlerdendir."

O sırada azizin karısı da mecliste bulunuyordu. Ya da kadınlar, onun yanma gidip bunları kendisine anlattılar. Bir başka görüşe göre ise, azizin karısı,

"- Ant olsun ki, ben onun nefsinden murat almak istedim; fakat kendisi ismet ve iffetine bağlı kaldı. Yine ant olsun ki, benim ona emrettiğimi yapmazsa, hiç şüphesiz zindana atılacak ve sürünenlerden olacaktır" (Yûsuf 32) dediğine o kadınların şahadet etmelerinden korktu da, böyle bir ikrarda bulundu.

Azizin karısının bu sözlerinden kastettiği Hazret-i Yûsuf’un iffet ve nezihliği, yalnız o kadınların şahadet ettiği konuyla ve onların bildikleriyle sınırlı olmayıp, bunun dışında azizin huzurunda vâki olan tartışmada da sabit olduğudur.

Yine onun maksadı, kendinden ve kendi yaptığından bahsetmek değil, aslında o ihtilâfta sabit olan Yûsuf’un nezihhğinin ve kendi hıyanetinin ortaya çıkmasıdır. O benim nefsimden murat almak istemedi; ben onun nefsinden murat almak istedim. Ve ben ona iftira ettiğimde onun, "o benden murat almak istedi" sözü şüphesiz doğruydu ve o doğru söyleyenlerdendi.

Onun, "şımdi"den kastettiği, bu sözleri söylediği zamandır; yoksa o kadınların şahadette bulundukları zaman değildir.

İmdi, ey insaf sahibi! Düşün, bu mertebenin üstünde bir nezihlik görebilir misin! Nitekim hasımlar bile, buna şahadette bulunmaktan kendilerini alamamışlardır. Zaten asıl fazilet de, hasımların şahitlik ettikleri fazilettir.

Hazret-i Yûsuf’un, zindandan çıkmadan önce bu mukaddimeyi ileri sürmesi, azizin verdiği mahkûmiyet kaldırıkmadan önce özellikle aziz katinda, suçlandığı suçtan beri olduğunu ortaya çıkarmak içindir. Nitekim elçi, kendisinin yanına dönüp o kadınların söylediklerini kendisine haber verdikten sonra söylediği şu sözlerden de bu husus anlaşılmaktadır:

51 ﴿