16"Ey Resûlüm! De ki: -Şu göklerin ve bu yerin Rabbi kimdir? De ki: Allah'tır! De ki: O halde O'ndan başka, kendilerine hiçbir fayda veya zarar vermek gücüne sahip olmayan dostlar mı edindiniz? De ki: Kör ile gören bir olur mu hiç! Yahut o karanlıklar ile bu aydınlık, bir olur mu hiç! Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: - Allah her şeyi yaratandır ve O, bir tektir; mutlak hükümrandır." A- "- Ey Resûlüm! De ki.: -Şu göklerin ve bu yerin Rabbi kimdir?" Bu kelâm, göklerin, yerin ve her ikisinde bulunan bütün varlıkların mutlak yaratıcısının ve onların bütün hallerinde Mütevelksinin yegâne hâldmı Allah (celle celâlühü) olduğu hakikatini ortaya koymaktadır. B- "- De ki: Allah'tır!" Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem), böyle cevap vermesinin emredilmesi, bu cevabın değişmez olduğunu, kendisi ile hasmın, bu cevapta eşit olduklarını zımnen bildirmek, içindir. Yahut bu emir, onların itiraflarını hikâye etme emridir. Bu da, bu hususun, onlar için de kaçınılmaz olduğunu bildirmek içindir. Sanki şöyle denilmiştir: Ey Resûlüm! Onların itiraflarını hikâye et; böylece onların aleyhinde sabit olan hüccet ile onları sustur. Yahut bu emir, ilzam edilmekten kaçınmak için, eğer cevapta tereddüt ederlerse, kendilerine bu cevabı telkin etmek içindir. Zira onlar o durumda inkâra muktedir olamazlar. C- "De kı: O halde O'ndan başka, kendilerine hiçbir fayda veya zarar vermek gücüne sahip olmayan dostlar mı edindiniz?" Ey Resûlüm! Onları ilzam edip susturmak için de kı; göklerin ve yerin Rabbinin emrine, onlarda bulunan her şeyin boyun eğdiğini anladıktan sonra da mı O'ndan başka, üstelik âciz dostlar edineceksiniz? O dostlar kı, başkasına fayda temin etmek ve başkasına zarar verebilmek şöyle dursun, kendi nefislerine bile bir fayda veremezler veya gelecek zararı önleyemezler. Hulâsa, sız, göklerin ve yerin Rabbinin Allah (celle celâlühü) olduğunu anladıktan sonra da mı O'ndan başka âciz dostlar edindiniz? Halbuki bu gerçeği bildiğinize göre, siz yalnız O'nu dost edinmekydiniz; ama siz bunun aksını yaptınız. Bu kelâm da, "-İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi sız Beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? "(Kehf 18/50) mealindeki âyet kabilindendir. D- "- De ki: - Kör ile gören bir olur mu hiç!" Burada o kâfirlerin çürük görüşleri, hissedilen şeyler suretiyle tasvir edilmektedir. Ey Resûlüm! İbadeti ve onun müstahakkını bilmeyen cahil müşrik ile bunu bilen tevhit ehlinin bir olması mümkün mü, diye sor onlara. .. Birincisi her şeyden gafil olan sözde mabud, ikincisi de her şeyi bilen gerçek mabud anlamında da kullanılmış olabilir. E- "- Yahut o karanlıklar ile bu aydınlık, bir olur mu hiç!" O küfür ve dalâletten ibaret olan karanlıklarla tevhit ve îmandan ibaret olan aydınlık hiç bir olabilir mi? F- "- Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma kendilerince birbirine benzer mi göründü?" Bundan önceki kelâm-ı kerim, şu gerçekleri bildirdi: Kâfirlerin. Allah'ın (celle celâlühü) dışında bir mabud olarak putları dost edinmeleri, sırf dalâlet ve bariz hatadan ibarettir. Bunun bâtıl olduğu herkesçe açıktır. Onlar bu halleriyle, hiçbir şeye yol bulamayan kör gibidirler. Onların lehine hüccet olmak şöyle dursun, yanlışlarına kaynak teşkl edecek bir şüphe bile mevcut değildir, işte bu hakikatler, bu kelâm ile de tekit edilmektedir. Yani onlar, Allah'a fi, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar koşmadılar k, bu yaratmalar kendilerince birbirine benzer görünsün ve: "İşte bunlar da, O'nun yaratması gibi yarattılar ve O ibadete müstahak olduğu gibi bunlar da bu sebeple ibadete müstahaktır" dıyebilsinler de, bu da onların hatasına kaynak teşkil etsin... Aksine onlar, tamamen yaratma kudretinden uzak olan şeyleri O'na ortak koştular. Bu kelâm, onların fikirlerinin çürüküğüne açıkça tariz ve onlarla istihza anlamını taşımaktadır. G- "- De k: - Allah her şeyi yaratandır ve O, bir tektir; mutlak hükümrandır." Ey Resûlüm! Hakkı tahkik ve onları hakka irşat için de ki; Allah (celle celâlühü) her şeyi yaratandır; O'ndan başka yaratan yoktur kı, ibadet istihkakında O'na ortak olsun ve O, İlahlıkta bir tektir; yegâne İlahdır; her şeye hükümrandır. O halde O'nun ortağı olması nasıl düşünülebilir! |
﴾ 16 ﴿