5

"Ant olsun ki, Mûsa'yı, ’kavmini o karanlıklardan bu aydınlığa çıkar ve Allah'ın günlerini onlara hatırlat' diye mucizelerimizle gönderdik. Muhakkak ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için birçok ibretler vardır."

A- "- Ant olsun ki, Mûsa'yı, ’kavmini o karanlıklardan bu aydınlığa çıkar ve Allah'ın günlerini onlara hatırlat' diye mucizelerimizle gönderdik."

Burada, "Onlara iyice anlatabilsin diye Biz her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik" kelâmında mücmel kalan hususların izahına başlanmaktadır.

Fir’avun'un helâk olmasından sonra Mûsa'yı,

"Ey Mûsâ! Onların ilâhları gibi sen de bize bir İlah yap!" diyen İsrâıloğulları'na, küfür ve cehalet karanlıklarından îman, tevhit ve diğer İlâhî emirlerin aydınlığma çıkarıp, Allah'ın nimetlerini ve belâsını onlara hatırlatması için gösterdiği mucizelerle gönderdik, demektir.

Nitekim diğer bir âyette de,

"Ve Allah'ın size olan nimetini hatırlayın!" (İbrâhîm 14/6) denilmektedir.

Ancak bu hatırlatılması emredilen, yalnız kendilerinin karşılaştıkları değil, fakat hem kendilerinin karşılaştıkları, hem de kendilerinden önce eski ümmetlerin karşılaştıkları nimetler ve belâlardır.

Nitekim diğer bir âyette de,

"Sizden öncekilerin haberi size ulaşmadı mı?" (İbrâhîm 14/9) denilmektedir. Yahut Allah'ın günlerinden murat, nimetleri ve belâları içeren günlerdir.

Diğer bir görüşe göre ise, Allah'ın günleri, Allah'ın, kendilerinden önceki ümmetlerin başına getirdiği olaylardır. Nitekim "Arapların günleri" de, onların vakaları, savaşları ve çarpışmaları anlamındadır. Yani eski ümmetleri yok eden hâdiseleri onlara hatırlat, demektir.

Ancak ileride anlatılacağı gibi, Mûsâ'nın (aleyhisselâm) bu emri yerine getirmek konusunda, kendilerinin ve eski ümmetlerin yaşadıkları nimetleri de, sıkıntıları da hatırlatması bu görüşü reddetmektedir.

B- "Muhakkak ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için birçok ibretler vardır."

Şüphesiz ki, belâlara çok sabredenler, nimetlere çok şükredenler için, bu hatırlatmada, yahut bütün o nimetlerde ve belâlarda, yahut da onların günlerinde Allah'ın birliğine, kudretine, ilmine ve hikmetine delâlet eden birçok büyük ibretler vardır.

Diğer bir görüşe göre ise, bütün mü'minler için bu ibretler vardır. Buna göre mü'minlerin, "çok sabreden, çok şükreden" vasıflarıyla zikredilmeleri, sabır ve şükrün, mü'min in vasıfları olduğunu zımnen bildirmek içindir.

Yani kâmil sabra, şükre veya îmâna layık olan herkes için... Yoksa bilfiil bu vasıfları taşıyanlar için değil. Çünkü bu, mezkûr hatırlatmanın illetidir. Zira kendi yaşadığı veya kendisinden öncekilerin yaşadıkları nimetleri ve belâları düşünüp şükür ve sabrın veya îmanın akıbetini, dikkatie tefekkür eden kimse, bunlardan hiç ayrılmaz.

İbret almak, çok sabredenlere ve çok sükredenlere tahsis edilmiş, çünkü onlardan faydalananlar bunlardır. Yoksa o ibret verici şeylerin, başkalarına gizli olduğu için değildir. Çünkü açıklama herkes için hâsıl olmaktadır.

Âyetin metninde çok sabredenlerin, çok şükredenlerden önce zikredilmesi, sabır konusu olan belânın, şükür konusu olan nimetlerden önce olmasından dolayıdır. Bir de, şükür, sabrın akıbeti olduğu içindir.

5 ﴿