9

"Doğru yolu göstermek, ancak Allah'a aittir. Yollardan bir kısmı eğri büğrüdür. Allah isteseydi, muhakkak hepinizi hidâyete eriştirirdi."

A- " Doğru yolu göstermek, ancak Allah'a aittir."

Allah (celle celâlühü) rahmetinin ve kesin vaadinin gereği olarak, sırât-ı müstakıymı göstermeyi Kendisine hak kılmıştır. Bu dosdoğru yol, yolcularını hakka, tevhide ulaştırır. Allah'ın (celle celâlühü) dosdoğru yolu göstermesi, deliller yaratmak, insanları Kendisine davet etmek için peygamberler göndermesi ve Kitaplar indirmesiyle gerçeldeşmektedir. Bunun hakikati de, zikredilen delillerin yaratılmasıdır. Allah (celle celâlühü) bunu yapmıştır.

Nitekim O bu hârika kâinatta öyle parlak deliller yaratmıştır kı, her bırı, ışığı yol gösteren bir fener ve ateş mesabesindedir. Yine O, müjdeleyen ve uyaran peygamberler göndermiş ve onlara Kitaplar ve ezcümle hakkın hakkaniyetini haykıran, büyük küçük bütün sırları açıklayan, delillerden istifade etme yolunu gösteren, hidâyet işaretlerine ulaştıran, dalâlet çöllerinden ve felâket uçurumlarından kurtaran bu vahyi, Kur’ân'ı da indirmiştir.

Nitekim görüldüğü üzere Allah (celle celâlühü) önce, Cenâb-ı Kibriya'nın Zatı itibarıyla, şirk vehminin etrafında dolaşmaktan münezzeh ve yüce olduğunu beyan etmiş, sonra peygamberlere vahiy indirmenin sırrını, insanları uyarmalarını, onları tevhide davet etmelerini ve şirkten men etmelerini nasıl emrettiğini açıklamış; sonra da istidlal yolunu göstererek Allah'ın (celle celâlühü) fiilleri itibarıyla da şirkten münezzeh olduğunu beyan etmiştir. Buna önce, "Allah gölden ve yeri hak olarak yaratmıştır. O, onların koştukları ortaklardan münezzehtir" buyurmak suretiyle bütün cismani âleme taallûk eden fiilinden başlamişur.

Sonra da gökler ile yer arasındaki varlıklara taallûk eden fiillerini açıklamıştır. Bunda da önce muhatapların nefislerine taallûk eden fiilinden başlamıştır. Sonra da yaşamaları için gerekli olan şeyleri zikretmiştir. Daha sonra da beşer ilminin haricinde bulunan şeyleri de yaratmaya kaadir olduğunu beyan etmiştir:

"Ve Allah sizin bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratacaktır." (âyet 8)

İşte bütün bunlar, tevhit yolu için beyan üstüne beyan ve ikame üstüne ikamedir.

B- " Yollardan bir kısmı eğri büğrüdür."

Yolların bir kısmı, hak istikametinde değildir, yolcularım hakka ulaştıramamaktadır. Bu yollar dalâlet yollarıdır; hepsi de eğri büğrü olan bu yollar sayılamayacak kadar çoktur.

C- " Allah isteseydi, muhakkak hepinizi hidâyete eriştirir di."

Allah (celle celâlühü) sizin hepinizi zikredilen tevhide hidâyet etmek, sizi Kendisine ulaştıran hidâyete eriştirmek isteseydi, mutlaka hepinizi bu hidâyete eriştirirdi. Fakat Allah bunu istememiştir; çünkü O'nun istemesi, onu gerektiren hikmete bağlıdır. Ve o istemekte de hikmet: yoktur. Zira mükellefiyet çarkının üzerinde döndüğü, mükâfat ve cezaya müncer olan şey, ancak cüz'î ihtiyardır ki, cezanın bağlı olduğu ameller o ihtiyara terettüp etmektedir. Makamın ve güzel intizamın gereği olan izahat budur.

9 ﴿