12

"Allah, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize vermiştir. Yıldızlar da Allah'ın fermanıyla hareket ederler. Hiç şüphesiz bunlarda aldım kullanan bir toplum için pek çok deliller vardır."

A- " Allah, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize vermiştir."

Gece ile gündüz, sizin uykularınız, geçiminiz, ürünlerin oluşması ve olgunlaşması için birbirini izlemektedir. Güneş ile ay da seyirlerinde ve doğrudan doğruya, yahut bin diğerinin halefi olarak aydınlatmalarında, salâhları onlara bağlanmış ürünlerin ve ezcümle mufassal ve mücmel olarak anlatilan ürünlerin ıslahı için birbirini takip etmektedir. Bütün bunlar sîzin maslahatlarınız ve menfaatleriniz içindir.

Bunların insanlara teshir edilmiş olmalarından murat, "Bunu bize teshir eden Allah'ı tenzih ederiz..." (Zuhruf 43/13) ve benzeri âyetlerde olduğu gibi, diledikleri şekilde onlarda tasarruf etme imkânına sahip olmaları demek değildir.

Fakat insanların menfaatlerinin ve maslahatlarının tahakkuk edeceği şekilde Allah'ın onları yönetmesidir. Böylece sanki onlar insanlara teshir edilmiş ve insanlar istedikleri gibi onlarda tasarruf ediyorlar. Bunun teshir olarak ifade edilmesi, bu varlıldann idaresinin muhataplara göre ne kadar imkânsız olduğuna işaret etmek içindir.

B- " Yıldızlar da Allah'ın fermanıyla hareket ederler."

Diğer yıldızlar da, hareketlerinde, üçgen, dörtgen gibi konumlarında Allah'ın (celle celâlühü) fermanına bağlıdır. Yahut diğer yıldızlar da, Allah'ın irade ve istemesiyle yaratılış gayelerine hizmet ederler.

Yıldızların insanlara faydaları, gece-gündüz ile güneş ve ay gibi açık olmadığı için, âyette, "onları sîze teshir kılmıştır" denilmemiş, fakat onların da Allah'ın hâkimiyeti altında oldukları beyan edilmiştir,

Bir görüşe göre, yıldızların da Allah'ın (celle celâlühü) fermanıyla hareket ettiklerinin belirtilmesi, bitkilerin yetişmesinde yıldızların hareket ve konumlarının müessir olduğu iddiasına cevap olması içindir. Eğer bu iddia teslim edikrse, izahı şöyledir. Bitkiler de zat ve sıfatları itibariyle mümkün varlıklardandır ve mümkün olan bazı vecihlerle meydana gelmektedir. O halde devir ve teselsül lâzım gelmemesi için bunların da Vâcib-ül Vücûd (varlıği zorunlu) muhtar bir mucidi olması gerekir.

Fakat bu izah, âyette zikredilenlerin, Allah'ın varlığına, kudretine ve ihtiyarına delil olarak zikredilmiş olduklarını kabul etmeye bınaendır. Halbuki malûm olduğu gibi gerçek bu değildir. Zira bu konu, hasımla münakaşa edilen ve kabulünde tereddüt bulunan bir konu değildir.

Nitekim diğer âyetlerde şöyle denilmektedir:

"Ant olsun ki, onlara, gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir, diye sorsan, mutlaka, Allah derler. O halde nasıl haktan çevrilip döndürülüyorlar?" (Ankebût 29/61). "Ant olsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir? diye sorsan, mutlaka, Allah (celle celâlühü) derler. (Ankebût 29/61).

Bu âyetlerde zikredilenler, tevhit delilleridir. Zira şanı bu kadar yüce olan bir Kudrete, cansız birtakım varlıkların, İlahlıkta O'na ortak olmaları şöyle dursun, hiçbir şeyin hiçbir konuda O'na ortak olması vehim bile edilemez.

C- " Hiç şüphesiz bunlarda aldım kullanan bir toplum için pek çok deliller vardır."

Mücmel ve mufassal olarak zikredilenlerle ilgili belirtilen teshirde aklını kullanan bir toplum için bir çok açık deliller vardır.

Bu ulvî eserler, müteaddit olduğu ve onlardaki büyük kudret, ilim ve hikmetin Allah'ın birliğine delâleti daha açık olduğu için âyetin metninde deliller (âyetler) kelimesi çoğul olarak zikredilmiş ve delillerin bulunması, tefekküre ihtiyaç olmaksızın sadece aklı kullanmaya bağlanmıştır.

Bununla beraber, "bunları akıl eden kimseler için pek çok deliller vardır" mânâsı da murat olabilir. Buna göre "bunlar" işaretiyle işaret edilenler, ulvî (yüce) âlemde yaratılmış olan ince acayipliklerdir ki, bunları anlamaya ancak hikmet âlimlerinin malık pirleri kalkişabilir. Ve şüphe yok ki, onların tefekküre ihtiyaçları daha fazladır.

12 ﴿