36"Ant olsun ki, Biz her bir ümmete, Allah'a ibadet edin ve Tâğuttan sakının, diye emretmeleri için bir peygamber göndermişizdir. İşte onlardan bir kısmına Allah hidâyet vermiştir. Kimine de sapıklık hak olmuştur. Artık siz yeryüzünde bir gezin de, peygamberleri yalan sayanların sonu nice olmuş, bir görün!" A- " Ant olsun ki, Biz her bir ümmete, Allah'a ibadet edin ve Tâğuttan sakının, diye emretmeleri için bir peygamber göndermişizdir. İşte onlardan bir kısmına Allah hidâyet vermiştir. Kimine de sapıklık hak olmuştur." Bundan önce, insanları icbar etmenin, peygamberlik vazifelerinden olmadığı gibi, mükâfat ve cezayı gerektiren ihtiyarî fiillere taallûk eden ilâhî irade babından da olmadığı beyan edildikten sonra, burada da, ilâhî iradenin, kulların fiillerine nasıl taallûk ettiği tahkik edilmektedir. Biz, eski ümmetlerden her bir ümmete özel bir peygamber gönderdik ve "Yalnız Allah'a ibadet edin, Şeytandan ve dalâlete çağıran herkesten sakının!" diye onlara emrettik; Peygamberler de, yalnız Allah'a ibadet etmeyi ve Tâğuttan sakınmayı tebliğ ettiler. Bunun üzerine insanlar fırkalara ayrıldılar. Onlardan bir kısmı, güçlerini ve cüz'î ihtiyarlarını hakkın tahsiline harcadılar, Allah da, onları hakka döndürdü, Kendine ibadet ve Tâğuttan sakınma konusunda onlara hidâyet etti. Bir kısmı ise, dalâletteki inat ve ısrarlarından, güçlerini hakkın tahsiline harcamamalarından dolayı, ölüm anına kadar sapıklık içinde kaldılar. Hidâyetleri için ilâhî iradenin olup olmaması, onların, hakka yönelip yönelmemesine göre hâsıl olmuştur. Yoksa icbar ve zorlama ile olmamıştır. B- " Artik siz yeryüzünde bir gezin de, peygamberleri yalan sayanların sonu nice olmuş, bir görün!". Ey Kureyş! Yeryüzünü bir dolaşın, gezin de, Ad, Semûd Kavminin ve onların yolundan gidip de haklarında sapıklığın sabit olduğu tekzip çilerin sonu nasıl oluyormuş bir görün. Umulur ki, onların yurtlarında, diyarlarında göreceğiniz helâk ve azaptan ibret alırsınız. Bu gezme emrinin sadece onlar hakkında dalâletin sabit olduğunu haber vermeye tertip edilmesi ve onlara azap geldiğinin haber verilmemesi, bunun beyana muhtaç olmadığını ve haber vermenin görmek yerini tutmadığını zımnen bildirmek içindir. Âyette görme emri, gezme emrine tercih edilmiş, çünkü görme gezmeden sonra gerçekleşir. Bir de şu gerçeği bildirmek içindir. Eski ümmetlerin bu akıbetinde ana sebep, onların tekzibi ve "Allah dileseydi, kendisinden başka hiçbir şeye tapmazdık" seklindeki gerekçeleridir. |
﴾ 36 ﴿