36

"O kandil, öyle evlerdedir ki, Allah, yükseltilmesine (yüeeltilmesine) ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Seçkin adamlar orada sabah akşam O'nu tesbîh ederler."

A- "O kandil, öyle evlerdedir ki, Allah, yükseltilmesine (yüceltilmesine) ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir."

Bundan önce Kur’ân-ı Kerîm'in şânı konusunda onun, şer'î kuralları, hükümleri, bunların prensiplerini, onlara terettüp eden mükâfatlar ile cezaları ve bunlardan başka âhiretin halleri ve korkunç sahneleri beyan edildi ve Kur’ân'ın gayet açıklayıcı ve öğretici olduğuna da işaret edildi. Nitekim onun aydınlatması, açıklanan kandil ışığı ile temsil edildi ve o nûr, en yüksek mertebede zahir olmakla beraber, ancak, Allah'ın dilediği kimsenin onun hidâyetinden faydalanacağına, başkasının faydalanamayacağına işaret edildi...

İşte bütün bu hakikatlerin beyanından sonra bu âyetten itibaren de her iki fırka anlatılmakta ve hidâyet bulup bulmamakta hallerinin keyfiyetini, bildiren bazı amelleri tasvir edilmektedir.

İbn Abbâs'tan (radıyallahü anh) rivâyet olunduğuna göre, âyetteki evlerden murat, bütün mescitlerdir.

Diğer bir görüşe göre ise, Allah'ın (celle celâlühü) her hangi bir peygamberinin binâ ettiği mescitlerdir ki, onlar da şu mescitlerdir: Hazret-i İbrâhîm ile İsmail'in (aleyhisselâm) binâ ettikleri Kâ'be; Hazret-i Dâvûd ile Süleyman'ın binâ ettikleri Beytülmakdis; Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) binâ ettiği Medine Mescidi ile Kuba Mescidi.

Bu evlerin yükseltilmesine izin verilmesinden murat, diğer evlerden farklı olarak, yüksek binâ edilmelerinin emredılmesidır.

Diğer bir görüşe göre ise, o evlerde Allah'a (celle celâlühü) ibâdet etmekle, kadir ve kıymetlerinin yüceltilmesi emridir. Bu görüşe göre, âyette ondan sonra gelen "içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir" cümlesi, onun îzahi kabilindendir. Hangi görüşe göre olursa olsun, bu emrin izin olarak ifade edilmesi, işaret ediyor ki, burada memurun haline yaraşan, bu konuda sanki izinliymiş gibi, henüz emir vârid olmadan önce emredilecek şeyi gerçeldeştirmek niyetiyle emir konusuna yönelmesidir.

Burada Allah'ın (celle celâlühü) isminin anılmasından murat, O'nun bütün zikirleridir.

B- "Seçkin adamlar orada sabah akşam O'nu tesbîh ederler."

Tesbîh'in aslı, tenzih ve kutsamaktır. Derler ki; bundan, farz namazlar kastedilmiştir. Nitekim "sabah akşam" sözleriyle vakitlerin tayini de bunu bildirmektedir. Yani sabahlar ve akşamlar O'nu tesbîh ederler.

Bu tesbîhten, tenzihin kendisi de kastedilebilir. Buna göre bu tenzih, namazların esnasında ve vakitlerinde vâki olan tenzihlerden ibarettir. Bu tenzîlı, sair tenzihlerden daha üstün olmasından dolayı zikre tahsis edilmiştir. Yahut bu tenzih, bütün vakitlerde vâki olan tenzihlerdir. Buna göre günün iki tarafının (sabah akşam) zikredilmesi, günün tamamını ifade etmektedir. Zira günün vakitlerinde umde olan ve iş güçlerin yapılmasıyla ilgili en çok günün iki tarafı ifade edilmekledir.

36 ﴿