38

"Allah, onları, yaptıklarının daha güzeliyle mükâfatlandıracak ve lûtfunden onlara fazlasıyla verecektir de onun için. Zaten Allah, dilediği kimselere hesapsız olarak rızık verir."

Yani onlar hiçbk engel tanımadan, tesbîh, zikir, zekât ve kıyamet korkusu gibi amellerine devam ederler ki, Allah kendilerine vaat ettiği gibi bir tek sevap için, onun on katından yedi yüz katına kadar sevapla kendilerini mükâfatlandırır ve lûtfunden onlara fazlasıyla bir takım nimetler verir ki, bunların hususiyetlerini, yahut miktarlarını onlara vaat etmemiştir ve dolayısıyla bunların keyfiyetleri ve kemiyetleri akıllarına bile gelmez; fakat ancak bazı âyet ve hadislerde icmali olarak vaat edilmiştir. Nitekim bir âyette şöyle denilmektedir: "İyilik edenlere, iyilik ve daha fazlası var."

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de kutsî bir hadiste Allah'tan (celle celâlühü) hikâye ederek şöyle buyurmuştur: "Ben, sâlih kullarım için öyle nimetler hazırlamısımdır ki, onları hiçbir göz görmemiş; hiçbir kulak işitmemiş ve onlar, hiçbir insanın kalbinden bile geçmemiştir."

Bundan başka da daha nice icmali vaatler vardır ve "Zaten Allah, eklediği kimseye hesapsız olarak rızık verir" cümlesi de, bunlardan biridir. Zira bu cümle, mezkûr ziyâdeyi açıklayan bir zeyil mahiyetinde olup Allah'ın (celle celâlühü) onların amellerinin mükâfatından fazla olarak hesapsız hayırlar vereceğinin vaadidir,

Allah'ın (celle celâlühü) dilediği kimselerden murat, güzel sıfatlan zikredilen kimselerdir. Yani Allah (celle celâlühü), güzel sıfatlan zikredilen o kimselere hesapsız olarak rızık verir. Onların "Allah'ın dilediği kimseler" olarak ifade edilmeleri, mezkûr rızkın, yegâne sebebinin sırf Allah'ın (celle celâlühü) dilemesi olduğuna, yoksa anlatılan amelleri olmadığına dikkat çekmek içindir. Nitekim Allah'ın (celle celâlühü) nuruna kavuşmanın yegâne sebebi de, yine İlâhî iradedir; yoksa sebeplerin tezahürü değildir. Bir de, bu ifade bize bildiriyor ki, o güzel sıfatlara sahip olanlar, Allah'ın İl hesapsız olarak rızık vermeyi dilediği kimselerdir. Nasıl kı, onlar, Allah'ın (celle celâlühü), nuruna kavuşturmayı eklediği kimselerdendir. Nitekim onların açıklanan amelleri bu gerçeği bildirmektedir. Zira zikredilen tesbîh, namaz, zekât, âhiret günü ile dehşetinin korkusu ve mükâfat umudu, nurdan kastedilen Kur’ân-ı Kerimden kaynaklanmaktadır. İşte bu kelâm ile, ilâhî hidâyetle hidâyet bulanın halinin beyanı en açık ve net şekilde tamamlanmış olur.

38 ﴿