6

"Ey Resûlüm! De ki: Kur’ân'ı, şu göklerdeki ve bu yerdeki bütün sırları bilen Allah indirdi. Şüphesiz O, gafur'dur (çok bağışlayıcıdır); rahîm'dir (çok merhamet edendir)."

A- "Ey Resûlüm! De ki: Kur’ân'ı, şu göklerdeki ve bu yerdeki bütün sırlan bilen Allah indirdi."

Yani ey Resûlüm! Sen de, onların iddiasını reddetmek ve hakkı tahkik etmek üzere de ki...

"Kur’ân'ı şu göklerdeki ve bu yerdeki bütün sırları bilen Allah indirdi."

Burada Allah'ın Kendini, ilminin gizli ve açık her şeyi ihata etmekle vasıflandırması, indirdiği Kur’ân'ın, beşerin aklından gizli sırlan ihtiva ettiğini bildirmek içindir. Bir de, bunda, kendilerinden hikâye edilen cinayetlerinin de Allah'ın ilmi dâhilinde olduğuna ve onların cezasının verileceğine tariz vardır.

Yani bu Kur’ân, bazılarının yardımıyla ve bazılarının da yazmasıyla uydurulmuş sözlerden ve eskilerin masallarından değildir; aksine o, semavî bir Kitap olup onu, hiçbir şeyin, ilminin dışında kalmadığı Allah indirmiş ve onun içine, beşerî anlayışların, etrafında dolaşamadığı çeşitli hikmetleri ve sırlan hârika bir şekilde yerleştirmiştir. Nitekim o, hepinizi fesahat ve belâgatıyla âciz bırakmış ve alîm ve habîr (her şeyden haberdar) olan Allah'ın tevil ki olmadan önceden bilinmesi mümkün olmayan geleceğe ait bir takım gaipleri ve gizli hâdiseleri haber vermiştir. Siz ise onu eskilerin masalları kabilinden uydurulmuş yalan saydınız ve bu yüzden de üzerine azap kamçısının yağdırılmasına müstahak oldunuz.

B- "Şüphesiz O, gafûr'dur (çok bağışlayıcıdır); rahîm'dir (çok merhamet edendir)."

Bu kelâm, onların azabının niçin tehir edildiğini ifâde etmektedir. Yani Allah'ın (celle celâlühü) rahmet ve mağfireti ezelî ve ebedîdir. Bunlar da, onların azabının tehir edilmesini gerektirmektedir, İşte bundan dolayı, onun hakkında söyledikleriniz, âcil cezayı tam olarak gerektirdiği ve Allah, buna gayet muktedir olduğu halde, bu ceza acilen verilmemektedir.

6 ﴿