15"Yemin olsun ki, biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. Onlar da: "Mü’min kullarından bir çoğuna bizi üstün kılan Allah'a hamd olsun!" dediler. Hiç şüphesiz bu, apaçık bir lutfun ta kendisidir." A- "Yemin olsun ki, biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik." Bu kelam, daha önce zikredilen, Kur’ân'ın, bakîm (bütün işlerinde üstün hikmet bulunan) ve akm (her şeyi bilen) Allah tarafından Peygamberimize verildiği konusuna bir izah kabiîindendir. Zira Hazret-i Dâvud ile Hazret-i Süleyman kıssaları da, tıpkı Mûsa'nın kıssası gibi Kur’ân'ın cümlesinden olup Allah (celle celâlühü) tarafından Peygamberimize verilmiştir. Bu kelâmın yemin ile başlaması, içeriğine çok önem verildiğini göstermek içindir. Yani biz, Dâvud ve Süleyman'ın Her birine, şeriatler ilminden, hükümler ilminden ve zırh yapma sanatı ile kuş dili gibi her birine mahsus olan bir takım, uygun ilimler verdik. Yahut her birine yüksek ve aziz ilimler verdik. B- "Onlar da: "Mü’min kullarından bir çoğuna, bizi üstün kılan Allah'a hamd olsun!" dediler." Yani biz, her ikisine önemli ikmler verdik, onlar da, bunlarla amel ettiler; başkalarına da öğrettiler ve bu nimeti hakkıyla takdir edip her biri, kendisine verilen ilme şükür olarak dediler ki: "Bize verdiği ilimle mü’min kullarından birçoğuna bizi üstün kılan Allah'a hamd olsun!" Bu iki peygamberin, üstün kılındıkları mü’minler, kendilerine verilmiş olan bu ilimlerin verilmediği mü’minlerdir. Diğer bir görüşe göre ise, biç ilim verilmeyen kimselerdir. Ancak bunların mü’min olması, bu görüşe müsait değildir. Çünkü mü’minlerin tamamen ilimsiz olmaları mümkün değildir. Hazret-i Dâvud ile Süleyman'ın mü’minlerin çoğunu zikre tahsis etmeleri, işaret ediyor ki, bazı mü’minler de, onlardan üstün kılınmişlardır. Bu kelâm, ilmin faziletine ve ilim ehlinin şerefine en açık delildir; nitekim Hazret-i Dâvud ile Süleyman ilme şükretmişler; onu faziletin esası saymışlar ve kendderinden başkasına verilmemiş olan hükümdarlığa itibar etmemişlerdir. Yine bu kelâm, âlimleri, Allah'ın (celle celâlühü) kendilerine olan lutfuna hamd etmeye, tevazu göstermeye ve her ne kadar kendileri mü’minlerin çoğundan üstün kılınmışlarsa da, çok sayıda mü’minlerin de kendilerinden üstün kalındıklarına inanmaya teşvik etmektedir. Zaten her âlimden üstün âlim vardır. Hazret-i Ömer ne güzel söylemiş: "Bütün insanlar, Ömer'den daha çok dinî bilgiye sahiptir." |
﴾ 15 ﴿