29"Sebe Melikesi dedi ki: "Beyler! Gerçekten bana pek önemli bir mektup bırakılmıştır." Yani Hüdhüd, kendisine emredildiği gibi, mektubu götürüp onlara bıraktıktan ve yakınlarında bir kenara çekilip beklemeye başladıktan sonra Sebe Melikesi, kavminin ileri gelenlerine böyle dedi. Bunların âyette zikredilmemesi, Hüdhüdün bu hizmeti pek süratle yerine getirdiğine işaret etmek ve bu husus, gayet açık olduğu için sarahatle belirtilmeye ihtiyaç olmadığını zımnen bildirmek içindir. Rivâyet olunuyor ki, Hazret-i Süleyman, mektubunu misk ile yazıp mühürledikten sonra Hüdhüde verdi. Hüdhüd, Belkıs'ı Me'rib'teki sarayında yatıyorken buldu. Belkıs yattığı zaman, bütün kapıları kilitleyip anahtarları başının altına koyuyordu. Hüdhüd, bir pencereden içeri girip mektubu, sırt üstü yatmakta olan Belkıs'ın göğsünün üstüne bıraktı. Diğer bir görüşe göre ise, Hüdhüd onu gagaladı; Belkıs, korkarak uyandı. Bir diğer görüşe göre ise, Belkıs'ın kumandanları ve askerleri etrafında iken Hüdhüd oraya vardı ve bir saat kadar onların üstünde havada döndü, insanlar da ona bakıyorlardı. Nihayet Belkıs da başını kaldırıp bakınca, mektubu onun koynuna bıraktı. Belkıs, Arapça okuma-yazma bilen Tübba' el-Himyerî'nin neslinden gelen bir hanımefendi idi. Nitekim daha önce de geçti. Belkıs, mektubun mührünü görünce, titreyip boyun eğdi. İşte o zaman: "Beyler! Gerçekten bana pek önemli bir mektup bırakılmıştır" dedi. |
﴾ 29 ﴿