28"Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: "Eğer siz dünya hayatını ve ziynetini istiyorsanız, gelin, size Müt'anızı (hakkınızı) vereyim ve sizi güzellikle salıvereyim." Yani ey Peygamber! Sen kendi Hanımlarına de ki: eğer siz, dünya refahını, dünya nimetlerinden bolca faydalanmayı ve dünya süslerini istiyorsanız, kendi iradeniz ve ihtiyarınızla gelin, sizin Müt'anızı (evtilik bedelinizi) vereyim ve size zarar vermeden güzellikle sizi salıvereyim. Rivâyet olunuyor kı, Peygamberimizin muhtereme eşlen, kendisinden süslü elbiseler ve fazla nafaka istediler. İşte bunun üzerine bu âyet nazil oldu. Peygamberimiz de, Hazret-i Âişe'den başlayıp kendisini muhayyer etti. Hazret-i Âişe, Allah'ı, Resulünü ve ahiret yurdunu seçti. Sonra Peygamberimizin diğer eşleri de, Hazret-i Âişe'nin seçtiklerini seçtiler. Peygamberimiz de, onların bu tercihinden dolayı Allah'a şükretti. O zaman şu âyetti kerime nazil oldu: "Bundan sonra başka başka kadınlarla evlenmen sana helal değildir." Bu muhayyer bırakmanın, boşanma yetkisini onlara vermek anlamında olup olmadığı konusunda ihtilaf edilmiştir. Eğer boşanma yetkinisin onlara vermek anlamında ise, onların, kendi nefislerini (ayrılmayı) tercih etmeleri ile boşanma gerçekleşir. Hasen eh Basrî, Katâde ve ilim ehlinin birçoğuna göre, Peygamberimizin, eşlerini muhayyer bırakması, boşama yetkisini onlara vermek anlamında değildi; fakat onları iki irade arasında muhayyer bırakmak idi. Yani eğer onlar, dünyayı seçseler, Peygamberimiz, onlardan ayrılacaktı. Nitekim "Gelin, size hakkınızı (Müt'anızı) vereyim ve sizi güzellikle salıvereyim" cümlesi de, bunu bildirmektedir. Diğer tabiî âlimlerine göre ise, Peygamberimizin bu tahyiri (muhayyer bırakması), boşama yetkisini onlara vermek anlamında idi. Öyle ki, onlar, kendi nefislerini (ayrılmayı) tercih etseler, bu, boşanma sayılırdı. Tahyır (muhayyer bırakmak) hükmünde de ihtilaf edilımştir: İbni Ömer, İbn-i Mes’ûd ve İbn Abbâs'a göre, bir kimse, kendi karısını muhayyer bırakıp da kadın da, kendi kocasını (onunla beraber kalmayı) tercih ederse, talak adına hiçbir şey düşmez. Eğer kadın, kendi nefsini tercih ederse, biz Hane filere göre Bâine (Rucû imkânı olmayan) bir talak düşer; Şâfiilere göre ise Ric'î (Rucû imkânı olan) bir talak düşer. Ömer b. Abdülaziz, İbni Ebi Leyla ve Süfyan-ı Sevrî'nin görüşleri de budur. Zeyd b. Sabitten rivâyet olunduğuna göre ise, eğer bu şekilde muhayyer bırakılan kadın, kocasını tercih ederse, bir talak düşer, eğer kendi nefsini tercih ederse, üç talak düşer. Bu, Hasen-ı Basrî'nin de görüşüdür ve İmam Mâlik'ten gelen bir rivâyet de böyledir. Hazret-i Ali'den rivâyet olunduğuna göre, anılan şekilde muhayyer bırakılan bir kadın, eğer kendi nefsini (ayrılmayı) tercih ederse, bâine bir talak düşer. Yine Hazret-i Ali'den rivâyet olunduğuna göre, eğer bu kadın, kocasını tercih ederse, talak adına hiçbir şey düşmez. Büyük İslam merkezlerinin fakîhlerini icmâı da bu yöndedir. Hazret-i Âişe'den rivâyet olunduğuna göre, şöyle demiştir: "Resûlüllah, bizi muhayyer bıraktı; biz de onu tercih ettik ve Resûlüllah, bunu talak, (boşama) saymadı." Anılan şekilde muhayyer bırakılan Peygamberimizin Hanımlarına, istemeleri halinde önce Müt'alarının verilmesi, ikram kabilindendir ve böylece daha baştan onların mazeretleri de kesilmiş olur. Kendisiyle henüz cinsel ilişkide bulunulmadan boşanan ve nikâh akdi sırasında kendisine bir: mihirde belirlenmemiş olan kadınlara, Mut'a verilmesi, biz Hanefîlere göre vaciptir. Diğerlerine müt'â vermek ise, müstahabtir. Mut'a, değeri, kocanın zenginliğine ve fakirliiğine göre değişebilen bir kadın gömleği ile bir baş örtüsü ve bir milhafeden (çarşaftan) oluşmaktadır. Ancak eğer kadının mıhrinin yarısı, bundan az ise, o takdirde ikisinden değen az olan, vacip olur. Ancak bu, beş dirhemden az olmaz. |
﴾ 28 ﴿