FÂTIR (MELÂİKE) SÛRESİ

Mekke'de nazil olmuştur; 45 âyettir.

1

"Bütün gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlılar olarak elçiler kılan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, her şeye Kaadirdir."

A- "Bütün gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlılar olarak elçiler kılan Allah'a hamdolsun."

Yani bütün gökleri ve yeri, örnek alacağı bir misal ve yol gösteren bir kanun olmaksızın yoktan var eden, vahiy, ilham ve sâdık rüya ile kullarına mesajlarım tebliğ etmek için melekleri kendisiyle Peygamberleri ve sâlih kulları arasında vasıtalar kılan Allah'a hamd olsun.

Yahut Allah, bu melekleri kendisiyle bütün yaratılmışlar arasında da elçi ve vasıta İçilmiştir. Nitekim melekler, Allah'ın kudretinin ve icraatının eserlerini bütün yaratılmışlara ulaştırırlar.

Bu melekler, mertebelerine göre kanadarinın sayıları da değişik olup bu kanatlarla inerler ve yükselirler. Yahut kanatlarıyla sürat yaparlar. Yani meleklerden bir sınıf var ki, bunların iki kanadı var; diğer bir sınıfın ise üçer kanadı var; bir diğer sınıf var ki, dörder kanadan var.

Rivâyet olunuyor ki, meleklerden altı kanatlı bir sınıf da vardır. Bunlar, iki kanatlarıyla bedenlerini taşırlar. İki kanatlarıyla da uçarlar. Diğer iki kanadariyla da Allah'tan haya ederek yüzlerini örterler.

Resûlüllah'tan rivâyet olunduğuna göre, kendisi, miraç gecesi Hazret-i Cebrâîl’i altı yüz kanatlı olarak görmüştür.

Yine rivâyet olunuyor ki, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Cebrâîl’i gerçek suretinde görmek istediğini ona söylemiş. Cebrâîl : "Sen buna dayanamazsın" demiş. Fakat Peygamberimiz, ona: "Gerçek suretinde bana görünmeni mutlaka istiyorum" demiş. Bunun üzerine Peygamberimiz, bir gece ay ışığında araziye çıkmış ve Cebrâîl (aleyhisselâm) de, gerçek suretinde ona görünmüş. Peygamberimiz, onu görünce bayılmış. Sonra ayddığmda Cebrâîl , kendine yaslanmıştı ve bir eli göğsünde, diğer eli de omzunda bulunuyordu. Peygamberimiz: "SübhanAllah! Ben şimdiye kadar hiç böyle bir mahluk görmemiştim" dedi. Cebrâîl de: "Pek iyi, sen İsrafil'i görsen, ne derdin? Onun iki kanadı vardır. Onun bir kanadı güneşin doğduğu yere kadar, bir kanadı da güneşin battığı yere kadar uzanıyor. Arş da onun omzunda olur. Ve zaman, zaman Allah'ın azameti karsısında o kadar küçülüyor ki, bir küçük serçe haline geliyor.

B- "O, yaratmada dilediğini arttırır."

Bu cümle, makablinde zikredilen meleklerin kanaüarın sayısı cihetinden hallerinin değişik olduğunu izah etmekte ve bunun, meleklerin zâdarmdan ileri gelen bir husus olmayıp ilâhî iradenin hükümlerinden olduğunu bildirmektedir. Zira bu cümle, genel bir hükmün beyanı olup bize bildiriyor ki, Allah, hangi yaratık olursa olsun, dilediği her mahlukta, iradesinin ve hikmetinin gereği olarak, ifâde edilemeyecek kadar sayısız hususları arttırır. Peygamberimızden rivâyet olunan hadislerde, güzel yüz, güzel ses ve güzel saç gibi bazı hususların zikre tahsis edilmesi, bazı malûm vasıfların temsil yoluyla beyanı kabilindendir; yoksa vasıflar bundan ibaret olduğu için değildir.’

C- "Şüphesiz Allah, her şeye Kaadirdir."

Bu kelâm, tahkik yoluyla mezkûr hükmün illetini beyan etmektedir. Zira Allah'ın kudretinin, bütün eşyaya şamil olması, O'nun dilediği her şeyi arttirabilmeyi açıkça gerektiren bir hakikattir.

1 ﴿