2

"Ey îmân edenler! Seslerinizi peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin; birbirinize bağırdığınız gibi, peygambere sözle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider."

Bundan önce sözde ve fiilde peygamberin önüne geçmek yasaklandıktan sonra burada da, peygamberin huzurunda nasıl konuşulacağı beyân edilmektedir.

Yani sizin ses tonlarınız, hiçbir zaman peygamberin ses tonuna erişmemek ve heybetk, azametli kimselerle konuşulduğu gibi, peygambere hitap ederken yumuşak ve alçak sesle hitap edin; peygamberliğin azamet ve yüceliğine saygılı olun.

Diğer bir görüşe göre ise, mânâ şöyledir: birbirinizle konuştuğunuz gibi, peygambere "Ya Muhammed! Ya Ahmed!" diye seslenmeyin; ona peygamberlik unvanıyla hitap edin.

İbn Abbâs (radıyallahü anh) diyor ki: "Bu âyet nazil olunca, Hazret-i Ebû Bekir dedi ki: Ya Resûlallah! Vallahi, ben, Allah'a kavuşuncaya kadar, seninle konuşurken artık hep gizli veya gizliye yakın bir sesle konuşacağım!"

Hazret-i Ömer'den rivâyet olunduğuna göre, kendisi, Peygamberimizle konuşurken gizliye yakın bir sesle konuşurdu. Hattâ bazen Peygamberimiz, sesini duymadığı için onun ne dediğini sorardı.

Rivâyet olunuyor ki, temsilci heyetler Peygamberimize geldikleri zaman, onlar Peygamberimizin huzuruna çıkmadan önce Hazret-i Ebû Bekir, onlara bir sahabi gönderip Peygamberimize nasıl selâm vereceklerini öğretirdi ve Peygamberimiz huzurunda sükûnet ve vakar ile davranmalarını emrederdi.

Bu âyette yasaklanan, sesi peygamberin sesinin üstüne çıkarmak ve bağırarak onunla konuşmaktan murat, peygamberi hafife almak ve ona hakaret etmek değildir. Zîrâ onu hafife almak ve kendisine hakaret etmek zaten küfürdür. Hayır! Burada kastedilen, muhavere esnasında cereyan edecek yüksek sesle konuşma ve bağırmanın bu sonuca varma endişesidir. Nitekim "Birbirinize bağırdığınız gibi" ifâdesinden de bu anlaşılmaktadır. Ancak sesi peygamberin sesinin üstüne yükseltmek, kesinlikle yasak olduğu için, her hangi bir kayda bağlanmamıştır. Yine bu yüksek ses ve bağırma ile savaşta, inatçı bir kimse ile yapdan mücadele, yahut düşmanı yıldırma ve benzeri hallerde yapılanlar da kastedilmemektedir.

İbn Abbâs'tan (radıyallahü anh) rivâyet olunduğuna göre diyor ki: "Bu âyet, Sabit b. Kays b. Şemmâs hakkında nazil olmuştur. Bu zât ağır duyardı ve çok yüksek sesle konuşurdu. Bazen Resûlüllah ile konuşurken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), onun sesinden rahatsız olurdu."

Enes b. Mâlik'ten rivâyet olunduğuna göre diyor ki: "Bu âyet nazil olunca, Sabit, ortaklita görülmez oldu. Resûlüllah life, onun niçin görülmediğini sorunca, kendisine sebebi anlatıldı. Bunun üzerine Peygamberimiz, onu çağırtıp kendisine sordu. O da dedi ki: "Ya Resûlallah! Bu âyet size nazil olmuş. Ben de pek gür sesli bir insanım korkarım ki, bu yüzden amellerim boşa gider." Bunun üzerine Peygamberimiz buyurdu ki: Bu yasak, senin için değildir; hiç şüphen olmasın, sen hayırla yaşayacaksın ve hayır üzere öleceksin; sen, Cennet ehlindensin."

Hasen-ı Basrî'den (radıyallahü anh) gelen bir rivâyete göre ise, bu âyet, seslerim peygamberin sesinin üstüne yükselten münafıklar hakkında nazil olmuştur.

Bu rivâyetle ilgili de deniliyor ki; nassin delaletiyle, münafıkların yasağı da, mü’minlerin yasağına dâhildir.

"Siz farkına varmadan" ifâdesi, bunun ziyadesiyle mahzurlu olduğunu bildirmektedir.

2 ﴿