2

"Kaf. Mecîd (şanlı, şerefli) Kur’ân'a yemin olsun (ki, insanları uyarman için onu sana indirdik). Hayır! Aralarından bir uyarıcının kendilerine gelmesine şaştılar da, kâfirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şeydir."

Kur’ân'a Mecîd denilmesi, sân ve şerefi, diğer semavî kitaplardan daha yüksek olmasından dolayıdır. Yahut Mecîd (lutf-u keremi bol) olan Allah'ın kelâmı, olmasından dolayıdır. Yahut Kur’ân'ın mânâlarını anlayıp muhtevasıyla amel eden kimsenin Allah katında da, insanlar yanında da şeref kazanacak olmasındandır.

Kâf, tefsiri de, Sâd sûresinin başında geçen Sâd'ın tefsiri gibidir.

Burada yeminin cevabı mukadder olup iki âyetin takdiri şöyledir: Mecîd olan Kur’ân'a yemin olsun ki, insanları uyarman için onu sana indirdik. O kâfirler ise, ona îmân etmediler; fakat uyarıcıyı da, kendisiyle uyarı yapılanı da taaccüple karşılayıp inkâr ettiler. Halbuki her ikisi de, akla en uygun ve kabule en çok şayan olan yoldur.

Diğer bir görüşe göre ise bu kelâmın takdirî şöyledir: Mecîd olan Kur’ân'a yemin olsun ki, hiç şüphesiz sen gerçek bir uyarıcısın, peygambersin. O kâfirler ise, onda şüpheye düştüler; sonra da ondan yüz çevirdiler.

Bir diğer görüşe göre de, yani onlar, şüphe ve inkâr ile de yetinmeyip kesin olarak ona karşı çıktılar; hatta onu şaşılacak şeylerden saydılar.

Başka bir görüşe göre de, yani onların îmândan imtina etmelerinin sebebi Kur’ân'ın şanlı ve şerefli bir kitap olmamasından dolayı değil, fakat inkârları, cehalederinden kaynaklanmaktadır.

2 ﴿