2

"Battığı zaman necme (yıldıza) yemin olsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmamıştır, azıtmamıştır da; o, hevâ'dan konuşmaz

(Kur’ân diye kendi fikrinden hiçbir şey söylemez)." Burada necmden (yıldızdan) murat, Süreyya (Ülker) yıldızıdır. Zîrâ genellikle necm, o mânâda kullanılmaktadır. Yahut ondan murat, bütün yıldızlardır. Yahut Kur’ân’ın her bir bölümüdür.

Peygamberimizin, sapkınlıktan ve azgınlıktan münezzeh olduğunu beyan için yıldıza yemin edilmesinde, hârika ve gayet yerinde bir ifâde sanatı vardır. İlk iki mânâya göre, zîrâ dünyada yolcular, yıldızlarla yollarını tayin etmektedirler. Yani yolcunun, kendisiyle doğru yolu bulduğu yıldıza yemin olsun ki, sizin arkadaşınız Muhammed, âhiret yolu olan hak yoldan sapmamıştır ve O, bâtıl bir inanca asla sahip değildir; O, gayet hidâyet ve rüşd üzeredir; sizin vehmettiğiniz gibi, onun yolu asla dalâlet ve azgınlık değildir.

Necm, Kur’ânın bölümleri anlamında olduğu takdirde de, bu yemin Kur’ânın yüce şânına işarettir. Nitekim Yâsîn ve Zuhruf sûrelerinin başında da buna işaret edilmiştir. Ve bu mânâya göre, anılan yemin, Peygamberimizin, hidâyet ve rüşdünün yegâne sebebinin, Kur’ân olduğuna dikkat çekmektedir. Yani din ve hak yolunun yegâne rehberi olan Kur’ân'a yemin olsun ki, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) haktan sapmamıştır ve azıtmamıştır.

Bu hitap, Kureyş kâfirleri içindir. Peygamberimizin, onların arkadaşı sıfatıyla zikredilmesi, onların, Peygamberimizin şerefli hallerinin tafsilatına vâkıf olduklarını, onun hakkında reddedilen hususlardan son derece berî olduğundan tamamen haberdar olduklarını ve onun, hidâyet ve rüşd sıfatlarına hakkıyla sahip olduğunu bildirmek içindir. Zîrâ Kureyş'in, uzun zaman Peygamberimizle arkadaşlık etmeleri ve onun yüce sânlarının güzelliklerini müşahede etmeleri, bu sonucu kesinlikle gerektirmektedir.

Bu yeminin, yıldızın batma veya doğma vaktiyle kayitlandırılmasının izahı, Necm'in, Kur’ânin bölümleri anlamında olduğu görüşüne göre açıktır." (Zîrâ Kur’ânin nazil olan bölümlerine yemin edilmektedir.) İlk iki görüşe (Ülker veya mutlak yıldız anlamında olduğu görüşüne) göre ise izahı şöyledir: yıldız, göğün ortasında görüldüğü zaman, yolcuya yol göstermez ve doğu ile batı ve kuzey ile güney yönlerinin tayinine yatdımci olmaz; o, ancak batmaya doğru inişe geçtikten sonra veya doğuşundan sonra yükselirken onunla yön ve yol tayini yapılabilir. Bir de batması veya doğması ile bundan sonra anlatılacak Cebrâîl’in en yüksek ufuktan inmesi ve Peygamberimize yaklaşması arasında gayet güzel bir münasebet vardir. Kur’ânin yüce şânına uygun olan izah budur. Onu, kiyamet gününde yıldızların dökülmesi veya şeytanların taşlanması sırasında yıldız ateşlerinin düşmesi veya Necm'in bacaksız bitki anlamında ve Hevâ'nın onun yere düşmesi mânâsında alınması ise, bu makama münasip değildir.

2 ﴿