13

"O halde ey İnsanlar ve Cinler! Rabbin izin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?"

Bu inkâr ve kınama, îmân ve şükrü kesin olarak gerektiren mezkûr nimet sınıflarına ve çeşitlerine terettüp etmektedir.

Burada, külli nıâlikiyet ve terbiye ifâde eden Rubûbiyet unvanının, insanların ve emlerin zamirlerine izafe edilerek zikredilmesi (Rabbinizin), inkâr ve kınamayı ağırlaştırmak içindir.

İnsanların ve cinlerin, Allah'ın nimetlerini inkâr etmelerinin mânâsı, bu nimetlere nankörlük etmeleridir. Bu nankörlük, ya haddi zâtında onun nimet olduğunu inkâr etmeleridir. Mesela: Bütün dinî nimetlerin dayandığı Kur’ân öğretimi, gibi. Yahut haddi zâtında onun nimet olduğunu kabul edip de bu nimetin Allah tarafından olduğunu inkâr etmeleri gibi. Meselâ: sahip oldukları dünyevî nimetleri, müstakil olarak, yahut müşterek olarak, sarih olarak, yahut zımnî olarak Allah'tan başkasına isnâd etmeleri gibi. Zîrâ insanların ve cinlerin, ibâdette ilâhlarına ortak koşmaları, ibadeti gerektiren nimetlerde de O'na ortak koşmalarını ifâde, etmektedir.

Onlarin mezkûr nankörlükleri yalanlama olarak ifâde edilmiş, çünkü mezkûr nimetlerin, îmân ve şükrün zorunluluğuna delâlet etmesi, o nimetlerin buna şehadet etmesi demektir. Bu itibarla onların bu nimetlere nankörlük etmeleri, kaçınılmaz olarak onları yalanlamak anlamına gelmektedir.

Yani durum, açıklandığı gibi olduğuna göre, sizin mâlikiniz ve mürebbiniz Allah'ın nimetlerinden hangi birini yaianlayabihfsiniz? Halbuki onların hepsi, hakkı haykırmakta ve doğru şâhitlik etmektedir.

13 ﴿