5

"Hani Müsâ, kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Şüphesiz Allah'ın size gönderdiği elçisi olduğumu gerçekten bildiğiniz halde niçin bana ezâ ediyorsunuz? Nihayet onlar haktan kayınca, Allah da, onların kalplerini kaydırmıştı. Zâten Allah, fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez."

A- "Hanı Mûsâ, kavmine, demişti ki: "Ey kavmim! Şüphesiz Allah'ın size gönderdiği elçisi olduğumu gerçekten bildiğiniz halde niçin bana ezâ ediyorsunuz?"

Bu kelâm, onların cihadı terk etmelerinin ne kadar çirkin olduğu hususunda mâkabk için bir îzâh mahiyetindedir.

Yani ey Resûlüm! O savaştan yüz çevirenlere o vakti anlat ki, Hazret-i Mûsâ, "ey kavmim! Allah'ın size yazdığı şu mukaddes topraklara girin ve gerisin geri dönmeyin; yoksa hüsrana uğrayanlara dönersiniz." sözleri ile, İsrâiloğullarını cebbarlara (fîlistin'deki zorba kavimlere) karşı savaşmaya teşvik etmişti. İsrâiloğulları ise, onun emrini dinlemeyip şiddetle karşı çıkmışlardı. Nitekim şöyle demişlerdi: "Ey Mûsâ! Orada zorba bir kavim vardır; onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer onlar oradan çıkarlarsa, biz de hemen gireriz... artık sen ve Rabbin gidin, savaşın; biz burada oturacağız."ve İsrâiloğulları, bu isyanlarında ısrar edip Hazret-i Mûsa'ya her eziyeti yaptılar.

Hazret-i Mûsâ, onlara şöyle demişti: Ey kavmim! Size emrettiğim hususlarda niçin muhalefet ve isyan ederek bana ezâ ediyorsunuz? Halbuki siz, benim elimde gösterilen kahredici mucizeleri - ki bunların en büyükleri düşmanınızı helâk etmek ve sizi onun hükümranlığından kurtarmaktır - görmekle, kesin olarak biliyorsunuz ki, ben gerçekten Allah'ın size gönderdiği elçisiyim; vazifem, size dünya ve âhiret hayırlarını göstermektir. Ve bunu bildiğinize göre, siz bana çok saygı duymalısınız ve süratle benim emrime girmelisiniz.

B - "Nihayet onlar haktan kayınca, Allah da, onların kalplerini kaydırmıştı."

Yani onlar, Hazret-i Mûsâ'nın getirdiği haktan ayrılmada ısrar edip bu tutumlarını sürdürünce, Allah da, onların kalplerini, hakkı kabul etmekten ve doğruya meyletmekten kaydırdı. Zira onlar kendi hür iradelerini sapkınlık ve dalâlet yönünde kullanmışlardı.

C- "Zâten Allah, fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez."

Bu cümle, kendisinden önce zikredilen kaydırmanın mefhumunu îzâh eden ve illetini bildiren bir zeyil mahiyetindedir.

Yani Allah, itaatten ve hak yoldan çıkıp azgınlıkta ısrar edenleri ma duba ulaştıracak bir hidâyete erdirmez.

Bu fâsık topluluktan murat, ya özellikle o zikredilenlerdir; yahut bütün basıklardır ve bunlar da, öncelikle, onlara dâhildir. Hangisi kastedilırse edilsin, onların fâsıklıkla vasiflandırılmaları, "artık bizimle fâsık kavmin arasını ayırt." "artık fâsık kavim için üzülme" âyetlerinde anlatılan sebepten dolayıdır.

Nazmı kerimin mükemmeliyetinin ve zevk-i selimin gereği olan bu tefsirdir.

Diğer bir görüşe göre ise, eziyet çeşitlerinin sadedi beyânında denilmiştir kı, onlar, Hazret-i Mûsâ'nın şahsını ayıplamak, âyetlerini inkâr etmek, menfaaderiyle çelişen hususlarda ona isyan etmek, sığıra tapmak, Allah'ı açıkça görmeyi talep etmek ve Allah'ın hakkı ile kendi hakkını zayi etmek demek olan tekzipte bulunmak gibi ona çeşidi eziyetlerde bulunuyorlardı. Ancak bu îzâhın, bu makamla hiç ilgisi yoktur.

5 ﴿