2"Allah O'dur kı, ummılere içlerinden bir peygamber göndermiştir ki, onlara Allah'ın âyetlerini okumakta, onları tezkiye etmekte (arındırmakta) ve onlara kitabı ve hikmeti öğretmektedir. Onlar ise, hiç şüphesiz önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler." A- "Allah O'dur ki, umumilere içlerinden bir peygamber göndermiştir ki, onlara Allah'ın âyetlerini okumakta, onları tezkiye etmekte (arındırmakta) ve onlara kitabı ve hikmeti öğretmektedir." Burada ümmilerden murat, Araplardır. Zîrâ Arapların çoğu okuma-yazma bilmiyorlardı. Deniliyor ki, Arapça yazmak, Arabistan'da ilk önce Taifte başladı. Taifliler, bunu Hire halkından öğrenmişlerdi. Hire halkı da bunu Enbar {Irak'ta, Fırat kenarında tarihî bir kent. Halid b. Velid, burayı m. 634'te fethetti. Bağdad kuruluncaya değin hilafet merkezi burası idi.} halkından öğrenmişlerdi. Peygamberimizin, ümmilerin içinden gönderilmesi, onlar gibi ümmi olması demektir. Ancak ümmi olduğu, okuması olmadığı ve kimseden öğrenmediği halde Allah'ın âyetlerini onlara okuyor, kendilerini kötü inançlardan ve hareketlerden arınmaya sevk edecek telkinlerde bulunuyor ve onlara Idtabı ve hikmeti öğretiyordu. Tezkiye, nefsi, ameli kuvveti cihetinden kemale erdirmek ve bu kemale bağlı olarak, nazarî kuvvet cihetinden arındırmaktır. Nefsin bu şekilde kemale erdirilmesi, tilavete (okumaya) terettüp eden tâlim ile hâsıl olmaktadır. Vücut (gerçekleşme) olarak tertip ve sıra böyle iken, âyetin, metninde okumak ile tâlim arasında tezkiyenin zikredilmesi, birbirine terettüp eden hususların her birinin, kendi başına büyük bir nimet olup şükrü gerektirdiğini bildirmek içindir. Eğer vücut (gerçekleşme) tertibi gözetilmiş olsaydı, ilk önce, hepsinin bir tek nimet olduğu akla gelirdi. Nitekim bakara sûresinde de benzerleri için îzâh edildi. İşte Kur’ân'ın, bazen âyetler olarak, bazen kitap ve hikmet olarak ifâde edilmesi de, bu unvanların her biri itibarıyla ayrı bir nimet, olduğuna işaret etmek içindir. Hikmetin, Peygamberimizin hadislerindeki hükümleri ve kaideleri de kapsaması, bu îzâha bir halel getirmez. B- "Onlar ise, hiç şüphesiz önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler." Yani onlar daha önce şirk ve cahiliyye pisliği içinde bulunuyorlardı. Bu kelâm, onların, kendilerini irşat edecek bir kimseye şiddetle muhtaç olduklarını beyân etmekte ve Peygamberimizin, söylediklerini başkasından öğrendiği vehmini tamamen ortadan kaldırmaktadır. |
﴾ 2 ﴿