MÜNAFIKÛN SÛRESİ

Medine'de inmiştir; 11 âyettir.

1

"Ey Resûlüm! O münafıklar sana/ senin meclisine geldikleri zaman: "Şahitlik ederiz ki, sen hiç şüphesiz Allah'ın Peygamberisin." derler. Allah da, bilir ki, sen hiç şüphesiz O'nun Peygamberisin. Yine Allah, şâhitlik eder ki, o münafıklar, hiç şüphesiz yalancıdırlar." 13

13 20. yy’ın büyük mütefekkiri Malik Binnebi, bu Âyetin, Kuranın (Arap dılinin sentaksına aykırı olarak) mucizesi olduğunu belirtmiştir.

2

"O münafıklar, yeminlerini kalkan yaptılar da, Allah'ın yolundan alıkoydular. Onlar var ya, yapmakta oldukları şeyler muhakkak ne kötüdür!"

Yani o münafıklar, öldürülmek ve esir alınmak gibi muamelelere maruz kalmamak için yalan yeminlerini kendilerine kalkan yaptılar da, Peygamberimizin, Resûlüllah olmadığını söyleyerek İslam'a girmek isteyenleri alıkoymaya çalıştılar ve Allah yolunda harcamak isteyenleri de engellemeye çalıştılar. Nitekim onların bu olumsuz faaliyetleri bundan sonra anlatılacaktır.

3

"Bu, şu yüzdendir ki, onlar önce îmân etiller; sonra kâfir oldular. Böylece kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar anlamazlar."

Yani o münafıklar, önce, islam'a giren diğer insanlar gibi şahadet kelimesini getirdiler; sonra kendilerinde küfrün kanıtları ve delilleri görülmekle, küfürleri ortaya çıktı. Yahut mü’minlerin yanında îmânlarını ifâde ettiler ve şeytanlarının yanında da küfürlerini ifâde ettiler.

Yani o münafıklar gerçek îmânı ve ancak onun hak olduğunu anlamazlar.

4

"Ey Resûlüm! Sen onları gördüğün zaman, kalıplarını beğenirsin; konuşurlarsa, sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayatılmış kütükler gibi idiler. Her gürültüyü kendi aleyhlerinde, sanırlar. Onlar, düşmanların ta kendileridir. Artık onlardan sakın. Allah, canlarını alsın! Nasıl da döndürülüyorlar!"

A- "Ey Resûlüm! Sen onları gördüğün zaman, kalıplarını beğenirsin; konuşurlarsa, sözlerini dinlersin."

Yani o münafıkların vücutları şişman, yüzleri de parlak idi ve konuşmaları da gayet düzgün, edebî ve dilleri tatlı idi.

Nitekim münafıkların reisi İbni Übeyy, yapık idi, gayet düzgün konuşuyordu ve kendisi gibi Medine reisleri ile birlikte Peygamberimizin meclisine geliyordu. Peygamberimiz ile yanındakiler de, onların kalıplarını (fiziklerini) beğeniyor ve sözlerini dinliyorlardı.

Diğer bir görüşe göre ise bu hitap, buna muhatap olabilen herkes içindir.

B- "Onlar sanki duvara dayatılmış kütükler gibi idiler."

O münafıkların, Resülullah'ın meclisinde otump arkalarına yaslanmaları, kütüklere benzetilmiştir; çünkü onlar, ilim ve hayırdan tamamen boş bulunuyorlardı.

Yahut o münafıklar, içi tamamen çürümüş kalaslar gibi idiler.

C- "Eler gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar."

Yani onlar, korkaklıklarından ve korkunun, içlerine tamamen sinmesinden dolayı, her gürültünün kendilerine bir zarar vereceğini sanırlar.

D- "Onlar, düşmanların ta kendileridir."

Yani onlar tam ve derin düşmandırlar. Zîrâ en büyük düşman, senin yanı başında bulunup da koynunda zehir saklayan kimsedir.

E- "Artık onlardan sakın. Allah, canlarım alsın! Nasıl da döndürülüyorlar!"

Bu cümle, Allah tarafından onlar için bir bedduadır; yahut mü’minlerin, onlara nasıl beddua edeceklerini öğretmektedir.

Yani hayret, o münafıklar, nasıl da haktan döndürülüp içinde bulundukları küfür ve dalâlete saplanıyorlar!

5

"Onlara: "gelin, Resûlüllah, sizin için mağfiret dilesin!" denildiği zaman, başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak yan çizdiklerini görürsün.

Yani o münafıkların cinayetleri ortaya çılanca, nasihat olarak kendilerine: "Gelin, Resûlüllah, sizin için mağfiret dilesin!" denildiği zaman, kibirlenerek başlarını çevirdiklerini ve yine büyüklük taslayarak yan çizdiklerini görürsün.

6

"Sen onlar için mağfiret dilesen de, kendilerine mağfiret dilemesen de birdir; Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fâsık (yoldan tamamıyla çıkmış) olan kavmi hidâyete erdirmez."

A- "Sen onlar için mağfiret dilesen de, kendilerine mağfiret dilemesen de birdir; Allah onları asla bağışlamayacaktır."

Yani o münafıklar gelip cinayetlerinden dolayı senden özür dileseler ve sen de onlar için mağfiret dilesen de, onlar için mağfiret dilemen de birdir; onlar kötülüklerinde ve derin küfürlerinde ısrar ettikleri için Allah, onları asla bağışlamayacaktır.

B- "Çünkü Allah, fâsık (yoldan tamamıyla çıkmış) olan kavmi hidâyete erdirmez."

Yani Allah, hak yoldan tamamen ayrılmış, ıslah dairesinin dışına çıkmış ve küfür ile nifaka iyice batmış kimseleri hidâyete, erdirmez.

Bu kavimden murat, o münafıkların kendileridir. Bunların fâsiklar olarak ifâde edilmeleri, bunda aşırı gittiklerini beyân etmek içindir. Yahut bu kasıklardan murat, bütün kasıklardır ve bu münafıklar da, öncelikle bu zümreye dâhildir.

7

"Onlar o kimselerdir ki, "Resûlüllah'ın yanında bulunanlara bir şey harcamayın ki, dağılıp gitsinler" diyenlerdir." Halbuki bütün göklerin ve yerin hazineleri yalnız Allah'ındın Fakat o münafıklar anlamazlar."

A- "Onlar o kimselerdir ki, ’Resûlüllah'ın yanında bulunanlara bir şey harcamayın ki, dağılıp gitsinler' diyenlerdir."

Münafıklar, Ensâr'a böyle diyorlardı. Resûlüllah'ın yanmdakilerden kastettikleri, fakir muhacirler idiler.

B - "Halbuki bütün göklerin ve yerin hazineleri yalnız Allah'ındır. Fakat o münafıklar anlamazlar."

Bu kelâm, Resûlüllah'ın yanında bulunan yoksul muhacirlere bir şey harcamadıkları takdirde onların dağılıp gidecekleri şeklindeki iddialarını reddederek, rızkların hazinelerinin Allah'ın elinde olduğunu, onu dilediğine verip dilemediğine de vermediğini beyân etmektedir. Münafıklar ise, Allah'ı ve O'nun işlerini hakkıyla anlamadıkları için bu söyledikleri küfür kelimelerini söylerler.

8

"Onlar:’Yemin olsun kı, Medine'ye dönersek, en ustun olan bizler, en zayıf olan onları oradan mutlak ve muhakkak çıkaracağız.' diyorlar. Halbuki asıl üstünlük, yalnız Allah'ındır; Peygamberinindir ve mü'minlerindir. Fakat o münafıklar bilmezler."

A- "Onlar: "Yemin olsun ki, Medine'ye dönersek, en üstün olan bizler, en zayıf olan onları oradan mutlak ve muhakkak çıkaracağız." diyorlar. Halbuki asıl üstünlük, yalnız Allah'ındır; Peygamberinindir ve mü'mınlerindir."

Rivâyet olunuyor ki., Hazret-i Ömer'in (radıyallahü anh) işçisi Cehcâh b. Said, İbni Übeyy'in antlaşınah adamlarından olan Sinan el-Cühenî ile tartişti ve ikisi kavga ettiler. Bu sırada Cehcâh, muhacirleri yardımına çağırdı ve Sinan da, Ensâr'ı yardımına çağırdı. Bu arada yoksul muhacirlerden biri, Sinan'a bir tokat attı. O da gidip ibni Ubeyy'e şikâyette bulundu, işte o zaman İbni Übeyy, Ensâr'a: "Bu fakirlere bir şey vermeyin... vallahi, biz Medine'ye dönersek, en üstün olan bizler, en zayıf olan onları oradan çıkaracağız" dedi.

B- "Fakat o münafıklar bilmezler."

Yani o münafıklar, son derece cahil ve gururlu olduklarından dolayı bu hakikati bilmezler.

Rivâyet olunuyor ki, anılan Abdullah, b. Übeyy, Medine'ye girerken, muhlis bir mü’min olan oğlu Abdullah b. Abdullah b. Übeyy (oğlunun adı da Abdullah idi), babasının yoluna çıktı ve ona: "Vallahi, eğer sen, Allah ve Resülünün üstünlüğünü kabul etmezsen, hiç şüphen olmasın, boynunu vuracağım" dedi. İbni Übeyy, oğlunun son derece ciddi olduğunu görünce, "Üstünlüğün, Allah'a, Resulüne ve mü’minlere ait olduğuna şahitlik ederim." dedi. Peygamberimiz de, onun oğluna: "Allah, Resulünün ve mü’minlerin hakkını savunduğundan dolayı sana hayırlar ihsan eylesin!" buyurdu.

9

"Ey îmân edenler! Ne mallarınız, ne de evlatlarınız, Allah'ı anmaktan sizi alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar, hüsrana uğrayanların ta kendileridir."

Yani mallarınızın ve evlatlarınızın idaresiyle meşgul olmak, onların maslahatlarına itina göstermek ve onlardan faydalanmak, namaz ve mâbûd'u hatırlatan diğer ibadetler gibi Allah'ı anmaktan sizi alıkoymasın. Kim, dünya sebebiyle dinden alıkonulursa, işte onlar, tam bir hüsran içindedirler. Çünkü onlar, ebedî olan pek büyük nimetleri, fâni olan önemsiz nimetler karşılığında satmışlardır.

10

"Her hangi birinize ölüm gelip de. "Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de, sadaka verip iyilerden olsam!" demesinden önce, size verdiğimiz azıktan harcayın."

11

"Halbuki Allah, eceli geldiğinde, hiç kimseyi asla geciktirmez. Zâten Allah, onların yapmakta olduklarından haberdârdır."

Binaenaleyh Allah, sizin yaptiğmız hayırların da, serlerin de karşılığını verecektir. O halde hayırlara koşun ve geleceğe hazırlanın.

Peygamberimizden rivâyet olunduğuna göre şöyle buyurmuştur:

"Bir kimse, Münafıktın sûresini okursa, nifaktan kurtulmuş olur."

0 ﴿