39

"Asla! Kadar, biz, onları bildikleri şey için (şeyden) yaralmışızdır."

Yani onlar, o boş umutlarına asla erişemeyeceklerdir. Kadar biz, onlari, kendilerinin de bildiği gibi, nefsi îmân ve ibadetle kemale erdirmek için yaratmışızdır. Bu itibarla nefsini bu şekilde kemale erdirmeyen kimse, kâmillerin yerme girmekten çok uzaktır. Şu halde onlar, küfre, fıska ve kıyametin inkârına kapıldıkları halde cennete gitmek hakkı nereden onların oluyormuş!

Diğer bir görüşe göre ise, bu cümlenin mânâsı şöyledir: kadar biz, onlari kokuşmuş bir nutfeden yaratmışızdır. O halde, onlar, nereden böyle şeref ve öncelik iddia ediyorlar ve: "Biz hiç şüphesiz müslümanlardan önce cennete gireceğiz" diyorlar.

Bir diğer görüşe göre ise mânâsı şöyledir: kadar onlar, mukaddes âleme yakışmayan pis bir nutfeden yaratilmışlardır. Bu nutfe, îmân ve ibadede kemal kazanmayip meleklerin ahlâkını almazsa, cennete girmeye istidadı olamaz.

Ancak bu izahların hepsinde zorlama olduğu açıktır. Hakka en yakın olan îzâh, bu kelâmın, kendisinden sonraki kelâma, yani o kâfirlerin, âhiret ile cezayı inkâr etmelerinden, Resûlüllah ve ona indirilen vahiy ile alay etmelerinden ve alay yoluyla, cennete girmeyi iddia etmelerinden dolayı, Allah'ın, onları helâk etmeye ve onların yerine başka bir kavmi getirmeye muktedir olmasının beyânına hazırlık olmasıdır. Zirâ Allah'ın, onların da bildiği, ilk yaratışa muktedir olması, buna da muktedir olduğuna apaçık bir hüccettir.

39 ﴿