2

"Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitip çevirdi, "

Rivâyet olunuyor ki, kendisi, İbni Ummi Mektûm (/Ümmü Mektûm'un oğlu) lakabıyla ve babası da Ümmü Mektûm (Mektûm'un Annesi) lakabıyla meşhur olan Abdullah b. Şureyb b. Mâlik b. Ebi Rebia el-Fehri, bir gün Resûlüllah'ın huzuruna geldi. O sırada Kureyş'in ulularından Utbe b. Rebia, Şeybe b. Rebia, Ebû Cehil b. Hişam, Abbas b. Abdulmuttalib, Ümeyye b, Halef ve Velid b. Muğire adlarındaki şahıslar da Peygamberimizin huzurunda bulunuyorlardı. Peygamberimiz, kendileri Müslüman olduğu takdirde başka birçok kimseler de onlara bakarak Müslüman olur umuduyla onları itina ile İslam'a davet ediyordu.

İşte bu sırada anılan İbni Ummi Mektûm:

"Ya Resûlallah! Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da oku; bana da öğret!" dedi ve bunu birçok kez tekrarladı. Kendisi (âmâ olduğundan) Peygamberimizin, anılan toplulukla meşgul olduğunu bilmiyordu. Peygamberimiz, konuşmasını böyle kesmesini hoş karşılamadı ve yüzünü ekşitip ondan çevirdi. İşte bunun üzerine bu âyetler nazil oldu. Bundan sonra Peygamberimiz, İbni Ummi Mektûm'e ikramda bulunuyor ve kendisini gördüğü zaman: "Rabbimin, kendisi yüzünden beni kınadığı zâta merhaba!" diyordu ve her zaman: "Senin bir ihtiyacın var mı?" diye soruyordu.

Peygamberimiz, İbni Ummi Mektûm'ü, iki kez Medine'de yerine vekil bıraktı.

Âyette, onun âmâlık vasfının zikredilmesi, ya onun Peygamberimizin, yanındaki toplulukla olan konuşmasını kesmeye yeltenmesinde mazur olduğunu önceden belirtmek ve kendisine, ziyadesiyle şefkat ve merhametle davranılmaya hakkı olduğunu bildirmek içindir; yahut inkâr ve reddi kuvvetlendirmek içindir. Sanki şöyle denilmiştir: O, âmâ olduğu için ondan yüz çevirdi. Nitekim "Ne bilirsin?.." hitabı da bunun içindir. Zîrâ doğrudan doğruya hitap, kınamayı daha da ağırlaştırır.

2 ﴿