2"Şu göğe ve Tarık'a yemin olsun. O Tarık'ın ne olduğunu sana ne anlattı? O, karanlığı delen yıldızdır. Üzerinde görüp gözeten bulunmayan hiç bir kimse yoktur." A- "Şu göğe ve Tarık'a yemin olsun." Burada Tarık'tan murat, gece görünen yıldızdın Tarık, ya cins isimdk; ya da malum bir yıldızdır. Diğer bir görüşe göre ise Tarık, sabah yıldızı denilen yıldızdır. B- "O Tarık'ın ne olduğunu sana ne anlattı?" Tarık, yemin ile tazim edildikten sonra bu ifâde ile de onun şanı yüceltilmekte ve onun kadrinin, insanların idrakinin erişemediği yükseklikte olduğuna dikkat çekilmektedir. O halde onun kadrini, Hallâk-i Alîm'den (her şeyi yaratan ve her şeyi bilen Allah'tan) telakki etmek gerekir. C- "O, karanlığı delen yıldızdır." Yani ışığıyla karanlığı veya felekleri (gök katlarını) delercesine son derece aydınlatıp onlara nüfuz eden yıldızdır. Bundan murat, yıldızların cinsi olabilir. Çünkü her yıldızın mutlaka karanlığı delen ışığı vardın Ondan murat, belli bir yıldız da olabilir. Kimilerine göre bu, Zühal'dir (Satürn'dür); kimilerine göre Ülker yıldızıdır; kimilerine göre de Cedy'dir (oğlakdır). Diğer bir görüşe göre ise, Delen Yıldız (Necm-i Sâktb), göğün yedinci katinda bulunmaktadır; o katta ondan başka yıldız yoktiır. Yıldızlar gökteki yerlerim alınca, o da onların katma iner; fakat sonra yine yedinci kattaki, yerine, döner. Bu yıldız, Zühal'dir. İşte o, indiği ve yükseldiği, zaman Tarık olur; çok parlar. Bu yıldıza yemin edilirken kendisiyle başkaları arasında müşterek olan bir vasıfla zikredilmesi, sonra bu vasfın, onun hakikatini açıklamadığına ve insanların fikirlerinin onun hakikatine erişemediğine işaret edilmesi, sonra da delen yıldız olarak tefsir edilmesi, onun şânını açıkça ziyadesiyle tazim etmektedir. D- "Üzerinde görüp gözeten bulunmayan hiç bir kimse yoktur." Bu cümle, zikredilen yeminin cevabıdır. Yemin cümlesi ile bu cümle arasındaki cümleler ise, ara cümleleri (itiraz cümleleri) olup yemin edilen şeyin tazimini tekîd etmektedir. Bu da, yemin konusunun tekidini gerektirmektedir. Yani üzerinde gözeten murakıp bulunmayan hiçbir kimse yoktur. Bu murakıp da, Allahü teâlâ'dır. Nitekim başka bir âyette de şöyle denilmektedir: "Allah, her şeye murakıptın" Diğer bir görüşe göre ise, bu murakıp, insanin amelini, işlediği hayırları ve serleri tespit edip muhafaza eden meleklerdir. Nitekim başka âyetlerde de şöyle denilmektedir: "Sizin üzerinizde hiç şüphesiz şerefli muhafızlar vardın" "Sizin üzerinize muhafızlar gönderir." "Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçi melekler vardır." |
﴾ 2 ﴿