3

"O gün bir takım yüzler vardır ki, zelildir; yorgundur, bitkindir; kızgın ateşe girer; onlara kaynar su pınarından içirilir. Onlar için darî'den başka yiyecek yoktan O, ne besler, ne de açlığı giderir."

A- "O gün bir takım yüzler vardır ki, zekidir; yorgundur, bitkindir; kızgın ateşe girer; onlara kaynar su pınarından içirilir."

İbn Abbâs (radıyallahü anh) diyor ki: "Ğâşiyenin haberi, Peygamberimize gelmemişti; Allah, bu âyetlerle ona bildirmiştir."

Bazı yüzlerin, yani o yüz sahiplerinin yorgun ve bitkin olmaları, onları yoran ağır işler görmeleri yüzündendir ki, bunlar da, bağlı bulunduklari ağır zincirleri, prangaları çekmeleri, develerin bataklığa batmaları gibi ateşe batmaları ve cehennemin tepelerine çıkıp çukurlarına inmeleri gibi işlerdir.

Diğer bir görüşe göre ise, bu insanlar, dünyada kötü ameller isleyip onlardan lezzet alanlardır. İşte kıyamet günü onlar, yaptıkları bu işlerden pek yorgun ve bitkin olacaklardır.

Bir diğer görüşe göre ise, bu insanlar, kendilerini, ahirette faydası olmayan işlerde yorup bitkin duruma düşürmüşlerdi.

B- "Onlar için dahiden başka yiyecek yoktur."

Bundan önce, onlarin içeceklerinin kaynar su olduğu anlatılmıştı.. Nitekim başka bir âyette de: "Onlar, cehennemle kaynar su arasında dolaşır dururlar."

Burada da cehennem ehlinin yiyecekleri anlatılmaktadır.

Darî', şıbrak denilen dikenin kurumuş halidir. Bu diken, yaş iken develer onu yer; kuruyunca ise, ondan kaçınırlar. Bu diken, öldürücü bir zehir içermektedir.

Diğer bir görüşe göre ise, Darî', dünyadaki Darı' dikenine benzeyen bir cehennem ağacıdır.

İbni Keysân diyor ki: "Darî', cehennem ehlini perişan eden ve kendisinden kurtulmak için Allah'a yalvarıp yakardıkları bir cehennem ehli yiyeceğidir. İşte bundan dolayı ona Darî' (tezarru edilen) adı verilmiştir."

Darî', cehennem ehlinden bazılarının yiyeceğidir. Zakkum ve Gislîn ise, diğer bazılarının yiyecekleridir.

C- "O, ne besler, ne de açlığı giderir."

Darî', dünya yiyecekleri gibi besleme ve açlığı giderme vasfı yoktur; o, ancak cehennem ehlinin yemek zorunda kaldıkları, fakat onların ihtiyacını gidermeyen bir yiyecektir. Ancak bu, cehennem ehlinin beslenme ve doyma istidatları olduğu, ancak bu yiyeceğin bunları karşılamadığı anlamında değildir; fakat cehennem ehlinin de bu istidadı olmadığı gibi, bu yiyeceklerin de bu ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu anlamındadır.

Bunun îzâhı da şöyledir: cehennem ehlinin açlığı ve susuzluğu., dünyada bilinen açlık ve susuzluk kabilinden değildir. Bu açlık, bedenin yakıp tükettiğini karşılamak için insanın, tabiî olarak yiyecek ve içeceğe istek duyması, yemek, içmek sırasında da lezzet alması, bunların mideye inmesiyle başka yiyeceklere ve içeceklere gına hâsıl olması ve hazmedilmelerinden sonra beslenme ve kuvvet faydasının gerçekleşmesi şeklinde insana arız olan bir hal değildir.

Cehennem, ehlinin açlığı, ateşin, onların bağırsaklarında yanmasıyla, bağırsaklardaki alevlen çıkaracak ve bağırsakları dolduracak kesif bir şeyin ithaline mecbur kalmalarıdır. Cehennem ehlinin, yiyeceğe herhangi bir istek duymaları, yemek sırasında lezzet almaları, onun sayesinde başkasından gına hâsıl olması, yahut bir kuvvetin hâsıl olması ise, heyhat! ... söz konusu değildir.

Keza, cehennem ehlinin susuzluğu da, onların, darî'i yediklerinde ve onun, karınlarında alevlenmesinde onu söndürecek soğuk bir sıvıya mecbur kalmalarıdır. Onu içmelerinden ise lezzet duymazlar ve hiç kuvvet almazlar, işte bu konudaki şu rivâyetten de kastedilen budur ki, Allah, cehennem ehline açlığı musallat eder de, onları darî'i yemek zorunda kalırlar. Onlar, darî' yediklerinde de onları açlığı musallat eder de, onları kaynar su içmek zorunda bırakır. Bu su da, onların yüzlerini ve bağırsaklarını parçalar.

3 ﴿