LEYL SÛRESİMekke'de nazil olmuştur; 21 âyettir. 1Bak. Âyet 2. 2"Karanlığı kapladığı zaman geceye, ortaya çıktığı zaman gündüze de, erkeği ve dişiyi yaratana da yemin ederim ki, hiç şüphesiz çalışmalarınız başka başkadır." Yani gecenin karanlığı, güneşi örttüğü zaman, ona yemin ederim. Nitekim diğer bir âyette de: "Güneşi örttüğü zaman geceye yemin olsun" denilmektedir. Yahut gecenin karanlığı, gündüzü örttüğü zaman, yahut gece karanlığiyla örttüğü her şeyi örttüğü zaman. Karanlığın kalkmasıyla, yahut güneşin doğmasıyla ortaya çıktığı zaman gündüze de yemin ederim. Erkek ve dişi sınıflarım, doğuran bükin canlılardan meydana getirmek kudretine sahip olan Kâdır-ı Azîm'e de yemin ederim. Bir görüşe göre, burada erkek ve dişiden murat, Hazret-i Âdem babamız ile Hazret-i Havva validemızdir. 3Erkeği ve dişiyi yaratana ki: 4Muhakkak çalışmanız çeşit çeşittir. 5Bak. Âyet 6. 6"İmdi, kim cömertçe verir ve sakınırsa, en güzel şeyi de tasdik ederse, biz de ona en kolayı müyesser kılacağız." Burada da, o başka başka çalışmalar açıklanmakta ve hükümleri beyân edilmektedir. Yani kim, malının haklarını verir, Allah'ın yasakladığı haramlardan sakınırsa ve en güzel haslet olan îmân konusunu tasdik ederse, yahut en güzel kelime olan tevhid kelimesini, yahut en güzel din olan islam dinini, yahut en güzel mükâfat olan cenneti de tasdik ederse, biz de, onu, cennete girmek ve onun ön hazırlıkları gibi kolayhğa ve rahata hazırlarız. 7Biz, onu, (Allah’ın razı olacağı) en kolay yola hazırlarız. 8Bak. Âyet 9. 9"Kim de cimrilik eder, kendini müstağni sayar, en güzel şeyi de yalanlarsa, biz de ona en zoru müyesser kılacağız. Yuvarlandığı zaman, malı kendisine hiç bir fayda sağlamayacaktır." A- "Kim de cimrilik eder, kendini müstağni sayar, en güzel şeyi de yalanlarsa, biz de ona en zoru müyesser kılacağız." Yani kim de malıyla cimrilik yapıp da, onu hayır yolunda harcamazsa, Allah katındaki nimetlere ihtiyacı yokmuş gibi müstağni davranıp yasaklardan sakınmazsa, yahut dünya zevklerini yeterli sayıp kendini âhiret nimetlerinden müstağni sayarsa, birbirlerinin lâzımı olan mezkûr mânâlara göre, en güzel şeyi de yalanlarsa, biz de, onu, cehenneme girmek ve onun ön hazırlıkları gibi, zor ve çetin olana sebep olacak haslete hazırlarız. B- "Yuvarlandığı zaman, malı kendisine hiç bir fayda sağlamayacaktın" Yani helâk olduğu zaman, yahut mezar çukuruna, yahut cehennemin dibine yuvarlandığı zaman, cimrilik ettiği malının kendisine hiçbir faydası ok mayacaktir. 10Biz de onu, en şiddetli yola (ateşe) hazırlarız. 11(Cehennem çukuruna) düştüğü zaman, onu malı kurtaramıyacak, 12"Hiç şüphesiz bize düşen, ancak o doğru yolu göstermekten ibarettir." Bu, makabli için bir îzâh mahiyetindedir. Yani üstün hikmetler üzerine bina edilmiş bulunan hükmümüz gereğince, bize düşen, ancak o doğru yolu göstermektir. Zîrâ biz, mahlukları ibadet için yarattığımıza göre, onlara hidâyet yolu ile bu yola götüren hususları ve dalâlet yolu ile bu yola götüren hususları açıklamamız gerekirdi ve bunu da ziyadesiyle yap tik. Nitekim her iki yolda gidenlerin halini de, hem teşvik olarak, hem de tehdit olarak anlattık. İşte bundan da anlaşılıyor ki, hidâyet, Madûba ulaştırabilen yolu göstermektir; yoksa kesin olarak Matlûba ulaştıran yolu göstermek değildir. 13"Yine hiç şüphe yok ki, âhiret de, dünya da bizimdir." Yani dünyada da, ahirette de dilediğimiz gibi küllî tasarruf bizimdir; biz, her iki cihanda da ödediğimiz fiilleri ve ezcümle vaat ettiğimiz en kolayı ve en zoru müyesser kılmayı da gerçekleştiririz. Diğer bir görüşe göre de, yani her iki cihanda bulunanların hepsi bizimdir. Bu itibârla sizin, bizim hidâyetimizle hidâyete ermeyi terk etmeniz, bize hiçbir zarar vermez. 14"İşte ey insanlar! Ben sizi alev saçan bir ateşle uyarmışım-dır." 15Bak. Âyet 16. 16"O ateşe ancak, yalanlayıp yüz çeviren en azılı şaki girer." Yani cehenneme ancak, hakkı yalanlayıp itaatten yüz çeviren kâfirler girer. Zîrâ kâfir olmayan günahkâr, ayrılmamak üzere cehenneme girmez. 17Bak. Âyet 18. 18"Arınmak için malını hayra verip o en çok sakınan, ancak o ateşten uzak tutulacaktır." Yani riya ve gösteriş değil de, Allah katında arınmasına vesile olması için, makm hayır ve hasenat yollarında harcayıp küfür ve günahlardan sakınmakta, aşırı titizlik gösteren ise, ebedî cehennemde kalmak ve oraya girmek şöyle dursun, çevresinde bile dolaşmayacaktır. Küfürden sakınıp günahlardan sakınmayan ise, bu kadar cehennemden uzak olmayacaktır. İşte bu ifâde, o günahkâr kimsenin betirtilen mânâda ebedî olarak cehennemde kalmasını gerektirmez. Bu itibârla günahkârın bu durumu, mezkûr istisna (O en çok sakınan, ancak o ateşten uzak tutulacaktır) mânâsına halel getirmez. 19Bak. Âyet 20. 20"Yüce Rabbinin rızasını aramaktan başka onun yanında hiç bir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet de yoktur. " Bu da, o kutlu insanın, malını sırf Allah rızası için verdiğinin bir çeşit izahıdır. Yani onun yanında, karşılığı, mükâfatı verilecek türden başkasının bir nimeti de yoktur ki, ona karşılık olsun diye bu malî harcamaları yapsın; o, bir nimetin ödülü olarak değil, sadece Rabbinin rızası için malını vermektedir. Bu âyetler, Hazret-i Ebû Bekir el-Sıddık (radıyallahü anh) hakkında nazil olmuştur. O sırada Hazret-i Ebû Bekir, Mekke müşriklerinin, işkence ettikleri Bilâl ile bir grup köleyi efendilerinden satın almış ve derhal onları azâd etmişti. İşte bundan dolayıdır ki, kimi tefsir âlimleri burada en azılı şaki'den murat, Ebû Cehil, yahut Ümeyye b. Haleftir, demişlerdir. Atâ ile Dahhâk'ın. İbn Abbâs'tan (radıyallahü anh) rivâyetlerine göre, müşrikler, Bilal'e işkence ederken, o: "Ahâd, Ahâd!" (Rabbimiz, bir tektir; bir tektir) diyordu. O sırada oradan geçmekte olan Peygamberimiz de: "Ahâd -Yani Allah- sem kurtaracaktır!" buyurdu. Sonra Peygamberimiz, Hazret-i Ebû Bekir'e: "Bilal'e, Allah için işkence yapılıyor." buyurdu. Hazret-i Ebû Bekir, Peygamberimizin ne demek istediğini anladı ve hemen evine gidip bir rıtl altın alıp Ümeyye b. Halefin yanına gitti ve ona: "Bana Bilal'ı satar mısın?". dedi. O da: "Evet, satarım" dedi. Hazret-i Ebû Bekir, onu satın aldı ve derhal azâd etti. Bunu duyan müşrikler: "Mutlaka Bilâl'ın onda bir iyiliği olduğu için bunu yaptı" dediler, işte bunun, üzerine bu âyetler nazil oldu. 21"Yemin olsun ki, o da, muhakkak hoşnut olacaktır." Bu, onun, en kâmil ve güzel şekilde bütün arzularına kavuşacağına dâir bir ilâhî vaattir. Çünkü ancak bu şekilde hoşnutluk gerçekleşir. Peygamberimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) rivâyet olunduğuna göre şöyle buyurmuştur: "Bir kimse, Leyi sûresini okursa, razı oluncaya kadar Allah ona ihsanda bulunacak; onu zorluktan muaf tutacak ve ona kolay olanı müyesser kılacaktır." Rıtl, yaklaşık olarak 460 gram. |
﴾ 0 ﴿