2

"Yaratan Rabbinin ismiyle oku! O, insanî Alak'tan (kan pıhtısından) yaratmıştır."

A- "Yaratan Rabbinin ismiyle oku!"

Yani ey Resûlüm! Sana vahiy edilenleri oku!

Zîrâ okuma emri, mutlaka okunacak bir şeyi gerektirir. Ve okunmak için bir şey tayin edilmediğine göre, onun, mutlaka bu emirle ilgili bir husus olması gerekir. İster bu sûre, ilk nazil olan sûre kabul edilsin, ister edilmesin. Hakikate en yakın olan, bu âyetlerden 5. âyete kadar Peygamberimize ilk nazil olanlardır. Nitekim Zührî'nin rivâyet ettiği meşhur hadis de, bunu bildirmektedir.

Burada Rab unvanın kullanılması ve Peygamberimizin zamirine izafe edilmesi (Rabbinin ismiyle...), Allah'ın, ona indireceği vahiylerle, kendisini beşerî kemalâtin en yüksek derecesine ulaştıracağını zımnen bildirmektedir. Rabbin kökü olan Rubûbiyet, terbiye ve onun lâyık olduğu kemale tedricî olarak eriştirmek anlamını ifâde etmektedir.

Rabbin, yaratmakla vasiflandırılması, Peygamberimize bahşedilen nimeti hatırlatmak ve şu hakikate de dikkat çekmek içindir: insani bu hayaüyla ve diğer kemalât bir yana, yalnız, bunu izleyen ilmî ve amelî kemalâtı, hayat kokusunu duymamış bir maddeden yaratmaya Kadir olan kuvvet, Hayy (canlı), Âlim (bilgi sahibi) ve Mütekellirn (konuşan) bir varlığa okumayı öğretmeye de haydi haydi Kadirdir.

Yani o Rabb ki, mahlukları yoktan var etmiş ve bunu kendine tahsis buyurmuştur; yahut her şeyi yaratmıştır.

B- "O, insanı Alak'tan (kan pıhtismdan) yaratmıştır."

Bütün mahluklar içinde insanın yaratılışının zikre tahsis edilmiş olması, yaratılış olarak ve tedbir yeteneği olarak, özel mükemmeliyetlerinden dolayıdır. Ayrıca insanın şânını tazim etmek içindir. Çünkü insan eşref-i Mahlukattır (en şerefli mahluktur); vahiy, ona nazil olmuştur ve okumaya memur olan da odur.

Alak, donmuş kan demektir. Burada Alakm zikredilmesi, Allah'ın kudretinin kemalini beyân etmek içindin Zîrâ bu şekilde insanın ilk hali ile son hali arasındaki açık farklılık gösterilmiş olmaktadır.

İnsan yaratılışının geçirdiği aşamalar içinde Alakın zikre tahsis edilmiş olmasının sırrı, âyetlerin sonundaki edebî uyumun gözetilmesi olsa gerek. Yoksa, nutfe (meni) ve toprak, Alaktan daha çok Allah'ın kudretinin kemaline delâlet etmektedir. Çünkü bunların ikisi, insandan, Alaktan daha uzak aşamalardın insani yaratmak, yahut Allah'ın, Peygamberimize bahşettiği nimetler, Allah'ın varlığına, kudretinin, ilminin ve hikmetinin kemaline delâlet eden delillerin başlıcaları oldukları için, Allah, önce Zâtını bununla vasıflandırmistir ki, Peygamberimiz, bunu, Allah'ın, kendisine okuma imkânını vermeye Kadir olduğuna kanıt olarak değerlendirsin,

2 ﴿