KADİR SÛRESİ

Mekke'de mi, yahut Medine'de mi nâzil olduğu konusunda görüş ayrılığı vardır; 5 âyettir.

1

"Muhakkak ki, biz, onu (Kut'an'ı) Kadir gecesinde indirdik."

2

"Kadir gecesinin ne olduğunu sana kim bildirdi."

3

"Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır."

Bu ifâde, Kur’ân'ın şânının ve mertebesinin ne kadar yüce ve büyük olduğunu bildirmektedir. Zîrâ Kur’ân'ın zamir ile ifâde edilmesi (Onu Kadir gecesinde indirdik), onun sarih olarak zikredilmesine ihtiyaç duyulmayacak kadar meşhur olduğunu bildirmektedir. Sanki Kur’ân, bütün zihinlerde hazırdır. Yine Kur’ân'ı indirmek fiilinin azamet nûn'una isnâd edilmesi, (biz indirdik), onun son derece önemsendiğini bildirmektedir.

Kur’ânin indirildiği zaman da, "Kadir gecesinin ne olduğunu sana kim bildirdi?" kelâmiyla tazim edilmektedir. Zîrâ bu kelâm, Kur’ân'ın yüce kadrinin, mahlûkların idrâk dairesinin dışında olduğuna, Allamu'l Ğuyûb (bütün gaybları bilen) Allah'tan başka hiç kimsenin onun mahiyetini hakkıyla idrâk edemediğine delâlet etmektedir. Nitekim "Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır" kelâmı da, bu hakikati bildirmektedir. Zîrâ bu kelâmdan önce Peygamberimiz, onu anlamaya teşvik edilmekte ve onun ne olduğunun bildirileceği zımnen vaat edilmektedir. {Tefsir akimleri derler ki, Kur’ân'da, burada olduğu gibi, "Ve mâ edrâke/onun ne olduğunu sana kim bildirdi? "ifâdesinin kullanılması, ondan sonra o hususun bildirileceğinin zımnî vaadidir. Kur’ân'da "ve mâ yüdrîke/onun ne olduğunu sana kim bildirir" ifâdesinin kullanılması ise, o hususun bildirilmeyeceğinı zımnen belirtir.} Bu kelâm da, (Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır) onun şânını icmal olarak beyân etmektedir.

Kur’ân'ın Kadir gecesinde indirilmesinden murat, ya Kur’ânin hepsinin dünya semasına indirilmesidir. Nitekim rivâyet olunuyor ki, Kur’ân, kadir gecesinde toptan Levh-ı Mahfuz'dan dünya semasına indirikniş ve Cebrâîl , onu kâtip meleklere yazdırmıştır. Sonra Cebrâîl , onu yirmi üç sene içinde bölüm bölüm Peygamberimize indirmiştir. Yahut Kur’ân'ın Kadir gecesinde indirilmesinden murat, onun Kadir gecesinde indirilmeye başlanmasıdır. Nitekim Şa'bî'den nakledilen de bu mânâdır.

Diğer bir görüşe göre ise, bunun mânâsı şöyledir: Biz, kadir gecesinin şânı ve fazileti hakkında Kur’ân (Kur’ân'dan âyetler) indirdik. Nitekim Hazret-i Ömer: "Ben, hakkımda Kur’ân'ıner diye korktum" demiştir. Yine Hazret-i Âişe de şöyde demiştir: "Ben, kendim hakkında Kur’ân'ınmeyecek kadar hakir biriyim."

Kur’ân'ın nüzul vaktinde görüş ayrılığı vardır. Alimlerin ekseriyetine göre Ramazan ayının son on gününün tek gecelerinin birinde nâzil olmuştur. Bu konudaki görüşlerin ekseriyetine göre bu gece, Ramazan'in yirmi yedinci gecesıdir.

Kur’ân'ın indiği gece olan Kadir gecesinin gizli bırakılmasındaki sır, her halde, bu geceyi ibadetle ihya etmek isteyen kimseyi, o geceyi bulması umuduyla birçok geceleri ihya etmek suretiyle büyük sevap işlemeye teşvik edilmesidir.

Kur’ân'ın nazil olduğu geceye Kadir gecesi denilmesi, ya işlerin ve hükümlerin o gece takdir edilmesinden dolayıdır. Nitekim bir âyette şöyle denilmektedir: "Her hikmetti işe o gecede, hükmedilir." Yahut bu gecenin diğer gecelerden daha şerefli ve üstün olmasından dolayı ona Kadir gecesi denilmiştir.

Burada bin ay (bin aydan hayırlıdır) denilmesinden murat, ya çokluk ifâde etmek içindir; yahut şunun içindir: Rivâyet olunuyor ki, Peygamberimiz, Isrâiloğullarından bir mücâhidi anlattı ve onun silahını kuşanıp Allah yolunda bin ay savaştığını söyledi. Onu dinleyen mü’minler, hayret ettiler ve kendi amellerini çok yetersiz gördüler, işte bundan dolayı o gazinin bin aylık müddetinden daha hayırlı olan bir gece onlara bahşedildi.

Diğer bir görüşe göre ise, eski zamanlarda bir kimse, bin ay Allah'a ibadet etmeden ona âbid (ibadetçi) denmezdi, işte bundan dolayı Peygamberimizin ümmetine bir gece verildi ki, onu ihya ettikleri takdirde, kendilerine âbid denilmeye, o eski âbidlerden daha çok lâyık olurlar.

Bir diğer görüşe göre ise, Peygamberimize bütün ümmetlerin ömürleri gösterildi. Peygamberimiz, eski ümmetlerin ömürlerine göre kendi ümmetinin ömrünü çok kısa gördü. Onun için kendi ümmetinin, eski ümmetlerin bu uzun ömürde eriştikleri, amellere erişemeyeceklerinden endişe etti. İşte bundan dolayi Allah, Peygamberimize Kadir gecesini verdi ve onu, diğer ümmetlerin bin ayından hayırlı kıldı.

Başka bir görüşe göre ise, Süleyman Peygamberin, hükümdarlık süresi, beş yüz ay idi. Zülkarneyn'kı hükümdarlık süresi de beş yüz ay idi. İşte Allah, Kadir gecesini idrâk edenin o geceki amelini, ikisinin hükümdarlığından hayırlı kılmıştır.

4

"O gece melekler ve rûh, Rablerinin izniyle her iş için iner dururlar."

Bu kelâm, Kadir gecesinin o uzun süreden daha faziletli olmasının sebebini beyân etmektedir.

Rûh ile ilgih söylenenler ise, Nebe' sûresinde tafsilatıyla geçti.

Bir görüşe göre, rûh, meleklerden bir sınıf olup diğer melekler, onları ancak Kadir gecesinde görebilirler.

Yani Kadir gecesinde melekler ve rûh, Rablerinin emriyle, o seneden gelecek seneye kadar Allah'ın takdir buyurduğu her bir iş için bütün göklerden yere, yahut dünya semasına inerler. Şu halde bu âyet de, yukarıda zikredilen "Bler hikmetli işe o gecede hükmedihr." âyetinin bildirdiği hakikati bildirmektedir.

Diğer bir kırâete göre âyetin metnindeki "Emr" kektinesi, "Ümri" (kişi) olarak okunmuştur. Buna göre, yani her insan için., . demektir. Deniliyor ki, o gece melekler, yanlarından geçtikleri her mü’min erkek ve kadına mutlaka selâm verirler.

5

"O gece tan yerinin ağarmasına dek bir selâmdır (selamettir)."

Yani o gece Allah, selâmet ve hayırdan başka bir şey takdir etmez; başka gecelerde ise, selâmet de, belâ da takdir edilir.

Yahut o gece, yalnız selâmdır. Çünkü o gece mü’minlere selâm verenler çoktur.

Âyetin ikinci bir mânâsı da şöyledir: O gece tan yerinin ağarmasına dek meleklerin ve rûh An inmesi devam eder; şafak vaktine kadar meleklerin bölük, bölük inmeleri kesilmez.

Peygamberimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) rivâyet olunduğuna göre şöyle buyurmuştur:

"Bir kimse, Kadr sûresini okursa, Ramazan orucunu tutmuş ve Kadir gecesini ihya etmiş gibi kendisine sevap verilir."

0 ﴿