KUREYŞ SÛRESİ

Mekke'de nâzil olmuştur; 4 âyettir.

1

Bak. Âyet 2.

2

"Kureyş'e ülke harici ticaret güvencesi verildiği, kış ve yaz seferlerinde onlara ülke harici ticaret güvencesi verildiği için onlar da, kendilerini açlıktan doyuran ve korkudan emin kılan bu bey t'in Rabbine ibadet etsinler."

Yani Allah, Kureyş'e sayısız nimet bahsetmiştir. Eğer onlar diğer nimetler için Allah'a ibadet etmiyorlarsa, hiç olmazsa bu büyük nimet için O'na ibadet etsinler.

Yahut biz, Fîl yaranını helâk etmek hususunda yaptıklarımızı yaptık ki, Kureyş'e ülke harici ticaret güvencesi sağlansın...

Yahut Kureyş'e ülke harici ticaret güvencesi sağlandığına hayret mi ettiler?..

Yahut bu sûrenin başı, bir önceki sûrenin sonu ile irtibatlıdır. Yani Allah, onları böcek yemiş ekin yaprağına döndürdü ki, Kureyş'e, ülke harici ticaret güvencesi sağlansın...

Übeyy'in Mushafında Fîl sûresi ile bu sûrenin fasılasız olarak tek bir sûre şeklinde yazılmış olması da, bu son görüşü teyit etmektedir.

Yani Allah, Kureyş'e kasteden Habeşleri helâk etti ki, insanlar bunu duysunlar da, insanlar Kureyş'e ziyadesiyle saygı göstersinler ki, yazlık ve kışlık seferlerinde onların güveni sağlansın da, kimse onlara saldırmaya cüret edemesin.

Kureyş, yılda iki ticarî sefer yapıyordu. Kışın Yemen'e, yazın da Şam'a sefer yaparak zahirelerini temin ediyorlardı ve başkaca da ticareder yapıyorlardı. Kureyş, her iki seferlerinde de emniyet içinde bulunuyordu. Çünkü insanlar, onlari Allah'ın hareminin sakinleri ve Allah'ın azîz beytinin yöneticileri olarak görüp bu yüzden onlara dokunmuyorlardı. Diğer insanlar ise, alınıp götürülüyor ve malları yağma ediliyordu.

Peygamberimizin atalarından Abdimenafin dört oğlundan önce Kureyş'lilerin ticarî faaliyetleri Mekke sınırları dışına taşmıyordu. Ancak şehre gelip giden yabancılarla ve Hacc mevsiminde Mekke'ye ve savaşın yasak olduğu aylarda, yani Zil'kade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarında Ukâz ve Zülrnecâz panayırlarına gelenlerle ticaret yapabilirlerdi.

Nihayet çok şiddetli bir kıtlığın hüküm sürdüğü bir sene Abdımenafın oğlu Hâşim, Suriye'ye ekonomik amaçlı bir ziyaret yaptı ve orada Roma imparatoru ile görüşüp kendisine dedi ki: "Ey hükümdar! Benim kavmim, Arapların en faal tacirleridir. Bana bir ticaret beratı verirsen, Hicaz'ın ve Yemenin çeşitli deri ve kumaş mamullerini getirip ucuza satarlar."

Hâsını, bu cazip teklifle, bu mallara ihtiyacı olan imparatoru ikna etmeyi başardı, imparator, Hâşim'e Suriye topraklarında bu izni verdiği gibi, Habeşistan'a bağlı topaklarda da, ticarî faaliyet için kendisine müsaade edilmesi için Necâşî'ye (Habeşistan hükümdarına) hitaben bir yazı verdi.

Hâşim'in, anılan teklifinde işaret etmek istediği mallar, Taif ve komşu bölgelerden sağlanan deri mamulleri île özellikle Necran ve Sana olmak üzere Yemen'in çeşitli kentlerinde imal edilen kumaş mamulleri idi. Ayrıca Yemen, özellikle Sana'da olmak üzere çeşitli yerlerinde imal edilen işlenmiş deriyi de ihraç etmekteydi.

Böylece Haşini, Mekke'nin başlıca buğday ithalatını gerçekleştirdiği Busra ve Gazze gibi Suriye piyasalarına açılan güzergâhları emniyete almış oldu.

Hâşim'in diğer kardeşlerinden Muttalib, Yemen'e; Abdişems, Habeşistan'a; Nevfel de, İran'a giderek hükümdarlariyda benzer antlaşmalar yaptılar. Bu kardeşlerin her birisi, dönüşlerinde ticaret güzergâhları üzerindeki kabilelerden de, kervanlarına saldırmazlık garantileri aldılar.

İşte bu antlaşmalar sayesindedir ki, Kureyş, ünlü yaz ve kış seferlerini, emniyet içinde gerçekleştirme imkânını elde ettiler. (Mütercim)

Kureyş, Kinane Oğlu Nadr'in evlâdıdır.

(Nadr, Peygamberimizin 13. dereceden dedesidir.)

Kureyş, tasgir sıygası olup Kırş'cık demektir. Kirş, denizde yaşayan büyük bir hayvandır. Bu hayvan, gemilerle oynar ve ancak ateş ile uzaklaştırılabilir. Bu tasgir (kırş'cık denilmesi), o hayvani tazim içindir.

Diğer bir görüşe göre ise, Kureyş'in kökü Kars'tır. Kars da, çalışmaktır. Kureyş'liler, ticaretleri ve seyahatleri ile çok çalışkan oldukları için kendilerine bu isim verilmiştir.

Âyette zikredilen açlık (kendilerini açlıktan doyuran...), Kureyş'in, anılan iki ticarî sefer imkânına kavuşmadan önce çektikleri şiddetli açlıktır.

Diğer bir görüşe göre ise bu açlık, Kureyş'in, hayvan leşlerini ve kemikleri yedikleri kıtlıktır.

Korkudan (ve korkudan emin kılan...) murat, Fîl yaranının korkusudur. Yahut kendi memleketlerinde ve seyahatlerinde alınıp götürülmeleri korkusudur. Yahut cüzam hastalığı korkusudur, Artık cüzam hastalığı onların memleketinde kendilerine bulaşmayacak.

Peygamberimizden (sallallahü aleyhi ve sellem) rivâyet olunduğuna göre şöyle buyurmuştur:

"Bir kimse, Kureyş sûresini okursa, Kâ'be'yi tavaf eden ve orada itikâfa giren insan sayısının on katı kadar Allah ona sevap verir."

3

Bu Beyt’in, Kâ'be’nin Rabbine ibâdet etsinler, (putlara tapmayı terk etsinler).  

4

O Rab ki, onları açlıktan doyurdu

0 ﴿