2"Hamd, Allah'a aittir" Abdürrezzâk, Musannef’te, Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'da, Hâtâbî, el-Ğarîb'de, Beyhakî, el-Edeb'de, Deylemî, Müsned el-Firdevs'te ve Sa'lebî, Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Hamd, şükrün başıdır. Allah'a hamd etmeyen kul, Ona şükretmiş olmaz. " Taberânî, M. el-Evsat'ta, zayıf senetle, Nevvâs b. Sem'ân'dan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) devesi çalınınca: “Eğer Allah, Onu bana geri döndürürse Rabbime şükredeceğim" dedi. Deve, aralarında Müslüman bir kadının bulunduğu Arap kabilelerden birine gitti. Kadın deveyle kaçmayı düşündü ve kabilenin dalgın olduğu bir anda deveye binip onu sürerek Medine'ye geldi. Müslümanlar deveyi görünce sevindiler ve onu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) götürdüler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) deveyi görünce: “Allah'a hamd olsun" dedi. Sahabe acaba Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) (şükür olarak) namaz kılacak veya oruç tutacak mı diye beklediler; ama Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) öyle bir şey yapmayınca (deveyi kaybedince dediklerini) unuttuğunu zannedip: “Ey Allah'ın Resûlü! «Eğer Allah, onu bana geri döndürürse Rabbime şükredeceğim» demiştin" dediler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'a hamd olsun demedim mil" karşılığını verdi. İbn Cerîr, Hâkim, Tarih Nîsâbür'da ve Deylemî (zayıf bir senetle) sahabeden olan Hakem b. Ömer'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Eğer: «Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur» dersen Allah'a şükretmiş olursun ve Allah sana (nimetlerini) arttırır." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs der ki: “Hamd, Allah'a mahsustur" sözü şükür sözüdür. Kul: “Hamd Allah'a mahsustur" dediği zaman, Allah: “Kulum bana şükretti" buyurur. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs der ki: “Hamd Allah'a mahsustur" sözü Allah'a şükür, boyun eğme, nimetini, hidayetini, yaratmasını ve buna benzer başka şeyleri ikrar etme sözüdür. İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Hazret-i Ömer: “Sübhanallah ve lâ ilahe illallah'ın ne demek olduğunu biliyoruz. "Elhamdülillah ne demektir?" diye sorunca, Hazret-i Ali: “Allah'ın, kendisi için razı olduğu ve söylenmesini sevdiği bir kelimedir" cevabını verdi. Beyhakî, Şu'abu'l-îmân'da Câbir'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Verilen nimete hamdetmek, kula verilen her nimetten daha üstündür." Abdürrezzâk ve Beyhakî, Şu'abu'l-îmân'da, Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu. "Kulun, Allah'ın kendisine verdiği bir nimete hamdetmesi, o nimet ne olursa olsun (nimetten) daha üstündür." Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “İçindeki her şeyiyle birlikte dünya, benim ümmetimden bir kişinin elinde bulunsa daha sonra da bu kişi «Hamd, Allah'a mahsustur» dese, Bu sözü bütün bu nimetlerden daha faziletli olur." Ahmed, Müslim ve Nesâî, Ebû Mâlik el-Eş'arî'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Temizlik îmânın yarısıdır. «Elhamdülillah» duâsı Mîzân'ı, «Sübhânallâhi ve'l-hamdülillâh» sözleri ise, yer ile gökler arasını sevap ile doldurur. Namaz nûrdur; sadaka burhândır; sabır aydınlıktır. Kur'ân, senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir. Herkes sabahtan (pazara çıkar) nefsini satar; kimi onu âzâd, kimi de helak eder." Saîd b. Mansûr, Ahmed, Tirmizî ve İbn Merdûye Benî Süleym'den bir adamdan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Sübhanallah Mizan'ın yarısını, Elhamdülillah tamamını doldurur. Allahuekber demek gök ile yeryüzü arasını doldurur. Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısı yarısıdır. " Tirmizî, Abdullah b. Amr'dan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Tesbih Mizan'ın yarısını, Elhamdülillah sözü ise tamamını doldurur. Lâ ilahe illallah sözü ise hiçbir engele takılmadan Allah'a ulaşır." Ahmed, Buhârî, el-Edebu'l-Müfred'de, Nesâî, Hâkim, Ebû Nuaym, el- Hilye'de ve Beyhakî, Şu'abu'l-îmân'da bildiriyor: Esved b. Serî et-Temîmî der ki: “Ey Allah'ın Resûlü! Rabbime kendisiyle hamd ettiğim kelimeleri sana söyleyeyim mi?" dediğimde, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şunu bil ki, Rabbin Kendisine hamd edilmeyi sever" buyurdu. İbn Cerîr, Esved b. Serî'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah katında, Kendisine hamdetmekten daha sevimli bir şey yoktur. Allah kendini övmüş ve: “Hamd Allah'a mahsustur" buyurmuştur." Beyhakî, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Teenni (ihtiyatlı hareket etmek) Allah'tan, acele ise şeytandandır. Mâzeretleri Allah'tan çok kabul eden yoktur. Allah'ın Kendisine hamdedilmesinden daha çok sevdiği (başka bir) şey yoktur. " İbn Şâhîn, es-Sünne'de ve Deylemî, Âbân tarikiyle, Enes'ten bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Tevhîd, Cennet'in ücretidir. Hamd ise her nimetin ücretidir. Bundan sonra insanlar Cennet(teki dereceler)i amelleri oranında paylaşırlar. " Hatîb, Tâli't-Telhîs'te, Sâbit el-Bunânî tarikiyle Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Tevhîd, Cennet'in ücretidir. Hamd ise her nimete şükrünü ödemektir." Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâce, İbn Hibbân ve Beyhakî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Hamd ile başlamayan her iş (cin sonu) kopuktur," Buhârî, el-Edebu'l-Müfred'de bildiriyor: İbn Abbâs der ki: Biriniz aksırdığı zaman: “Elhamdülillah" derse, melek: “Rabbilâlemin" der. Aksıran: “Elhamdulillahi Rabbilâlemin" derse, melek: “Yerhamukellah (Allah sana merhamet etsin)" der. Buhârî, el-Edebu'l-Müfred'de, İbnu's-Sünnî, et-Tıbbu'n-Nebevî'de ve Ebû Nuaym, et-Tıbbu'n-Nebevî'de, Ali b. Ebî Tâlib'den bildiriyor: “Kim her duyduğu aksırmada: «Her hâl için, Âlemlerin Rabbine hamdolsun» derse, ne diş, ne de kulak ağrısı çeker." Hakîm et-Tirmizî, Vâsile b. el-Eska'dan bildiriyor: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim aksıran kişiye daha önce: «Yerhamukellah» derse, karın hastalığı ona zarar veremez. " Hakîm et-Tirmizî, Mûsa b. Talha'dan bildiriyor: Yüce Allah, Hazret-i Süleyman'a (aleyhisselam): “Birisi, yedi deniz ötesinden bile aksırsa Beni zikret" diye vahyetti. Beyhakî, Hazret-i Ali'den bildiriyor: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ailesinden bir askeri birlik gönderdi ve şöyle dedi: “Allahım! Eğer onları bana salim bir şekilde geri döndürürsen Sana hakkıyla şükretmek bana borç olsun." Fazla geçmeden salim bir şekilde geri döndüklerinde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Nimetleriyle bizi kaplayan Allah'a hamdolsun" dedi. Ben: “Ey Allah'ın Resûlü! Sen: «Eğer onları bana salim bir şekilde geri döndürürsen Sana hakkıyla şükretmek bana borç olsun» demedin mi?" diye sorduğumda: “Yapmadım mı?" karşılığını verdi. İbn Ebi'd-Dünya, Kitâbu'ş-Şükr'de, İbn Merdûye ve Beyhakî, Sa'd b. İshâk b. Ka'b b. Ücra tarikiyle, babasından, o da dedesinden bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ensar'dan bir birlik yolladı ve: “Allah onları salim bir şekilde ganimetle geri döndürürse, Allah'a şükretmek üzerime borç olsun" dedi. Fazla geçmeden ganimetlerle geri döndüklerinde, sahabeden bazıları: “Senin: «Allah onları salim bir şekilde ganimetle geri döndürürse, Allah'a şükretmek üzerime borç olsun» dediğini duyduk" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şükrettim. (Döndükleri zaman): «Allahım! Şükür olarak hamd yalnız Sanadır. Yalnız Senin fazlından verdiklerine minnet duyulur» dedim" buyurdu. Ebû Nuaym, el-Hilye'de ve Beyhakî, Câfer b. Muhammed'den bildiriyor: Babam katırını kaybedince: “Eğer Allah, katırımı geri dönderirse, Allah'a razı olacağı şekilde hamdedeceğim" dedi. Çok geçmeden, eğeri ve yularıyla katırını kendisine getirdiklerinde, katıra bindi ve gökyüzüne bakıp sadece: “Elhamdülillah" dedi. Kendisine (katırı kaybettiğinde söylediği) söylenince: “Geriye bir şey bıraktım mı? Bütün hamdın sadece Allah'a ait olduğunu söyledim (ya!)" karşılığını verdi. Beyhakî, Mansûr tarikiyle, Hazret-i İbrâhîm'den bildiriyor: “Elhamdülillah, sözünün sevabı en fazla verilen sözdür" denir. Ebu'ş-Şeyh ve Beyhakî, Muhammed b. Harb'den bildiriyor: Süfyân es-Sevrî şöyle dedi: “Allah'a hamdetmek zikir ve şükürdür. Ondan başka hem zikir, hem de şükür olan başka bir şey yoktur." İbn Ebi'd-Dünya ve Ebû Nuaym el-Hilye'de bildiriyor: Abdullah b. Amr b. el-Âs der ki: “Kul: «Sübhânallah» derse, bu yaratılmışların duasıdır. Eğer: «Elhamdülillah» derse, bu, kulun, bundan başka bir şeyle Allah'a şükredemeyeceği bir kelimedir. Eğer: «Lâ İlâhe illallah» derse, bu, söylenmeden, Allah'ın kulun hiçbir amelini kabul etmeyeceği bir kelimedir. Eğer: «Allahu Ekber» derse, gökle yer arasını (sevapla) doldurmuş olur. Eğer: «Lâ havle velâ kuvvete illâ billah» derse, Yüce Allah: «Müslüman olup teslim oldu» buyurur." "Âlemlerin Rabbi" Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim bildiriyor: İbn Abbâs der ki: “...Âlemlerin Rabbi..." ayetindeki "Âlemler" cinler ve insanlar demektir.' Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr bildiriyor; Mücâhid der ki: “...Âlemlerin Rabbi..." ayetindeki "Âlemler" cinler ve insanlar demektir. İbn Cerîr, Saîd b. Cübeyr'den aynı rivayette bulunmuştur. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs der ki: “...Âlemlerin Rabbi..." ayetindeki "Âlemler", bütün yaratılmışlar, gökler ve içindekiler, yerler ve içindekiler ve bu ikisi arasında bilinen ve bilinmeyen mahlûkattır. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'da, Ebû Ya'lâ, Müsned'de, İbn Adiy, el- Kâmil'de, Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, Beyhakî, Şuabu'l-îmân'da ve Hatîb, Târih'lrıde (zayıf senetle) bildiriyor: Câbir b. Abdillah der ki: Hazret-i Ömer'in halife olduğu yıllardan birinde çekirgeler azalınca, bunun sebebini sordu; ama kimse bir sebep söyleyemedi. Buna üzülen Hazret-i Ömer bir süvariyi Yemen'e, bir süvariyi Şam'a üçüncüsünü de Irak'a, çekirge görüp görmediklerini sormak için yolladı. Yemen tarafına giden süvari yanına bir avuç çekirgeyle dönüp önüne koydu. Bunun üzerine Hazret-i Ömer tekbir getirdikten sonra şöyle dedi: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu duydum: “Allah, bin ümmet yaratmıştır. Bunların altı yüzü denizde, dört yüzü karadadır. Bu ümmetlerden ilk helak olacaklar çekirgelerdir. Onlar helak olunca ipi kopmuş boncuklar gibi diğer ümmetler de ardı ardına helak olacaklardır. " İbn Cerîr bildiriyor. Katâde der ki: “...Âlemlerin Rabbi..." ayetindeki "Âlemler" yaratılmışlardan her sınıf bir âlemdir. İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, Tubey' el-Himyerî'den bildiriyor: Âlemler, bin ümmettir. Bunların altı yüzü denizde, dört yüzü ise karadadır. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: Ebu'l-Âliye, "...Âlemlerin Rabbi..." ayetindeki "Âlemler" hakkında şöyle dedi: “İnsanlar bir âlem ve cinler bir âlemdir. Bunların dışında meleklerden on sekiz bin âlem vardır. Yeryüzünün dört bucağı vardır. Bu bucaklardan her birisinde üç bin beş yüz âlem vardır. Ayrıca Allah bunları ibadeti için yaratmıştır." Sa'lebî, Şehr b. Havşeb tarikiyle, Ubey b. Ka'b'dan bildiriyor: “Âlemler, meleklerdir ve on sekiz bin melektir. Dört bin beş yüzü doğudadır, aynı sayıda melek batıda, yine dört bini üçüncü yönde, dört bin de dördüncü yöndedir. Bunlardan her bir melekle beraber sayılarını ancak Allah'ın bildiği yardımcılar vardır." Ebu'ş-Şeyh ve Ebû Nuaym, el-Hilye'de bildiriyor: Vehb (b. Münebbih) der ki: “Allah'ın, on sekiz bin âlemi vardır. Dünya, bu âlemlerden bir tanesidir." |
﴾ 2 ﴿