7

"Nimete erdirdiğin kimselerin yoluna; gazaba uğrayanların, ya da sapıtanların yoluna değil"

Vekî, Ebû Ubeyd, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Dâvûd, Mesâhifte ve İbnu'l-Enbârî, el-Mesâhifte bildiriyor: Ömer b. el-Hattâb (.....) ayetindeki (.....) kelimesini, (.....) olarak harfiyle okurdu.

Ebû Ubeyd, Abd b. Humeyd, İbn Ebî Dâvûd ve İbnu'l-Enbârî bildiriyor: Abdullah b. ez-Zübeyr, bu ayeti namazda: (.....) şeklinde okurdu.

İbnu'l-Enbârî bildiriyor: Hasan(-ı Basrî), âyetteki (.....) kelimesini, (.....) şeklinde okurdu.

İbnu'l-Enbârî bildiriyor: A'rec, âyetteki (.....) kelimesini, (.....) şeklinde okurdu.

İbnu'l-Enbârî bildiriyor: Abdullah b. Kesîr, âyetteki (.....) kelimesini, (.....) şeklinde okurdu.

İbnu'l-Enbârî bildiriyor: Ebû İshâk, âyetteki (.....) kelimesini, (.....) şeklinde okudu.

İbn Ebî Dâvûd, İbrâhîm'den bildiriyor: İkrime ve Esved, bu ayeti, (.....) şeklinde okurlardı.

Sa'lebî bildiriyor: Ebû Hureyre der ki: (.....) ayeti, Fâtiha'nın altıncı ayetidir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs, (.....) âyetinin manası hakkında şöyle dedi:

“Bizi, meleklerden, peygamberlerden, sıddiklerden, şehitlerden ve Sana itaat ve ibadet eden salih kullarının yoluna ilet."

İbn Cerîr bildiriyor: İbn Abbâs, "Nimete erdirdiğin kimselerin yoluna eriştir" ayetinde kastedilenlerin müminler olduğunu söyledi.

İbn Cerîr bildiriyor: İbn Zeyd:

“Nimete erdirdiğin kimselerin yoluna eriştir" ayetinde kastedilenlerin, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ve onunla beraber olanlar olduğunu söyledi.

Abd b. Humeyd bildiriyor: Rabî b. Enes der ki:

“Nimete erdirdiğin kimselerin yoluna eriştir" ayetinde kastedilenler peygamberler, "Gazaba uğrayanlardan" kastedilenler, Yahudiler, "Dalalette olanlardan" kastedilenler ise Hıristiyanlardır."

Abd b. Humeyd bildiriyor. İkrime der ki:

“Gazaba uğrayanlar" Yahudiler, "Dalâlette olanlar" ise Hıristiyanlardır."

Abd b. Humeyd bildiriyor: Mücâhid der ki:

“Gazaba uğrayanlar" Yahudiler, "Dalâlette olanlar" ise Hıristiyanlardır."

Abd b. Humeyd bildiriyor: Saîd b. Cübeyr der ki:

“Gazaba uğrayanlar ve dalalette olanlar" Yahudiler ve Hıristiyanlardır.

Abdürrezzâk, Ahmed, Müsned'de, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, Beğavî, Mu'cem es-Sahabe'de, İbnu'l-Münzir ve Ebu'ş-Şeyh bildiriyor: Abdullah b. Şakîk el-Ukaylî der ki: Resûlullah(sallallahü aleyhi ve sellem) Vâdi'l-Kurâ'da duyan bir kişi bana şöyle dedi:

“Kayn oğullarından bir adam:

“Ey Allah'ın Resûlü! Gazaba uğrayanlar kimdir?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yahudilerdir" cevabını verdi. Adam:

“Peki, dalâlette olanlar kimlerdir?" diye sorunca ise, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Hıristiyanlardır" cevabını verdi."

Vekî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Abdullah b. Şakîk el-Ukaylî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Vâdi'l-Kurâ halkını muhasara altına alırken, bir adam:

“Bunlar kimlerdir?" diye sordu. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Bunlar, Gazaba uğrayanlardır" -yani Yahudilerdir- karşılığını verince, adam:

“Ey Allah'ın Resûlü! Diğer grup kimdir?" diye sordu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Onlar dalâlette olanlardır" -yani Hıristiyanlardır- cevabını verdi.

İbn Merdûye, Abdullah b. Şakîk tarikiyle, Ebû Zer'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Gazaba uğrayanların kimler olduğunu sorduğumda:

“Yahudilerdir" cevabını verdi. "Dalâlette olanlar kimlerdir?" diye sorduğumda ise:

“Hıristiyanlardır" buyurdu.

Beyhakî, Şu'ab'da, Abdullah b. Şakîk tarikiyle, Belkîn'den bir adamdan, o da amcasından bildiriyor: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) Vâdi'l-Kurâ'dayken yanına gittim ve:

“Bu yanındakiler kimlerdir?" diye sordum. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Gazaba uğrayanlar Yahudiler, dalâlette olanlar ise Hıristiyanlardır" cevabını verdi.

Süfyân b. Uyeyne, Tefsîr'mde ve Saîd b. Mansûr, İsmâil b. Ebî Hâlid'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Gazaba uğrayanlar, Yahudiler, dalalette olanlar ise Hıristiyanlardır" buyurdu.

Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Hibbân, Adiy b. Hâtim'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Gazaba uğrayanlar, Yahudiler; dalâlette olanlar ise Hıristiyanlardır" buyurdu.

Ahmed, Ebû Dâvûd, İbn Hibbân, Hâkim ve Taberânî, Şureyd'den bildiriyor: Ben, sol elimi arkama koymuş ve (sağ) elimin ayasına dayanmış bir halde, şu şekilde otururken, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanıma uğradı ve:

"Gazaba uğramış (yahudî)ler gibi mi oturuyorsun?" buyurdu.

İbn Cerîr bildiriyor: (bn Abbâs der ki:

“Gazaba uğrayanlar Yahudiler, dalâlette olanlar ise Hıristiyanlardır."

İbrı Cerîr bildiriyor: İbn Mes'ûd der ki:

“Gazaba uğrayanlar Yahudiler, dalâlette olanlar ise Hıristiyanlardır."

İbn Cerîr, Mücâhid'den aynı rivayeti yapmıştır.

İbn Ebî Hâtim der ki:

“Müfessirler arasında, gazaba uğrayanların Yahudiler, dalâlette olanların da Hıristiyanlar olduğu konusunda bir ihtilafın olduğunu bilmiyorum."

"Âmîn" Demek

Vekî ve İbn Ebî Şeybe bildiriyor: Ebû Meysere der ki: Cibrîl, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) okuttuğu zaman sûre bitince, "Âmîn" demesini söyleyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Âmîn" dedi.

Vekî, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de, Vâil b. Hucr el-Hadramî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Fâtiha Sûresini okuyup bitirince, yüksek sesle "Âmîn" dedi.

Taberânî ve Beyhakî Vâil b. Hucr'dan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Fatiha Sûresini okuduktan sonra, "Allahım! Bana beni bağışla, Âmîn" dediğini duydum.

Taberânî, Vâil b. Hucr'dan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza durduğunu gördüm. Fâtiha Sûresini bitirince, üç defa:

“Âmîn" dedi.

İbn Mâce bildiriyor: Hazret-i Ali şöyle dedi: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Fatiha Sûresini bitirince, "Âmîn" derdi.

Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî, İbn Mâce ve İbn Ebî Şeybe, Ebû Mûsa el- Eş'arî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İmam Fâtiha Sûresini okuduğu zaman:

“Âmîn" deyiniz. Allah sizin duanızı kabul buyurur. "

Mâlik, Şâfiî, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İmam «Âmîn» dediği zaman, siz de «Âmîn» deyiniz. Çünkü her kimin âmin demesi, meleklerin âmin demesine rastlar ise geçmiş günahları affolunur. "

Ebû Ya'lâ, Müsned'de ve İbn Merdûye (ceyyid senetle), Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“İmam Fatiha Sûresini okuyup bitirdiği zaman arkasındakiler: «Âmîn» der. Göktekilerin ve yerdekilerin âmin demesi aynı vakte rastlarsa, geçmiş günahları affolunur."

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:

“İmam Fatiha Sûresini okuyup bitirdiği zaman âmin demeyen kişi, bir toplulukla savaşa katılıp, onlar ganimetten paylarını alırken, kendisine pay verilmeyen kişi gibidir. Bu kişi: «benim payım neden çıkmadı?» diye sorunca, kendisine: «Sen:

“Âmîn" demedin» cevabı verilir. "

Ebû Dâvûd (hasen senetle), sahabeden olan Ebû Zuheyr en-Numeyrî'den bildirir: Bir kişi dua ettiği zaman, (Ebû Zuheyr):

“Duanı Âmînle bitir. Âmin, sayfanın üzerine vurulan mühür gibidir" derdi. Ebû Zuheyr der ki:

“Size bundan bahsedeyim mi? Bir gece Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte (dışarıya) çıkmıştık. Devamlı ve ısrarla duâ eden bir adamın yanına geldik. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) durup onu dinlemeye başladı ve "Eğer mühürlerse Cennetti kazandı" dedi. Cemaatten birisi "Ne ile mühürleyecek?" diye sorunca, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Âmîn ile. Eğer duasını âmîn ile bitirirse duasının kabulü vacib olur" cevabını verdi.

Ahmed, İbn Mâce ve Beyhakî, Sünen'de (ceyyid senetle), Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Yahudiler, hiçbir konuda, sizi selam(laşma) ve «Âmîn» demeniz konusunda kıskandığı kadar kıskanmadı,"

İbn Mâce zayıf senetle, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Yahudiler, hiçbir konuda, «Âmîn» demeniz konusunda kıskandığı kadar sizi kıskanmadılar. Bunun için çokça Âmin deyiniz."

İbn Adiy, el-Kâmil'de, Ebû Hureyre'den bildiriyor:

“Yahudiler, kıskanç bir topluluktur. Sizi üç şey sebebiyle kıskandılar: Selamı yaymak, safları düzgün tutmak ve Âmîn demek. "

Taberânî, el-Evsat'ta, Mu'âz b. Cebel'den bildiriyor: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Yahudiler, kıskanç bir topluluktur. Müslümanları en fazla şu üç şey sebebiyle kıskanırlar: Selamı almak, safları düzgün tutmak ve farz namazlarda imamın ardında olanların âmîn demesi. "

Hâris b. Ebî Usâme, Müsned'de, Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usul'da ve İbn Merdûye, Enes'ten bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Bana üç özellik verildi: Namazda saf tutmam, selam ki bu Cennet ehlinin kendi aralarındaki selamlaşma şeklidir ve Âmîn demek. Mûsa ile Harun'un söyledikleri dışında «Âmin» öncekilerden kimseye verilmemiştir." Hakîm'in lafzı ise şu şekildedir:

“Allah, Ümmetime daha önce kimseye vermediği üç şeyi verdi. Selam, ki bu Cennet ehlinin kendi aralarındaki selamlaşma şeklidir. Meleklerin saf saf dizilmesi (gibi namazda dizilmek) ve Âmin demek. Mûsa ile Harun'un söyledikleri dışında Âmin öncekilerden kimseye verilmemiştir?

Taberânî, Duâ'da, İbn Adiy ve İbn Merdûye (zayıf senetle), Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Âmîn sözü, Âlemlerin Rabbinin mümin kullarının diline vurduğu mühürdür. "

Cuveybir, Tefsîr'inde, Dahhâk'tan bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Ey Allah'ın Resûlü! Âmîn, sözünün manası nedir?" diye sorduğumda, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Ey Rabbim! Yap, demektir" cevabını verdi.

Sa'lebî, Kelbî'nin tarikiyle, Ebû Sâlih'ten, o da İbn Abbâs'tan aynı hadisi nakletti.

Vekî ve İbn Ebî Şeybe, Musannef te, Hilâl b. Yesâf ve Mücâhid'in şöyle dediğini nakletmiştir:

“Âmîn, Allah'ın isimlerinden biridir."

İbn Ebî Şeybe, Hakîm b. Câbir'den aynı rivayette bulundu.

İbn Ebî Şeybe, İbrâhim en-Nehaî'den bildiriyor: İmam, Fatiha Sûresini okuduğu zaman:

“Allahım! Beni bağışla, âmîn" denmesi güzel görülürdü.

İbn Ebî Şeybe bildiriyor: Mücâhid der ki: İmam Fatiha Sûresini bitirdiği zaman:

“Allahım! Senden Cenneti istiyor ve Cehennem'den sana sığınıyorum" de.

İbn Ebî Şeybe bildiriyor: Rabî b. Huseym der ki: İmam, Fâtiha Sûresini bitirdiği zaman, istediğin duayla Allah'tan yardım iste.

İbn Şâhîn, es-Sünne'de, İsmâil b. Müslim'den bildiriyor: Ubey b. Ka'b'ın Mushafında, Fâtiha Sûresinin son ayeti şu şekildedir: (.....) İsmâil der ki: Hasan(-ı Basrî)'ye, Âmîn sözünün tefsiri sorulduğu zaman:

“Manası, «Allahım! Kabul et» demektir" cevabını verirdi.

Deylemî, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

"Kim, Besmele'yi okuduktan sonra Fatiha'yı okur, sonra da: «Âmîn» derse, Gökyüzündeki bütün mukarreb melekler kendisi için bağışlanma diler."

7 ﴿