25"İnananlar ve yararlı işler yapanlara, kendilerine altlarından ırmaklar akan Cennetler olduğunu müjdele..." İbn Mâce, İbn Ebi'd-Dünyâ, Sifatu'l-Cenne'de, Bezzâr, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, İbn Ebî Dâvûd, el-Ba's'ta, Beyhakî, el-Ba's'ta, Ebu'ş-Şeyh, el- Azame'de ve İbn Merdûye, Usâme b. Zeyd'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “İçinizde Cennet için gayret edecek kimse yok mu? Zira Cennetin eşi yoktur. Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki, Cennet, parıl parıl parlayan nurları, güzel kokulu yeşillikleri, sağlam yüksek köşkleri, devamlı akan nehirleri, çok çeşitli olgun meyveleri, güzel genç zevceleri, pek çok elbiseleri ile yüksek, sağlam ve güzel saraylarda saadet ve yüz parlaklığı içinde yaşanan ebedi mekândır" buyurdu. Sahabe: “Biz zaten onun için gayretteyiz, ey Allah'ın Resulü!" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “înşaallahl" deyiniz buyurdu. Bunun üzerine sahabe: “İnşallah" dediler. Ahmed, Abd b. Humeyd, Müsned'de, Tirmizî, İbn Hibbân ve Beyhakî, el- Ba's'ta, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Allah'ın Resûlü! Bize Cennetten bahset. Onun binası neden yapılmıştır?" dediğimizde, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir kerpici altından, bir kerpici gümüşten, harcı misk, çakılları inci ve yakut, toprağı za'ferandır. Oraya girenler nimetler içersinde refah bulur, sıkıntı çekmez. Ebedî olur, ölmez, giydiği eskimez ve gençliği yok olmaz" buyurdu. İbn Ebî Şeybe, İbn Ebi'd-Dünyâ, Taberânî ve İbn Merdûye, İbn Ömer'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), Cennetin nasıl olduğu sorulunca: “Cennete giren ebedi yaşar ve ölmez, devamlı nimetler içinde yaşar ve sıkıntı çekmez, elbiseleri eskimez ve gençliği yok olmaz" cevabını verdi. Sahabe: “Ey Allah'ın Resûlü! Onun binası neden yapılmıştır?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir kerpici altından, bir kerpici gümüşten, harcı keskin kokulu misk, çakılları inci ve yakut, toprağı za'firandır" cevabını verdi. Bezzâr ve Beyhakî, el-Ba's'ta, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cennetin duvarının bir kerpici altından, bir kerpici gümüştendir. Merdivenleri ve çakıl taşları inciden, toprağı za'firan, kokusu ise misktir. " İbnu'l-Mübârek, Zühd'de ve İbn Ebi'd-Dünyâ, Sifatu'l-Cenne'de bildiriyor: Ebû Hureyre der ki: Cennetin duvarının bir kerpici altından, bir kerpici gümüştendir. Merdivenleri inci ve yakut, çakıl taşları inciden, toprağı za'ferandır. İbn Ebi'd-Dünyâ, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cennetin tabanı beyazdır. Cennetin tabanı kâfûr kayalarından oluşmaktadır. Her tarafı kum tanecikleri gibi miskle kuşatılmıştır. Onda Cennete ilk girenlerle son girenlerin toplanıp tanıştığı uzun nehirler vardır. Allah rahmet rüzgarını gönderip misk kokusunu onlara doğru savurur ve kişi hanımının yanına daha da güzelleşmiş ve kokusu daha güzel olmuş bir şekilde döner. Hanımı kendisine: «Yanımdan çıktığında seni beğeniyordum, şimdi ise daha çok beğeniyorum» der.""' Ebû Nuaym, Saîd b. Cübeyr'den naklen, Cennetin tabanının gümüşten olduğunu söyledi. Bezzâr, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Ba's'ta, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah, Cennetin duvarının bir kerpicini altından, birini gümüşten yaptı, sonra nehirleri yarıp Cennete ağaçları dikti. Melekler Cennetin güzelliğine ve süsüne baktığı zaman: “(Ey insanoğlu!) Kralların konakladığı yerde konaklayacağın için sana ne mutlu" dediler," İbn Ebî Şeybe, Ahmed ve Müslim, Ebû Saîd'den bildiriyor: Ebâ Sâid, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Cennetin toprağını sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennetin toprağı ince ve beyaz olan saf misktendir" cevabını verdi. İbn Ebi'd-Dünyâ, Sifatu'l-Cenne'de ve Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de bildiriyor: Ebû Zumeyl, İbn Abbâs'a: “Cennet'in tabanı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Ayna gibi olan beyaz gümüş mermerdendir" cevabını verdi. Ebû Zumeyl: “Işığı nedir?" diye sorunca ise, İbn Abbâs: “Güneşi doğarken gördün mü? İşte nuru böyledir ancak, onda ne güneşin sıcağı, ne de zemheri soğuğu vardır" cevabını verdi. Ebû Zumeyl: “Nehirleri nedir? Kanallardan mı akarlar?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Hayır. Yerde akar, ama rastgele her yere akmaz" cevabını verdi. Ebû Zumeyl: “Elbiseleri nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Nar gibi meyveleri olan ağaçlar vardır. Allah dostu, bir elbise istediği zaman dallardan kendisine doğru sarkar ve kendisine renk renk yetmiş elbise nar tanesi gibi olan meyveden çıkar. Sonra bu meyve kapanıp eski haline döner" cevabını verdi. Taberânî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah, Adn Cennetini kudret eliyle yarattı. Orada meyvelerini hazırladı ve nehirlerini yarattı. Sonra ona baktı ve: «Konuş» buyurdu. Adn Cenneti: (.....) «Müminler (.....) kurtuldu» (.....) deyince, (.....) Allah: «İzzet ve celalim hakkı için, senin içinde hiçbir cimri bana komşu olmayacak!» buyurdu. " Bezzâr'ın İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Allah, Cenneti beyaz olarak yarattı." Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî ve İbn Mâce, Sehl b. Sa'd es-Sâidî'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: “Cennet'teki bir kamçı boyu kadar yer, dünyadan ve içindekilerden daha hayırlıdır. " Ahmed, Buhârî ve Müslim, Ebû Hureyre'den, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Cennette, sizden birinin okunun kapladığı bir yer, güneşin üzerine doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır." İbn Ebî Şeybe, Hennâd b. es-Serî, Zühd'de ve İbn Mâce, Ebû Saîd el- Hudrî'den bildiriyor: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennetteki bir karışlık yer, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. " Tirmizî ve İbn Ebi'd-Dünyâ, Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildiriyor: “Cennet'teki nimetlerden bir tırnağın taşıyabileceği kadar az bir şey, dünyaya gösterilmiş olsaydı gökler ve yeryüzü her tarafıyla süs içerisinde kalırdı. Cennetliklerden bir kişi dünyaya bir baksa ve bileziklerinden biri dünyaya görünse güneşin yıldızların ışığını silip süpürdüğü gibi o da güneşin ışığını silip süpürürdü." Buhârî, Enes'ten bildiriyor: Bedir günü Hârise vurulunca, annesi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: “Ey Allah'ın Resûlü! Harise'nin yanımdaki değerini biliyorsun. Eğer Cennetlikse sabrederim, değilse ne yapayım, ne yapmamı tavsiye edersin" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sadece bir Cennet değil, Cennetler vardır. Hârise, şimdi Firdevsu'l-A'lâ'dadır" buyurdu. Tirmizî ve Hâkim, Ebû Hureyre'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Kim (Allah'ın azabından) korkup sakınırsa (Cenneti elde etmek için) hemen yola koyulsun. Kim de yola koyulursa arzusuna kavuşur. Ama dikkat edin! Allah'ın ticaret için ortaya koyduğu malı çok pahalıdır." Hâkim, Ubey b. Ka'b'dan Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Kim (Allah'ın azabından) korkup sakınırsa (Cenneti elde etmek için) hemen yola koyulsun. Kim de yola koyulursa arzusuna kavuşur. Ama dikkat edin! Allah'ın ticaret için ortaya koyduğu malı çok pahalıdır. Dikkat edin! Allah'ın ticaret eşyası ise, dağlarından misk fışkıran Cennettir. Sarsıntı gelmiştir, onun peşinden de diğeri gelecektir. Ölüm beraberinde getirdikleriyle (zorluk veya kolaylık ile) gelmiştir." İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebû Hureyre şöyle dedi: “Muhammed'e kitabı indirene yemin ederim ki, dünyadayken güzellikleri gidip ihtiyarladıkları gibi Cennetliklerin güzelliği artacaktır." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Mâlik, "...altlarından ırmaklar akan Cennetler..." ayetini açıklarken, "Cennet nehirleri, meskenlerin altından akar" demiştir. İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, el- Ba's'ta, Ebû Hureyre'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennet nehirleri, misk dağlarının altından fışkırır" buyurduğunu nakletmiştir. İbn Ebî Şeybe, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, Tefsîr'de ve Beyhakî, el-Ba's'ta, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: Cennet nehirleri, misk dağlarının altından fışkırır. Ahmed ve Müslim, Ebû Hureyre'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil nehirleri, Cennet nehirlerindendir. " İbn Ebi'd-Dünyâ, Sifatu'l-Cenne'de, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Cennet'te, Beydah denilen bir nehir vardır, üzerinde yakuttan kubbeler, altında yetişen huriler vardır. Cennet ehli (birbirine): “Haydi Beydah'a gidelim" derler, gelirler ve bu cariyeleri süzerler, bu cariyelerden birini beğenen, onun bileğine dokunur, cariye de onu takip eder ve cariyenin yerine başka bir cariye biter. Ahmed, Abd b. Humeyd, Müsned'de, Nesâî, Ebû Ya'lâ, Beyhakî, Delâil'de ve Ziyâ el-Makdisî, Sifatu'l-Cenne'de, Enes'ten bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) güzel rüyadan hoşlanırdı. Bir kadın gelip: “Ey Allah'ın Resûlü! Rüyamda, Cennete girdiğimi gördüm ve orada Cennette büyük gürültüye sebep olan bir düşme sesi duydum. Baktığımda, falan ve falan kişiyi gördüm" deyip on iki kişinin adını saydı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının saydıklarını daha önce bir müfrezeyle göndermişti. Kadın şöyle devam etti: “Bu kişiler, üzerlerinde eski elbiselerle getirildiler. Boğazlarından kan akıyordu. Sonra: “Bunları Beydah nehrine götürünüz" denildi ve bunlar götürülüp Beydah nehrine batırıldılar. Nehirden çıkarıldıklarında, yüzleri dolunay gibiydi. Kendilerine altından koltuklar getirilip oturtuldular ve içinde taze hurma olan altın tabaklar getirdiler. Bu hurmalardan diledikleri kadar yedi. Ne tarafa dönseler, diledikleri meyvelerden diledikleri kadar yiyorlardı." Haberci gelip, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Allah'ın Resûlü! Savaşta şöyle şöyle oldu ve falan kişiler vuruldular" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “O kadını bana getirin" buyurdu. Kadın gelince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bana rüyanı anlat" buyurdu. Kadın rüyasını anlatınca, adam: “Kadının dediği doğrudur, bu saydıkları vuruldular" dedi. Beyhakî, el-Ba's'ta, Ebû Hureyre'den bildiriyor: “Cennet'te boydan boya bir nehir vardır, kenarlarında bakire kızlar durup en güzel seslerle şarkılar söylerler. Hatta, Cennetlikler, Cennette ondan daha güzel bir şey bulamazlar." Râvi der ki: “Ey Ebû Hureyre! O şarkılar nedir?" diye sorduğumuzda, "İnşallah, tesbih, tahmîd, takdîs ve Yüce Allah'ı övmek şeklindedir" cevabını verdi. Ahmed b. Hanbel, Zühd'de ve Dârakutnî, el-Mudebbec'de, Mu'temir b. Süleymân'dan bildiriyor: Cennette, bakire kızların bittiği bir nehir vardır. İbn Asâkir, Tarih'te Enes'ten merfu olarak bildiriyor: “Cennette, Reyyân denilen bir nehir vardır. Üzerinde mercandan bir şehir kurulmuştur. Onun altın ve gümüşten yetmiş bin kapısı bulunur. İşte bu, hâmil-i Kur'ân'a mahsustur."' İbnu'l-Mübârek, İbn Ebî Şeybe, Hennâd, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş- Şeyh ve Beyhakî, el-Ba's'ta bildiriyor: Mesrûk der ki: Cennet nehirleri kanalsız akarlar. Cennet ağaçları ise kökten dallara kadar meyvelerle doludur, meyveleri üzüm salkımı gibidir ve koparılan her meyvenin yerine başkası çıkar. Her salkımın boyu ise on iki arşındır. İbn Merdûye, Ebû Nuaym, Sifatu'l-Cenne'de ve Ziyâ el-Makdisî, Sifatu'l- Cenne', Enes'ten, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Cennet nehirlerinin, yerde kanallarda aktığını zannetmeyin, hayır vallahi, bu nehirler yerde kanalsız akarlar, onların etrafında inciden çardaklar vardır. Bu çardakların sıvası Ezfur miskindendir."(Enes der ki) Ben: “Ey Allah'ın Resûlü! Ezfur nedir?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Halis demektir" cevabını verdi. İbn Ebi'd-Dünyâ, İbn Merdûye ve Ziyâ, Enes'ten bildirir: Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cennet nehirleri, Adn Cennetinden bir göle fışkırır. Sonra nehirler halinde çıkar. " "...Onlara buranın bîr meyvesi rızık olarak verildiğinde, «Bu daha önce de rızıklandığımızdır» derler. Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." İbn Cerîr, İbn Mes'ûd ve bazı sahabeden bildiriyor: “Onlara buranın bir ürünü rızık olarak verildiğinde, «Bu daha önce de rızıklandığımızdır» derler. Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." ayetinde kastedilen şudur: Kendilerine Cennette her meyve verilişinde, bu meyvelere bakıp, bunlar daha önce bize dünyada verilmişti, bunlar renk, görünüş olarak dünya meyvelerine benzer ama tadı dünya meyvelerine benzemez. Abd b. Humeyd bildiriyor: Ali b. Yezîd, "Onlara buranın bir ürünü rızık olarak verildiğinde, «Bu daha önce de rızıklandığımızdır» derler. Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." ayetiyle ilgili şöyle der: “Bunlar, Cennetten önce, dünyada iken kendilerine rızık olarak verilen meyvelerdir." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Enbârî, Kitabu'l-Azdâd'da Katâde'den bildiriyor: “Onlara buranın bir ürünü rızık olarak verildiğinde, «Bu daha önce de rızıklandığımızdır» derler. Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." âyetinden kastedilen şudur: Kendilerine verilen meyveler dünyadaki meyvelere benzer, ancak Cennet meyveleri daha lezzetlidir. Müsedded, Müsned'de, Hennâd, Zühd'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, el-Ba's'ta bildiriyor: İbn Abbâs der ki: “Cennette olup ta dünyada bulunan her şey sadece isim yönünden Cennettekilere benzer." Deylemî, Hazret-i Ömer'in, Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle naklettiğini bildirir: “Düğün yemeğinde, Cennet yemeğinin kokusundan bir miskal vardır. " Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr bildiriyor: Mücâhid, "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." ayeti hakkında şöyle dedi: “Cennetlikler: “Bu, dünyada bize verilen rızıklara ne kadar da benziyor. Her cins rızkı gördüklerinde Cennetlikler aynı şeyi söyler." Abd b. Humeyd, İkrme'nin, "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." ayeti hakkında şöyle dediğini bildirir: “Daha önce demelerinden kasıt, bir gün önce kendilerine verilmiş olan rızıktır." İbn Cerîr, Yahya b. Ebî Kesîr'den bildiriyor: Cennetlik olan kişiye tabak götürülür ve bu kişi ondan yer, sonra bir başkası götürülünce: “Bu daha önce bize verilenin aynısıdır" der. Bunun üzerine melek: “Ye! Bunların rengi aynı, ama tadı değişiktir" karşılığını verir. Vekî, Abdürrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, "Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." âyetinden kastın, aynı renkte olmaları, ama tıpkı, acur ve salatalığın birbirine benzemesine rağmen tatlarının değişik olması gibi, tatlarının ayrı olduğunu söylemiştir. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'nin, "Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." ayetiyle ilgili şöyle dediğini bildirir: “Cennet meyvelerinin hepsi güzeldir ve nahoş olanı yoktur." Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Hasan(-ı Basrî)'nin, Bunlar, söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur..." ayetiyle ilgili, "Cennet meyvelerinin hepsi güzeldir ve birbirine benzerler. İçlerinde nahoş olanı yoktur. Dünya meyvelerinin bazılarını sevmediğiniz görmüyor musunuz?" dediğini bildirir. Bezzâr ve Taberânî, Sevbân'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Cennetlik biri, bir meyveyi kopardığı zaman, hemen yerine yenisi konulur. " İbn Asâkir, Tarih'te, Recâ b. Hayve tarikiyle Hâlid b. Yezîd b. Mu'âviye b. Ebî Süfyân'dan bildiriyor: Ben, Cezîre topraklarında yolculuk yaparken, rahip, keşişler ve piskoposlardan oluşan bir toplulukla karşılaşıp selam verdim, selamımı aldıklarında, "Nereye gidiyorsunuz?" diye sordum. Bana: “Şu manastırdaki bir rahibin yanına gidiyoruz. Her yıl yanına gideriz ve o da bize bu yıl içinde olacak şeyleri bize bildirir" cevabını verdiler. "Ben, bu rahibin yanına gidip, ilminin ne kadar olduğuna bakacağım" dedim. Ben kutsal kitaplara ilgisi olan biriydim. Gittiğimde, onun manastırın kapısında durduğunu gördüm ve kendisine selam verdim. Selamımı alıp: “Sen kimlerdensin?" diye sorunca, ben: “Müslümanlardanım" cevabını verdim. Rahip: “Muhammed'in ümmetinden mi?" diye sorunca ise, "Evet" karşılığını verdim. Rahip: “Sen, Müslümanların âlimlerinden mi, yoksa cahillerinden misin?" diye sorunca, ben: “Ne âlimlerindenim, ne de cahillerindenim" cevabını verdim. Rahip: “Sizler, Cennete girip, yemeklerinden yiyip, içeceklerinden içeceğinizi ve orada ne küçük ne de büyük abdest bozmayacağınızı iddia ediyorsunuz" deyince, ben: “Biz öyle diyoruz ve doğrusu da böyledir" karşılığını verdim. Bunun üzerine rahip: “Eğer buna dünyadan bir örnek varsa bana söyle" deyince, ben: “Anne karnında olan cenin buna misaldir. Cenin, anne karnındayken, Allah'ın rızkıyla besleniyor ve ne küçük ne de büyük abdest bozmuyor" cevabını verdim. Rahibin yüzü kızgınlıktan değişti ve: “Sen, bana Müslümanların âlimlerinden olmadığını söylemedin mi?" diye sordu. Ben: “Sana yalan söylemedim" deyince, bu sefer: “Cennete gireceğinizi ve yemeğinden yiyip içeceğinden içeceğinizi ve yediklerinizin, ondan hiçbir şeyi eksiltmeyeceğini iddia ediyorsunuz" dedi. Ben: “Biz öyle diyoruz ve doğrudur" cevabını verince, rahip: “Eğer buna dünyadan bir örnek varsa bana söyle" deyince, ben: “Dünyadaki misali, hikmettir. Hikmetten Allah'ın bütün yarattıkları öğrenseler bile ondan hiçbir şey eksilmez" karşılığını verdim. Bunun üzerine yine rahibin yüzünün rengi sinirden değişti ve: “Sen, bana Müslümanların âlimlerinden olmadığını söylemedin mi?" diye sordu. Ben: “Sana yalan söylemedim. Ne Müslümanların âlimindenim, ne de cahillerindenim" cevabını verdim. "...Onlara orada tertemiz eşler vardır ve orada temelli kalırlar." Hâkim ve İbn Merdûye, Ebû Saîd el-Hudrî'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “.. .Onlara orada tertemiz eşler vardır ve orada temelli kalırlar" âyetinden kasıt, oradaki eşlerde hayız, dışkı, sümük ve tükürüğün olmamasıdır. " İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs, "...Onlara orada tertemiz eşler vardır ve orada temelli kalırlar" ayetinde kastedilenin, dışkı ve hayız halinin görülmemesi olduğunu söylemiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, "...Onlara orada tertemiz eşler vardır ve orada temelli kalırlar" âyetinin manasıyla ilgili şöyle dedi: “Hayız olmazlar, abdestsizlik durumuna düşmezler ve sümkürmezler." Vekî, Abdürrezzâk, Hennâd, Zühd'de, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr Mücâhid'den bildiriyor: “...Onlara orada tertemiz eşler vardır ve orada temelli kalırlar" âyetinin manası, hayız, dışkı, idrar, sümük, balgam, tükürük, meni ve doğumun olmaması demektir. Vekî, Hennâd, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr bildiriyor: Katâde, "...Onlara orada tertemiz eşler vardır ve orada temelli kalırlar" âyetinin manasıyla ilgili şöyle dedi: “Hayızdan ve meniden arınmışlar, çocuk doğurmazlar, dışkı ve idrar çıkarmazlar ve tükürmezler." Abdürrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'nin, "...Onlara orada tertemiz eşler vardır ve orada temelli kalırlar" âyetinin manasıyla ilgili şöyle dediğini bildirir: “Allah onları her türlü idrar, dışkı, pislik ve kötülükten arındırmıştır." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim, İbn Mâce ve Beyhakî, el-Ba's'ta, Ebû Hureyre'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: "Gerçekten Cennete ilk girecek zümre Bedir gecesindeki ay suretinde olacaktır. Bunlar Cennette, tükürmezler, sümkürmezler, küçük ve büyük abdest bozmazlar, bunların kapları ve tarakları altın ve gümüştendir. Kokuları buhurdandır. Bunların teri misktir. Her birinin, inciklerindeki ilikler görünecek kadar güzel olan iki hanım vardır. Bunlar birbirleriyle ters düşmeyecek, kin duymayacak, sanki aynı kalbi taşıyorlar gibi huyları birbirine benzeyecek ve sabah akşam Allah'ı tesbih edecekler." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Tirmizî ve Beyhakî'nin, el-Ba's'ta, Ebû Saîd el- Hudrî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennete ilk girecek kimselerin yüzü Ay'ın on dördü, ikinci olarak girecekler ise gökteki en parlak yıldızın parlaklığı gibi olacaktır. Orada herkese iki hanım verilecek, her bir hanımın yetmiş kat elbisesi olacak ve bu kadar elbise altından inciklerinin iliği görülecektir. " Ahmed ve Tirmizî, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cennetliklerin en aşağı derecede olanın seksen bin hizmetçisi ve yetmiş iki karısı vardır. Ayrıca bizzat kendisi için Câbiye ile San'â arası kadar mesafede inci, yakut ve zebercedden bir çadır dikilecektir." Ahmed, Buhârî, Müslim ve Beyhakî, el-Ba's'ta bildiriyor. Ebû Hureyre'nin olduğu bir yerde, Cennette kadınların mı yoksa erkeklerin mi daha çok olduğu tartışılınca, Ebû Hureyre: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennetteki her erkeğin iki hanımı vardır. Bu hanımın yetmiş kat elbisesinin altından inciklerinin iliği görülecektir" buyurmadı mı?" dedi. Tirmizî ve Bezzâr, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennete giren bir kul yetmiş hanım ile evlendirilecektir" buyurunca, sahabe: “Ey Allah'ın Resûlüi O kimsenin buna gücü yetecek mi?" diye sorunca, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “O kimseye yüz erkek kuvveti verilecektir" buyurdu. İbnu's-Seken, el-Ma'rife'de ve İbn Asâkir, Tarih'te, Hâtıb b. Ebî Beltea'dan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu duydum: “Mümin, Cennette yetmiş iki kadınla evlendirilir, bunlardan yetmişi âhiret kadınlarından, ikisi ise dünya kadınlarındandır." İbn Mâce, İbn Adiy, el-Kâmil'de ve Beyhakî, el-Ba's'ta, Ebû Umâme el- Bâhilî'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Yüce Allah, Cennete koyduğu herkesi, ikisi hurilerden, yetmişi de Cennetteki mirasından olmak üzere yetmiş iki kadınla evlendirecektir. Bu zevcelerin hepsinin kadınlığı çok çekicidir ve Cennetlik olan her adamın şehvet gücü daimidir. " Ahmed'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Cennetliklerin en alt tabakasında olan kişinin yedi derecesi vardır. Bu kişi altıncı derecede ikamet eder ve yedinci derece üzerinde bulunur. Bu kişinin üç yüz hizmetçisi vardır. Kendisine sabah akşam altın tabaklarla üç yüz tabak yemek getirilir ve her tabakta ayrı çeşit yemek vardır. Bu kişi ilk yediği tabakta aldığı lezzeti son tabakta da alır ve: «Ey rabbiml Eğer bana izin verseydin, Cennet ehline yedirir içirirdim ve yanımdaki yiyecek ve içeceklerden hiçbir şey eksilmezdi» der. Yine bu kişinin hurilerden yetmiş iki zevcesi vardır. Onlardan birinin oturduğunda kapladığı yer, bir mil kadardır." Beyhakî, el-Ba's'ta, Abdullah b. Ebî Evfâ'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Cennetlik bir erkek, beş yüz huri, dört bin bakire ve sekiz bin dul ile evlenir. Bunlardan her biriyle dünyadaki ömrü kadar beraber olur." Ebu'ş-Şeyh ve Ebû Nuaym'ın, Sifatu'l-Cenne'de, Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cennetlik erkeklerden her biri, dört bin bakire, sekiz bin dul ve yüz huri ile evlenir. Bunlar her yedi günde bir araya gelirler ve yaratılmışların daha önce hiç duymadığı güzel bir sesle: «Biz, devamlı kalıcılarız, yok olmayız, biz nimet içindeyiz bedbaht olmayız, biz razı olanlarız kızmayız, biz kalıcı olanlarız, bir yere gitmeyiz, bizim olana ve bize sahip olana ne mutlu» derler. Ahmed ve Buhârî'nin bildirdiğine göre Enes, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Allah yolunda sabah veya akşam yapılan bir yolculuk, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Cennette, sizden birinin okunun kapladığı kadar bir yer, Güneş'in üzerine doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır. Eğer Cennet ehli kadınlarından bir kadın yer yüzü halkına görünseydi, dünyayı ve içindekileri aydınlığa boğar ve ikisinin arasını da güzel koku ile doldururdu. Cennetlik kadının başındaki örtü, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır? İbn Ebi'd-Dünyâ, Sifatu'l-Cenne'de bildiriyor: İbn Abbâs der ki: “Eğer Cennet ehlinin kadınlarından birisi yedi denize tükürseydi, bütün bu denizler baldan daha tatlı olurdu." Ahmed, Zühd'de, Ömer b. el-Hattâb'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: “Eğer Cennet ehli kadınlarından bir kadın yer halkına görünseydi, yeryüzünü misk kokusuyla doldururdu." İbn Ebî Şeybe ve Hennâd'ın bildirdiğine göre Ka'b (u'l Ahbâr) şöyle dedi: “Eğer Cennet ehli kadınlarından birinin bileziği (dünyada) görünseydi, Güneş'in ışığını bastırırdı." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Hennâd b. es-Serî, ez-Zühd'de, Nesâî, Abd b. Humeyd, Müsned'de, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, el-Ba's'ta, Zeyd b. Erkam'dan bildiriyor: Ehli Kitaptan bir adam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem)gelerek: “Ey Ebu'l-Kâsım! Cennet ehlinin yiyip içeceğini iddia ediyorsun" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Canım elinde olana yemin ederim ki, Cennetlik olan kişiye, yemek, içmek, cinsel ilişki ve şehvet hususunda yüz adam kuvveti verilecektir" karşılığını verdi. Adam: “Yiyen ve içenin tuvalet ihtiyacı olur. Cennet ise temizdir ve orada sıkıntı verecek bir şey yoktur" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Onlar, ihtiyaçlarını misk kokusu gibi çıkan ter olarak gidereceklerdir. Böyle olunca da karnı (yemek ve içmekten şişmeyecek ve) zayıf kalacaktır" buyurdu. Ebû Ya'lâ, Taberânî, İbn Adiy, el-Kâmil'de ve Beyhakî el-Ba's'ta, Ebû Umâme'den bildiriyor: Bir adam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennet ehli cinsel ilişki yaparlar mı?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “İlişki yaparlar ama ne erkekten, ne de kadından meni gelmez" cevabını verdi. Bezzâr, Taberânî ve Hatîb el-Bağdâdî, Tarih'te, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ey Allah'ın Resûlü! Cennette hanımlarımızla cinsel ilişkide bulunacak mıyız?" diye sorulunca, "Kişi, Cennette günde yüz bakireyle ilişkide bulunacak" cevabını verdi. Ebû Ya'lâ ve Beyhakî'nin, el-Ba's'ta, İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) : “Dünyadayken kadınlarımızla cinsel ilişkiye girdiğimiz gibi Cennette de girebilecek miyiz?" diye sorulunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Muhammed'in canı elinde olana yemin ederim ki, kişi bir gecede yüz bakireyle ilişkide bulunacaktır" cevabını verdi. İbn Ebî Hâtim ve Taberânî, Ebû Umâme'den bildiriyor: Allah'ın Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem), Cennet ehlinin cinsel ilişkiye girip giremeyeceği sorulunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet, yorulup usanmayan bir fere, gevşemeyen erkeklik organı, bitmeyen şehvetle ve ne kadından ne de erkekten meni gelmeden bu gerçekleşecektir" cevabını verdi. Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ ve Bezzâr, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennet ehli hanımlarına dokunabilecek mi?" diye sorulunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet, gevşemeyen erkeklik organı, usanmayan bir fere ve bitmeyen şehvetle olacaktır" buyurdu. Hâris b. Ebî Usâme ve İbn Ebî Hâtim, Süleym b. Âmir ve Heysem et-Tâî'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Cennette cinsel ilişkinin olup olmadığı sorulunca, "Evet, çekici bir fere ve gevşemeyen erkeklik organıyla olacaktır. Kişi Cennette yastığına kırk yıl, başka tarafa dönmeden yaslanabilecek ve usanmayacak. Yaslandığı yerde kendisine canının istediği ve görüp beğendiği her şey getirilecektir" cevabını verdi. Beyhakî, el-Ba's'ta ve İbn Asâkir, Tarih'te, Hârice el-Uzrî'den bildiriyor: Tebûk'te bir adam: “Ey Allah'ın Resûlü! Cennetlikler cinsel ilişkiye girecek mi?" diye sorunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennetlik olan erkeğe bir günde verilecek olan (cinsel güç) sizden yetmiş kişinin gücünden daha fazladır" cevabını verdi. Taberânî, Zeyd b. Erkam'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Cennetliklerin idrar ve cünüplükleri arkalarından ayaklarına doğru misk gibi bir kokunun akması şeklindedir. " Abdürrezzâk, Abd b. Humeyd ve İsbehânî, et-Terğîb'de bildiriyor: Ebu'd- Derdâ der ki: “Cennette, ne kadının, ne de erkeğin menisi yoktur. Kadın ve erkek, meni olmadan cima edeceklerdir." Abdürrezzâk ve Abd b. Humeyd, Tâvûs'tan bildiriyor: “Cennetlikler, kadınlarla cinsel ilişki kuracaklar, ama çocukları olmayacak. Çünkü orada ne kadının, ne de erkeğin menisi yoktur." Abdürrezzâk ve Abd b. Humeyd, Atâ el-Horasânî'den aynı yorumu rivayette bulunmuştur. Vekî, Abdürrezzâk, Hennâd, İbn Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd, İbrâhim en- Nehaî'den bildiriyor: “Cennette, dilediğin kadar cima edebileceksin ve çocuk olmayacak. Kişi dönüp baktığında canı cima etmek isteyecek, sonra bir daha dönüp baktığında yine cima yapmak isteyecek." Ziyâ el-Makdisî, Sifatu'l-Cenne'de, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennette cinsel ilişkiye girebilecek miyiz?" diye sorulunca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet, canım elinde olana yemin ederim ki, (erkek ve kadından meni gelmeden) cinsel ilişkiye girilebilecek ve erkek cinsel ilişkiyi bitirince kadın eskisi gibi bakire olacaktır" cevabını verdi. Bezzâr, Taberânî, es-Sağîr'de ve Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, Ebû Saîd el- Hudrî'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: “Cennet ehli hanımlarıyla cima ettikleri zaman, kadınlar tekrar bakire olurlar." Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Zühd'ün zevâidinde ve İbnu'l-Münzir bildiriyor: Abdullah b. Amr der ki: “Mümin, (Cennette) zevcesiyle her ilişkiye girmek istediğinde onun bakire olduğunu görür." İbn Ebî Şeybe, Saîd b. Cübeyr'dan bildiriyor: “Cennetlik erkeğin boyu doksan mil, kadının ise otuz mildir. Oturduğu zaman ise bir cerîb (496 m2) yer kaplar. Kadın, erkeğin kendisiyle girdiği bir cinsel ilişkinin lezzetini yetmiş yıl boyunca hisseder." Ahmed, Tirmizî, İbn Mâce, İbn Ebî Dâvûd, el-Ba's'ta, Mu'âz b. Cebel'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Bir kadın dünyada kocasına eziyet ederse Cennet'te ona eş olacak huriler şöyle derler: “Kahrolası kadın! O erkeğe eziyet etme, o senin yanında misafirdir, senin yanından ayrılıp bize gelecektir. " "...ve orada temelli kalırlar" İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr, "...ve orada temelli kalırlar" ayetindeki "temelli kalırlar" sözünden kastın, ölmemeleri olduğunu söyledi. Et-Tastî, el-Mesâil'de bildiriyor: Nâfi b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a, "...ve orada temelli kalırlar" ayetinde kastedilen nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Devamlı orada kalmaları ve hiçbir zaman çıkmamalarıdır" cevabını verdi. Nâfi, "Araplar (.....) kelimesini kullanır mı?" diye sorunca ise İbn Abbâs: “Evet, yoksa Adiy b. Zeyd'in Biz helak olursak temelli kalacak var mı? Ah insanlar! Hiç ölümden utanılır mı ? dediğini duymadın mı?" cevabını verdi. Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim ve İbn Merdûye, Ömer b. el-Hattâb'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: “Cennetlikler Cennete, Cehennemlikler Cehenneme girdikten sonra aralarından bir münadi kalkıp: «Ey Cehennemlikleri Ölüm yoktur. Ey Cennetlikleri (Artık) ölüm yoktur. Herkes olduğu yerde ebedi kalacaktır» diye seslenir." Buhârî, Ebû Hureyre'den Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennetliklere, «(Burada) Ebedilik vardır ve ölüm yoktur» Cehennemliklere de, «(Burada) Ebedilik vardır ve ölüm yoktur» denir" buyurduğunu nakletmiştir. Abd b. Humeyd, İbn Mâce, Hâkim ve İbn Merdûyeh'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kıyamet günü ölüm alacalı bir koç şeklinde getirilip Sırat köprüsü üstünde durdurulur ve: «Ey Cennet halkı» diye çağırılırlar. Cennettekiler (bu çağrı üzerine) içinde bulundukları (güzel) yerden çıkarılacakları endişe ve korkusu ile bakarlar. Onlara: «Bunu tanıyor musunuz?» diye sorulur. Cennetlikler: «Evet, bu ölümdür» cevabını verince, bu sefer: «Ey Cehennem halkı!» denilir. Onlar da içinde oldukları kötü yerden çıkarılacakları ümidiyle sevinçle bakarlar. Onlara da: «Bunu tanıyor musunuz?» diye sorulur. Cehennemlikler: “Evet, bu ölümdür" cevabını verirler. Bunun üzerine emir verilerek ölüm, Sırat'ta boğazlanır. Hem Cennetlik, hem Cehennemliklere: «İçinde bulunduğunuz halde devamlı kalacaksınız. Buradan gitmek ve ölüm yoktur» denilir." Taberânî ve Hâkim bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Muâz b. Cebel'i Yemen'e gönderdiği zaman, Muâz Yemen'e gidince onlara şöyle dedi: “Ey insanlar! Ben Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) size gönderdiği elçisiyim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) size, dönüşün Allah'a olduğunu, ya Cennete veya Cehenneme gideceğinizi, orada ölümün olmadığını ve devamlı hayatın olduğunu, gidilen o yerden başka yere gidilemeyip, ölmeyen bedenlerle devamlı orada kalınacağını haber veriyor." Taberânî, İbn Merdûye ve Ebû Nuaym, İbn Mes'ûd'dan, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Eğer Cehennemliklere: «Cehennemde, dünyadaki çakıl sayısı kadar bir müddet kalacaksınız» dense, Cehennemlikler buna sevinirdi. Cennetliklere de: «Cennette, dünyadaki çakıl sayısı kadar bir müddet kalacaksınız» dense, buna üzülürlerdi. Ama her iki taraf ta olduğu yerde ebedi kalacaktır. " |
﴾ 25 ﴿