36

"Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara «Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz» dedik."

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "...ayağını kaydırttı..." sözünün mânâsının onları azdırmak olduğunu söyledi.

İbn Ebî Hâtim'in naklettiğine göre Âsim b. Behdele:

“...ayağını kaydırttı..." sözünün manasının doğru yoldan ayırmak olduğunu söyledi.

İbn Ebî Dâvûd, el-Mesâhifte bildiriyor: A'meş der ki:

“Bakara Süresindeki (.....) kelimesi, bizim kıraatimizde, (.....) şeklindedir."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, İbn Mes'ûd ve sahabenin bazılarından bildiriyor: Allah, Âdem'e:

“...Sen ve eşin (Havva) Cennette kalın..."buyurduğu zaman, İblis, onların yanına Cennete girmek istedi. Cennet bekçileri girmesine engel olunca (o zaman) dört ayaklı bir deve gibi ve hayvanların en güzeli olan yılanın yanına gitti ve ağzında onu Âdem'in yanına götürmesini istedi. Yılan, İblis'i ağzına koyup Cennet bekçilerinin yanından geçerek, Allah'ın takdiriyle bekçilerden habersiz İblis'i Cennete soktu. İblis, yılanın ağzından Âdem ile konuştu; ama Âdem onu dinlemedi. Bunun üzerine yılanın ağzından çıkıp:

“...Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?" deyip yeminler ederek:

“...Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim..." dedi. Âdem ağaçtan yemeyi kabul etmeyince Havva yaklaşıp ağaçtan yedi, sonra da:

“Ey Âdem ye. Ben yedim, hiçbir zararı olmadı" dedi. Âdem ağaçtan yiyince "...Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar..." (A'raf Sur. 22)

Abdürrezzâk ve İbn Cerîr, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir:

“Allah'ın düşmanı İblis, Âdem ile konuşmak için bütün hayvanlara kendisini Cennete sokmalarını teklif etti; ama bütün hayvanlar bu teklifi reddettiler. Sonunda yılan ile konuşup:

“Âdemoğullarına karşı seni korurum. Eğer beni Cennete sokarsan benim korumam altında olursun" dedi. Yılan onu iki azı dişi arasında taşıyıp Cennete girdi ve İblis, Âdem ile yılanın ağzından konuştu. Daha önce yılanın giyeceği vardı ve dört ayaklıydı. Allah ondan giysilerini çıkarıp karnı üzerine yürütmeye başladı." İbn Abbâs ekledi:

“Yılanı bulduğunuz yerde öldürünüz. Allah'ın düşmanı İblisin ona vermiş olduğu koruma sözünü bozun."

Süfyân b. Uyeyne, Abdürrezzâk, İbnu'l-Münzir ve İbn Asâkir, Tarih'te bildirir: İbn Abbâs der ki: Allah'ın, Âdem'e ve zevcesine yasakladığı ağaç, buğday başağı idi. Ondan yediklerinde, "...ayıp yerleri kendilerine göründü..." Onlar için çirkin yerlerini kapatacak azalan tırnaklan idi. Bunun üzerine, "... Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar..."Kopardıkları yaprak incir yaprağıydı. İncir yapraklarını birbirlerine yapıştırıp ayıplarını örtmeye çalıştılar. Âdem, Cennette kaçmaya başlayınca Cennet ağaçlarından birisi başından tutu ve Rabbi ona:

“Ey Âdem! Benden mi kaçıyorsun?" diye sordu. Âdem:

“Hayır ey Rabbim, ama Senden utanıyorum" cevabını verince, Allah:

“Sana Cennette verdiğim ve mübah kıldığım yetmedi mi de yasak ağaçtan yedin?" diye sordu. Âdem:

“Evet ey Rabbim yetti; ama İzzetine yemin ederim ki, Senin adına, hiç kimsenin yalan yere yemin edeceğini bilmiyordum" cevabını verdi. Bunun üzerine Allah:

“İzzetime yemin ederim ki, seni yeryüzüne indireceğim, orada ancak zahmet çekerek hayatını sördürebileceksin Âdem ile Havva Cennetten yeryüzüne indirildiler, Cennette bolluk içinde zahmetsiz yerken, zahmet çekmeden ne yemek, ne de içecek bulunamayan yeryüzüne indirildiler. Âdem'e demircilik öğretildi ve çiftçilik yapması emredildi. Âdem ekip suladı, hasat vakti biçip öğüterek taneyi ayırmak için savurdu, sonra öğüttü, sonra pişirip böylece yiyebildi. Hazret-i Âdem, yiyeceği rızkı elde etmek için çok zahmet çekmeye başlamıştı. Âdem Cennetten yeryüzüne indirildiği zaman hiç kimsenin ağlayamayacağı kadar çok ağladı. Eğer Dâvud'un günahından dolayı ağlaması, Yâkub'un oğluna ağlaması, Âdem'in oğlunun kardeşini öldürdüğü zaman duyduğu pişmanlık sebebiyle ağlaması ve yeryüzündeki herkesin ağlaması bir araya getirilse, Âdem'in, günahı için ağlamasına denk gelmezdi.

İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Abdulaziz b. Umeyr der ki: Allah, Âdem'e:

“Benim civarımdan çık, İzzetime yemin olsun ki, Bana isyan eden kişi benim civarımda olamaz. Ey Cibril! Âdem'i, yumuşak olmayan bir şekilde Cennetten çıkar" buyurunca, Cibrîl, Âdem'i çıkarmak için elinden tuttu.

İbn İshâk, el-Mübtedâ'da, İbn Sa'd, Ahmed, Zühd'de, Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünyâ, et-Tevbe'de, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Ba's'ta, Ubey b. Ka'b'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Âdem, uzun boyluydu. Sanki uzun bir hurma ağacı gibi altmış arşın boyunda ve başındaki saçları çoktu. Hatayı işlediğinde ayıp yerleri ortaya çıktı. Daha önce ayıp yerlerini görmezdi. Ayıp yerleri ortaya çıkınca Cennette koşarak kaçmaya başlayınca bir ağaca takıldı ve kâkülleri ağaca takıldı. Âdem ağaca:

“Beni bırak" deyince, ağaç:

“Ben seni bırakmam" karşılığını verdi. Rabbi kendisine:

“Ey Âdem! Benden mi kaçıyorsun?" diye sorunca Âdem:

“Ey Rabbim! Senden utanıyorum" cevabını verdi. Allah:

“Ey Âdem! Civarımdan çık. İzzetime yemin ederim ki, ben, bana isyan edenle beraber olmam. Eğer senin gibilerinden yeryüzü doluşunca yaratsam ve Bana isyan etseler, onları asilerin yurdunda ikamet ettirirdim" buyurdu. Bunun üzerine Âdem:

“Eğer tövbe edip pişman olursam tövbemi kabul eder misin?" diye sorunca, Yüce Allah:

“Kabul ederim ey Âdem" cevabını verdi."

İbn Asâkir, Enes'ten aynı rivayette bulunmuştur.

İbn Menî, İbn Ebi'd-Dünyâ, Kitabu'l-Bukâ'da, İbnu'l-Münzir, Ebu'ş-Şeyh, el- Azame'de, Hâkim, Beyhakî, Şuabu'l-îman'da ve İbn Asâkir, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Allah, Âdem'e:

“Ey Âdem! Neden yasakladığım ağaçtan yedin?" diye sorunca, Âdem:

“Ey Rabbim! Havva bana o ağacı güzel gösterdi" cevabını verdi. Allah:

“Onu, zorluk çekerek hamile kalmak, zorluk çekerek doğurmak, her ay iki defa kana bulamak (adet görme) ile cezalandırdım" buyurdu. Havva o anda feryad edince, "Sen ve kızların feryad edin" denildi.

Dârakutnî, el-Efrâd'da ve İbn Asâkir, Ömer b. el-Hattâb'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Havva adet olduğu zaman Allah Cibril'i ona gönderdi. Havva, Allah'a: «Benden bilmediğim şekilde bir kan geldi» diye seslenince, Allah: «Senden ve zürriyetinden kan getireceğim ve bunu size kefaret ve temizlenmenize sebep sayacağım» buyurdu."

Buhârî ve Hâkim'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Eğer Israiloğulları olmasaydı et kokmazdı. Havva olmasaydı, hiçbir kadın kocasına ihanet etmezdi."

Buhârî, Delâil'de, Hatîb, Tarih'te, Deylemî, Müsned el-Firdevs'te ve İbn Asâkir zayıf senetle, İbn Ömer'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Ben, iki hasletle Âdem'den üstün tutuldum. Benim şeytanım kâfirdi, Allah bana yardım etti ve şeytanım Müslüman oldu. Bütün zevcelerim benim yardımcımdır. Âdem'in şeytanı kâfirdi ve Âdem o günahı işlerken hanımı şeytana yardımcı oldu."

İbn Asâkir, aynı hadisi Ebû Hureyre'den merfu olarak rivayet eti.

İbn Asâkir bildiriyor: Abdurrahman b. Zeyd der ki:

“Âdem, Hazret-i Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) zikredip:

“Oğlum olan deve sahibinin benden üstün tutulmasının en büyük sebebi, zevcesinin ona dininde yardımcı olmasıdır. Benim zevcem ise günah işlememde bana yardımcı olmuştur" dedi."

Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Ebî Hâtim, el- Âcurrî, eş-Şerîa'da ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Ebû Hureyre'den, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Âdem ve Mûsa karşılıklı münakaşa ettiler. Mûsa dedi ki: «Sen, insanları saptırıp Cennet'ten çıkarılmalarına sebep Âdem'sin» deyince, Âdem: «Sen de, Allah'ın kendisine her türlü ilmi verdiği ve risaletiyle seçtiği Mûsa mısın?» diye sordu. Hazret-i Mûsa: «Evet» cevabını verince, Âdem: «Ben yaratılmadan önce benim için takdir edilen bir şey sebebiyle mi beni kınıyorsun?» dedi."

Abd b. Humeyd, Müsned'de ve İbn Merdûye bildiriyor: Ebû Saîd el-Hudrî Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Âdem ve Mûsa karşılıklı münakaşa ettiler. Mûsa dedi ki: «Sen, Allah'ın kendi eliyle yarattığı, Cennetine koyduğu ve melekleri sana secde ettirdiği kişisin. Buna rağmen zürriyetinin Cennet'ten çıkarılmalarına ve sapıtmalarına sebep oldun» deyince, Âdem: «Sen de, Allah'ın kendisiyle konuşmak için seçtiği ve risaletini Musa'sın» karşılığını verdi.. Hazret-i Mûsa: «Evet» cevabını verince, Âdem: «Ben yaratılmadan önce benim için takdir edilen bir şey sebebiyle mi beni kınıyorsun?» dedi. Bu sözleriyle Âdem, Mûsa'ya galip geldi. Âdem, Mûsa'ya galip geldi."

Ebû Dâvûd, el-Âcurrî, eş-Şerîa'da ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Ömer b. el-Hattâb'dan, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

"Mûsa: «Ey Rabbim! Bize, bizi ve kendisini Cennetten çıkaran Âdem'i göster» deyince, Allah Âdem'i ona gösterdi. Hazret-i Mûsa: «Sen bizim babamız (olan) Âdem misin?» diye sorunca, Âdem: «Evet» cevabını verdi. Bunun üzerine Hazret-i Mûsa: «Sen, Allah'ın kendi ruhundan üfûrdüğü ve isimlerin hepsini öğrettiği, meleklere (secde etmelerini) emredip de onların secde ettiği Âdem değil misin?» diye sorunca, Âdem: «Evet» cevabını verdi. Hazret-i Mûsa: «Bizi ve kendini Cennetten çıkarmana seni zorlayan sebep ne idi?» diye sorunca, Âdem: «Sen kimsin?» dedi. Hazret-i Mûsa: «Ben Mûsa'yım» cevabını verince, Âdem: «Sen İsrailoğullarının peygamberlerinden, Allah'ın araya kendi yaratıklarından, bir elçi koymaksızın kendisiyle perde arkasından konuştuğu peygamber değil misin?» diye sordu. Mûsa: «Evet!» cevabını verince, Âdem: «Sen bunun ben yaratılmadan önce Allah'ın Kitabında daha önceden takdir edilmiş olduğuna dair bir bilgiyi sana gelen vahiyler arasında bulmadın mı?» diye sordu. Mûsa: «Evet» karşılığını verince, Âdem: «Öyleyse hakkımda daha önceden Allah'ın takdir edilmiş hükmü bulunan birşey hususunda beni nasıl kınarsın?» dedi."

Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) sözlerine devam ederek:

“Âdem, Mûsa'ya galib geldi. Âdem, Mûsa'ya galib geldi" buyurdu.

Nesâî, Ebû Ya'lâ, Taberânî ve el-Âcurrî'nin, Cündüb el-Becelî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Âdem ve Mûsa karşılıklı münakaşa ettiler. Mûsa dedi ki: «Sen, Allah'ın kendi eliyle yarattığı, ruhundan üfûrdüğü, meleklere (secde etmelerini) emredip de onların secde ettiği, Cennetine koyduğu kişi olmana rağmen hatayı işledin ve çocuklarının Cennetten çıkmalarına sebep oldun" deyince, Âdem:

“Sen, Allah'ın risaletle görevlendirdiği ve kendisiyle konuştuğu, Tevrat'ı verdiği, seninle konuşmak için Kendisine yaklaştırdığı kişisin, söyle bakalım: Ben mi eskiyim, yoksa Tevrat mı?" karşılığını verdi." Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Âdem, Mûsa'ya galib geldi. Âdem, Musa'ya galıb geldi" buyurdu.

Ebû Bekr eş-Şâfiî'nin, el-Ğaylâniyyât'ta Ebû Musa'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Âdem ve Mûsa karşılıklı münakaşa ettiler. Mûsa: «Sen, Allah'ın kendi eliyle yarattığı ve meleklere (secde etmelerini) emredip de onların secde ettiği kişi olmana rağmen hatayı işledin ve Cennetten çıkarılmana sebep oldun» deyince, Âdem: «Sen de, Allah'ın kendisini risaletle görevlendirdiği, Tevrat'ı indirdiği ve bizzat konuştuğu Mûsa'sın. Benim hatam, yaratılmadan ne kadar zaman önce takdir edilmişti!» cevabını verdi."

Sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Âdem, Mûsa'ya galib geldi (haklı çıktı)" buyurdu.

İbnu'n-Neccâr, Tarih'te, İbn Ömer'den, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Âdem ve Mûsa karşılaştılar ve Mûsa: «Sen, Allah'ın kendi eliyle yarattığı ve meleklere (secde etmelerini) emredip de onların secde ettiği ve Cennetine koyduğu kişisin, sonra sen bizim Cennetten çıkmamıza sebep oldun» dedi. Âdem: «Sen de, Allah'ın kendisini risaletle görevlendirdiği, seninle konuşmak için Kendisine yaklaştırdığı ve Tevrat'ı indirdiği kişisin. Sana bunları verenin hakkı için soruyorum, sence işlediğim hata ben yaratılmadan ne kadar önce benim için takdir edildi?» diye sorunca, Mûsa: «Tevrat'ta gördüğüme göre yaratılmadan bin yıl önce» cevabını verdi. Böylece Âdem, Musa'ya galib geldi. Musa'ya galib geldi. Mûsa'ya galib geldi."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, dedik" ayetini açıklarken şöyle dedi:

Birbirlerine düşman olarak indirilenler, Âdem, Havva, İblis ve yılandır. Yerleşilecek yer kabirler, müddet ise hayat boyu demektir.

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Mücâhid, "...Birbirinize düşman olarak inin..." ayetini açıklarken, "Yeryüzüne indirilenler Âdem, Havva ve şeytandır" demiştir.

Ebu'ş-Şeyh, Katâde'den, o da Ebû Sâlih'ten bildiriyor:

“Yeryüzüne indirilenler Âdem, Havva ve yılandır."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde, yeryüzüne indirilenlerin, Âdem, Havva ve İblis olduğunu söylemiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) yılanları öldürmenin hükmü sorulunca, "O ve insan birbirlerine düşman olarak yaratılmıştır. Onu gördüğünde korkutur, ısırdığında canını yakar. Yılanı bulduğun yerde öldür" cevabını verdi.

Ebu'ş-Şeyh bildiriyor: İbn Mes'ûd, "...yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, dedik" ayetini açıklarken şöyle dedi:

“Yerleşilecek yer kabirler, müddet ise kıyamet saatine kadardır."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "...yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, dedik" âyetinin manasını açıklarken şöyle dedi:

“Yerleşilecek mekân yerin üstü ve altıdır. Belli bir müddetten ise ya Cennete veya Cehenneme gidene kadar olan zaman kastedilmektedir."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Âdem, Mekke ile Taif arasında Dahnâ denilen bir yere indirilmiştir.

İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Ömer der ki: Âdem, Safâ'ya, Havva ise Merve'ye indirildi.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Allah, Âdem'i yeryüzüne indirdiği zaman Hind'de bir yere indirdi." Bir lafızda ise, "Hind'de, Dahnâ denilen bir yere indirdi" şeklindedir.

İbn Cerîr, Hâkim, Beyhakî, el-Ba's'ta ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre İbn Addâs, Ali b. Ebî Tâlib'in şöyle dediğini nakleder:

“Yeryüzünün en güzel yeri, Âdem'in indirildiği Hint diyarıdır. Oranın ağaçları kokusunu Cennetten almıştır."

İbn Sa'd ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“Âdem, Hint diyarına, Havva ise Cudi'ye indirildi. Onu aradı, Cem' denilen yere gelince orada karşısına çıktı. Bu sebeple oraya karşılaşmak manasında olan Müzdelife denildi. Cem' denilen yerde bir araya geldikleri için de oraya, bir araya gelmek manasında olan Cem' denildi."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Recâ b. Ebî Seleme der ki:

“Âdem elleri dizlerinde, boynunu eğmiş bir şekilde, İblis ise parmaklarını birbirine geçirmiş ve başını gökyüzüne doğru kaldırmış bir şekilde yeryüzüne indirildi."

İbn Ebî Şeybe, Musannef’te, Humeyd b. Hilâl'den bildiriyor:

“Namazda ellerin böğre konmasının mekruh oluşunun sebebi, İblis'in yeryüzüne indirilirken böyle yapması sebebiyledir."

Taberânî, Ebû Nuaym, el-Hilye'de ve İbn Asâkir'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Âdem, Hint diyarına indirildiğinde yalnızlık çekince Cibril inip ezan okuyarak: «Allahu ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber. Eşhedü en la ilahe illallah, eşhedü en la ilahe illallah. Eşhedü enne Muhammeden resulullah, eşhedü enne Muhammeden resûlullah» deyince, Âdem: «Bu zikrettiğin Muhammed kimdir?» diye sordu. Cibril: «Bu, çocuklarından peygamber olacak son kişidir» cevabını verdi. "

İbn Ebi'd-Dünyâ, Mekâyîdu'ş-Şeytan'da, İbnu'l-Münzir ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah şöyle der:

“Âdem yere indirildiği zaman Hindistan'a indi. Başı göğe kadar yükseliyordu. Yeryüzü Âdem'in ağırlığından Rabbine şikâyette bulununca Cebbâr olan Allah Elini Âdem'in başına koydu.

Bunun üzerine onun boyu yetmiş kulaca kadar kısaldı. Yere indirildiği zaman onunla beraber hurma, turunç ve muz da indirildi. Âdem yere indirildiği zaman şöyle dedi:

“Rabbim! Aramızda düşmanlık kıldığın o kuluna karşı bana yardım etmezsen onunla baş edemem." Yüce Allah:

“Doğan her çocuğuna bir melek tayin edeceğim" buyurdu. Âdem dedi ki:

“Rabbim! Daha fazlasını ver. Yüce Allah buyurdu ki:

“Yapılan kötülüğe karşı bir kötülük yazar, bir iyiliğe karşı da onu 10'a veya istediğim kadarına katlarım." Âdem dedi ki:

“Rabbim! Daha fazlasını ver." Allah buyurdu ki:

“Ruh bedende olduğu müddetçe, tövbe kapısı kula her zaman açık olacaktır." İblis:

“Rabbim! Kendisine cömert davrandığın kuluna karşı bana yardım etmezsen, onu yenemem" deyince, Yüce Allah:

“Onun her çocuğu olduğunda senin de bir çocuğun olacak" buyurdu. İblis dedi ki:

“Rabbim! Daha fazlasını ver." Yüce Allah buyurdu ki:

“Damarlarındaki kan gibi onun içinde dolaşacaksın ve kalplerinde meskenler edineceksin." İblis:

“Rabbim! Daha fazlasını ver" deyince Allah:

“Onlara atınla ve yürüyerek gelecek, mallarına ve çocuklarına ortak olacaksın" buyurdu."

İbn Sa'd bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Allah Âdem'i yarattığı zaman, Âdem'in başı gökyüzüne değiyordu. Allah onun boyunu altmış arşın boyunda, yedi arşın eninde oluncaya kadar kısalttı."

Taberânî, Abdullah b. Amr'dan şöyle bildirir:

“Allah, Âdem'i yeryüzüne indirdiği zaman, Hindistan'a indirdi. Âdem'in elinde Cennet ağaçlarından fidanlar vardı ve bunları yeryüzüne ekti. Âdem'in ayakları yerde, başı göklere kadar yetişiyordu ve meleklerin konuşmasını duyuyordu. Melekleri duyması yalnızlığını gideriyordu. Âdem bir defa sıkılınca yetmiş arşın boyuna düştü. Yüce Allah ona: «Sana, meleklerin Arş'ımın etrafında tavaf ettikleri gibi etrafında tavaf edilecek bir ev indereceğim. Meleklerin, Arş'ımın etrafında namaz kıldıkları gibi onun etrafında namaz kılınacak» diye vahyetti. Âdem eve doğru geldi. Attığı her adımda ayak bastığı yerler köy, adımlarının arasındaki yerler ise geniş çöller oldu. Mekke'ye geldiğinde safa kapısından girip Kabe'yi tavaf ederek yanında namaz kıldı, sonra Şam'a gidip orada vefat etti."

Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, Mücâhid'den bildiriyor:

“Âdem yeryüzüne indirildiği zaman, vahşi hayvanlar ve yeryüzündekiler onun boyundan korktular. Bunun üzerine boyu yetmiş arşın kısaltıldı."

İbn Cerîr, Tarih'te, Beyhakî, Şuabu'l-îman'da ve İbn Asâkir, İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“Âdem, çenetten çıktığı zaman hangi şeye uğrasa kendisine surat asıyordu. Meleklere: «Onu bırakın dilediğini alsın» denildi. Yeryüzüne indiği zaman Hindistan'a indi. Oradan yürüyerek kırk defa hacca gitti."

Saîd b. Mansûr, Atâ b. Ebî Rabâh'ın şöyle dediğini bildirir:

“Âdem, Hindistan'a yanında Cennetten dört çubukla indirildi. Bu çubuklar insanların kokusundan faydalandıkları çubuklardır. Kâbe'yi de bir ineğin üzerinde gelerek tavaf etti."

İbn Ebî Hâtim, Rabî b. Enes'in şöyle dediğini bildirir:

“Âdem, Cennetten dokuzuncu veya onuncu saatte çıkarıldı. Cennetten çıkarılırken yanında Cennet fidanlarından bir tane, başında ise Cennet ağaçlarından yapılmış bir taç vardı."

İbn Ebî Hâtim ve İbn Asâkir bildiriyor: Hasan(-ı Basrî) der ki:

“Âdem, Hindistan'a, Havva, Cudi'ya, İblis, Basra'ya bir kaç mil mesafede olan Desti Meysân'a, yılan ise Isbehân'a indirildi."

İbn Cerîr, Tarih'te, İbn Ömer'den bildiriyor: Hazret-i Âdem Hindistan'dayken Allah ona:

“Bu evi (Kâbe) tavaf et" diye vahyedince, Âdem de tavaf etti. Her ayağını koyduğu yer bir köy, adımlarının arası ise geniş çöl oldu. Kâbe'ye varıp tavaf ederek hac menâsikini yerine getirince geri dönmek için yola çıktı ve Mâzimeyn denilen yere geldi. Melekler orada kendisini karşılayıp:

“Ey Âdem! Haccın kabul oldu" dediler. Melekler, bu sözün Âdem'in hoşuna gittiğini görünce:

“Ey Âdem! Biz bu haccı, sen yaratılmadan bin yıl önce yaptık" dediler. Bunun üzerine Âdem, yaptığının çok büyütülecek bir şey olmadığını anladı.

Şâfiî, el-Ümm'de Beyhakî, ed-Delâil'de ve el-İsbehânî, et-Terğîb'de, Muhammed b. Ka'b el-Kurazî'den bildiriyor:

“Âdem hac edince melekler kendisini karşılayıp: «Ey Âdem! Haccın kabul oldu. Biz senden bin yıl önce haccettik» dediler."

Hatîb, Tarih'te, aralarında bilinmeyen bir kişinin olduğu bir isnâdla bildiriyor: Yahya b. Eksem, Vâsik'in meclisinde:

“Âdem'in başını kim tıraş etti?" diye sorunca, fakihler bu soruya cevap veremedi. Vâsik:

“Ben size bunun cevabını verecek kişiyi bulacağım" deyip Ali b. Muhammed b. Ali b. Mûsa b. Câfer b. Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn b. Ali b. Ebî Tâlib'i çağırdı ve soruyu ona sordu. Ali, şöyle cevap verdi:

“Babam, dedemden, o da babasından, o da dedesinden, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakletti:

“Cibril'e, Cennetten bir yakutla yeryüzüne inmesi emredildi ve Cibril yakutla inip Adem'in başını sıvazladı. Bunun üzerine Âdem'in başındaki saçlar savruldular ve saçların düştüğü yerler Harem kabul edildi."

Bezzâr, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Allah, Âdem'i Cennetten çıkardığı zaman ona Cennet meyvelerinden azık verdi ve her şeyin imalatını kendisine öğretti. Sizin yediğiniz meyveler Cennet meyvelerindendir. Ancak, dünyadaki meyveleri bozulur, ama Cennet meyveleri bozulmaz. "

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Hâkim ve Beyhakî, el-Ba's'ta aynı hadisi Ebû Musa'dan onu sözü olarak nakletti.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle dedi:

“Âdem, Cennetten indirildiği zaman yanında otuz çeşit meyve indirildi. Bunların bazılarının hem içi hem dışı yenir, bazısının sadece içi yenip dışı atılır, bazısının ise dışı yenip içi atılır."

İbn Ebi'd-Dünyâ, Kitabu'l-Bükâ'da bildiriyor: Ali b. Ebî Talha der ki:

“Âdem yeryüzüne indirildiği zaman ilk yediği şey armuttur. Büyük abdest bozmak istediği zaman kadının doğum yaparken çektiği sancı gibi sancılanınca ne yapacağını bilmeden sağa sola gitmeye başladı. Sonunda Cibril inip çömelerek nasıl abdest bozacağını gösterince Âdem de böyle yaptı ve ihtiyacını giderdi. Çıkardığının kokusunu alınca ise yetmiş yıl ağladı."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor:

“Üç şey Âdem ile beraber indirildi: Örs, kerpeten ve çekiç."

İbn Adiyy ve İbn Asâkir, Tarih'te zayıf isnâdla Selmân'dan Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Adem, Hindistan'a indirildiğinde beraberinde örs, kerpeten ve çekiç vardı. Havva ise Cudi'ye indirildi."

İbn Asâkir, Câfer b. Muhammed tarikiyle, babasından, o da dedesinden, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Allah dünyayı yarattığı zaman onda altın ve gümüş yaratmamıştı. Âdem ve Havva'yı yeryüzüne indirdiğinde onlarla beraber altın ve gümüş indirip onları Âdem'in çocuklarına yarasınlar diye yeryüzünde değişik yerlere dağıttı. Bunu Âdem'in Havva'ya mehri yaptı. Bundan dolayı hiç kimse mehir vermeden evlenemez."

İbnu'l-Münzir, İbn Cüreyc'den bildiriyor:

“Allah, Âdem'i yeryüzüne indirdiği zaman, onunla birlikte deve, sığır, koyun, keçiden olmak üzere sekiz çift indirdi. Âdem ile beraber saban ve tohum, asma, reyhan, örs, kerpeten ve rükn'ü indirdi."

İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de, Serî b. Yahya'dan bildirir:

“Âdem, yanında tohumlarla yeryüzüne indirildi. İblis tohumlara elini koyduğu için İblisin elinin değdiği tohumlardan çıkan şeyler faydasız oldu."

İbn Asâkir, zayıf senetle, Enes'ten Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Âdem ve Havva yeryüzüne çıplak olarak indirildiler ve üzerlerinde sadece Cennet yaprakları vardı. Sıcak bastırınca Âdem oturup ağlayarak: «Ey Havva! Sıcak beni rahatsız etti» deyince Cibril onlara pamuk getirip Havva'ya yün eğirmesini emrederek, bunu nasıl yapacağını kendisine öğretti. Âdem'e de kumaş dokumasını emrederek bu işi nasıl yapacağını öğretti. Âdem Cennetten inmeden önce hanımıyla cinsel ilişki yapmıyordu ve her biri ayrı yerde yatıyordu. Sonunda Cibril gelerek Âdem'e hanımının yanına gitmesini emredip onunla nasıl ilişki kuracağını öğretti. Âdem hanımıyla ilişkiye geçince Cibril gelip: «Hanımını nasıl buldun?» diye sorunca, Âdem: «Güzel buldum» cevabını verdi. "

Deylemî, Müsned el-Firdevs'te, Enes'ten merfu olarak şöyle bildirir:

“İlk dokumacılık yapan kişi Âdem'dir. "

İbn Asâkir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“Âdem çiftçiydi. İdris terzi, Nûh marangoz, Hûd tüccar, İbrâhim çoban, Dâvud zırh yapan, Süleyman hurma yaprağından eşya yapan, Mûsa işçi, İsa seyyah, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ise cesurdu. Allah onun rızkını mızrağının altında yapmıştır."

Hâkim'in bidirdiğine göre İbn Abbâs, yanındaki bir adama dedi ki:

“Bana yaklaş ta sana Allah'ın Kitab'ında zikredilen peygamberlerden bahsedeyim: Âdem çiftçiydi. Nûh marangoz, İdris terzi, Dâvud zırh yapan, Mûsa çoban, İbraim misafirlerine çok ikram eden bir çoban, Şuayb çoban, Lût çiftçi, Sâlih tüccar, Süleyman'a krallık verilmişti, ayın başında altı gün ortasında üç gün sonunda da üç gün oruç tutardı. Süleyman'ın dokuz yüz cariyesi, üç yüz nikâhlı hanımı vardı. Azrâ'nın oğlu İsa, ertesi gün için bir şey kaldırmazdı ve: «Beni sabah doyuran akşam da doyurur, akşam doyuran sabah da doyurur» derdi. Gecenin hepsini ibadetle geçirir, gündüz ise sehayat ederdi. Her gününü oruçla ve her gecesini de ibadetle geçirirdi."

Ebu'ş-Şeyh, Beyhakî ve İbn Asâkir bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Âdem Haceru'l-Esved ile Cennet'ten indi ve gözyaşlarını onunla sildi. Âdem, Cennetten çıktıktan sonra oraya dönene kadar gözyaşı kurumadı."

Ebu'ş-Şeyh'in bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah der ki:

“Âdem yeryüzüne indirildiği zaman Rabbine yalnızlıktan şikâyet edince, Allah: «Meleklerimin tavaf ettiğini gördüğün evimin hizasına bak ve orada bir ev yapıp meleklerimin tavaf ettiği gibi sen de tavaf et» diye vahyetti. Âdem'in (hac etmek için giderken geçtiği yerlerde) önünde çöller, ayaklarının altında ise nehirler ve pınarlar oluştu."

İbn Ebî Hâtim, Süddî'den bildirir:

“Âdem, Hindistan'a indirilmiştir ve Haceru'l-Esved de onunla indirilmiştir. Âdem indiği zaman elinde Cennet yaprakları vardı ve onları Hindistan'a atınca orada güzel ağaçlar bitti."

İbn Sa'd, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini nakleder:

“Âdem, Cennetten öğle ile ikindi namazı arasında çıktı ve yeryüzüne indirildi. Cennetten âhiret günlerinden yarım gün kalmıştı- Bu da on iki saatlik gün hesabıyla beş yüz yıl yapmaktadır. Bu günlerden her biri de dünya zamanıyla bin yıl yapmaktadır. Âdem, Hindistan'da Nevz denilen bir dağa indirildi. Havva ise Cudi'ye indirildi. Âdem Cennet kokusuyla indirilince bu koku oranın ağaçlarına ve vadilerine de bulaştı, orada bulunan ne varsa hoş koku ile doldu. İşte oradan gelen hoş ve güzel kokular Âdem'in kokusundandır. Derler ki: Âdem'in beraberinde Cennet kokusu, kardan daha beyaz olan Haceru'l-Esved, Cennet ağaçlarndan devamlı yeşil kalan bir ağacın dalından yapılmış ve boyu Musa'nın boyu kadar, on arşın olan olan Mûsa'nın asası zamk ve buhur da indirilmiştir. Sonra Âdem'e örs, çekiç ve kerpeten indirilmiştir. Âdem bir dağa indirildiğinde demir bir çubuğa bakıp: «Bu, bundandır» diyerek kurumuş ağaçları keserle kesip ateş yakarak demir çubuğu eritti ve ilk olarak bir bıçak yaptı. Sonradan Nuh'un eline geçen bir kanal yaptı. Azab vaki olduğu zaman Hindistan'da taşan kanal budur. Âdem hac görevini yapınca Haceru'l-Esved'i Ebû Kubeys dağına koydu. Haceru'l-Esved karanlık gecelerde ay ışığı gibi Mekke halkına ışık verirdi. İslam'ın gelişinden dört yıl önce, o zamana kadar hayız ve cünüp olanların el sürmesi sebebiyle siyahlaşan Haceru'l-Esved'i Kureyşliler Ebû Kubeys'ten indirdi. Âdem, Hindistan'dan Mekke'ye hac için kırk defa yaya olarak gitti. Âdem yeryüzüne indirildiği zaman başı gökyüzüne değiyordu, daha sonra kısaldı ve çocukları da kısa oldular. Uzun boyundan dolayı kara hayvanları kendisinden kaçmış ve yabani olmuşlardı. Âdem o durumda dağda meleklerin konuşmasını duyuyor ve Cennetin kokusunu alıyorken boyu altmış arşına kadar kısaldı ve vefat edinceye kadar bu boyda kaldı. Âdem'in güzelliği, çocuklarından sadece Yûsuf'a verilmiştir. Âdem şu şiiri söylemiştir:

Ey Rabbim! Senin evinde komşunken, Senden başka Rabbim yokken, Senden başka gözeten yokken,

Dilediğim gibi yerken, dilediğim yerde konaklarken, beni bu kutsal dağa indirdin.

Meleklerin senini duyar, Arş'ının etrafında dönüşlerini görürdüm.

Cennetin kokusuna ve güzelliklerine sahiptim.

Sonra beni yere indirdin, boyumu kırk arşın yaptın

Artık meleklerin sesini duyamıyor, onların tavafım göremiyorum.

Cennetin kokusunu alamıyorum.

Yüce Allah ona şöyle cevap verdi:

“Ey Âdem! Bunu günahından dolayı yaptım." Allah, Âdem ve Havva'nın çıplak olduğunu görünce ona, Cennetten indirdiği sekiz çift hayvandan olan koyunlardan bir koçu kesmesini emretti. Âdem bir koç alıp kestikten sonra yününü aldı ve Havva o yünü eğirdi. Kendisi de dokuyup kendine bir cübbe yaptı. Havva'ya da bir aba ve bir örtü yaptı. Sonra bu elbiseleri giydiler. Cem' denilen yerde bir araya geldiler. Bu sebeple oraya bir araya gelmek manasında olan "Cem" dendi. Arafat'ta tanıştıkları için oraya da tanımak manasında olan "Arafat" denmiştir. Ve ayrı geçen iki yüz yıla beraberce ağlayarak kırk gün hiçbir şey yiyip içmediler. Kırk günden sonra yiyip içtiler. Onlar o gün Nevz denilen dağdaydılar ve buna rağmen iki yüz yıl birbirlerini görememişlerdi."

İbn Asâkir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki:

“Âdem, Cennette Arapça konuşurdu. Allah'a isyan ettiği zaman Allah ondan bu dili aldı ve Âdem Süryânîce konuşmaya başladı. Tövbe edince ise Allah ona Arapça konuşma yeteneğini tekrar verdi."

Ebû Nuaym ve İbn Asâkir, Mücâhid'den bildiriyor: Allah, iki meleğe:

“Âdem ve Havva'yı civarımdan çıkarınız; çünkü onlar bana isyan ettiler" diye vahyedince, Âdem ağlayarak Havva'ya bakıp:

“Allah'ın civarından uzaklaşmaya hazır ol" dedi. Bu isyanın ilk zararıydı, sonra Cibril tacı Âdem'in başından aldı, Mîkâîl mücevherlerle örülmüş baş bağını aldı ve Âdem'e bir dal takılınca Âdem cezasının hemen verileceğini zannedip başını eğerek:

“Affet! Affet" demeye başladı. Yüce Allah:

“Benden mi kaçıyorsun?" diye sorunca, Âdem:

“Ey Efendim! Senden utandığım için kaçıyorum" cevabını verdi.

İshâk b. Bişr ve İbn Asâkir, Atâ'dan başkasından bildiriyor:

“Âdem Cennetten indirilince Kâbe'nin olduğu yerde secdeye kapanarak başını kaldırmadan kırk gün öylece kaldı."

İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Katâde der ki:

“Allah, Âdem'i yeryüzüne indirdiği zaman kendisine: «Ölüm kadar zor olacak şekilde, çalışmadan ekmekle yağı bir arada yiyemeyeceksin» dendi."

İbn Asâkir bildiriyor: Abdulmelik b. Umeyr der ki:

“Âdem ve İblis yeryüzüne indirildiği zaman İblis öyle ağıt yaktı ki Âdem de ağladı. Sonra o kadar neşelendi ki Âdem güldü."

İbn Asâkir'in naklettiğine göre Hasan(-ı Basrî) şöyle dedi: Bana bildirildiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Adem günahı işlemeden önce eceli iki gözünün arasındaydı. Emeli ise ardındaydı. Günahı işlediği zaman Allah onun emelini iki gözünün arasına, ecelini ise ardına koydu. (Âdemoğlu) Ölene kadar uzun emelli yaşar."

Vekî ve Ahmed, Zühd'de Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor:

“Âdem günahı işlemeden önce eceli iki gözünün arasındaydı. Emeli ise ardındaydı. Günahı işlediği zaman Allah onun emelini iki gözünün arasına, ecelini ise ardına koydu."

İbn Asâkir, Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor:

“Âdem'in aklı, bütün çocuklarının aklı gibiydi."

İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) şöyle der:

“Âdem yeryüzüne indirildiği zaman abdest bozma ihtiyacı hissedince üzüntüye kapıldı ve ne yapacağını bilemedi. Allah ona oturmasını emredince Âdem oturdu ve ihtiyacını giderdi. Kokuyu alınca ise üzülüp ağlayarak parmaklarını ısırmaya başladı ve bin yıl boyunca parmağını ısırmaya devam etti."

İbn Asâkir bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“Âdem, Cennetten çıkarıldığı zaman hiç kimsenin ağlayamayacağı kadar çok ağladı. Bütün insanların ağlaması ve Dâvud'un günahına ağlaması bir araya gelseydi, Âdem'in Cennetten çıkarıldığı zamanki ağlamasına denk gelmezdi. Âdem Cennetten çıkarldığı zaman kırk sene başını gökyüzüne kaldırıp bakmadı."

Taberânî, M. M. el-Evsat'ta, İbn Adiyy, el-Kâmil'de, Beyhakî, Şuabu'l- îman'da, Hatîb ve İbn Asâkir, Tarih'te, Bureyde'den, Resûlııllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder:

“Dâvud'un ve bütün yeryüzündekilerin ağlaması Âdem'in ağlamasıyla karşılaştırılsaydı ona denk gelmezdi." Beyhakî'nin lafzı ise şu şekildedir:

“Âdem'in gözyaşları ve bütün Âdemoğullarının gözyaşları tartılsaydı, Âdem'in gözyaşları daha ağır gelirdi."

İbn Sa'd, Hasan(-ı Basrî)'den, "Âdem, Cennetten çıkarıldığı için üç yüz yıl ağladı" dediğini nakleder.

İbn Asâkir, Mücâhid'den bildiriyor:

“Allah, Âdem ve Havva'yı yeryüzüne indirdiği zaman: «Yeryüzüne ininiz, ölüm için çocuk, harab olması için de evler yapınız» buyurdu."

İbnu'l-Mübârek, Zühd'de, Mücâhid'den bildiriyor:

“Âdem yeryüzüne indirildiği zaman Rabbi ona: «Harab olması için binalar, ölmeleri için de çocuklar yap» buyurdu."

Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Saîd b. Cübeyr'den bildiriyor:

“Âdem yeryüzüne indirildiği zaman, orada kerkenez kuşu ve balina vardı. Yeryüzünde başka bir şey yoktu. Her gece balinanın yanına gidip orada kalan kerkenez kuşu Âdem'i görünce, balinaya: «Ey balina! Bugün yeryüzüne ayakları üzerine yürüyen ve elleriyle tutan bir şey indirildi» dedi. Balina: «Eğer doğru söylüyorsan, benim için denizde, senin için karada ondan kurtuluş yoktur» karşılığını verdi."

36 ﴿