43

"Ey İsrailoğulları! Sîze verdiğim nimetlerimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim. Yalnızca benden korkun. Elinizdekini (Tevrat'ın aslını) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin. Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun. Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin."

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, İsrâîl'in, Yâkûb (aleyhisselam) olduğunu söyledi.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd:

“İsrâîl, Yâkûb'dur" dedi.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir bildiriyor: Ebû Miclez der ki:

“Yâkûb (aleyhisselam) kuvvetli biriydi. Melekle karşılaşıp onunla güreşti ve melek onu yenip baldırına vurdu. Yâkûb meleğin kendisini yenmesi üzerine meleği tutup yere çaldı ve:

“Bana bir isim vermeden seni bırakmam" dedi. Bunun üzerine melek kendisine İsrâîl adını verdi." Ebû Miclez ekledi:

“İsrâîl, Mîkâîl, Cebrâîl ve İsrâfîl'in melek ismi olduğunu görmüyor musun?"

Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs şöyle dedi:

“On peygamber dışında, bütün peygamberler İsrâîloğullarındandır: İsrâîloğullarından olmayan bu on kişi şunlardır: Nûh, Hûd, Sâlih, Lût, Şu'ayb, İbrâhim, İsmâil, İshâk, Yâkûb ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem). Peydamberlerden sadece ikisinin iki adı vardır. Onlar da İsrâîl ve îsâ'dır. İsrâîl, Yâkûb, İsa ise Mesih'tir."

İbn Cerîr bildiriyor: İbn Abbâs der ki:

“İsrâîl, Mikâîl, Cebrâîl ve İsrâfîl'in manası, Allah'ın kulu demektir."

İbn Cerîr, Abdullah b. el-Hâris el-Basrî'nin şöyle dediğini bildirir:

“İsrâîl'in manası, İbrânice Allah'ın kulu demektir."

İbn İshâk, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs, "Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim. Yalnızca benden korkun. Elinizdekini (Tevrat'ın aslını) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin. Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun. Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin" âyetlerini açıklarken şöyle dedi:

“Ey İsrâîloğullar!" sözünün muhatabı Yahudi hahamlarıdır. Size ve babalarınıza verdiğim nimetleri, onları Firavun ve kavminden kurtarmamızı hatırlayın. Peygamber size geldiği zaman ona iman etmenize dair sizden aldığım ahdimi yerine getirin ki ben de Muhammed'i tasdik edip ona uymanızla daha önce işlediğiniz günahları affedeceğime dair olan vaadimi yerine getireyim. Atalarınıza verdiğim belaların aynısını size de indirmemden korkun. Elinizde olan Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğime iman ediniz. Siz elinizdeki (Tevrat) sayesinde gelen peygamberle ilgili başkasının bilmediği şeyleri biliyorsunuz. Buna rağmen bilerek Tevrat'ta yazılı olan peygamberi ve getirdiğini inkâr etmeyin. Çünkü siz bu peygamberi elinizdeki Tevratta görüyorsunuz.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“...bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim..." âyetini, "Peygamber'e veya başka konuda size emrettiklerimi yerine getirin, yasakladıklarımdan sakının ki sizden razı olup Cennete koyayım" şeklinde açıkladı.

İbnu'l-Münzir, İbn Mes'ûd'dan aynı yorumu rivâyette bulundu.

İbnu'l-Münzir bildiriyor: Mücâhid, "... bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim..." âyetinin açıklamasıyla ilgili şöyle dedi:

“Burada Allah'ın aldığı söz, Mâide Süresindeki:

“And olsun ki, Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. Onlardan oniki reis seçtik. Allah: «Ben şüphesiz sizinleyim, namaz kılarsanız, zekât verirseniz, peygamberlerime inanır ve onlara yardım ederseniz, Allah uğrunda güzel bir takdimede bulunursanız, and olsun ki kötülüklerinizi örterim. And olsun ki, sizi içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyarım. Bundan sonra sizden kim inkâr ederse şüphesiz doğru yoldan sapmış olur» dedi" âyetinde geçen konularda aldığı sözdür."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde şöyle der:

“... bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim..." âyetinde Allah'ın aldığı söz, Mâide Süresindeki:

“And olsun ki, Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. Onlardan oniki reis seçtik. Allah: «Ben şüphesiz sizinleyim, namaz kılarsanız, zekât verirseniz, peygamberlerime inanır ve onlara yardım ederseniz, Allah uğrunda güzel bir takdimede bulunursanız, and olsun ki kötülüklerinizi örterim. And olsun ki, sizi içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyarım. Bundan sonra sizden kim inkâr ederse şüphesiz doğru yoldan sapmış olur» dedi" âyetinde geçen konularda aldığı sözdür.

Abd b. Humeyd, Hasan(-ı Basrî)'nin, "... bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim..." âyetinin açıklamasıyla ilgili şöyle dediğini bildirir:

“Size farz kıldığım şeyleri yerine getirin, Ben de buna karşılık size vaad ettiklerimi yerine getireyim."

Abd b. Humeyd ve Ebu'ş-Şeyh, el-Azame'de bildiriyor: Dahhâk, "... bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim..." âyetinin açıklamasıyla ilgili şöyle dedi:

“Bana verdiğiniz itaat sözünü yerine getirin, ben de size vaad ettiğim Cennete sizi koyayım."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye, (.....) sözünün, "Benden korkunuz" manasında olduğunu söyledi.'

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, "Elinizdekini tasdik edici olarak indirdiğime iman edin..." âyetini açıklarken şöyle der:

“...İndirdiğim..." sözünden kasıt Kur'ân, "Elinizdeki..." sözünden kasıt ise Tevrat ve İncil'dir.

İbn Cerîr, İbn Cüreyc'in, "...onu ilk inkar edenler siz olmayın..." âyetini açıklarken, inkar edilmemesi istenen şeyin Kur'ân olduğunu söyledi.

İbn Cerîr bildiriyor: Ebu'l-Âliye bu âyet hakkında şöyle dedi: Yüce Allah buyuruyor ki:

“Ey Kitab ehli! Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) indirdiğime iman edin. Çünkü o "Elinizdekini tasdik edicidir..." Kitab ehli, Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) geleceğini Tevrat ve İncil'den görüyorlardı, "...onu ilk inkâr edenler siz olmayın..." Muhammed'i ilk inkar eden siz olmayın ve:

“... ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin..." Âyetlerin karşılığında ücret almayın. Yahudilerin kitaplarının birinci bölümünde "Ey Âdemoğlu, sana ücretsiz öğretildiği gibi sen de ücretsiz öğret" ifadesi yazılıdır.

Ebu'ş-Şeyh bildiriyor: Ebu'l-Âliye, "...ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin..." âyetini açıklarken şöyle der: Öğrettiğin şeye karşılık ücret alma. Âlimlerin, hekimlerin ve halimlerin ecri Allah'a aittir. Yahudiler de, kitaplarında:

“Ey Âdemoğlu! Sana bedava öğretildiği gibi sen de bedava öğret" yazılıdır.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin"" âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Doğruyla yalanı karıştırmayın ve hakkı gizlemeyin. Biliyorsunuz ki Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah'ın peygamberidir."

Abd b. Humeyd, Katâde'nin, "Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin" âyetinin manasını açıklarken şöyle dediğini bildirir:

“Allah katında dinin İslam olduğunu bilmenize rağmen Yahudilik ve Hıristiyanlığı İslam ile karıştırmayın. Yahudilik ve Hıristiyanlık Allah katında geçerli din olmayıp sizin sonradan çıkardığınız dinlerdir. "... bilerek hakkı gizlemeyin." Yahudi ve Hıristiyanlar, Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) peygamber olduğunu bilmelerine rağmen bunu gizlediler. Bu konuda yüce Allah şöyle buyurur:

“Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûra (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd, "Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin" âyetini açıklarken şöyle dedi:

“Hak, Allah'ın indirdiği Tevrat, batıl ise kendi elleriyle yazdıklarıdır."

İbn Cerîr, Süddî'nin, "...hakkı gizlemeyin" âyetinin manasını açıklarken şöyle dediğini bildirir:

“Âyette gizlenmemesi istenen Hazret-i Muhammed'in peygamberliğidir."

İbn Ebî Hâtim bildiriyor: Mücâhid, "...rüku edenlerle birlikte rüku edin." âyetinin manasını açıklarken:

“Rükudan kasıt, namaz kılanlarla namaz kılmaktır" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mukâtil, "...rüku edenlerle birlikte rüku edin." âyetinin manasını açıklarken şöyle dedi: Allah, onlara, Muhammed'in ümmetiyle rüku etmelerini emrederek "Onlarla beraber olun" demiştir.

43 ﴿