61"Hani siz demiştiniz ki: «Ey Mûsa! Bir yemek üzerinde asla sabır gösteremeyiz. Bizim için Rabbine dua et de bize yerin bitirdiği şeylerden; baklası, acuru, sarımsağı, mercimeği ile soğanından çıkarsın.» Dedi ki: «Daha aşağı olan o şeyi o daha hayırlı olan ile değiştirmek mi istiyorsunuz?! Bir şehre inin; o taktirde istediğiniz şeyler sizin olacaktır.» Böylece üzerlerine alçaklık ve yoksulluk vuruldu. Allah'dan bir gazaba uğradılar; işte bu, Allah'ın ayetlerini bilinçli olarak inkâr etmeleri ve haksız yere nebilerini öldürmeleri sebebiyledir. İşte bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyledir." Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, "Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Mûsa! Bir tek yemekle yetinemeyiz..." âyetini açıklarken şöyle dedi: “Kudret helvası ve bıldırcın etiyle yetinemeyeceklerini söyleyip bu yemekleri âyette zikredilen sebze ve benzeri şeylerle değiştirdiler." Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde der ki: “Sahrada yedikleri kudret helvası ve bıldırcın etinden usandılar ve daha önce yedikleri çeşitli yemekleri hatırlayarak "...Rabbine dua et de..." diyerek âyette geçen yiyecekleri istediler." Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in, değişik tariklerle bildirdiklerine göre İbn Abbâs, âyette geçen (.....) kelimesinin ekmek olduğunu, başka bir lafızda ise Hâşimoğullarının lisanına göre buğday olduğunu söyledi. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Taberânî, M. el-Kebîr'de değişik tariklerle İbn Abbâs'tan bildiriyor: Nâfi b. el-Ezrak ona, "Âyette geçen (.....) kelimesi ne anlama gelmektedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: “Buğday demektir" cevabını verdi. Nâfi: “Araplar bu kelimeyi kullanır mıydı?" diye sorunca ise İbn Abbâs şöyle karşılık verdi: “Tabi ki! Uhayha b. el-Culâh'ın: Ben fum (buğday) ziraati dolayısıyla Medine'ye gelmiş insanlar arasında en zengin kimse idim " dediğini duymadın mı? Vekî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid ve Atâ', âyette geçen (.....) kelimesinin ekmek olduğunu söylediler. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr bildiriyor: Hasan ve Ebû Mâlik, âyette geçen (.....) kelimesinin ekmek olduğunu söylediler. İbn Ebî Hâtim, başka bir kanalla İbn Abbâs'tan, (.....) kelimesinin sarımsak olduğunu söylediğini bildirir. İbn Cerîr, Rabî b. Enes'in, (.....) sarımsak anlamına geldiğini bazı kıraatlerde, (.....) olarak okunduğunu söylediğini bildirir. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Dâvûd, el-Mesâhifte ve İbnu'l-Münzir bildiriyor: İbn Mes'ûd, bu kelimeyi (.....) şeklinde okumuştur. İbn Ebî Dâvûd, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: Benim kıraatim Zeyd'in kıraatidir. Ben, on âyetten fazla İbn Mes'ûd'un kıraatinden aldım. Bunlardan birisi de, (.....) âyetidir. et-Tastî, el-Mesâil'de, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Nâfi b. el-Ezrak ona: “Bana yüce Allah'ın, âyette geçen (.....) sözünün ne anlama geldiğini söyle!" deyince, İbn Abbâs: “(.....) buğday demektir" cevabını verdi. Nâfi: “Araplar bu kelimeyi bilirmiydi?" diye sorunca ise İbn Abbâs şöyle karşılık verdi: “Tabi ki! Yoksa sen Ebû Mihcen es-Sekafî'nin: Ben fum (buğday) ziraati dolayısıyla Medine ye gelmiş insanlar arasında en zengin kimse olduğumu zannederdim" dediğini duymadın mı? İbn Abbâs devamla şöyle dedi: “Ey Ümmü'l-Ezrak'ın oğlu! Bu âyet, İbn Mes'ûd'un kıraatinde ise (İbn Mes'ûd bu kelimeyi (.....) harfiyle okuduğundan) sarımsak manasındadır. Ümeyye b. Ebi's-Salt şöyle der: O sırada onların evleri oldukça yüksekti. Oralarda (bahçelerinde) aşinalıklar, sarımsak ve soğan bahçeleri de vardı. Yine Ümeyye b. Ebi's-Salt şöyle der: Güzel buğdayı harmanda döverek ufalttı. Şiddetli yağmur ve dolunun yerdeki bitkileri ufalttığı gibi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid der ki: “(.....) âyetinde geçen (.....) kelimesinin manası, kötü, âdi demektir." Süfyân b. Uyeyne, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim bildiriyor: İbn Abbâs, "...O halde şehre inin..." âyetinde kastedilenin herhangi bir şehir olduğunu söyledi. Abd b. Humeyd, Katâde'nin şöyle dediğini bildirir: “...O halde şehre inin..." âyetinde inmeleri emredilen şehir herhangi bir şehirdir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye, "...O halde şehre inin..."âyetinde inmeleri emredilen şehrin Firavun'un şehri olduğunu söyledi. İbn Ebî Dâvûd ve İbnu'l-Enbârî, el-Mesâhif te bildiriyor: A'meş, (.....) âyetini tenvinsiz okurdu ve: “Sâlih b. Ali'nin idaresinde olan şehirdir" derdi. İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'ın şöyle dediğini bildirir: “...İşte (bu hâdiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu..." âyetinde cizye vermeleri kastedilmiştir. Abdürrezzâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde ve Hasan(-ı Basrî), "...İşte (bu hâdiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu..." âyetinde kastedilenin, zelil bir şekilde cizye vermeleri olduğunu söylediler. İbn Cerîr, Ebu'l-Âliye'nin, âyette geçen (.....) sözünün manasının fakirlik olduğunu söylediğini bildirir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk, âyette geçen (.....) sözünün manasının dönmek olduğunu söyledi. Ebû Dâvûd et-Tayâlisî ve İbn Ebî Hâtim, İbn Mes'ûd'un şöyle dediğini bildirir: “İsrailoğulları günde üç yüz peygamber öldürüyor, sonra günün sonunda çarşıda sebze ve tahıl pazarını kuruyorlardı." Ahmed'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Kıyamet günü en büyük azaba uğrayacak kişi, bir peygamberin öldürdüğü veya bir peygamberi öldüren, dalalete önderlik eden ve resim yapan kişidir. " Hâkim, Ebû Zer'in şöyle dediğini bildirir: Bir bedevi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: “Ey Allah'ın Nebî'i!" diye hitab edince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben Allah'ın Nebî'i değil, Allah'ın Nebisiyim" karşılığını verdi. Zehebî der ki: “Bu hadis münkerdir ve sahih değildir." İbn Adiyy, Humra b. A'yen'den bildiriyor: Bir adam Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), "Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın Nebîsi!" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ben Allah'ın Nebî'i değil, Allah'ın Nebisiyim" karşılığını verdi. Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Ömer şöyle der: Ne Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), ne Ebû Bekr, ne Ömer ne de halifeler Nebi sözünün sonunu hemzeli söylememiştir. Bu şekilde söyleyiş, onlardan sonra çıkarılmış bir bidattir. |
﴾ 61 ﴿