88"Kalplerimiz kılıflıdır, dediler. Bilakis Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet etmiştir. Onlar ne kadar az îman ederleri" İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Kalbe bu adın verilmesinin sebebi dönmesi (=mutekallib değişken olması) sebebiyledir" dedi. Taberânî, M. el-Evsat'ta bildirir: İbn Abbâs, bu âyeti (.....) şeklinde (.....) harfini harekeli olarak okurdu ve manasının: “Nasıl öğrenelim ki? Bizim kalplerimiz zaten hikmetle doludur" olduğunu söylerdi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, bu âyeti (.....) şeklinde (.....) harfini harekeli olarak okudu ve manasının: “Bizim kalplerimiz ilimle zaten doludur. Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) bilgisine de, başkasının bilgilerine de ihtiyacı yoktur" olduğunu söylerdi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Atâ'nın, bu âyeti (.....) şeklinde okuyup, manasının: “Kalplerimiz ilimle doludur" olduğunu söylediğini bildirir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, (.....) âyetini "Kalplerimiz örtülüdür" olarak açıkladı. İbn İshâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, (.....) âyetini "Kalplerimiz örtülüdür" olarak açıkladı. İbn Cerîr, İbn Abbâs'ın, (.....) âyetinde kastedilenin mühürlü kalpler olduğunu söylediğini bildirir. Vekî bildiriyor: İkrime, (.....) âyetini açıklarken, "Kalplerin mühürlü olduğu kastedilmiştir" dedi. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid, (.....) âyetini açıklarken, "Kalplerin perdeli olduğu kastedilmiştir" dedi. Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Katâde'nin, (.....) âyetini açıklarken, "Kalplerimiz anlamaz" manasında olduğunu söyledi. İbn Ebî Şeybe, İbn Ebi'd-Dünyâ, Kitabu'l-İhlâs'ta ve İbn Cerîr, Huzeyfe'nin şöyle dediğini bildirir: “Kalpler dört türlüdür: Tamamen mühürlenmiş kalp, bu kafirin kalbidir. Eğri ve içinde imanla küfrü bir arada bulunduran kalp, münafığın kalbidir. İçinde ışıl ışıl bir kandilin yandığı, kötülüklerden arınmış kalp müminin kalbidir. Bir kalp daha vardır ki içinde nifak ve imanı beraberce barındırır. İman bu kalbte, tertemiz sulardan beslenen bir ağacı andırırken, nifak, kan ve irin akıtan bir yaraya benzer. Artık hangisi diğerini bastırırsa, bu kalp onun hükmü altına girer." Hâkim, Huzeyfe'nin şöyle dediğini bildirir: “Fitne kalbe sunulur, fitneyi kabul etmeyen kalbe beyaz bir nokta konulur. Kabul eden kalbe ise siyah bir nokta konulur. Sonra kalbe başka bir fitne sunulur, bunu da kabul etmeyen kalbe yine beyaz bir nokta konulur. Kabul eden kalbe ise siyah nokta konulur. Sonra yine kalbe başka bir fitne sunulur, bunu da kabul etmeyen kalbin beyazlığı ve berraklığı artıp artık ona hiçbir fitne zarar veremez. Daha önce iki defa kabul ettiği gibi üçüncü defa da kabul eden kalp ise simsiyah olur ve hastalıklı hale gelip artık ne marufu maruf, ne de münkeri münker olarak tanır." İbn Ebî Şeybe, Kitabu'l-îmân'da ve Beyhakî, Şuabu'l-îmân'da, Hazret-i Ali'den bildirir: “İman, kalpte beyaz bir nokta olarak belirir ve imanın her artışında o beyazlık artar. İman kâmil olduğu zaman ise bütün kalp beyazlaşır. Nifak kalpte siyah bir nokta olarak belirir ve nifak arttıkça bu siyah nokta büyür, sonunda kulun nifakı kemale erince kalbi de bir siyahlık bürür. Allah'a yemin olsun ki, şâyet mü'minin kalbini yarabilseydiniz onun beyaz olduğunu görebilirdiniz. Münafığın kalbini de yarabilseydiniz onun siyah olduğunu görürdünüz." Ahmed, ceyyid senetle, Ebû Saîd'den Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakleder: “Kalpler dört türlüdür. Bir kalp vardır ki, onda tüy yoktur, kendinde kandil gibi bir şey yakılmıştır. Bir kalp te kılıflıdır, kılıfı üzerine bağlanmıştır. Bir kalp te ters çevrilmiştir. Bir diğeri de meylettirilmiş tir. Biri ise ikiyüzlü kalptir. Tüysüz kalp müminin kalbidir. içindeki kandil de onun nurudur. Kılıflı kalp, kâfirin kalbidir. Ters çevrilmiş kalp ise hakkı bildikten sonra inkâr eden münafığın kalbidir. İkiyüzlü kalpte hem iman, hem nifak bulunur; bu kalpteki iman temiz suyun beslediği bitki gibidir. Bu kalpteki nifak ise, irin ve kanın beslediği çıban gibidir. Bunlardan hangisi diğerinden fazla olursa, onu yener," İbn Ebî Hâtim, Selmân el-Fârisî'den mevkuf (yani onun sözü) olarak aynı rivâyette bulundu. "... Onlar ne kadar az îman ederleri" Abdürrezzâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde, (.....) âyetini açıklarken, "Onların çok azı iman eder" dedi. |
﴾ 88 ﴿