106

"Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?"

İbn Ebî Hâtim, Hâkim, el-Kunâ'da, İbn Adiyy ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vahiy, çoğu zaman gece iner, Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem), gündüz onu unuturdu. Bunun üzerine yüce Allah:

“Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?" âyetini indirdi.

Taberânî, İbn Ömer'den bildiriyor: Ensâr'dan iki kişi Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine öğrettiği bir sureyi okurlardı. Bir gece kalktılar, namaz kıldılar, ancak bu sûrenin bir harfini bile okuyamadılar. Sabahleyin erkenden Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek durumu anlattılar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

“O neshedilmiş veya unutturulmuş ayetlerdendir. Ondan vazgeçin" buyurdu. Zührî, bu âyeti (.....) (cezm dolayısıyla hemzeden ötreyi hazf ederek sükun) şeklinde okurdu."

Buhârî, Nesâî, İbnu'l-Enbârî, el-Mesâhifte, Hâkim ve Beyhakî, Delâil'de, İbn Abbâs'tan, Hazret-i Ömer'in şöyle dediğini bildirir:

“Kur'ân'ı en iyi bilenimiz Ubey, en iyi hüküm veren Ali'dir. Buna rağmen Ubey'in kıraatinden bazısını bırakıyoruz. Çünkü Ubey:

Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) duyduğum hiçbir şeyi bırakmam derken, yüce Allah: «Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?»buyurmaktadır."

Abdürrezzâk, Saîd b. Mansûr, Ebû Dâvûd, en-Nâsih'te, İbn Ebî Dâvûd, el- Mesâhifte, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim bildiriyor: Sa'd b. Ebî Vakkâs, bu âyeti (.....) "Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya sen unutursan" şeklinde okudu. Kendisine:

“Saîd b. el-Müseyyeb bu âyeti (.....) "Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak" şeklinde okuyor denilince, Sa'd:

“Kur'ân, ne İbnü'l-Müseyyeb'e, ne de onun sülalesine inmemiştir. Yüce Allah, (Sana Kur'ân'ı Biz okutacağız ve asla unutmayacaksın) , (...Unuttuğun zaman da Allah'ı an...) buyurmaktadır" karşılığını verdi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta bildiriyor: İbn Abbâs, bu âyeti (.....) şeklinde okumuş ve şu manayı vermiştir:

“Bir âyeti değiştirdiğimiz veya kaldırdığımız zaman muhakkak sizin için daha faydalı ve uygulaması daha kolay bir âyet indiririz."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs der ki: Hazret-i Ömer bize hutbe verdi ve hutbesinde bu âyeti (.....) "...geciktirirsek" şeklinde okudu.

İbnu'l-Enbârî, Mücâhid'in, bu âyeti (.....) şeklinde okuduğunu bildirir.

Ebû Dâvûd, Nâsih'te Mücâhid'den bildirir: Bu âyet, Ubey'in kıraatinde (.....) şeklindedir.

Âdem b. Ebî İyâs, Ebû Dâvûd, Nâsih'te, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sifât'ta, Mücâhid'in, İbn Mes'ûd'un arkadaşlarından şöyle dediğini bildirir: İbn Mes'ûd bu âyeti, (.....) şeklinde okumuş ve:

“Lafzını bırakır, hükmünü değiştirirsek veya nüzulünü geciktirirsek" manasını vermiştir.

Âdem, İbn Cerîr ve Beyhakî, Ubeyd b. Umeyr'in, (.....) âyetini açıklarken:

“Onun lafzını bırakıp hükümlerini değiştirecek olursak veya onu neshetmeyip hükmünü aynen bırakacak olursak" anlamını vermiştir.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in, Dahhâk'tan bildirdiğine göre bu âyet, İbn Mes'ûd'un kıraatinde (.....) şeklindedir.

Abd b. Humeyd, Ebû Dâvûd, Nâsih'te ve İbn Cerîr bildiriyor: Katâde der ki:

“Âyetler birbirini neshederdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) âyeti ve sûreleri okur, sonra bu âyet veya sûre neshedilince Allah onu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) unuttururdu. Allah, bunu Peygamberine "Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?'" âyetiyle açıklamıştır. Neshedilen âyetin yerine inen daha hayırlısını veya aynısını indirmesinin manası, hüküm olarak daha kolay, içinde ruhsat olan, bazı emirleri ve nehiyleri içeren âyet veya sûrenin nazil olmasıdır.

Ebû Dâvûd, Nâsih'te, İbn Abbâs'tan bildirir: Allah, "Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?" buyurduktan sonra, "Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde, ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir onlar, "Sen sadece uyduruyorsun" derler. Hayır, öyle değildir, ama onların çoğu bunu bilmezler" ve "Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır; Ana Kitap O'nun katındadır" buyurmuştur.

Ebû Dâvûd ve İbn Cerîr, Ebu'l-Âliye'den bildirir: Yüce Allah, "Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz..."' âyetini, Kur'ân'da emredip sonra hükmünü neshettiği konular hakında indirmiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) (.....) sözü hakkında şöyle dedi:

“Peygamberinize Kur'ân(dan bazı âyet ve sûreler) okutuldu, sonra unutturuldu. Şu an Kur'ân'da sizin okuduklarınızdan neshedilen bir şey yoktur."

Ebû Dâvûd, Nâsih'te, İbnu'l-Münzir, İbnu'l-Enbârî, el-Mesâhifte ve Ebû Zer el-Herevî, Fadâil'de, Ebû Umâme b. Sehl b. Huneyf'ten bildirir: Bir adam gece namazı için kalkınca ezberinde olan sûreyi okuyamadı. Başka birisi aynı sûreyi okumak istedi yine okuyamadı. Üçüncü kişi de aynı sûreyi okumak isteyip okuyamadı ve sabah olunca Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gidip olanları kendisine anlattılar. Allah'ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara:

“Bu sûre dün gece neshedildi" buyurdu.

Ebû Dâvûd, Nâsih'te ve Beyhakî, Delâil'de başka bir kanalla Ebû Umâme'den bildiriyor:

“Ensâr'dan bir gurubun bildirdiğine göre bir adam gece namazında bildiği bir sûreyi okumak istedi, ama Besmele dışında bir şey okuyamadı. Bu kişinin arkadaşları da aynı durumla karşılaşınca sabahleyin bu sûreyi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Sordular. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müddet onlara cevap vermedi ve sonra:

“Bu sûre dün gece neshedildi" buyurdu. Âyetin neshedilmesi sebebiyle bu sûreyi ezbere bilen herkes unutmuştu."

İbn Sa'd, Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nâsih'te, İbn'u'd-Durays, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Hibbân ve Beyhakî, Delâil'de, Enes'ten bildirir: Yüce Allah, Bi'r-i Maûne'de öldürülenler hakkında "Kavmimize haber verin ki, Biz Rabbimize kavuştuk. O bizden razı oldu; biz de ondan razı olduk" âyetini indirdi ve bu âyetleri neshedilinceye kadar okuduk.

Müslim, İbn Merdûye, Ebû Nuaym, el-Hilye'de, Beyhakî, Delâil'de, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildirir:

“Uzunluk ve şiddet bakımından Tevbe Sûresine benzettiğimiz bir sûre okurduk, bu sûre bana unutturuldu. Sadece aklımda:

"Şayet Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa üçüncü bir vadiyi ister. İnsanoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur" âyeti kaldı. Yine Müsebbihât sûrelerine benzettiğimiz ve baş kısmı (.....) ile başlayan bir sûre vardı, bu sûre de bana unutturuldu. Sadece aklımda "Ey iman edenler! neden yapmadığınız şeyi söylersiniz. Yapmadığınız şeyi söylemeniz, sizin boynunuza şahitlik olarak yazılır ve ondan hesaba çekilirsiniz" âyeti kaldı.

Ebû Ubeyd, Fadâil'de ve İbn'u'd-Durays, Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildirir: Şiddet yönünden Tevbe Sûresine benzeyen bir sûre nazil oldu, sonra neshedildi. Neshedilen bu sûreden aklımda kalan:

“Allah bu dini (İslam'dan) hiçbir nasibi olmayanlarla destekleyecektir" âyetidir.

İbn'u'd-Durays'ın lafzında sûre şöyledir:

“Muhakkak ki Yüce Allah bu dini, âhiretten hiçbir nasipleri olmayan adamlarla destekleyecektir. Şayet Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa üçüncü bir vadiyi ister. İnsanoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur. Ancak Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder. Allah, mağfiret edici ve merhametlidir."

Ebû Ubeyd, Ahmed, Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Beyhakî, Şuabu'l- îman'da, Ebû Vâkid el-Leysî'den bildirir: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) vahiy geldiği zaman yanına giderdik ve gelen vahyi bize öğretirdi. Bir gün Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldiğimde şöyle dedi: Yüce Allah şöyle buyurur:

“Biz malı, namaz kılmak ve zekat vermek için indirdik. Şayet Âdemoğlunun bir vadi dolusu malı olsaydı, ikinci bir vadiyi isterdi. Şayet iki vadi dolusu malı olsa üçüncü bir vadiyi ister. İnsanoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur. Ancak Allah tövbe edenin tövbesini kabul eder."

Ebû Ubeyd, Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Taberânî, Zeyd b. Erkam'dan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında şu âyeti okurduk:

“Şayet Âdemoğlunun iki vadi dolusu altın ve gümüşü olsa üçüncü bir vadiyi ister. İnsanoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur. Ancak Allah tövbe edenin tövbesini kabul eder.'"

Ebû Ubeyd ve Ahmed bildirir: Câbir b. Abdillah der ki: Şu âyeti okurduk:

“Şayet Âdemoğlunun bir vadi dolusu malı olsa ikinci bir vadiyi ister, insanoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur. Ancak Allah tövbe edenin tövbesini kabul eder."

Ebû Ubeyd, Buhârî ve Müslim bildiriyor: İbn Abbâs der ki: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini duydum:

“Şayet Âdemoğlunun bir vadi dolusu malı olsa ikinci bir vadiyi ister. İnsanoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur. Ancak Allah tövbe edenin tövbesini kabul eder." İbn Abbâs der ki: Bu sözün Kur'ân'dan olup olmadığını bilmiyorum.

Bezzâr ve İbn'u'd-Durays, Bureyde'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) namazda şu âyeti okuduğunu duydum:

“Şayet Âdemoğlunun bir vadi dolusu altını olsa ikinci bir vadiyi ister. Kendisine ikinci vadi verilse, bu sefer üçüncüyü ister. İnsanoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur. Ancak Allah tövbe edenin tövbesini kabul eder."

İbnu'l-Enbârî, Zir'den bildirir: Ubey b. Ka'b'ın kıraatinde, "Şayet Âdemoğluna iki vadi dolusu verilse üçüncü bir vadiyi ister. İnsanoğlunun karın boşluğunu ancak toprak doldurur. Ancak Allah tövbe edenin tövbesini kabul eder" şeklindedir.

İbn'u'd-Durays, İbn Abbâs'tan bildirir: Şu âyeti okurduk:

“Babalarınızdan yüzçevirmeyiniz (kendinizi başkalarına nisbet etmeyiniz) çünkü o bir küfürdür."

Abdürrezzâk, Ahmed ve İbn Hibbân'ın bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb der ki: Allah, Muhammed'i hak dinle gönderdi ve onunla Kitab'ı indirdi. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) inen âyetlerden biri de recim âyetidir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zina edeni recmetti, ondan sonra biz de recmettik. (Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında) şu âyeti okurduk:

"Babalarınızdan yüzçevirmeyiniz (kendinizi başkalarına nisbet etmeyiniz) çünkü o bir küfürdür.'"

Tayâlisî, Ebû Nuaym ve Taberânî, Ömer b. el-Hattâb'dan bildirir: Kur'ân'dan okuduklarımız arasında şu âyet te vardı:

"Babalarınızdan yüzçevirmeyiniz (kendinizi başkalarına nisbet etmeyiniz) çünkü o, bir küfürdür." Sonra Ömer, Zeyd'e:

“Ey Zeyd, böyle değil mi?" diye sorunca, Zeyd:

“Evet öyledir" karşılığını verdi.

İbn Abdi'l-Berr, et-Temhîd'de, Adiyy, b. Adiyy b. Amîre b. Ferve'den, o da babasından, o da dedesi Amîre'den bildirir: Ömer b. el-Hattâb, Ubey'e: Allah'ın Kitab'ında okuduklarımız arasında,

"Kendinizi babanızdan başkasına nisbet etmeniz küfürdür" ayetini okumuyor muyduk?" deyince, Ubey:

“Evet" karşılığını verdi. Sonra Ömer:

"Çocuk, doğduğu yatağa aittir. Zina edene ise recm vardır" diye okumuyor muyduk?" diye sorunca, Ubey yine:

“Evet okuyorduk" cevabını verdi.

Ebû Ubeyd, Misver b. Mahreme'den bildirir: Hazret-i Ömer, Abdurrahman b. Avf'a:

“Bize indirilenler arasında, "ilk önce cihad ettiğiniz gibi şimdi de cihad ediniz" âyetini görmedin mi? Şimdi onu göremiyoruz" deyince, Abdurrahmân:

“Bu âyet, Kur'ân'dan neshedilenler arasındadır" karşılığını verdi.

Ebû Ubeyd, İbn'u'd-Durays ve İbnu'l-Enbârî, el-Mesâhifte, İbn Ömer'den bildirir:

“Hiçbiriniz, «Kur'ân'ın hepsini öğrendim» demesin. Kur'ân'ın birçok âyeti neshedildiği halde bu kişi hepsinin ne kadar olduğunu nereden bilecek? Eğer diyecekse: «Kur'ân'ın bilinen kısmını ezberledim» desin."

İbn Ebî Şeybe, Musannef te, İbnu'l-Enbârî ve Beyhakî, Delâil'de, Abîde es- Selmânî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği yıl kendisine arzedilen kıraat, Hazret-i Osmân'ın toplamış olduğu ve insanların icma ettiği Kur'ân'dır.

İbnu'l-Enbârî ve İbn Eşte, el-Mesâhifte, İbn Sîrîn'den bildirir:

“Cibrîl, her yıl Ramazan ayında Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile mukabele okurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği yıl onunla iki defa mukabele okudu. Âlimler, elimizdeki Kur'ân'ın son mukabelede okunan Kur'ân olduğu görüşündedir."

İbnu'l-Enbârî, Ebû Zabyân'dan bildirir: İbn Abbâs bize:

“İki kıraatten hangisine öncelik veriyorsunuz?" diye sorunca, biz:

“İlk önce Abdullah'ın kıraati, sonra ise bizim kıraatimiz" cevabını verdik. İbn Abbâs şöyle dedi: Cibrîl, her Ramazan Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir defa mukabele okurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edeceği yıl ise iki defa mukabele okudu. Abdullah (b. Mes'ûd), son mukabeleye şahid olup değiştirilen ve neshedilen âyetleri öğrendi."

İbnu'l-Enbârî, Mücâhid'den bildirir: İbn Abbâs:

“İki kıraatten hangisine öncelik veriyorsunuz?" diye sorunca, biz:

“İlk önce Abdullah'ın kıraati, sonra ise bizim kıraatimiz" cevabını verdik. İbn Abbâs şöyle dedi:

“Cibrîl, her Ramazan Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bir defa mukabele okurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edeceği yıl ise iki defa mukabele okudu. Abdullah'ın kıraati, son mukabelede okunan kıraattir."

İbnu'l-Enbârî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd der ki:

“Cibrîl, her Ramazan Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) İle bir defa mukabele okurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edeceği yıl ise iki defa mukabele okudu. Benim aldığım kıraat son mukabelede okunan kıraattir."

İbnu'l-Enbârî bildirir. İbn Mes'ûd der ki:

“ Eğer Kur'ân'ın son mukabelede okunan şeklini benden daha iyi bilen birinin olduğunu bilsem ona giderdim."

Hâkim, Semure'den bildirir:

“Kur'ân Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa arzolundu. Bizim kıraatimizin, Kur'ân'ın son arzedilen şekli olduğu söylenir."

Ebû Câfer en-Nehhâs, Nâsih'te, Ebu'l-Bahteri'den bildirir: Ali b. Ebî Tâlib, Mescid'e girince, bir adamın insanları korkuttuğunu görüp:

“Bu nedir?" diye sordu. "İnsanlara hatırlatmada bulunan bir kişi" cevabı verilince, Ali:

“Bu insanlara hatırlatmada bulunmuyor. Bu kişi, «Ben falan oğlu falanım beni iyi tanıyın» diyor" deyip adamı çağırdı ve:

“Sen, nâsih ve mensuhu biliyor musun?" diye sordu. Adam:

“Hayır" cevabını verince, Ali:

“Mescidimizden çık ve bir daha onunla hatırlatmada bulunma" dedi.

Ebû Dâvûd, en-Nâsih ve'l-Mensûh'ta ve en-Nehhâs, en-Nâsih ve'l- Mensûh'ta, Beyhakî, Sünen'de, Ebû Abdurrahman es-Sülemî'den bildirir: Hazret-i Ali, kıssalar anlatan bir adamın yanından geçerken:

“Sen, nasih ve mensuhu biliyor musun?" diye sordu. Adam:

“Hayır" cevabını verince, Ali:

“O zaman helak oldun ve (seni dinleyenleri) helak ettin" dedi.

Nehhâs ve Taberânî, Dahhâk b. Muzâhim'den bildirir: İbn Abbâs, kıssalar anlatan birinin yanından geçerken onu ayağıyla dürttü ve:

“Sen, nâsih ve mensûhu biliyor musun?" diye sordu. Adam:

“Hayır" cevabını verince, İbn Abbâs:

“O zaman helak oldun ve (seni dinleyenleri) helak ettin" dedi.

Dârimî, Müsned'de ve en-Nehhâs bildirir: Huzeyfe der ki:

“İnsanlara fetva veren, şu üç sınıftan birine girer: Nâsih ve mensûhu bilen kişi. Hazret-i Ömer bu sınıftandır . Hüküm vermek zorunda olan ve kendi kendine bu sorumluluğu yüklenen ahmak kişi. Ben ilk iki sınıftan değilim. Üçüncü sınıftan olmayı de sevmem."

106 ﴿