158"Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur..." Mâlik, Muvattâ'da, Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr, İbn Ebî Dâvud, el-Mesâhifte, İbnu'l-Enbârî, el-Mesâhifte, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre Urve, Hazret-i Âişe'ye: “Safa ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur..." âyetine göre kişinin Safâ ile Merve arasında tavaf etmemesinde bir sakınca yoktur" dediğinde, Hazret-i Âişe şöyle karşılık verdi: “Ey kardeşimin oğlu! Ne fena bir söz söyledin! Şayet bu âyet senin yorumladığın şekilde olsaydı, âyetin lafzı: (Bu ikisini tavaf etmemesinde bir beis yoktur) şeklinde olurdu. Bu âyet Müslüman olmadan önce Ensâr hakkında inmişti. Çünkü onlar, (Müşellel'de bulunan ve) kendisine taptıkları azgın Menât putu için ihrama girerlerdi. Ensâr'dan bu şekilde ihrama girenler (kendi putları karşısında dikili olan) Safâ ile Merve (de bulunan putlar) arasında sa'yetmeyi sakıncalı görüyorlardı. Müslüman olduktan sonra Allah Resûlüne: “Yâ Resûlallah! Cahiliyedeyken Safâ ile Merve arasında tavaf etmeyi sakıncalı görürdük" deyip say'etmenin hükmünü sordular. Bunun üzerine Yüce Allah: “Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir..." âyetini indirdi. Sonrasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da Safâ ile Merve arasında sa'yetmeye başlamıştır. Onun için bu ikisi arasında tavafı terketmek kimseye caiz değildir." Abd b. Humeyd, Buhârî, Tirmizî, İbn Cerîr, İbn Ebî Dâvud, el-Mesâhifte, İbn Ebî Hâtim, İbnu's-Seken ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Enes'e Safâ ile Merve arasında say'etmenin etme konusu sorulunca şöyle demiştir: “Onları cahiliyye döneminin iki sembolü olarak görürdük. Müslüman olduktan sonra da onlardan uzak durduk. Sonrasında da bu konuda: “Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur..." âyeti nazil oldu." Hâkim ile İbn Merduye, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Bu âyet Ensarlı Müslümanlar hakkında nazil oldu. Cahiliye döneminde ihrama girdikleri zaman Safâ ile Merve arasınsa sa'yetmeyi kendilerine caiz görmezlerdi. Medine'ye hicret ettikten sonra bu konuyu Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) sordular. Bunun üzerine: “Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur..." âyeti nazil oldu." İbn Cerîr, İbn Ebî Dâvud, el-Mesâhifte, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Cahiliye döneminde şeytanlar (müşrikler) gece boyu Safâ ile Merve arasında ses çıkarır, müzik çalarlardı. Zira burada putlardan ilahları bulunuyordu. Ancak İslam dini gelince Müslümanlar: “Yâ Resûlallah! Safâ ile Merve arasında artık sa'yetmeyeceğiz çünkü bu, cahiliyye döneminde yaptığımız şeylerden biriydi" dediler. Bunun üzerine: “Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur..." âyeti nazil oldu. Âyetle de bunu yapmanın günah olmayacağı, aksine bundan dolayı sevap alacakları bildirildi." Taberânî, M. el-Evsat'ta İbn Abbâs'tan bildiriyor: Ensâr: “Safâ ile Merve arasında sa'yetmek, Cahiliye adetlerindendir" deyince, Yüce Allah: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur..." âyetini indirdi. İbn Cerîr, Amr b. Hubşî'den bildiriyor: İbn Ömer'e: “Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir..." âyetini sorduğumda bana: “İbn Abbâs'a git ve ona sor. Zira Kur'ân âyetleri konusunda hayatta kalanların en alimi kendisidir" dedi. İbn Abbâs'a gidip sorduğumda şöyle cevap verdi: “Bu iki tepede önceden putlar vardı, insanlar Müslüman olduklarında ikisi arasında sa'yetmeyi bıraktılar. Sonunda da: «Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse, bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur...» âyeti nazil oldu." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Bazı Müslümanlar bu ikisi arasında sa'yetmeyi sakıncalı bulunca, âyetle bunların Yüce Allah'ın nişanelerden olduğu ve ikisi arasında sa'yetmenin Allah'ın sevdiği bir şey olduğu bildirildi. Bu şekilde de ikisi arasında sa'yetme uygulaması başladı. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Âmir eş- Şa'bî'den bildiriyor: Safâ'da İsaf, Merve'de de Nâile adında bir put bulunurdu. Cahiliye devri insanları Kâbe'yi tavaf edecekleri zaman bu iki tepe arasında sa'yeder ve burada bulunan putlara el sürerlerdi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye hicret edince: “Yâ Resûlallah! Safâ ile Merve arasında üzerlerinde bulunan putlar için tavaf edilirdi. İkisi arasında sa'yetme de Allah'ın nişânelerinden değildir" dediler. Bunun üzerine: “Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur.." âyeti nazil oldu. Üzerindeki putun erkek olması dolayısıyla Safâ tepesi müzekker siygasıyla, üzerindeki putun dişi olması dolayısıyla da Merve tepesi müennes siygasıyla zikredilmiştir. Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Mücâhid'den bildiriyor: Ensar: “Bu iki taş (tepe) arasında sa'yetmek, Cahiliye âdetlerindendir" deyince, Yüce Allah: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah, mükâfatını veren ve her şeyi bilendir" âyetini indirdi. Bu âyetle de ikisi arasında sa'yetmede herhangi bir sakıncanın olmadığı hatta hayırlı sayılacağı bildirildi. Bunun içindir ki gönlünden koparak böylesi bir hayra kalkışan kişi elbetteki kendi lehine bunu yapar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) böylesi bir hayra yönelmiş ve bu şekilde ikisi arasında sa'yetmek sünnetleşmiştir. Atâ da bu konuda: “Safa ile Merve arasında sa'yetmek istemeyen kişi dilerse onun yerine Kâbe'nin etrafında ondört defa döner" demiştir. İbn Cerîr, Katâde'den bildiriyor: Tihâme ahalisinden bazıları Cahiliye döneminde Safâ ile Merve arasında sa'yetmezlerdi. Sonrasında: “Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah, mükâfatını veren ve her şeyi bilendir" âyeti nazil oldu. İkisi arasında sa'yetmek de İbrâhim (aleyhisselam) ile İsmâil'in (aleyhisselam) sünnetlerindendi." Abd b. Humeyd, Müslim, Tirmizî, İbn Cerîr, İbn Merdûye ve Beyhakî, Sünen'de, Zührî kanalıyla Urve'den bildiriyor: Hazret-i Âişe şöyle dedi: Cahiliye döneminde (Mekke ile Medine arası bir yerde bulunan) Menât putu için ihrama giren Ensâr'dan bazıları: “Ey Allah'ın Peygamberi! Menat putuna saygımızdan dolayı eskiden Safâ ile Merve arasında say'etmezdik. Şimdi ikisi arasında sa'yetsek bir sakıncası olur mu?" diye sorunca: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah, mükâfatını veren ve her şeyi bilendir" âyeti nazil oldu. Hazret-i Âişe'ye: “Safâ ile Merve arasında say'etmememde herhangi bir sakınca görmem. Zira Yüce Allah: «...Bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur...» buyuruyor" dediğimde ise: “Yeğenim! «Safâ ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdendir...» buyurduğunu görmüyor musun!" karşılığını verdi. Ravi Zührî der ki: Bu hadisi Ebû Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hişâm'a zikrettiğimde: “Bilmek işte böyle bir şeydir!" karşılığını verdi. Ebû Bekr yine şöyle dedi: “İlim ehli olan bazı adamların şöyle dediğini işittim: Yüce Allah Kâbe'yi tavaf etme konusunda vahiy gönderince Safâ ile Merve arasında tavaf edilmesi konusunda bir vahiy indirmemişti. Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) :"Cahiliye döneminde Safâ ile Merve arasında tavaf ederdik. Yüce Allah da Kâbe'nin tavaf edilmesini zikretmiş; ama Safâ ile Merve arasında tavaf edilmesini zikretmem iştir. Onları tavaf etmememizde bir sakınca var mı?" diye sorduklarında Yüce Allah şu âyeti indirdi: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah, mükâfatını veren ve her şeyi bilendir" Ebû Bekr devamen: “Bu âyetin her iki fırka hakkında yani bu ikisini tavaf edenler ile etmeyenler hakkında nazil olduğunu işittim" dedi. Vekî', Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, Müslim, İbn Mâce ve İbn Cerîr, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Ömrüme yemin olsun ki Yüce Allah, Safâ ile Merve arasında sa'yetmeyen kişinin haccını ve umresini tamamlanmış saymaz. Zira: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir..." buyurmuştur." Abd b. Humeyd ve Müslim, Enes'ten bildiriyor: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret ederse bu ikisini tavaf etmesinde bir beis yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah, mükâfatını veren ve her şeyi bilendir" âyeti nazil olana kadar Ensâr, Safâ ile Merve arasında sa'yetmeyi kerih görürlerdi. Bu âyetle de ikisi arasında sa'y işi tercihe bağlı bırakıldı.(.....) (Bu ikisini tavaf etmemesinde bir beis yoktur) lafzıyla yazıldığını gördüm. İbn Ebî Dâvud'un bildirdiğine göre Mücâhid bu âyeti: (.....) (Bu ikisini tavaf etmemesinde bir beis yoktur) lafzıyla okurdu. Taberânî, M. el-Evsat'ta bildirdiğine göre İbn Abbâs bu âyeti, (.....) şeklinde okumuş ve kişinin bu ikisini tavaf etmemesinde bir sakıncanın olmayacağı şeklinde yorumlamıştır. Saîd b. Mansûr ve Hâkim'in bildirdiğine göre adamın biri İbn Abbâs'a geldi ve: “Sa'y yaparken önce Safâ'dan mı, yoksa Merve'den mi başlamalıyım? Namazı tavaftan önce mi, yoksa sonra mı kılmalıyım? Kurbanı kesmeden önce mi yoksa sonra mı tıraş olmalıyım?" diye sordu. İbn Abbâs da şöyle cevap verdi: “Bunların cevabını bizzat Allah'ın Kitab'ından öğrenin ki akılda kalması daha kolay olur. Yüce Allah: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir..." buyurur. Buradan Safâ'nın Merve'den önce geldiğini anlıyoruz. Yine: “...Kurban kesilinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin..." buyurur. Buradan da kurbanı kesmenin tıraştan önce geldiğini anlıyoruz. Yine: “...Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle..." buyurur. Buradan da tavafın namazdan önce olduğunu anlıyoruz." Vekî', Sa'îd b. Cübeyr'den bildiriyor: İbn Abbâs'a: “Sa'y yapmaya neden Merve'den değil de Safâ'dan başlanmıştır?" diye sorduğumda: “Çünkü Yüce Allah: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir..." buyurur (arak Safâ'yı daha önce zikreder)" karşılığını verdi. Müslim, Tirmizî, İbn Cerîr ve Beyhakî, Sünen'de Câbir'den bildiriyor: Hac esnasında Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Safâ'ya yaklaştığı zaman: “Yüce Allah: “Safâ ile Merve, Allah'ın belirlediği nişanelerdendir..." buyurur. Siz de sa'yetmeye Allah'ın başladığı yerden başlayın" buyurdu ve Safâ tepesine çıkmaya başladı. Şâfiî, İbn Sa'd, Ahmed, İbnu'l-Münzir, İbn Kâni' ve Beyhakî, Habîbe binti Ebî Ticrât'tan bildiriyor: Resûlullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) Safâ ile Merve arasında sa'yederken gördüm. İnsanlar önünde kendisi de arkalarındaydı. Sa'yini hızlı yapmasından dolayı dizleri görünüyordu. İzan ayaklarına dolanıyor, bir yandan da: “Sa'yedin! Yüce Allah sa'yetmenizi emretti" buyuruyordu. Taberânî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Haccettiği yıl Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) remel (tavafta hızlı ve çalımlı yürüme) konusu sorulunca: “Yüce Allah sa'yetmenizi emretti, siz de sa'yedin!" karşılığını verdi. Vekî', Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vâsile'den bildiriyor: İbn Abbâs'a Safâ ile Merve arasında sa'yetme konusunu sorduğumda: “İbrahim (aleyhisselam) sa'yederdi" karşılığını verdi. Taberânî ile Beyhakî, Ebu't-Tufeyl'den bildiriyor: İbn Abbâs'a: “Bazıları Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Safâ ile Merve arasında sa'yettiğini ve bunun sünnet olduğunu söylüyorlar" dediğimde; "Doğru söylüyorlar. İbrâhim'e (aleyhisselam) hac menâsikini ifa etmesi emredildiği zaman sa'y yerinde Şeytan karşısına çıktı. İkisi bir yarışa girince İbrâhim (aleyhisselam) onu yendi" karşılığını verdi. Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, Safâ ile Merve arasında sa'yeden Müslümanları görünce: “Bu, İsmâil'in (aleyhisselam) annesinden size kalan bir mirastır" dedi. Hatîb, Tâlî Talhîsi'l-Müteşâbih'te Saîd b. Cübeyr'den bildiriyor: İbrâhim, yanında Hazret-i Hâcer ve oğlu Hazret-i İsmâil'i getirip şimdi Kabe'nin bulunduğu yere koydu. Hazret-i Hâcer ona: “Bunu yapmanı Allah mı emretti?" diye sorunca, İbrâhim (aleyhisselam): “Evet!" dedi. Sonrasında küçük bir çocuk olan Hazret-i İsmâil susadı. Hazret-i Hâcer etrafına bakınınca en yakın tepenin Safâ tepesi olduğunu gördü. Koşarak üzerine tırmandı; ancak su namına bir şey göremedi. Oradan yine etrafına bakındı. Oraya en yakın tepenin Merve tepesi olduğunu gördü. Oraya da koşarak gitti, ancak yine bir şey bulamadı. Bu şekilde Safâ ile Merve tepeleri arasında ilk sa'yeden kişi o olmuştur. Sonra önünde bir hışırtı sesi işitti. "Sesini işitiyorum. Şayet suyun varsa buraya gel!" deyince Cebrâil karşısına çıktı. Topuğuyla şimdiki Zemzem kuyusunun bulunduğu yere vurmaya başlayınca oradan su fışkırdı. Yanında bulunan deri torbaya suyu doldurmak için uğraşmaya başlayınca, Cebrâil ona: “Susuz kalmaktan mı endişe ediyorsun? Oysa burası Allah'ın misafirleri olanların beldesidir ve onlar susuz kalmaktan endişe etmezler" dedi. İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kâbe'yi tavaf, Safâ ile Merve arasında say' ve şeytan taşlama, Yüce Allah'ın zikrini ikame etmekten başka bir şey değildir" buyurmuştur. Ezrakî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Safâ ile Merve arasında sünnet olan tavaf Safâ tepesinden inildikten sonra vadinin orta yerine gelene kadar yürünmesi, oradan vadiyi aşana kadar sa'yedilmesi, oradan da Merve'ye ulaşana kadar yürünmesidir." Ezrakî, Mesrûk'tan bildiriyor: İbn Mes'ûd, Safâ tepesine çıktı. Bir yarığın üzerinde durup telbiye getirmeye başladı. Ona: “Bazıları burada yüksek sesle telbiye getirmenin (ihlâlin) yasak olduğunu söylüyorlar" dediğimde şöyle karşılık verdi: “Ama ben yükseltmeni söylüyorum! Telbiye nedir biliyor musun? Musa'nın (aleyhisselam)Rabbinin emrine icabet etmesidir. Zira bu vadiye geldiği zaman çalımlı ve hızlı bir şekilde yürümeye ve: “Rabbim! Beni bağışla ve merhamet et! Sen ki yüceler yücesi ve kerem sahibisin!" demeye başladı." Taberânî ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, Safâ tepesindeki yarığın üzerinde durdu ve: “Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki işte burası Bakara Sûresi'nin nazil olduğu yerdir!" dedi. "...Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse.." İbn Ebî Dâvud, el-Mesâhifde, A'meş'ten bildiriyor: “Abdullah'ın kıraatinde bu âyetin lafzı: (.....) şeklindedir." Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre İbn Ömer, Safâ ile Merve üzerinde dua ederdi. Dua ederken üçerli olarak yedi defa tekbir getirir ve şöyle derdi: “Allah'tan başka ilah yoktur. Tektir ve ortaksızdır. Mülk ve hamd onundur ve her şeye kadirdir. Allah'tan başka ilah yoktur ve sadece ona ibadet ederiz. Kâfirler hoşlanmasalar da din olarak sadece onu (n dinini) kabul ederiz." Ravi der ki: Bazen öyle çok uzun dua ederdi ki biz genç olmamıza rağmen ona yetişemezdik. Dualarından biri de şöyledir: “Allahım! Beni dininle, sana ve Resûlüne itaatle koru. Beni yasaklarını çiğnemekten uzak tut. Allahım! Seni, meleklerini, elçilerini ve salih kullarını seven kişilerden biri kıl beni. Allahım! Beni kendine sevdir. Meleklerine, elçilerine ve salih kullarına sevdir. Allahım! Beni zor olandan uzaklaştırıp kolaylıklara yönlendir. Dünyada ve âhirette mağfiretini benden esirgeme. Beni muttâkilerin imamlarından ve Cennet bahçelerine nail olanlardan biri kıl. Kıyamet gününde günahlarımı ve kusurlarımı bağışla. Allahım! Sen ki: “...Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim..." buyurdun, Ve sen verdiğin sözleri daim yerine getirirsin. Allahım! Bana hidayet verip İslam diniyle müşerref kıldıktan sonra onu içimden çekip alma! Benden razı bir şekilde, Müslüman olarak canımı alıncaya kadar da beni bu yoldan ayırma. Allahım! Azabımı erken kılma ve kötü bir fitneye bulaşacak kadar hayatta bırakma!" Saîd b. Mansûr ile İbn Ebî Şeybe, Ömer b. el-Hattâb'tan bildiriyor: “Biriniz hac için geldiği zaman ilk önce Kâbe'ye gelip yedi defa dönsün. Ardından Mâkâm-ı İbrahim'de iki rekat namaz kılsın. Sonra Safâ tepsine çıkıp Kâbe'ye doğru dönsün ve yedi defa tekbir getirsin. Her iki tekbir arasında da Allah'a hamdu senalarda bulunsun. Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) salât selam etsin. Kendisi için de bir şeyler dilesin. Aynı şeyi Merve tepesinde de yapsın." İbn Ebî Şeybe, Musannef’te İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Eller, namazlara durulduğunda, (hacda) Kâbe görüldüğünde, Safâ ile Merve tepelerine çıkıldığında, Arafat'ta ve Müzdelife'de durulduğunda ve Şeytan taşlamalarında olmak üzere yedi yerde kaldırılır." Şafiî, el-Ümm'de İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Eller namazda, Kâbe görüldüğünde, Safâ ile Merve'de, Arafat'ta vakfede, Müzdelife'de, her iki cemrede (şeytan taşlamada) ve cenaze namazında kaldırılır" buyurmuştur. "...Şûphesiz Allah, mükâfatını veren ve her şeyi bilendir" İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: “Bir iyiliği mükâfatlandırmada ve en iyi şekilde karşılığını vermede Yüce Allah'ın üzerine yoktur" demiştir. |
﴾ 158 ﴿