185"Ramazan ayı, insanlara yol gösteriri, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda tıasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir." İbn Ebî Hâtim, Ebu'ş-Şeyh, İbn Adiy, Beyhakî, Sünen'de ve Deylemî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ramazan demeyin bunu yerine Ramazan ayı deyin. Çünkü Ramazan, Yüce Allah'ın isimlerinden biridir" buyurmuştur. Vekî' ve İbn Cerîr, Mücâhid'den bildiriyor: “Ramazan deme, zira Ramazan'ın ne olduğunu bilemezsin. Belki de Yüce Allah'ın isimlerinden bir isimdir. Bunu yerine Yüce Allah'ın da dediği gibi «Ramazan ayı» de." İbn Asâkir, Târih'te, İbn Ömer'den bildiriyor: “Ramazan ayına Ramazan denilmesin sebebi, içinde günahların yanıp kül olması (=Ramd) dolayısıyladır. Şevvâl ayına Şevval denilmesinin sebebi de devenin kuyruğunu kaldırması gibi bu ayda günahların sallanması, dökülüp gitmesi dolayısıyladır." İbn Merdûye ve İsbehânî, et-Terğîb'de Enes'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “İçinde günahlar yanıp kül olduğu içindir ki Ramazan ayına Ramazan ismi konulmuştur" buyurmuştur. İbn Merdûye ve İsbehânî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Allah Resûlüne (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yâ Resûlallah! Ramazan nedir?" diye sorulunca: “Yüce Allah bu ayda müminlerin günahlarını yakıp kül etmiş ve onları bağışlamıştır" karşılığını verdi. "Peki, Şevvâl nedir?" diye sorulunca: “Bu ayda müminlerin günahları sallanmış, dökülüp gitmiştir. Bu ayda müminin bağışlanmadık tek bir günahı dahi kalmaz" karşılığını verdi. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî ve İbn Mâce'nin Ebû Bekre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “İki bayram ayı vardır ki bunlar eksilmezler. Biri Ramazan, diğeri de Zilhicce ayıdır" buyurmuştur. Bezzâr, Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Enes'ten bildiriyor: Recep ayı girdiği zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allahım! Recep ayı ile Şaban aylarını bize bereketli kıl! Bizi en güzel şekilde Ramazan ayına kavuştur" diye dua ederdi. Mâlik, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî, Talha b. Ubeydillah'tan bildiriyor: Saçı başı dağınık bir bedevi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi Ve: “Yâ Resûlallah! Yüce Allah bana ne kadar namazı farz kıldı?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Beş vakit namazı farz kıldı, ama istersen bunun yanında nafile namaz da kılabilirsin" karşılığını verdi. Bedevi: “Yüce Allah'ın bana farz kıldığı oruç ne kadardır?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ramazan ayını oruçlu geçirmendir; ancak bunun yanında nafile oruç da tutabilirsin" karşılığını verdi. Bedevi: “Yüce Allah'ın bana farz kıldığı zekât ne kadardır?" diye sorunca, Allah Resûlü zekâtla birlikte İslam'ın diğer emirlerini ona anlattı. Sonunda bedevi: “Sana peygamberliği ihsan edene yemin olsun ki nafile olarak bir şey yapmam, ancak bana farz kılınanları eksiltmem!" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Dediğini yaparsa kurtuluşa erer!" veya: “Dediğini yaparsa Cennete girer" buyurdu. Mâlik, İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Nesâî ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ramazan ayı girdiği zaman Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapatılır ve şeytanlar zincirlere vurulur" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Nesâî ve Beyhakî, Arfece'den bildiriyor: Utbe b. Ferkad'ın yanında oturuyorduk. Utbe bize Ramazan hakkında bir şeyler anlatıyordu. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından biri içeri girince de sustu. Sonra gelene: “Ey Ebû Abdillah! Ramazan hakkında Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ne buyurduğundan bahset" deyince, sahabi şöyle dedi: “Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: “Ramazan ayı mübarek bir aydır. Bu ayda Cennetin kapıları açılır, Cehennemin kapıları kapanır ve azgın şeytanlar zincire vurulur. Her gece de bir ses: «Ey hayır olanı arayan kişit Hadi hayra koş! Ey kötülüğün peşinden koşan kişi! Bundan uzak dur!» diye seslenir. Ahmed, Taberânî ve Beyhakî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah her iftar vaktinde bazılarını Cehennem azabından azat eder" buyurmuştur. Müslim ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Büyük günahlardan uzak durulduğu sürece.kişinin kıldığı beş vakit namazdan her biri bir diğerine kadar, kıldığı Cuma namazı bir diğer Cuma namazına kadar, orucunu tuttuğu Ramazan ayı bir diğer Ramazan ayına kadar arada işledikleri günahlarına kefâret olur" buyurmuştur. İbn Hibbân ve Beyhakî'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişi Ramazan orucu tutup da günaha bulaşmaz ve üzerine düşen diğer görevleri de hakkıyla ifa ederse tuttuğu bu oruç, geçmiş günahlarının kefâreti olur" buyurmuştur. İbn Mâce'nin, Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah'ın Ramazan ayında her gün iftar vaktinde Cehennem ateşinden azat ettiği kulları olur" buyurmuştur. Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Huzeyme, Hâkim ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ramazan ayının ilk gecesinde azgın şeytanlar ile cinler zincirlere vurulur. Cehennemin kapıları kapatılır ve bu kapılardan hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları da açılır ve bu kapılardan hiçbiri kapanmaz. Her gece de bir ses: «Ey hayır olanı arayan kişi! Hadi hayra koş! Ey kötülüğün peşinden koşan kişi! Bundan uzak dur!» diye seslenir. Yine Ramazan ayının her bir gecesinde Yüce Allah'ın Cehennem ateşinden azat ettiği kulları olur. " İbn Ebî Şeybe, Nesâî ve Beyhakî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), ashabına Ramazan ayının müjdesini verirken: “Yüce Allah'ın size oruçlu geçirmenizi farz kıldığı mübarek Ramazan ayı geldi. Bu ayda göklerin kapıları açılır, Cehennem kapıları da kapanıp azgın şeytanlar zincire vurulur. Bu ayda bir gece de vardır ki bin aydan daha hayırlıdır ve bu gecenin hayrından mahrum kalan kişi, bin ayın hayrından mahrum kalmış gibidir" buyurdu. Ahmed, Bezzâr, Ebu'ş-Şeyh, es-Sevâb'da, Beyhakî ve İsbehânî, et- Terğîb'de Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ramazan ayında ümmetime beş haslet verildi ki daha önceki ümmetlerin hiçbirine bunlar verilmiş değildir. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur. İftar edene kadar melekler oruçlu kişi için bağışlanma diler. Yüce Allah her gün Cenneti süsler ve: «Kullarımın sıkıntılarının ve çektikleri eziyetlerin bitip sana gelmesi pek yakındır» der. Yine Ramazan ayında şeytanlar zincirlere vurulur. Bu ay içinde elde ettikleri dereceleri de başka hiçbir ayda elde edemezler ve son gecesinde de günahları bağışlanır." Ashab: “Yâ Resûlallah! Bu gece Kadir gecesi midir?" diye sorduklarında, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayır! Ancak işçi işini bitirmesiyle birlikte bunun karşılığını da alır" karşılığını verdi. Beyhakî, İsbehânî, et-Terğîb'de Câbir b. Abdillah'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ramazan ayında ümmetime beş haslet verildi ki daha önceki hiçbir peygamberin ümmetine verilmiş değildir. Birincisi, Ramazan ayının ilk gününde Yüce Allah oruçlu olan kullarına nazar eder ki Allah nazar ettiği kimselere azabı tattırmaz. İkincisi, oruç tutanların oruçlu iken ağız kokuları Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Üçüncüsü, Ramazan boyunca her bir gün ve gecede melekler onlar için mağfiret diler. Dördüncüsü, Yüce Allah, Cennete: «Kullarım için hazırlığını yapıp süslen! Dünyadaki yorgunluklardan kurtulup benim kerem dolu katıma gelmeleri pek yakındır» buyurur. Beşincisi de son gecede hepsinin birden günahları bağışlanır." Oradakilerden bir adam: “Yâ Resûlallah! Bu gece Kadir gecesi midir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayır! Çalışan kişilerin işlerini bitirmeleriyle ücretlerini de aldıklarını görmez misin?" karşılığını verdi. Beyhakî, Şuab'da ve İsbehânî, et-Terğîb'de Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah, Ramazan ayının her bir gecesinde altıyüz bin kişiyi Cehennem ateşinden azat eder. Ramazan ayının son gecesinde ise ay boyunca azat ettiği kişi sayısınca kişiyi Cehennem ateşinden azat eder" buyurmuştur. Beyhakî'nin Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlulah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayının ilk gecesinde Cennet kapıları açılır ve ay bitene kadar bu kapılardan hiçbiri kapanmaz. Yine bu ayın ilk gecesinde Cehennem kapıları kapanır ve ay bitene kadar bu kapılardan hiçbiri açılmaz. Azgın cinler de ay boyunca zincire vurulur. Ramazan ayının her bir gecesinde semadan bir münadi şafak şokene kadar: «Ey hayrın. peşinden giden kişi! Devam et ve buna sevin! Ey şerrin peşinden giden kişi! Bundan uzak dur ve sonunu düşün! Bağışlanma dileyen var mı, kendisini bağışlayalım? Tövbe eden var mı, tövbesini kabul edelim? Dua eden var mı, duasına karşılık verelim? Bir dileği olan var mı, isteğini ona verelim?» diye seslenir. Yüce Allah, Ramazan ayı boyunca her gün iftar sonrası bir gecede altmış bin kişiyi Cehennem ateşinden azat eder. Ramazan ayının bitmesi ile de ay boyunca azat ettiği kişi sayısının otuz katı kadar kişiyi Cehennem ateşinden azat eder. " İbn Ebî Şeybe, İbn Huzeyme, Beyhakî ve İsbehânî, et-Terğîb'de Ebû Hureyre'den bildiriyor: “(Allah Resûlünün yemin ettiği gibi ben de) yemin ederim ki Resûllulah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayının gölgesi üzerinize düştü, geldi çattı. Müslümanlar için bu aydan daha hayırlı bir ay gelmiş değildir. Münafıklar için de bu aydan daha kötü bir ay gelmiş değildir. Yüce Allah henüz Ramazan ayı gelmeden bu ayda elde edilecek sevap ve ecirleri yazar. Yine Ramazan ayı henüz gelmeden bu ayda yapılacak kötülükler ile sıkıntıları yazar. Zira mümin kişi bu ayda kendini ibadete vermek için önceden azığını hazırlar. Münafık olan kişi de müminlerin gıybetini yapmak ve kusurlarını araştırmak üzere hazırlığını yapar. Bundan dolayıdır ki bu ay müminler için ganimet ayıdır. Facirler için ise zarar ve hüsran ayıdır. " Ukaylî, İbn Huzeyme, Beyhakî, Hatîb ve İsbehânî, et-Terğîb'de Selmân el- Fârisî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Şaban ayının son gününde bize bir hutbe verdi ve şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Pek değerli pek mübarek ve içinde bin aydan daha hayırlı bir gece olan Ramazan ayının gölgesi üzerinize düştü, gelip çattı. Yüce Allah, bu ayda oruç tutmayı farz, gecelerinde ibadet etmeyi nafile kılmıştır. Kim bu ayda Allah'a yaklaşmak üzere nafile bir şey yaparsa bu ay dışında farz olan bir görevi ifa etmiş gibi sevap alır. Kim de farz olan bir görevi ifa ederse başka bir ayda yetmiş tane farzı ifa etmiş gibi .sevap alır. Bu ay sabır ayıdır ki sabrın karşılığı Cennettir. Bu ay paylaşma ayıdır, müminlerin rızıklarının arttığı bir aydır. Oruçlu birine iftar veren kişinin günahları bağışlanır ve Cehennem ateşinden azat edilir. İftar verdiği oruçlu kişinin alacağı sevabın da aynısını alır ve onun sevabında da herhangi bir eksilme olmaz." Biz: “Yâ Resûlallah! Herkesin bir oruçluya iftar verecek imkanı yok!" dediğimiz de ise şöyle buyurdu: “Yüce Allah, oruçlu birinin bir yudum süt, bir hurma tanesi veya bir içimlik su ile iftarını yaptıran kişiye de sevabını verir. Oruçlu birini iftarda doyuran kişiye de Yüce Allah kıyamet gününde benim havuzumdan içirir ki Cennete girene kadar artık susuzluk çekmez. Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise Cehennem ateşinden azat olmaktır. Bu ay içinde kölesinin yükünü azaltan kişiyi Yüce Allah Cehennem ateşinden azat eder. Bu ay içinde dört şeyi çokça yapmaya özen gösterin. Bunlardan ikisiyle Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisine de zaten sizin ihtiyacınız vardır. Rabbinizi razı edeceğiniz iki şey şehâdet getirmek ve Allah'tan bağışlanma dilemektir. İhtiyacınız olan iki şey ise Yüce Allah'tan Cenneti istemeniz ve Cehennem ateşinden yine ona sığınmanızdır. " İbn Ebî Şeybe, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî, Abdurrahman b. Avf'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayından bahsetti ve: “Yüce Allah Ramazan'ın orucunu size farz kıldı, ben de gecelerini ihya etmenizi tavsiye ediyorum. Zira iman ederek ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutan ve gecelerini ihya eden kişi annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınır" buyurdu. Beyhakî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kılınan farz bir namaz bir sonraki namaza kadar, orucu tutulan Ramazan ayı bir sonraki Ramazan ayına kadar kişinin Allah'a şirk koşma, sünneti terk etme ve verilen söze ihanet etme olmak üzere üç şey dışında işlediği günahlara kefaret olur" buyurdu. "Yâ Resûlallah! Allah'a şirk koşmanın ne olduğunu biliyoruz da söze ihanet etme ile sünneti terk etme nedir?" diye sorduğumda şöyle buyurdu: “Söze ihanet etme, elini sıkıp biat ettiğin kişiye karşı kılıç çekip savaşmandır. Sünneti terk etmen de cemaatten ayrılmandır. " İbn Huzeyme, Beyhakî ve İsbehânî, Eneş b. Mâlik'ten bildiriyor: Ramazan ayı yaklaşınca Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sübhanallah! Neyi karşılamak üzere olduğunuzu, sizlere kimin geldiğini biliyor musunuz!" buyurdu. Ömer b. el- Hattâb: “Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah! Vahiy mi indi? Yoksa üzerimize düşman mı geliyor?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hayır! Ramazan ayı geliyor. Yüce Allah, Ramazan ayının ilk gününde bu kıbleye yönelen herkesi bağışlar" buyurdu. Dinleyenler arasında başını sallayarak: “Ne güzel! Ne güzel!" diyen bir adam vardı. Allah Resûlü, adama: “Sanki bu duyduğundan dolayı için daraldı gibi!" buyurunca, adam: “Vallahi değil yâ Resûlallah! Ama münafığın durumunu düşündüm" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Münafık nankör biridir. Nankör kişinin de bu mağfiretten bir nasibi yoktur" buyurdu. Beyhakî, Câbir b. Abdillah'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) minberi inşa ettiği zaman onu üç basamaklı yaptı. Hutbe vermek üzere çıkarken de ilk basamağı çıktı ve: “Amin" dedi. İkinci basamağı çıktı ve: “Amin" dedi. Üçüncü basamağı da çıktıktan sonra: “Amin" dedi. Müslümanlar: “Yâ Resûlallah! "Amin, Amin, Amin" dediğini işittik. Oysa yanında kimseleri göremedik" dediklerinde Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şu karşılığı verdi: “Cebrail benden önce ilk basamağı çıktı ve: «Ey Muhammed!» diye seslendi. «Buyur, emrindeyim» karşılığını verdiğimde: «Anne-babasına veya ikisinden birine yetişip de mağfirete nail olamamış kişi Allah'ın rahmetinden uzak olsun! Amin, de!» dedi. Ben de: «Amin» dedim. İkinci basamağa çıktığında: «Ey Muhammed!» diye seslendi «Buyur, emrindeyim» karşılığını verdiğimde: «Ramazan ayına ulaşıp gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçiren kişi öldüğünde bağışlanmaya nail olamamış ve Cehenneme gitmişse Allah'ın rahmetinden uzak olsun! Amin, de!» dedi. Ben de: «Amin» dedim. Üçüncü basamağa çıktığında: «Ey Muhammed!» diye seslendi. «Buyur, emrindeyim» karşılığını verdiğimde: «Yanında zikredildiğin zaman sana salavât getirmeyen kişi, öldüğünde bağışlanmaya nail olamamış ve Cehenneme gitmişse Allah'ın rahmetinden uzak olsun! Amin, de!» dedi. Ben de: «Amin» dedim. " Hâkim, Sa'd b. İshâk b. Ka'b b. Ucre'den, o da babasından, o da babasından bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Minberin yanında toplanın!" buyurunca orada toplandık. Allah Resûlü ilk basamağı çıktı ve: “Amin" dedi. ikinci basamağı çıktı ve: “Amin" dedi. Üçüncü basamağı da çıktıktan sonra: “Amin" dedi. Geri indiği zaman ona: “Yâ Resûlallah! Bu gün senden daha önce hiç duymadığımız bir şey duyduk" dedik. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şu karşılığı verdi: “İlk basamağı çıktığımda Cebrail karşıma çıktı ve: «Ramazan ayını idrak edip de yine bağışlanmaya nail olamayan kişi Allah'ın rahmetinden uzak olsun!» dedi. Ben de: «Amin» karşılığını verdim. İkinci basamağa çıktığımda: «Yanında zikredildiğin halde sana salavât getirmeyen kişi Allah'ın rahmetinden uzak olsun!» dedi. Ben de: «Amin!» karşılığını verdim. Üçüncü basamağa çıktığımda: «Anne babası veya ikisinden biri yanında yaşlandığı halde yine Cenneti elde edemeyen kişi Allah'ın rahmetinden uzak olsun!» dedi. Ben de: «Amin!» karşılığını verdim." İbn Hibbân, Hasan b. Mâlik b. el-Huveyris'ten, o da babasından, o da babasından bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) minbere çıkarken ilk basamakta: “Amin" dedi. İkinci basamağı da çıktı ve: “Amin" dedi. Üçüncü basamağı da çıktıktan sonra: “Amin" dedi ve şöyle buyurdu: “Cebrâîl yanıma geldi ve: «Ey Muhammed! Ramazan ayını idrak edip de yine bağışlanmaya nail olamayan kişi Allah'ın rahmetinden uzak olsun!» dedi. Ben de: «Amin» karşılığını verdim. Sonra: «Anne babası veya ikisinden biri yanında yaşlandığı halde yine Cehenneme giden kişi Allah'ın rahmetinden uzak olsun!» dedi. Ben de: «Amin!» karşılığını verdim. Sonra: «Yanında zikredildiğin halde sana salavât getirmeyen kişi Allah'ın rahmetinden uzak olsun!» dedi. Ben de: «Amin!» karşılığını verdim." İbn Huzeyme ve İbn Hibbân, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) minbere çıkarken: “Amin! Amin! Amin!" dedi. Yâ Resûlallah! Minbere çıkarken neden: “Amin! Amin! Amin!" dedin?" diye sorulunca şöyle buyurdu: “Cebrâîl yanıma geldi ve: «Ramazan ayını idrak edip de yine bağışlanmaya nail olamayan ve Cehenneme giren kişi Allah'ın rahmetinden uzak olsun! Amin, de!» deyince ben de: «Amin!» karşılığını verdim." Beyhakî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Ramazan ayı girdiği zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendini ibadete verir ve ay bitinceye kadar hanımlarıyla ilişkiye girmezdi." Beyhakî ve İsbehânî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Ramazan ayı girdiği zaman Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) rengi değişir, namazı çoğalır, kendini duaya verir ve çokça Allah'a yakarırdı." Bezzâr ve Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Ramazan ayı girdiği zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün esirleri salıverir ve kendisinden bir şey isteyen herkese isteğini verirdi." Beyhakî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayında her gecenin ilk veya son üçtebirinde bir münadi şöyle seslenir: “Bir şey isteyen yok mu, isteği kendisine verilsin? Bağışlanma dileyen yok mu, bağışlansın? Tövbe eden yok mu, tövbesi kabul edilsin?" Beyhakî ve İsbehânî, Enes'ten bildiriyor: Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yâ Resûlallah! En değerli sadaka hangisidir?" diye sorulunca: “Ramazan'da' verilen sadakadır" karşılığını verdi. Beyhakî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cennet her yıl Ramazan ayı girdiğinde süslenir. Cennet hurileri de her yıl Ramazan ayının girmesiyle süslenirler. Ramazan ayı geldiği zaman Cennet: «Allahım! Bu ayda kullarından bazılarını benim nasibim kıl!» der. Cennet hurileri de: «Allahım! Bu ayda kullarından bazılarını bize eş kıl!» derler. Bu ay içinde müslümana iftirada bulunmayan ve sarhoş edici bir şey içmeyen kişinin orucunu Yüce Allah günahlarının kefareti kılar. Ancak bir müslümana iftirada bulunan veya sarhoş edici bir şey içen kişinin o yıl içinde yaptığı tüm amellerini Yüce Allah boşa çıkarır. Onun içindir ki Ramazan ayında takvaya sarılın. Bu ay Allah'ın ayıdır. Yüce Allah onbir ayı yemeniz, içmeniz ve türlü lezzetleri almanız için kılmış, bu ayı da kendine ayırmıştır. Ramazan ayında takvaya sarılın. Bu ay Allah'ın ayıdır." Dârakutnî, el-Efrâd'da, Taberânî, Ebû Nuaym, Hilye'de, Beyhakî ve İbn Asâkir'in İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Cennet her yıl Ramazan ayı için süslenip hazırlanır. Ramazan'ın ilk gününde Arş'ın altından Cennet yapraklarına doğru bir rüzgar eser. Bu rüzgarı hisseden huriler: «Rabbim! Kullarından bizlere huzur ve mutluluk getirecek, bizim de kendilerine huzur ve mutluluk vereceğimiz eşler ihsan et» derler. " Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de, İbn Huzeyme, Ebu'ş-Şeyh, es- Sevâb'da, İbn Merdûye, Beyhakî ve İsbehânî, et-Terğîb'de Ebû Mes'ûd el- Ğifârî'den bildiriyor: Razaman ayı yaklaşırken bir gün Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kullar Ramazan ayının önemini bilseydi ümmetim tüm yılının Ramazan olmasını temenni ederdi" buyurduğunu işittim. Adamın biri: “Ey Allah'ın Peygamberi! Bize bundan bahset" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Cennet her yıl Ramazan ayı için süslenip hazırlanır. Ramazan'ın ilk gününde Arş'ın altından esen bir rüzgarla Cennetteki ağaçların yaprakları ses çıkarmaya başlar. Bunu gören huriler: «Rabbim! Bu ayda kullarından bizlere huzur ve mutluluk getirecek, bizim de kendilerine huzur ve mutluluk vereceğimiz eşler ihsan et» derler. Ramazan ayında bir gün oruç tutan her bir kişi inciden çadırlar içindeki hurilerden biriyle evlendirilir ki Yüce Allah onları: “Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır" şeklinde nitelemiştir. Her bir hurinin üzerinde her biri değişik renkte yetmiş tane elbise bulunur. Her birinden değişik renk ve kokuda yetmiş tür koku çıkar. Her bir hurinin de hizmetini gören yetmiş bin kadın hizmetçi ile yetmiş bin erkek hizmetçi bulunur. Her bir hizmetçinin elinde altından bir sofra olur. Sofralardaki yemeklerin her bir lokması kişiye farklı bir tat verir. Her bir hurinin kırmızı yakuttan yetmiş tane yatağı olur. Her bir yatağın üzerinde astarı ipekten yetmiş kat yatak bulunur. Her bir yatakta da yetmiş tane yastık olur. Hurinin kocasına da aynı şeyler verilir. Onun da incilerle süslenmiş, altından iki şeriti olan kırmızı yakuttan bir yatağı olur. Bütün bunlar da kişinin yaptığı diğer iyilikler hariç sadece Ramazan ayında tuttuğu bir günlük orucun karşılığıdır. " Beyhakî ile İsbehânî'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayının ilk gününde semanın kapıları açılır ve Ramazan ayının son günü de bitene kadar bu kapılardan hiçbiri kapanmaz. Kul bu gecelerden birinde namaz kıldığı zaman Yüce Allah her bir secdesine karşılık beş yüz iyilik sevabı yazar ve Cennette onun için kırmızı yakuttan bir bina inşa eder. Bu binanın altmış bin kapısı vardır. Aynı bina içinde kırmızı yakutla döşenmiş bir saray da bulunur. Kişi Ramazan ayının ilk günü oruç tuttuğu zaman bir önceki yılın Ramazan ayının ilk gününe kadar işlemiş olduğu tüm günahları bağışlanır. Yine Ramazan ayında her gün yetmiş bin melek sabah namazından ameli Allah katına ulaşana kadar ona bağışlanma dilerler. Kişi Ramazan ayında gündüz veya gece vakti kıldığı namazın her bir secdesi için kendisine Cennette öyle büyük bir ağaç dikilir ki bir yolcu bu ağacın gölgesinde beş yüz yıl boyunca yol alabilir. " Bezzâr ile Beyhakî'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ayların efendisi Ramazan, hürmeti en fazla olanı da Zilhicce ayıdır" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû Mes'ûd: “Ayların efendisi Ramazan ayı, günlerin efendisi de Cuma günüdür" demiştir. Humeyd b. Zencûyeh ve Beyhakî, Ka'b'dan bildiriyor: “Yüce Allah gece ile gündüzden belirli vakitleri seçip bunlarda farz namazları kıldı. Günler içinden de bir gün seçip bunu Cuma kıldı. Aylardan bir ay seçip bunu Ramazan ayı kıldı. Geceler içinden bir gece seçip bunu Kadir gecesi kıldı. Araziler içinden de belirli yerleri seçip bunları mescit eyledi." Ebu'ş-Şeyh, es-Sçvâb'da, Beyhakî ve İsbehânî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: “Cennet her yıl Ramazan ayının girmesiyle birlikte süslenip hazırlanır. Ramazan ayının ilk günü olduğu zaman Arş'ın altından adına Musîre denilen bir rüzgar eser. Bu rüzgarlar Cennetteki ağaçların yaprakları ile kapıların halkaları oynamaya başlar. Daha güzeli asla işitilmemiş bir ses çıkarırlar. Bunu duyan Cennet hurileri Cennetteki burçların üzerine çıkar ve: «Evlenmek üzere bizi Allah'tan isteyen yok mudur?» diye seslenirler. Ardından Cennetteki bekçilerin başı olan Rıdvan'a: «Ey Rıdvan! Bu günün özelliği nedir?» diye sorarlar. Rıdvan da karşılarına çıkıp: «Bu gün Ramazan ayının ilk günü. Muhammed'in ümmetinden oruç tutanlar için Cennetin kapıları açıldı» karşılığını verir. Yüce Allah da: «Ey Rıdvan! Muhammed'in ümmetinden oruç tutanlar için Cennet bahçelerinin kapılarını aç! Ey Mâlik! Sen de Muhammed'in ümmetinden oruç tutanlar için Cehennemin kapılarını kapat! Ey Cebrâîl! Yeryüzüne in ve azgın şeytanları zincirlere vur ve sevdiğim Muhammed'in ümmetinin oruçlarını bozmasınlar diye onları denizlere at» buyurur. Yine Yüce Allah Ramazan ayının her bir gecesinde bir münadinin üç defa: «Var mı benden bir şey isteyen, istediğini vereyim? Var mı tövbe eden tövbesini kabul edeyim? Var mı benden bağışlanma dileyen, kendisini bağışlayayım! İhtiyacı olmayana ve ödemesini en güzel yapana kim borç verir?» şeklinde seslenmesini emreder. Vallahi Ramazan ayının her bir gününde iftar vakti Cehennemi hakeden bir milyon kişi Cehennem ateşinden azat edilir. Ramazan ayının son gününde de Yüce Allah, ilk gününden itibaren azat ettiği kişi sayısı kadar kişiyi Cehennem ateşinden azat eder. Kadir gecesi olduğu zaman da Yüce Allah'ın emriyle Cebrâîl meleklerden bir toplulukla birlikte yeryüzüne iner. Yanlarında getirdikleri yeşil bir sancağı Kabe'nin üzerine dikerler,. Cebrâîl'in altıyüz kanadı vardır ki bunlardan ikisini sadece Kadir gecesinde açıp kullanır. O gece bu iki kanadını açtığı zaman da batıdan doğuya kadar uzanırlar. Cebrail'in yönlendirmesiyle bu gecede melekler ayakta duran, oturan, namaz kılan, Allah'ı zikreden her bir kişiye selam verir, sarılır ve şafak sökene kadar ettikleri dualara amin derler. Şafak söktüğü zaman da Cebrâîl: «Ey melekler! Gitme zamanı geldi!» diye seslenir. Melekler:. «Ey Cebrâîl! Yüce Allah, Muhammed'in ümmetinin ihtiyaçları ve talepleri konusunda ne yaptı?» diye sorduklarında, Cebrâîl: «Yüce Allah bu gecede dört kişi hariç onlara nazar edip hatalarını affetti, günahlarını da bağışladı» karşılığını verir." Biz: “Yâ Resûlallah! Bu dört kişi kimdir?" diye sorduğumuzda Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Alkolik olan kişi, anne babasına asi olan kişi akrabalarıyla bağını koparan kişi ile müşâhin olan kişidir" karşılığını verdi. Biz: “Müşâhin nedir?" diye sorduğumuzda: “Düşmanlık ve hasımlıkta aşırı giden kişidir" buyurdu ve şöyle devam etti: “Ramazan ayının son gecesi, bayramın arefesi olan geceye de Caize gecesi denilmiştir. Bu gecenin sabahında da Yüce Allah melekleri yeryüzüne gönderir. Melekler yeryüzünün dört bir tarafına dağılırlar. Her bir yolun başında durur, cinler ve insanlar dışında tüm mahlûkatın duyacağı bir şekilde: «Ey Muhammed ümmeti! Cömert olan, bolca veren ve büyük günahları affeden Rabbinize doğru çıkın!» diye seslenirler. Müslümanlar bayram namazını kılmak üzere namazgâhlara geldiklerinde Yüce Allah meleklere: «Çalışan kişinin işini bitirmesinin karşılığı nedir?» diye sorar. Melekler: “İlahımız! Efendimiz! Çalışmasının karşılığı ücretini vermendir" derler. Bunun üzerine Yüce Allah: «Meleklerim! Sizi de şahit tutarak, Ramazan ayı boyunca tuttukları oruç ve yaptıkları ibadetlere karşılık rızam ile mağfiretimi veriyorum» buyurur. Yine Yüce Allah şöyle buyurur: «Kullarım! Dua edip benden isteyin! İzzetim ve celalim adına bugün bu toplanmanızla âhiretinize yönelik ne isterseniz size vereceğim! Dünyanıza yönelik bütün isteklerinizle de bizzat ilgileneceğim! İzzetime andolsun ki rızamı gözettiğiniz sürece kusurlarınızı gizli tutacağım! İzzetime andolsun ki sizde hakkı olanların önünde kusurlarınızı ifşa edip sizleri rezil etmeyeceğim! Gidin! Sizleri bağışladım. Siz beni razı ettiniz ben de sizden razı oldum!» Melekler bunu duyunca sevinir; birbirlerine Ramazan ayını bitirip bayrama çıkan Muhammed ümmetine yaptığı bu ihsanların müjdesini verirler." Beyhakî, Şuab'da, Ka'bu'l-Ahbâr'dan bildiriyor: Yüce Allah, Mûsa'ya (aleyhisselam) şöyle vahyettti: “Kullanma orucu farz kıldım ki o da Ramazan ayındaki oruçtur. Ey Mûsa! Kıyamet gününde amel defterinde on Ramazan ayı orucu tutmuş olarak gelen kişi abdallardan biri olur. Kıyamet gününde amel defterinde yirmi Ramazan ayı orucu tutmuş olarak gelen kişi alçak gönüllülerden biri olur. Kıyamet gününde amel defterinde otuz Ramazan ayı orucu tutmuş olarak gelen kişi benim yanımda şehitler içinde en fazla sevabı alan kişilerden biri olur. Ey Mûsa! Arşı taşıyan meleklere, Ramazan ayında bana ibadete ara vermelerini, bu ayda oruç tutan birinin ettiği dualara amin demelerini emrediyorum. Ey Mûsa! Ramazan ayında göklere, yere, dağlara, hayvan ve böceklere, bu ayda oruç tutanlar için bağışlanma dilemelerini ilham ediyorum. Ey Mûsa! Ramazan ayında oruç tutan kişilerden üç kişiyi bul ve onlarla birlikte namaz kıl, yiyip iç. Zira üzerinde Ramazan orucunu tutan üç kişinin bulunduğu bir bölgeye cezam ve intikamım dokunmaz. Ey Mûsa! Şayet yolcu isen geri dön. Hasta olup dönemiyorsan söyle seni taşıyıp geri götürsünler. Kadınlara, hayızlı olanlara ve küçük çocuklara söyle, Ramazan ayı bitimi bu ayda oruç tutanların çıktıkları yere onlar da çıksın. Şayet sema ile yere izin verilse idi bu oruç tutanlarla selamlaşır, konuşurlar ve onları nasıl bağışladığımın müjdesini kendilerine verirlerdi. Zira bu kullarıma şöyle derim: “Ey Ramazan orucunu tutan kullarım! Çadırlarınıza geri dönün ki beni razı ettiniz. Oruç tutmanızın mükâfatı olarak sizleri Cehennem ateşinden azat ediyorum. Hesabınızı kolay kılıyorum. Kusurlarınızı affediyorum. Bu ayda yaptığınız harcamaları sizlere telafi edeceğim ve kimselerin önünde küçük düşürmeyeceğim. İzzetime andolsun ki Ramazan orucunu tuttuktan ve huzurumda bu şekilde durduktan sonra âhiretiniz konusunda benden istediğiniz şeyleri vereceğim. Dünyanız konusunda istediğiniz şeylerle de ilgileneceğim." Taberânî, M. el-Evsat'ta, Beyhakî ve İsbehânî, Ömer b. el-Hattâb'tan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):"Ramazan ayında Allah'ı zikreden kişi bağışlanır. Yine bu ayda Allah'tan bir şey isteyen kişi boş çevrilmez" buyurduğunu işittim. Buhârî, Müslim, Tirmizî, Şemâil'de, Nesâî ve Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanların en - cömerdiydi. Ancak Ramazan ayında Cebrâil ile buluştuğunda her zamankinden daha fazla cömert olurdu. Cebrâil, Ramazan ayı boyunca her gece Allah Resûlü ile buluşup Kur'ân'ı okur mütalaa ederlerdi. Cebrâil ile görüştüğü zamanlarda Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) esen rüzgârlardan bile daha fazla cömert olurdu." İbn Mâce, Enes'ten bildiriyor: Ramazan ayı girince Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Ramazan ayına girmiş bulunuyorsunuz. Bu ayın içinde bin aydan daha hayırlı olan bir gece vardır ki bu geceden mahrum olan kişi (bin aylık) hayrın tümünden mahrum kalmış olur. Bu gecenin hayrından da ancak ahiretten nasibi olmayanlar mahrum kalır. " Bezzâr'ın Ebû Saîd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayının her bir gün ve gecesinde Yüce Allah'ın Cehennem ateşinden azat ettiği kulları olur. Her bir müslümanın da bu ayın her bir gündüz ve gecesinde kabul gören bir duası olur."A İsbehânî, et-Terğîb'de Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayının ilk gününde Yüce Allah kullarına nazar eder. Allah da bir kuluna nazar ettiği zaman onu artık azaba maruz bırakmaz. Ramazan ayının bir gününde Yüce Allah bir milyon kulunu Cehennem ateşinden azat eder. Ramazan ayının yirmidokuzuncu gününde de birinci günden itibaren azat ettiği kişi sayısınca müslümanı Cehennem azabından azat eder. Bayram günü olduğu zaman da melekler sarsılır. Her ne kadar vasfedilemese de Yüce Allah nuruyla tecelli eder ve bayramı kutlayan meleklere: «Ey melekler! Çalışan kişinin işini bitirmesinin karşılığı nedir?» diye sorar. Melekler: «Ücretini vermektir» derler. Bunun üzerine Yüce Allah: «Siz de şahit olun ki onları bağışladım» buyurur. Taberânî, Ubâde b. es-Sâmit'ten bildiriyor: Ramazan ayı geldiğinde Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Bereket ayı gelmiş bulunmakta. Bu ayda Yüce Allah rahmetiyle sizi kuşatır; hatalarınızı siler ve dualarınıza icabet eder. Yüce Allah bu ayda hayırla birbirinizle yarışmanıza bakıp bu yönde meleklerine karşı övünür. Bunun için hayırlarda yarışarak Allah'a kendinizi gösterin. Bedbaht olan kişi bu ayda Allah'ın rahmetinden mahrum kalan kişidir." İbn Ebî Şeybe ve Taberânî, M. el-Evsat'ta Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı geldi. Bu ayda Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapatılır ve şeytanlar zincire vurulur. Ramazan ayını idrak edip de bağışlanmaya nail otamadan ölen kişi, Allah'ın rahmetinden uzak olsun!" Ebu'ş-Şeyh, es-Sevâb'da, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı ümmetimin ayıdır. İçlerinden biri hastalandığı zaman onu ziyaret ederler. Bir Müslüman oruçlu olduğu zaman yalan söylemez, gıybet yapmaz. Sadece temiz ve helal olan şeylerden yer. Farzlarım ifa edebileceği kuytu, sakin yerlere çekilir. Ay sonunda da yılanın derisinden çıkması gibi günahlarından sıyrılıp arınır. " İbn Merdûye ve İsbehânî, et-Terğîb'de, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ramazan orucunu tutup da üç şeyden selim olan kişi Cenneti garanti eder" buyurdu. Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh: “Yâ Resûlallah! Bu üç şey dışında kalanlar sağlam olmasa bile mi?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu üç şey dışında kalanlar sağlam olmasa bile" karşılığını verdi ve şöyle devam etti: “Bu üç şey de kişinin dili, midesi ve cinsel organıdır.." İsbehânî'nin bildirdiğine göre Zührî: “Ramazan ayında yapılan bir tesbîhat, başka ayda yapılan bin tesbîhattan değerlidir" demiştir. İsbehânî, Mualla b. el-Fadrdan bildiriyor: “Öncekiler, altı ay boyunca Ramazan ayını idrak etmeleri için, altı ay da yaptıkları amellerin kabulü için Yüce Allah'a dua ederlerdi." İsbehânî'nin, Berâ b. Âzib'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ramazan ayında Cuma gününün diğer günlere olan üstünlüğü, Ramazan ayının diğer aylara olan üstünlüğü gibidir" buyurmuştur. İsbehânî, İbrâhim en-Nehaî'den bildiriyor: “Ramazanda tutulan bir günlük oruç, başka aylarda tutulan bin günlük oruçtan; Ramazan ayında yapılan bir tesbîhat, başka ayda yapılan bin tesbîhattan; Ramazan ayında kılınan bir rekat namaz, başka aylarda kılınan bin rekattan daha değerlidir." İsbehânî'nin, Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kişi Ramazan ayını (günahlardan uzak) sağ salim geçirdiği zaman bütün yılı sağ salim geçirir. Cuma gününü sağ salim geçirdiği zaman da haftanın diğer günleri sağ salim geçer" buyurmuştur. İsbehânî, Evzaî kanalıyla Mekhûl, Kâsım b. Muhaymire ve Abde b. Ebî Lubâbe'den bildiriyor: Ebû Umâme el-Bâhilî, Vâsile b. el-Eska' ve Abdullah b. Busr'un bize bildirdiklerine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennet her yıl Ramazan için yeni baştan süslenip hazırlanır" buyurmuştur. Yine: “Ramazan ayında nefsini ve dinini koruyup temiz tutan kişiyi Yüce Allah, Cennet hurileriyle evlendirir ve ona Cennet köşklerinden bir köşk verir. Her kim de Ramazan ayında bir kötülük yapar veya birine iftirada bulunursa veya sarhoş edici bir şey içerse, Yüce Allah o kişinin bir yıllık amelini boşa çıkarır" buyurmuştur. Yine: “Ramazan ayında takvalı olun! Zira bu ay Allah'ın ayıdır. Bu ayda kendinizi (günahlardan) koruyun!" buyurmuştur. İsbehânî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ramazan ayını ihya edip ayakta tuttukları sürece ümmetim hüsrana uğramaz" buyurdu. Adamın biri: “Ramazan ayını heba etmeleri halinde hüsranları nasıl olur ki?" diye sorunca, Allah Resûlü şu karşılığı verdi: “Mahremiyet ve kutsalların çiğnenmesiyle olur. Bir kötülükte bulunan veya zina eden veya hırsızlık yapan kişinin Ramazan ayında yaptığı ibadetler kabul görmez ve diğer Ramazan ayına kadar Allah'ın ve meleklerin laneti üzerinde olur. Diğer Ramazan ayı gelmeden önce ölürse de Cehennem ateşine gireceğini bilsin. Ramazan ayında takvaya sarılın! Zira bu ayda yapılan iyilikler de, kötülükler de katıyla karşılık görür." İsbehânî, Hazret-i Ali'den bildiriyor: Ramazan ayı girdiği zaman ilk gününde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp Yüce Allah'a hamdu senada bulunur ve şöyle buyururdu: “İnsanlar! Yüce Allah cinlerden olan düşmanlarınızı bertaraf etmiş ve: “...Bana dua edin, size icabet edeyim..." buyurarak yaptığınız dualara icabet edeceği sözünü vermiştir. Bilin ki Yüce Allah, her azgın şeytana karşı yedi melek görevlendirmiştir. Ramazan ayı bitene kadar bu melekler onu bırakmazlar. Bilin ki Ramazan ayının ilk gününden son gününe kadar semanın kapıları açık kalır. Bilin ki bu ayda yapılan dualar kabul görür." Ramazan ayının son on gününe girdiğimiz zaman da izarını kapalı tutar, evden çıkıp bu on günü itikafta geçirir, gecelerini ibadetle ihya ederdi." Ravi der ki: Hazret-i Ali'ye: “İzan kapalı tutmak ne demektir?" diye sorulunca, Hazret-i Ali: “Bu son on günde hanımlarından uzak durur, onlarla ilişkiye girmezdi" dedi. Beyhakî, Şuabu'l-îman'da İshâk b. Ebî İshâk'tan bildiriyor: Ebû Hureyre, Ka'b'a: “Ramazanı nasıl buluyorsunuz?" diye sorunca, Ka'b: “Ramazan'la günahlarımızı döküp rahatlıyoruz" karşılığını vermiştir. Ahmed, Bezzâr, İbn Huzeyme, İbn Hibbân, İbn Merdûye ve Beyhakî, Amr b. Murra el-Cühenî'den bildiriyor: Kudâa kabilesinden bir adam Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Allah'tan başka ilah olmadığına, senin de Allah Resûlü olduğuna şehadet etsem, beş vakit namazı kılsam, Ramazan orucunu tutsam ve zekatımı da versem kimlerden olurum?" dedi, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bunları yaparak ölen kişi anne babasına asi olmadıktan sonra kıyamet gününde peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber şu şekilde olur" buyurdu ve parmaklarını birbirine geçirdi. Beyhakî'nin bildirdiğine göre Hazret-i Ali, Ramazan ayı girdiği zaman bir hutbe verir, hutbesinde de şöyle derdi: “Yüce Allah bu mübarek ayda oruç tutmayı farz kılmış, ancak gecelerini ibadetle geçirmeyi farz kılmamıştır. Kişi sakın: “Filan kişi oruç tutarsa ben de tutarım! Filan kişi tutmazsa ben de tutmam!" demesin! Bilmelisiniz ki asıl oruç yemekten ve içmekten kesilmek, uzak durmak değildir. Asıl oruç yalandan, batıl ve boş şeylerden uzak durmaktır. Sakın Ramazan ayını karşılama babında birkaç gün öncesinden oruç tutmayın! Ramazan ayı hilalini gördüğünüzde oruca başlayın, bir daha gördüğünüzde de orucu bırakın. Şayet hava kapalı olur da hilali göremezseniz ayı otuza tamamlayın." Ahmed, İbn Cerîr, Muhammed b. Nasr, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, Beyhakî, Şuabu'l-îman'da ve İsbehânî, et-Terğîb'de Vâsile b. el-Eska'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İbrahim'e sahifeleri Ramazan ayının ilk gününde nazil oldu. Tevrat, Ramazan ayının altıncı gününde nazil oldu. İncil, Ramazan ayının onüçüncü gününde nazil oldu. Zebur, Ramazan ayının onsekizinci gününde nazil oldu. Kur'ân da Ramazan ayının yirmidördüncü gününde nazil oldu. " Ebu Ya'lâ ile İbn Merdûye, Câbir b. Abdillah'tan bildiriyor: “Yüce Allah, İbrâhim'e (aleyhisselam) sahifeleri Ramazan ayının ilk gününde indirmiştir. Mûsa'ya (aleyhisselam) Tevrat'ı Ramazanın ayının altıncı gününde indirmiştir. Dâvud'a (aleyhisselam) Zebûr'u, Ramazan ayının onikinci gününde indirmiştir. İnciri îsa'ya (aleyhisselam) Ramazan ayının onsekizinci gününde indirmiştir. Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) Furkân'ı da Ramazan ayının yirmidördüncü gününde indirmiştir." İbnu'd-Durays, Ebu'l-Celd'den bildiriyor: İbrahim'e (aleyhisselam) sahifeleri Ramazan ayının ilk gününde nazil oldu. Tevrat, Ramazan ayının altıncı gününde nazil oldu. Zebûr, Ramazan ayının onikinci gününde nazil oldu. İncil, Ramazan ayının onsekizinci gününde nazil oldu. Kur'ân da Ramazan ayının yirmidördüncü gününde nazil oldu. Bize bildirilene göre de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Tevrat'ın yerine bana yedi uzun sûre verildi. İncil'in yerine Miûn sûreler verildi. Zebur'un yerine Fatiha Sûresi verildi. Bunlara ek olarak da kısa (mufassal) sûreler verildi." Muhammed b. Nasr, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “İlk sahifeler Razaman ayının ilk gününde indirildi. Tevrat, Ramazan ayının altıncı gününde indirildi. İncil, Ramazan ayının onikinci gününde indirildi. Zebur, Ramazan ayının onsekizinci gününde indirildi. Kur'ân da Ramazan ayının yirmidördüncü gününde indirildi." İbn Cerîr, Muhammed b. Nasr, es-Salât'da, İbn Ebî Hâtim, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî, el-Esmâu ve's-Sifât'da, Miksem'den bildiriyor: Atiyye b. el-Esved, İbn Abbâs'a: “İçime bir şüphe düştü. Yüce Allah: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır..." buyurur. Yine: “Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik" buyurur. Yine: “Biz onu mübarek bir gecede indirdik..." buyurur. Oysa Kur'ân âyetleri Şevvâl ayında da, Zilka'de ayında da, Zilhicce ayında da Muharrem ayında da, Rebîulevvel ayında da nazil olmuştur" deyince, İbn Abbâs şöyle karşılık verdi: “Toptan olarak Ramazan ayının mubârek bir gecesi olan Kadir Gecesi'inde indirilmiştir. Daha sonraları ise değişik aylar ve günlerde parça parça dünya semasına indirilmiştir." Firyâbî, İbn Cerîr, Muhammed b. Nasr, Taberânî, İbn Merdûye, Hâkim, Beyhakî ve Diyâ, el-Muhtâre'de İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Kur'ân, Zikir'den (Levh-i Mahfuz'dan) Ramazan ayının yirmidördünde ayrılıp dünya semasındaki Beytu'l-İzze'ye konuldu. Sonrasında Cebrâil parçalar halinde azar azar onu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) indirip okumaya başladı." İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Ramazan ayı, mübarek gece Kadir gecesi konusuna gelince, mübarek gece denilen Kadir gecesidir. Kadir gecesi de Ramazan ayındadır. Kur'ân, Zikir'den (Levhi Mahfûz'dan) toptan bir şekilde dünya semasında olan Beytü'l-Ma'mûr'a yani yıldızların mevkii'ne (Mevkiu'n-Nucûm) indirilmiştir. Bundan sonrasında ise emir ve yasaklar ile savaşlar konusunda Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) parça parça nazil olmuştur." İbnu'd-Durays, Nesâî, Muhammed b. Nasr, İbn Cerîr, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Kur'ân, toptan olarak Ramazan ayındaki Kadir gecesinde dünya semasına indirildi. Sonrasında Yüce Allah dünyada bir konuda düzenleme yapmak istediği zamanlarda parça parça onu indirmeye başladı ki bu şekilde de tamamlandı." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Kur'ân, Kadir gecesinde toptan olarak Cebrâîl'e indirildi. Sonrasında kendisine verilen emirlere binaen onu parça parça Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) ulaştırdı" demiştir. İbnu'd-Durays, Saîd b. Cübeyr'den bildiriyor: “Kur'ân, Ramazan ayının Kadir gecesinde toptan olarak indirilip Beytu'l-İzze'ye konuldu. Sonrasında insanların soru ve sorunlarına binaen yirmi üç senelik bir süre zarfında tamamı parça parça indirildi." Ebû Ya'lâ ile İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Hazret-i Ali öldürüldüğü zaman Hasan b. Ali kalkıp bir hutbe verip şöyle dedi: “Vallahi Kur'an'ın da indirildiği gece olan bir gecede birini öldürdünüz! Bu gecede îsâ b. Meryem göğe çekildi. Bu gecede Yûşa b. Nûh öldürüldü. Bu gecede İsrâil oğullarının tövbesi kabul edildi." İbnu'l-Münzir ile İbn Ebî Hâtim, İbn Cüreyc'den bildiriyor: “Bana bildirilene göre her Kadir gecesinde Kur'ân'dan o yıl içinde indirilecek âyetler nazil olurdu. Vahiy kesilene ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edene kadar de bu böyle devam etmiştir. Bu şekilde bir yıllık vahiy yedinci kat semadan Cebrâîl'e inerdi. Cebrâîl de Yüce Allah'ın emirleri doğrultusunda Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) aktarirdl." Abd b. Humeyd ile İbnu'd-Durays, Dâvud b. Ebî Hind'den bildiriyor: Âmir eş-Şa'bî'ye: “Yüce Allah: «Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır...» buyurur. Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayı dışındaki diğer aylarda da vahiy nazil olur muydu?" diye sorduğumda şu karşılığı verdi: “Tabi ki inerdi. Ancak Cebrâîl yıl içinde nazil olan âyetleri Ramazan ayında Peygamberimizle (sallallahü aleyhi ve sellem) okur, mütalaa ederdi. Bu mütalaa esnasında da Yüce Allah nazil olan âyetler konusunda dilediği hükmü verir, dilediği hükümleri nesheder, dilediğini bırakır, dilediğini de unuttururdu." İbn Ebi'd-Dünya'nın bildirdiğine göre Dahhâk: (.....) âyetini açıklarken: “Kur'ân'da oruç tutulmasının farz kılındığı aydır" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: (.....) âyetini açıklarken: “İnsanların kendisiyle doğru yolu ve hidayeti bulacağı, helal, haram ve hadlerin açıklanıp belirtildiği kitaptır" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) âyetini açıklarken: “Helal ile haramların açıklanmasıdır" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Buhârî ile Müslim, İbn Mes'ûd'dan bildiriyor: “Ramazan ayı orucu farz kılınmadan önce Aşure gününde oruç tutulurdu. Ramazan ayının orucu farz kılınınca Aşura gününün orucu bırakıldı." İbn Ebî Şeybe ile Müslim, Câbir b. Semure'den bildiriyor: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Aşura gününde oruç tutmayı söyler, bu yönce Müslümanlara teşviklerde bulunur ve bu günde bizleri denetlerdi. Ramazan ayı orucunun farz kılınmasıyla Aşure gününde oruç tutulması veya tutulmaması konusunda bize herhangi bir şey demedi. Tutup tutmayanları da denetlemeyi bıraktı." Abd b. Humeyd ile İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.." âyetini açıklarken: “Kişinin evinde (mukîm iken) bu ayı idrak etmesidir" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun..." âyetini açıklarken: “Kişi yolcu iken şayet bulunduğu yerde ikamet ediyorsa oruç tutsun" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: “...Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun..." âyetini açıklarken: “Kişi şayet mukîm ise oruç tutmalıdır" demiştir. Vekî', Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ile İbn Ebî Hâtim, Hazret-i Âli'den bildiriyor: “Mukîm iken Ramazan ayını idrak eden kişi sonradan yolculuğa çıktığı zaman orucu tutması gerekir. Zira Yüce Allah: «...Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun...» buyurmuştur." Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre İbn Ömer: “...Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.." âyetini açıklarken: “Kişi ailesinin yanında, mukîm iken Ramazan ayını idrak ettiğinde sonradan yolculuğa çıkmayı istersede orucu tutsun" demiştir. Dârakutnî zayıf bir senedle Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Herkim mukîm olduğu halde Ramazan ayında bir günün orucunu bozarsa bir kurban kessin. İmkanı yoksa yoksullara otuz sâ' hurma dağıtsın." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan ile İbrâhim en-Nehaî: “Kişi ayakta durarak namaz kılamıyorsa oruç da tutmaz" demişlerdir. İbn Ebî Şeybe, Atâ'dan bildiriyor: “Yolculukta orucun hükmü namazın hükmü gibidir. Namazı kısaltarak kıldığın zaman oruç tutmazsın. Namazı tam olarak kıldığın zaman da oruç tutarsın." Süfyân b. Uyeyne, İbn Sa'd, Abd b. Humeyd, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr ve Beyhakî, Sünen'de Enes b. Mâlik el-Kuşeyrî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah yolcudan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır. Aynı şekilde hamile ve emziren kadından da orucu kaldırmıştır" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs'a yolculukta oruç tutmanın hükmü sorulunca: “Yolculukta oruç zorluktur, ancak Allah kolaylık göstermiştir. Sen kolay olanı (ruhsatı) seç" demiştir. Mâlik, Şâfiî, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Hamza el-Eslemî, Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem) yolculukta oruç tutmanın hükmünü sorunca: “Dilersen tutar, dilersen de tutmazsın" karşılığını verdi." Dârakutnî, Hamza b. Amr el-Eslemî'den bildiriyor: Allah Resûlü'ne (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yâ Resûlallah! Yolculuk esnasında kendimde oruç tutma gücünü buluyorum. Tutmamın bir sakıncası olur mu?" diye sorduğumda: “Yolculukta oruç tutmama Yüce Allah'ın verdiği bir ruhsattır. Bu ruhsatı kullanan kişi güzel olanı yapmış olur. Ancak tutmak isteyen kişi için de herhangi bir sakınca yoktur" karşılığını verdi. Ahmed, Abd b. Humeyd, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve Hâkim, Hamza b. Amr el-Eslemî'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) yolculukta oruç tutmanın hükmünü sorduğumda: “Oruç tutmak istiyorsan tut, istemezsen de tutmayabilirsin" karşılığını verdi. Abd b. Humeyd ve Dârakutnî, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yolculukta bazen oruç tutmuş, bazen tutmamıştır. Yine yolculukta bazen namazı kısaltmış, bazen de tam kılmıştır." Hatîb, Tâli't-Talhîs'de, Muâz b. Cebel'den bildiriyor. "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yolculukta oruç tutmamaya ruhsat veren âyet nazil olduktan sonra da yolcu iken oruç tutmuştur." Abd b. Humeyd, Ebû İyâd'dan bildiriyor: Hazret-i. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayında yolculuğa çıktığında yolculara: “Dileyen oruç tutsun, dileyen de tutmasın" diye seslenildi. Ravi der ki: Ebû İyâd'a: “Peki, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne yaptı?" diye sorulunca: “Allah Resûlü oruç tuttu ki tutmaya herkesten daha layıktır" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Yolculukta oruç tutanları kınamadığım gibi tutmayanları da kınamam" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb ile Âmir, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının Ramazan ayında yolculuğa çıktıkları zaman dileyenin oruç tuttuğu, dileyenin de tutmadığı, ne oruç tutanın tutmayanı, ne de oruç tutmayanın tutanı kınamadığı konusunda ortak görüş bildirmişlerdir. Mâlik, Şâfiî, Abd b. Humeyd, Buhârî ile Ebû Dâvud, Enes b. Mâlik'ten bildiriyor: “Ramazan ayında Peygamberimizle (sallallahü aleyhi ve sellem) bir yolculuğa çıkmıştık. Yolculuğa çıkanlardan bazıları oruç tutarken bazıları da tutmadı. Ancak ne tutanlar tutmayanları, ne de tutmayanlar tutanları böyle yaptığından dolayı kınamazdı." Müslim, Tirmizî ve Nesâî, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildiriyor: “Resûlullah'la (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayında yolculuğa çıktığımızda kimimiz oruç tutar, kimimiz de tutmazdı. Ancak ne tutanlar tutmayanları, ne de tutmayanlar tutanları böyle yaptığından dolayı kınamazdı. Kendisini tutabilecek güçte bulup oruç tutanların iyisini yaptığını, kendini zayıf görüp tutmayanın da iyisini yaptığını düşünürlerdi." İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî'nin Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yolculukta oruç tutmak, istenen ibadetlerden değildir" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Nesâî, İbn Mâce ve Hâkim'in Ka'b b. Âsım'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yolculukta oruç tutmak, istenen ibadetlerden değildir" buyurmuştur. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ömer: “Ramazan ayında yolculuk sırasında oruç tutmamak benim için tutmaktan daha iyidir" demiştir. İbn Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ömer: “Yolculukta oruç tutmama ruhsatı Yüce Allah'ın, kullarına ihsan ettiği bir sadakadır" demiştir.. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ömer'e yolculukta oruç tutmanın hükmü sorulunca: “Oruç tutmama gökten size gelen bir ruhsattır, dilerseniz bunu reddedin!" karşılığını vermiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Ömer'e yolculukta oruç tutmanın hükmü sorulunca: “Şayet birine bir sadaka versen ve verdiğin kişi bunu kabul etmese kızmaz miydin? Yolculukta oruç tutmama ruhsatı da Yüce Allah'ın size ihsan ettiği bir sadakadır" karşılığını vermiştir. Nesâî, İbn Mâce ve İbn Cerîr'in Abdurrahman b. Avf'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yolcuyken oruç tutan kişi, mukîm iken oruç tutmayan kişi gibidir" buyurmuştur. İbn Ebî Şeybe ile Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Yolculukta oruç tutmamak, kişinin kullanabileceği bir haktır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Muharrer b. Ebî Hureyre, Ramazan ayında çıktığı bir yolculukta oruçlarını tutmuş, geri döndüğünde de Ebû Hureyre tuttuğu oruçları kaza etmesini söylemiştir. Abd b. Humeyd, Abdullah b. Âmir b. Rabîa'dan bildiriyor: “Hazret-iÖmer, Ramazan ayında çıktığı bir yolculukta oruç tutan bir adamın dönüşte tuttuğu oruçları yeniden tutmasını söyledi." Vekî' ile Abd Humeyd'in bildirdiğine göre Ömer b. Abdilazîz'e (Ramazan ayında) yolculuk sırasında oruç tutmanın hükmü sorulunca şöyle demiştir: “Şayet tutmak sana güç gelmiyorsa orucunu tutarsın. Ancak tutmak size güç gelecekse tutmazsınız. Zira Yüce Allah: «... Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez...» buyurur." Abd b. Humeyd, Nesâî ve İbn Cerîr, Hayseme'deh bildiriyor: Enes b. Mâlik'e yolculuk sırasında oruç tutmanın hükmünü sorduğumda: “Kişi yolculukta oruç tutar" dedi. "O zaman: “...Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun..." âyeti ne ifade ediyor?" diye sorduğumda da şu karşılığı verdi: “Bu âyet nazil olduğunda yolculuklarımızı aç yapıyor ve konakladığımızda da tam olarak doyamıyorduk. Ancak şimdi tok karna yolculuk yapıyor ve konakladığımızda da istediğimiz kadar yemek yiebiliyoruz." İbn Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd, Enes'in: “Yolculuk sırasında oruç tutmayan kişi bu yöndeki ruhsatı kullanmıştır. Oruç tutan kişi ise en iyisini yapmıştır" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre yolculuk sırasında oruç tutma konusunda İbrâhim, Saîd b. Cübeyr ve Mücâhid'in: “Dilersen oruç tutar dilersen de tutmazsın. Ancak tutman daha iyidir" demişlerdir. Abd b. Humeyd'in, Avvâm b. Havşeb'den bildirdiğine göre Mücâhid şöyle demiştir: “Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayında çıktığı yolculuklarda bazen oruç tutar bazen de tutmazdı. Ashabı da bu ayda yolculuk ettiği zaman genelde oruç tuttuğunu ve kendilerine: «Siz yiyin! Zira Rabbim beni yedirip içirmektedir» buyurduğunu söylemişlerdir." Avvâm der ki: Mücâhid'e: “Peki sen yolculuk durumunda oruç tutma hakkında ne düşünüyorsun?" diye sorduğumda: “Ramazan ayında yapılan yolculukta oruç tutmak, Ramazan ayı dışında yapılan bir yolculukta oruç tutmaktan daha İyidir" karşılığını verdi.. Abd b. Humeyd, Ebu'l-Bahterî'den bildiriyor: Abîde: “Kişi Ramazan ayında oruca başladıktan sonra yolculuğa çıktığı zaman kalan günlerini oruçlu geçirsin" dedi ve: “...Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun..." âyetini okudu. İbn Abbâs da bu konuda şöyle derdi: “Ramazan ayında yolculuk sırasında kişi dilerse oruç tutar, isterse de tutmaz." Abd b. Humeyd, Muhammed b. Sîrîn'den bildiriyor: Abîde'ye: “Ramazan ayında yolculuğa çıkayım mı?" diye sorduğumda: “Hayır, çıkma" karşılığını verdi. Abd b. Humeyd,Jbrâhim'den bildiriyor: “Kişi mukîm iken Ramazan ayını idrak ettiği zaman ay bitene kadar yolculuğa çıkmasın. Bu ayda oruca başladıktan sonra çıkacaksa da yolculukta oruç tutsun. Zira Ramazan ayı içinde bu orucu tutmak, benim için başka bir ay içinde kaza etmekten daha iyidir." Abd b. Humeyd, Ebû Miclez'den bildiriyor: “Kişi mukîm iken Ramazan ayını idrak ettiği zaman ay bitene kadar yolculuğa çıkmasın. İlla çıkacaksa da yolculukta oruç tutsun." Abd b. Humeyd, Abdurrahman b. el-Kâsım'dan bildiriyor: İbrâhim b. Muhammed, Ramazan ayında Hazret-i Âişe'ye gelip ona selam vermek istedi. Hazret-i Âişe: “Nereye gidiyorsun?" diye sorunca, İbrâhim: “Umreye gidiyorum" karşılığını verdi. Hazret-i Âişe: “Ramazan ayı girene kadar oturdun, yola çıkmadın. Şimdi de çıkma!" deyince, İbrâhim: “Ama arkadaşlarım ve hazırladığım eşya ile yüküm artık yola çıktı" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hazret-i Âişe: “Olsun! Yük ile eşyalarını geri getirt ve Ramazan ayı bitene kadar yerinde kal!" dedi. Abd b. Humeyd, Ümmü Zerre'den bildiriyor: Bir Ramazan ayında Hazret-i Âişe'nin yanındayken erkek kardeşimin elçisi oraya geldi. Hazret-i Âişe: “Bu kim? Ne istiyor" diye sorunca: “Kardeşimin elçisi! Kardeşim yolculuğa çıkmak istiyor" karşılığını verdim. Bunun üzerine Hazret-i Âişe: “Ramazan ayı bitene kadar yolculuğa çıkmasın! Şayet ben yolculuktayken Ramazan ayını idrak etsem hemen bulunduğum yerde ikamet ederdim" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “Kişinin Ramazan ayında yolculuğa çıkmasında ve yolculuğu sırasında oruç tutmamasında bir sakınca yoktur" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “Yüce Allah, Ramazan ayını insanlara (yerlerinde kalmaları için) bir bağ kılmış değildir" demiştir. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atâ: “Ramazan ayını idrak eden kişinin yolculuğa çıkmasında ve yolculuğu sırasında oruç tutmamasında bir sakınca yoktur" demiştir. Abd b. Humeyd ile Ebû Dâvud, Sinân b. Seleme b. Muhabbik el- Hüzelî'den, o da babasından naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kendisini doyabileceği yere kadar götürebilecek bir bineğe sahip olan kişi Ramazan ayını idrak ettiği yerde orucunu tutsun" buyurmuştur. İbn Sa'd'ın Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah, ümmetime bir ihsan olarak Ramazan ayında hasta veya misafir olanın oruç tutmaması ruhsatını vermiştir" buyurmuştur. Taberânî, Ka'b oğullarından biri olan Enes b. Mâlik'ten bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bir süvari birliği kabilemize baskın yapmıştı. Allah Resûlü'nün (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına gittiğimde yemek yiyordu. "Otur, sen de yemeğimizden ye" diyerek beni davet edince: “Yâ Resûlallah! Ben oruçluyum" dedim. Bunun üzerine: “Gel de sana namaz ve oruç hakkında bilgi vereyim. Yüce Allah yolcudan namazın yarısını kaldırdı. Yolcu, hamile ve emziren kadınlardan da orucu kaldırdı" buyurdu. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İkrime: “...Tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun..." âyetini açıklarken: “Dileyen bu günleri aralıksız, dileyen de ayrı ayrı tutar" demiştir. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs, Ramazan ayında tutulmayan günlerin kaza edilmesi konusunda şöyle demiştir: “Dileyen bu günleri aralıksız, dileyen de ayrı ayrı tutar. Zira Yüce Allah: “'...Tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun..." buyurur." İbn Ebî Şeybe ve Dârakutnî'nln bildirdiğine göre İbn Abbâs, Ramazan ayında tutulmayan günlerin kaza edilmesi konusunda: “Dilediğin gibi (ister aralıksız ister ayrı ayrı) tut" demiştir. İbn Ömer de: “Bozduğun gibi (ard arda bozmuşsan aralıksız, ayrı ayrı bozmuşsan da ayrı ayrı) tutarsın" demiştir. Mâlik ile İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre İbn Ömer: “Ramazan ayında hastalık veya yolculuk dolayısıyla oruç tutmayan kişi bunları kaza ederken ard arda tutar" demiştir. Saîd b. Mansûr ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Enes'e, Ramazan ayında tutulamayan oruçların kaza edilmesi konusu sorulunca şöyle demiştir: “Yüce Allah: “...Tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun.." buyurur. Sayıyı tamamladıktan sonra ayrı ayrı tutmasında bir sakınca olmaz." İbn Ebî Şeybe, Dârakutnî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'a, Ramazan ayında tutulamayan oruçların ayrı ayrı kaza edilmesi konusu sorulunca şöyle demiştir: “Yüce Allah, gerekli hallerde tutmama ruhsatı ve kolaylığını tutulmayan günleri kaza ederken zorluk çıkarmak için tanımamıştır. Onun için sayıyı tamamladıktan sonra kişi kaza edeceği günleri dilediği gibi tutabilir." Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Râfi' b. Hadîc: “Sayıyı tamamladıktan sonra (kazayı) dilediğin gibi tutabilirsin" demiştir. İbn Ebî Şeybe ile Dârakutnî'nin bildirdiğine göre Muâz b. Cebele'e, Ramazan ayında tutulamayan oruçların kaza edilmesi konusu sorulunca: “Sayıyı tamamladıktan sonra (kazayı) dilediğin gibi tutabilirsin" demiştir. Dârakutnî, Amr b. el-Âs'tan bildiriyor: “Ramazan ayının kazasını tutacağın zaman ayrı ayrı tut. Zira Yüce Allah: “...Tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun..." buyurmuştur." Vekî' ile İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre kadının biri Ebû Hureyre'ye, Ramazan orucunun kazasını nasıl tutacağını sorunca, Ebû Hureyre: “Sayıyı tamamladıktan sonra dilediğin gibi tut. Zira Yüce Allah sizin için zorluk değil kolaylık ister" demiştir. İbnu'l-Münzir, Dârakutnî ve Beyhakî, Sünen'de, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: “Bu âyet: (Tutamadığı günler sayısınca başka günlerde ard arda tutsun) şeklinde nazil oldu. Ancak daha sonra (ard arda) ifadesi neshedildi." Dârakutnî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Üzerinde Ramazan kazası olan kişi, bu günleri ayrı ayrı değil ard arda tutsun" buyurmuştur. Dârakutnî, Abdullah b. Amr'dan bildiriyor: Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayında tutulamayan oruçların kazasının nasıl tutulacağı sorulunca: “Ard arda tutar, ancak ayrı ayrı tutması halinde de kaza borcunu ödemiş sayılır" buyurmuştur. Dârakutnî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan orucunun kazası konusunda: “Kişi dilerse ayrı ayrı, dilerse de ard arda tutar" buyurmuştur. Dârakutnî, İbn Abbâs'tan bir öncekinin benzerini zikreder. İbn Ebî Şeybe ile Dârakutnî, Muhammed b. el-Münkedir'den bildiriyor: Bana ulaştığına göre Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan orucu kazasının ayrı ayrı tutulması sorulunca: “Bu şekilde tutulabilirsin. Birinizin bir borcu olsa ve bu borcu ikişer üçer dirhem vererek ödese, sonunda borcunu ödemiş sayılmaz mı? Yüce Allah da kulunu affetme ve bağışlamaya herkesten daha layıktır" karşılığını vermiştir. Dârakutnî: “İsnadı hasendir, ancak mürsel hadistir" demiş, başka bir yerde bu hadisi değişik bir kanalla Câbir'den mevsûl ve merfû olarak rivayet etmiştir. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, el-Esmâu ve's-Sifât'ta bildirdiğine göre İbn Abbâs: “...Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez..." âyetini açıklarken: “Burada kolaylık yolculuk esnasında oruç tutmamaktır, zorluk ise yolculukta oruç tutmaktır" demiştir. İbn Merdûye, Mihcen b. el-Edra'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'. namaz kılan bir adamı görünce bir süre uzaktan onu izledi. Sonra bana: "Sence bu adam namazında samimi midir?" diye sordu. Ben: “Yâ Resûlallah! Medine ahalisi içinde en fazla namaz kılan kişidir!" dediğimde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu sözü ona duyurma ki onu helak edersinl" buyurdu ve şöyle devam etti: “Yüce Allah bu ümmeti için zorluğu değil kolaylığı istemiştir. " Ahmed, bizzat işiten bir bedeviden bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Dininizde en hayırlısı en kolay olanıdır! Dininizde en hayırlısı en kolay olanıdır!" buyurmuştur. İbn Sa'd, Ahmed, Ebû Ya'lâ, Taberânî ve İbn Merdûye, Urve el- Fukeymî'den bildiriyor: Müslümanlar Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şunu yapmamızın herhangi bir sakıncası var mı?" diye sorduklarında üç defa: "İnsanlar! Yüce Allah'ın dini kolaylık dinidir!" buyurdu. Bezzâr'ın Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kolaylaştırın zorlaştırmayın! Rahatlatın ürkütmeyin!" buyurmuştur. Ahmed'in Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu din (kolay olmasının yanında) ağır bir dindir, onun için (ibadetlerde) aşırıya kaçmadan ve kendinize fazla yüklenmeden ilerleyin" buyurmuştur. Bezzâr'ın Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu din (kolay olmasının yanında) ağır bir dindir; onun için (ibadetlerde) aşırıya kaçmadan ve kendinize fazla yüklenmeden ilerleyin. Zira yolda kalan kişi, artık ne yol katedebilir, ne de buna bir mecali kalır" buyurmuştur. Ahmed'in Ebû Zer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “İslam uysal bir binektir ve kendisine ancak şefkatle, yumuşak bir şekilde binilmelidir" buyurmuştur. Buhârî, Nesâî ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “İslam dini kolaylık dinidir. Dinle yarışa giren (aşırıya kaçan) kişi elbetteki yenik düşecektir. Mutedil olun, iyi olanı yapmaya çalışın ve bundan dolayı sevinin. Bu konuda günün başlangıcından, sonundan ve biraz da geceden faydalanın" buyurduğunu işittim. Tayâlisî, Ahmed ve Beyhakî, Büreyde'den bildiriyor:Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kolumdan tuttu ve beraber yürümeye başladık. Yürürken namaz kılan bir adamla karşılaştık. Bu adam rükû ve secdelerini çok uzun tutuyordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sence bu adam gösteriş mi yapıyor?" diye sorunca: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dedim. Bunun üzerine kolumu bıraktı ve: “Sizi hedefe ulaştıracak mutedil bir yol izleyin, zira bu dinle yarışa girecek kişi yenilir!" buyurdu. Beyhakî'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bu din (kolay olmasının yanında) ağır bir dindir, onun için (ibadetlerde) aşırıya kaçmadan ve kendinize fazla yüklenmeden ilerleyin. Allah'ın kullarını Allah'a ibadetten soğutmayın! Zira yolda kalan kişi, artık ne yol katedebilir, ne de buna bir mecali kalır" buyurmuştur.. Beyhakî'nin Amr b. el-Âs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bu din (kolay olmasının yanında) ağır bir dindir, onun için (ibadetlerde) aşırıya kaçmadan ve kendinize fazla yüklenmeden ilerleyin. Kendini Rabbinin ibadetinden soğutma! Zira yolda kalan kişi artık ne yol katedebilir, ne de buna bir mecali kalır. Hiç ölmeyecekmiş gibi ibadet et, yarın ölecekmiş gibi de günahlardan sakın." Taberânî ve Beyhakî, Sehl b. Ebî Umâme b. Sehl b. Huneyf'ten, o da babasından, o da babasından naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İbadetler konusunda aşırıya kaçmayın! Zira sizden Öncekiler bu yönde aşırıya kaçmaktan dolayı helak olmuşlardır. Onlardan arta kalanları da şu an rahip olarak özel oda ve hücrelerde bulabilirsiniz. " Beyhakî, Ma'bed el-Cühenî'den, o da sahabenin birinden bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İlim amelden daha üstündür. En hayırlı amel de mutedil olanıdır. Yüce Allah'ın dini aşırılık (ifrat) ile gevşeklik (tefrit) arasında bir dindir. İyilik de iki kötülük (iki uç) arasında bir yerdedir ki kişi, onu ancak Allah'ın inayetiyle elde edebilir. En kötü yolculuk da bineği nefes nefese koşturarak yapılan yolculuktur. " Ebû Ubeyd ve Beyhakî, İshâk b. Süveyd'den bildiriyor: Abdullah b. Mutarrif dünyadan el etek çekip kendini ibadete verince Mutarrif ona: “Ey Abdullah! İlim, amelden daha üstündür. İyilik de iki kötülük arasında bir yerdedir. İşlerin en hayırlısı mutedil olanıdır. En kötü yolculuk da bineği nefes nefese koşturarak yapılan yolculuktur" dedi. Ebû Ubeyd ve Beyhakî, Temîm ed-Dârî'den bildiriyor: “Ne dinden eksilt, ne de nefsine aşırı yüklen. İbadetlerde tahammül edebileceğin ve devamlı olarak yapabileceğin bir yolu tut." Beyhakî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah azimetinin (emirlerinin) yerine getirilmesini sevdiği gibi verdiği ruhsatının kullanımasını da sever" buyurmuştur. Bezzâr, Taberânî ve İbn Hibbân'ın İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah azimetinin (emirlerinin) yerine getirilmesini sevdiği gibi verdiği ruhsatının kullanılmasını da sever" buyurmuştur. Ahmed, Bezzâr, İbn Huzeyme, ibn Hibbân, Taberânî, M. el-Evsat'ta ve Beyhakî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah nasıl günah işlenmesinden hoşlanmaz ise karşılığında verdiği ruhsatının kullanılmasını da sever" buyurmuştur. Buhârî, el-Edebu'l-Mufred'de İbn Abbâs'tan bildiriyor: Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hangi dinler Allah'a daha sevimlidir?" diye sorulunca: "Tevhîdden ayrılmayan (hanîf) müsamahakâr dinler" karşılığını vermiştir. Ahmed ile Taberânî'nin bildirdiğine göre adamın biri İbn Ömer'e: “Yolculuk sırasında oruç tutmaya gücüm yetiyor, tutayım mı?" diye sorunca, İbn Ömer şu karşılığı vermiştir: “Bu konuda Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her kim Yüce Allah'ın tanıdığı ruhsatı kabul edip kullanmazsa Arafat dağları kadar günahı olur» buyurduğunu işittim." Taberânî, Abdullah b. Yezîd b. Âdem'den bildiriyor: Ebu'd-Derdâ, Vâsile b. el-Eska', Ebû Umâme ve Enes b. Mâlik'in bana bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kul nasıl Rabbinin kendisini bağışlamasını sever ise; Allah da verdiği ruhsatın kabul edilip kullanılmasını sever" buyurmuştur. Ahmed, Hazret-i Âişe'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Habeşlilerin oyunlarını izlemem için çenemi omzuna koydu. Usanıp ayrılana kadar da omzunun ardından oyunlarını seyrettim. O gün şöyle buyurmuştu: "Yahudiler dinimizin kolaylık ve hoşgörü dini olduğunu görsün! Ben tevhîd ve hoşgörüye dayalı bir dinle gönderildim. " Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “Yüce Allah'ın dini, gevşekliğin üstü ile aşırılığın altı olan bir yerde kılınmıştır" demiştir. Abdurrezzâk, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Yolculukta oruç tutanı kınama! Aynı şekilde oruç tutmayanı da kınama. Kişi hangisi kendisine kolay geliyorsa onu yapar. Zira Yüce Allah: “...Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez..." buyurur." Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Mücâhid: “Yolculuk esnasında oruç konusunda sana nasıl kolay geliyorsa öyle yap. Zira Yüce Allah kuluna kolaylıktan başka bir şeyi istemez" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Rabî': “...Bu da sayıyı tamamlamanız..." âyetini açıklarken: “Ramazan ayının günlerini tamamlamanız, anlamındadır" demiştir. Ebû Dâvud, Nesâî, İbnu'l-Münzir ve Dârakutnî, Sünen'de Huzeyfe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazan hilalini görmeden veya (hava kapalı ise) Şaban ayını otuza tamamlamadan oruca önceden başlamayın. Oruca başladığınız zaman da bir daha hilali görene kadar veya orucunuz otuz güne tamamlanana kadar orucu bitirmeyin. " Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Hiç kimse Ramazan ayını birkaç gün önceden oruca başlayarak karşılamasın. Ancak bu günler kişinin mutad olarak tuttuğu oruca denk geliyorsa bir sakıncası olmaz. Hilâli görmeden de oruca başlamayın! Aynı şekilde bir daha görmeden de orucu bitirmeyin. Şayet hava kapalı olur da hilali göremezseniz Ramazan ayını otuza, tamamlayın, sonra orucu bırakın." Buhârî, Müslim ve Nesâî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ramazan hilalini gördüğünüzde oruca başlayın, bir daha gördüğünüzde de orucu bitirin. Hava kapalı olur da hilali göremezseniz Ramazan ayını (otuza) tamamlayın" buyurmuştur. Başka bir lafızda: “...Ayı otuz gün üzerinden hesaplayın" şeklinde geçer. Dârakutnî, Rafi' b. Hadîc'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Şaban ayını otuza tamamlayın ve Ramazan'a Öncesinden oruca başlamayın. Ramazan hilalini gördüğünüzde de oruca başlayın. Bir daha gördüğünüzde orucu bırakın. Şayet hava kapalı olur da hilali göremezseniz Ramazan ayını otuza tamamlayın, sonra orucu bırakın" buyurdu. Sonra iki elini açıp parmaklarını göstererek: “Bir ay şu şu ve şu kadar (yirmidokuz) gündür" buyurdu ve üçüncü deyişinde de başparmağını kapalı tuttu. Dârakutnî, Abdurrahman b. Zeyd b. el-Hattâb'tan bildiriyor: Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabıyla birlikte bulunduk. Bize bildirdiklerine göre Allah Resûlü şöyle buyurmuştur: “Ramazan hilalini gördüğünüz zaman oruca başlayın. Bir daha gördüğünüzde de orucu bitirin. Şayet Ramazan ayının son gününde hava bulutlu olup da hilali göremezseniz orucunuzu otuz güne tamamlayın. Adalet sahibi iki kişinin hilali gördüklerine dair şahitlik etmeleriyle de oruca başlayıp orucu bitirebilir ve bu yönde diğer ibadetlerinizi yapabilirsiniz." Dârakutnî, Ebû Mes'ûd el-Ensârî'den bildiriyor: “Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan ayında otuzuncu güne (hilali göremedikleri için) oruçlu olarak başladı. Ancak iki bedevi gelip de Allah'tan başka ilah olmadığına ve önceki gece Şevval ayının hilalini gördüklerine dair şehadet edince Allah Resûlü Müslümanların oruçlarını bozmalarını emretti." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk: “...Bu da sayıyı tamamlamanız..." âyetini açıklarken: “Hasta veya yolcu olan kişinin tutamadığı günleri tutup (Ramazan orucunu) tamamlaması için, manasındadır" demiştir. İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve el-Mervezî, el-îdeyn'de bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem: “...Size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbîr etmeniz içindir..." âyetini açıklarken: “Burada tekbîr, Ramazan bayramı günü tekbîr getirmektir" demiştir. İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildiriyor: “Müslümanların Şevvâl hilalini gördükleri zaman bayram vakti bitene kadar tekbir getirmeleri gerekir. Zira Yüce Allah: “...Bu da sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbîr etmeniz içindir..." buyurur." Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr'de Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Bayramlarınızı tekbirlerle süsleyin" buyurmuştur. Mervezî, Dârakutnî ve Beyhakî, Sünen'de Ebû Abdirrahman es-Sülemî'den bildiriyor: “Müslümanlar Ramazan bayramında Kurban bayramından daha fazla tekbir getirirlerdi." İbn Ebî Şeybe, Musannef’te, Zührî'den bildiriyor: “Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan bayramında evden çıkar, namazgaha ulaşıncaya ve bayram namazını kılıncaya kadar tekbir getirirdi. Namazı bitirdikten sonra da tekbiri keserdi." Beyhakî bu hadisi başka bir kanalla mevsûl olarak Zührî'den, o Sâlim'den, o da İbn Ömer'den nakleder ve zayıf olduğunu bildirir. Beyhakî, Şuabu'l-îman'da Nâfi' kanalıyla Abdullah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) her iki bayramda namazgâha çıkarken yükse sesle tekbîr getirir ve tehlîl (Lâ ilâhe illallah) ederdi. İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Atâ: “Bayram günü tekbîr getirmek sünnettendir" demiştir. Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe ve Mervezî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd (bayramlarda) şöyle tekbîr getirirdi: “Allahu Ekber! Allahu Ekber! Lâ ilâhe illallahu vallahu Ekber! Allahu Ekberu ve lillâhil-hamd (Allah büyükler büyüğüdür! Allah büyükler büyüğüdür! Allah'tan başka ilah yoktur! Allah büyükler büyüğüdür! Allah büyükler büyüğüdür ve hamd ancak onadır)." İbn Ebî Şeybe, Mervezî ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre İbn Abbâs (haramlarda) şöyle tekbîr getirirdi: “Allahu Ekberu kebîra! Allahu Ekberu kebîra! Allahu Ekberu ve lillâhil-hamd! Allahu Ekberu ve Ecellu! Allahu Ekberu alâ mâ hedânâ! (=Allah büyüktür, büyükler büyüğüdür! Allah büyüktür, büyükler büyüğüdür! Allah büyüktür ve hamd ancak onadır! Allah büyükler büyüğü yüceler yücesidir! Bize verdiği hidayetle Allah, büyükler büyüğüdür)." Beyhakî, Ebû Osmân en-Nehdî'den bildiriyor: Selmân bize tekbîr getirmeyi şu şekilde öğretirdi: “Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekberu kebîra! Allahumme ente a'Iâ ve ecellu min en yekûne leke sâhibetun ev yekûne leke veledun ev en yekûne leke şerîkun fil-mülki ev yekûne leke veliyyun minez-zülli! Vekebbirhu tekbîra! Allahume iğfir lenâ! Allahumme irhamnâ (=Allah büyüktür! Allah büyüktür! Allah büyüktür, büyükler büyüğüdür! Allahım! Sen, dostun, çocuğun, hükümranlığında ortağın ve yardımcın olamayacak kadar ulu ve yücesin! Allah'ı tazim et ve yücelt! Allahım! Bizi bağışla! Bize merhamet et)." |
﴾ 185 ﴿