202"...İnsanlardan: «Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver» diyenler vardır. Bunların âhirette bir nasibi yoktur. Onlardan: «Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru» diyenler de vardır. İşte onlara kazandıklarından bir nasıp vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir" İbn Ebî Hâtim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Bedevilerden bir topluluk vakfe yerine gelir ve: “Allahım! Bu yılı bize yağmurlu bir yıl kıl. Bereketli bir yıl kıl. Bol çocuklu bir yıl kıl!" diye dua ederlerdi. Ancak âhiretlerine yönelik hiçbir şey istemezlerdi. Yüce Allah bunlar hakkında: “...İnsanlardan: «Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver» diyenler vardır. Bunların âhirette bir nasibi yoktur" buyurmuştur. Onlardan sonra bazı müminler gelir ve: “...Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru..." diye dua ederlerdi. Yüce Allah bunlar için de: “İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir" buyurmuştur." Taberânî, Abdullah b. ez-Zübeyr'den bildiriyor: Cahiliye döneminde insanlar Müzdelife'de vakfeye durdukları zaman biri: “Allahım! Bana rızık olarak bol deve ver!" derken, diğeri: “Allahım! Bana rızık olarak bol koyun ver!" diye dua ederdi. Bu konuda Yüce Allah: “...İnsanlardan: «Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver» diyenler vardır. Bunların âhirette bir nasibi yoktur. Onlardan: «Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru» diyenler de vardır. İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir" âyetlerini indirdi." İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Enes b. Mâlik: “...İnsanlardan: «Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver» diyenler vardır..." âyetini açıklarken şöyle demiştir: “Cahiliye döneminde çıplak olarak tavaf eder ve: «Allahım! Bize yağmur gönder! Düşmanlarımıza karşı bizi muzaffer kıl ve sağ salim bir şekilde geri dönmeyi ihsan et» diye dua ederlerdi." Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Mücâhid'den bildiriyor: “Bunlar: «Rabbimiz! Bize galibiyet ihsan et!» diye dua ederler, ancak âhiretlerine yönelik hiçbir şey istemezlerdi. Bunun üzerine bu âyet nazil olmuştur." İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî ve Ebû Ya'lâ, Enes'ten bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) çokça: “Rabbimiz olan Allahım! Bizlere dünyada da âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru" şeklinde dua ederdi. İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Abd b. Humeyd, Buhârî, el-Edebu'l-Müfred'de , Müslim, Tirmizî, Nesâî, Ebû Ya'lâ, İbn Hibbân, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî, Şuab'da, Enes'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), hastalıktan dolayı yolunmuş kuş yavrusunu andıran müslümanlardan biradamı ziyarete gitti. Ona: “Yüce Allah'a nasıl dua ediyordun?" diye sorunca; adam: “Allahım! Şayet âhirette bana vereceğin bir ceza varsa o cezayı bana bu dünyadayken çektir, diye dua ediyordum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sübhânallahl Senin buna gücün yetmez ve bunu kaldıramazsın! Oysa: «Rabbimiz! Bizlere dünyada da âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru» diye dua etseydin ya!" buyurdu ve şifa bulması için ona dua etti. Yüce Allah da onu iyileştirdi. İbn Ebî Şeybe, Buhârî, Edeb'de ve İbn Ebî Hâtim, Enes'ten bildiriyor: Sâbit bana: “Kardeşlerin senden dua istiyor" dediğinde onlara: “Allahım! Bizlere dünyada da âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru" diye dua ettim. Bir daha benden dua etmemi istediklerinde de: “Sizin için işleri zorlaştırmamı mı isityorsunuz? Zira Yüce Allah hem dünyada, hem de âhirette size iyilikler verip Cehennem ateşinden de koruduğu zaman hayırlı olan tüm şeyleri size vermiş oluyor zaten" dedim." Şâfiî, İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Târih'de, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Huzeyme, İbnu'l-Cârûd, İbn Hibbân, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî, Şuab'da, Abdullah b. es-Sâib'den bildiriyor: Rüknü'l-Yemânî ile Hacer-i Esved arasında Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem): “Rabbimiz! Bizlere dünyada da, âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru" diye dua ettiğini işittim. İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Ne zaman bir Rükn'e uğrasam üzerinde bir meleğin: «Amin» dediğini görmüşümdür. Onun için siz de Rükn'e uğradığınızda: “Rabbimiz! Bizlere dünyada da âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru" diye dua edin." İbn Ebî Şeybe ve Beyhakî, Şuab'da İbn Abbâs'dan bildiriyor: “Yüce Allah'ın gökleri ve yeri yarattığından beri Rüknü'l-Yemânî'de: «Amin! Amin!» diyen görevli bir melek vardır. Siz de oraya uğradığınızda: «Rabbimiz! Bizlere dünyada da âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru» diye dua edin." İbn Mâce ve el-Cenedî, Fadâilu Mekke'de bildirdiğine göre Atâ b. Ebî. Rebâh'a tavaf sırasında Rüknü'l-Yemânî hakkında soru sorulunca şöyle demiştir: Ebû Hureyre'nin bana bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Rüknü'l-Yemânî'de görevlendirilmiş yetmiş melek vardır. Kişi: «Allahım! Dünyada da, âhirette de senden mağfiret ve afiyet dilerim. Rabbimiz! Bizlere dünyada da âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru» diye dua ettiği zaman bu melekler: «Amin» derler." Ezrakî, İbn Ebî Necîh'ten bildiriyor: Tavaf sırasında Hazret-iÖmer ile Abdurrahman b. Avf'ın ağızlarından en fazla: «Rabbimiz! Bizlere dünyada da, âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru» sözleri dökülürdü. İbn Ebî Şeybe ve Abdullah b. Ahmed, ez-Zühd'e zevâid olarak, Habîb b. Suhbân el-Kâhilî'den bildiriyor: Kâbe'yi tavaf ederken tavaf eden Ömer b. el- Hattâb'Ia karşılaştım. Ağzından: “Rabbimiz! Bizlere dünyada da, âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru" sözünden başka bir şey çıkmıyordu. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime teşrîk günlerinde: “Rabbimiz! Bizlere dünyada da âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru" denilmesini müstehab görürdü. Abd b. Humeyd, Atâ'dan bildiriyor: Savaşa çıkacak her kişinin yola koyulacağı zaman ailesine doğru dönüp: “Rabbimiz! Bizlere dünyada da âhirette de iyilikler ver ve Cehennem ateşinden koru" diye dua etmesi gerekir. İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildiriyor: Hac zamanında o bölgede üç türlü insan grubu bulunurdu. Bunlar, Allah Resûlü ile müminler, kafirler ve münafıklardı. "...İnsanlardan: «Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver» diyenler vardır..." diyenler (kafirler) sadece dünya ve nimetleri için haccetmişlerdir ki bunlar âhireti istemezler ve ona inanmazlar. Allah Resûlü ve müminler ise: “...Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru..." derler. Üçüncü sınıf (münafıklar.) hakkında ise: “İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır" buyrulmuştur. Ahmed ve Tirmizî, Enes'ten bildiriyor: Adamın biri Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve: “Yâ Resûlallah! Duaların en üstünü hangisidir?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Rabbinden hem dünya, hem de âhirette mağfiret ve afiyet dilemendir" karşılığını verdi. Adamın ikinci gün yine geldi ve: “Yâ Resûlallah.' Duaların en üstünü hangisidir?" diye sordu. Allah Resûlü yine: “Rabbinden hem dünya, hem de âhirette mağfiret ve afiyet dilemendir" karşılığını verdi. Adam üçüncü gün gelip yine: “Yâ Resûlallah! Duaların en üstünü hangisidir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Rabbinden hem dünya, hem de âhirette mağfiret ve afiyet dilemendir. Şayet Yüce Allah bunları hem dünyada, hem de âhirette sana verecek olursa kurtuldun demektir" buyurdu. Abdurrezzâk'ın bildirdiğine göre Katâde: “...Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver..." âyetini açıklarken: “Dünyada ve âhirette istenen bu iyilik afiyettir" demiştir. İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, Murhibî, Fadlu'l-İlm'de ve Beyhakî, Şuabu'l-îman'da bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): “...Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver..." âyetini açıklarken: “Dünyadaki iyilik ilim ile ibadettir. Âhiretteki iyilik ise Cennettir" demiştir. İbn Cerîr, Süddî'den bildiriyor: “Ayette bahsedilen dünyadaki iyilik maldır, âhiretteki iyilik ise Cennettir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan: “...Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver..." âyetini açıklarken: “Bu iyilik helal mal ile faydalı olacak ilimdir" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b bu âyeti açıklarken: “Saliha bir kadın da bu iyiliklerden biridir" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Sâlim b. Abdillah b. Ömer: “...Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver..." âyetini açıklarken: “Bu iyilikten kasıt iyi bir şekilde övülmedir" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ: “İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır.." âyetini açıklarken: “Burada kazandıklarından kasıt yaptıkları hayırlı işlerdir" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: “...Allah, hesabı pek çabuk görendir" âyetini açıklarken: “Yapılanların tümünü çıkarıp hesaplamada pek çabuktur" demiştir. Şâfiî, el-Ümm'de, Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Musannef’te, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, Hâkim ve Beyhakî, Sünen'de bildirdiğine göre adamın biri İbn Abbâs'a: “Kabilemle, yüklerini ücretle taşıma konusunda anlaştım. Yanlarında haccetmeme izin vermeleri karşılığında da bu ücretten bir kısmını düştüm. Bu durumda haccım olur mu?" diye sordu. İbn Abbâs: “Yüce Allah'ın, haklarında: «İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir» buyurduğu kimselerden birisin" karşılığını verdi. İbn Ebî Dâvud, el-Mesâhifte Süfyân'dan bildiriyor: “Abdullah'ın öğrencileri Bakara Sûresi'nin 202. âyetini, (.....) lafzıyla okurlardı." |
﴾ 202 ﴿