207

"İnsanlardan öyleleri var kî Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar. Allah ise kullarına karşı çok merhametlidir"

İbn Merdûye, Suheyb'den bildiriyor: Mekke'den Medine'ye Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına hicret etmek istediğimde Kureyşliler bana:

“Ey Suheyb! Bize geldiğin zaman hiç malın yoktu. Şimdi malını da alıp gitmek istiyorsun. Vallahi buna asla izin vermeyiz!" dediler. Onlara:

“Peki, malını size bıraksam gitmeme izin verir misiniz?" diye sorduğumda:

“Evet, izin veririz" dediler. Malımı onlara verince beni bıraktılar. Yola koyulup Medine'ye geldim. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu olanları işitince iki defa:

“Suheyb bu alışverişinde kâr ettil" buyurdu."

İbn Sa'd, Hâris b. Ebî Usâme, Müsned'de, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Ebû Nuaym, Hilye'de ve İbn Asâkir, Saîd b. el-Müseyyeb'den bildiriyor: Suheyb, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) doğru hicret etmek üzere yola çıkınca Kureyş'ten bir topluluk onun peşine düştü. Suheyb onları görünce bineğinden indi. Ok çantasındaki okları da çıkarıp onlara şöyle seslendi:

“Ey Kureyşliler! Siz de bilirsiniz ki hepinizden daha iyi ok atarım. Allah'a yemin olsun ki siz bana ulaşmadan bendeki tüm okları üzerinize atarım! Sonra kılıcımı alır parçalanıncaya kadar sizinle vuruşurum. Sonrasında da istediğinizi yapabilirsiniz! Ama isterseniz size malımın ve paramın Mekke'deki yerini söylerim. Onları almaya karşılık beni bırakırsınız." Kureyşliler de:

“Kabul ediyoruz" dedi. Suheyb, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına ulaştığında ona:

“Alışverişin kârlı oldu! Alışverişin kârlı oldu!" buyurdu. Ardından:

“İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar. Allah ise kullarına karşı çok merhametlidir" âyeti nazil oldu.

Taberânî ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc:

“İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetini açıklarken:

“Bu âyet, Suheyb b. Sinân ile Ebû Zer hakkında nazil olmuştur" dedi.

İbn Cerîr ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İkrime:

“İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bu âyet, Suheyb b. Sinân ile Ebû Zer el-Ğifâri (Cündüb b. es- Seken) hakkında nazil olmuştur. Ebû Zer'i kabilesi alıkoymuş, ancak Ebû Zer kaçarak Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına Mekke'ye gelmiştir. Daha sonra Medine'ye hicret etmek isterken de Merru'z-Zahrân'da iken onu yakalamışlar ancak yine ellerinden kaçıp Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına ulaşmıştır. Suheyb'i de kabilesi yakalamış, malını onlara vererek kendini kurtarmıştır. Hicret etmek istediğinde de Kunfuz b. Umeyr b. Cud'ân karşısını çıkmış, geriye kalan malını da ona vererek elinden kurtulmuştur.

Taberânî, Hâkim, Beyhakî, Delâil'de ve İbn Asâkir, Suheyb'den bildiriyor: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye hicret etmek üzere çıkınca ben de gitmek istedim, ancak Kureyşli gençler beni geri çevirdiler. Daha sonra bir daha çıkıp dört fersahlık bir yol aldıktan sonra Kureyşlilerden bir grup beni geri götürmek üzere peşime düşüp bana yetiştiler. Onlara:

“Size birkaç ûkiyye altın verip beni bırakmaya ne dersiniz?" dediğimde kabul ettiler. Bunun üzerine:

“Evime gidip kapı eşiğini eşin. Altınları orada bulacaksınız" dedim. Bu şekilde beni bıraktılar ve tekrar yola koyuldum. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) henüz Kubâ'da iken yetiştim. Beni görünce üç defa:

“Ey Ebû Yahyâ! Alışverişin kârlı oldu!" buyurdu. " Resûlallah! Benden önce benim durumu sana bildirecek biri gelmedi. Bunu sana haber veren de Cebrâîl'den başkası olamaz" dedim.

İbnu'l-Münzir ve Hâkim, Enes'ten bildiriyor: Suheyb'in Medine'ye doğru yola çıkması konusunda Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem):

“İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..."âyeti nazil oldu. Allah Resûlü, Suheyb'i görünce:

“Ey Ebû Yahyâ! Alışverişin kârlı oldu!" buyurdu ve nazil olan bu âyeti ona okudu.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde:

“İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetini açıklarken:

“Bunlardan kasıt Muhâcir ile Ensâr'dır" demiştir.

Vekî', Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Muğîre b. Şu'be'den bildiriyor: Bir savaşta iken müslümanlardan biri bizden önce davranıp düşman üzerine atıldı ve öldürülene kadar savaştı. Müslümanlar:

“Adam kendini tehlikeye attı!" demeye başladılar. Durumu hakkında Ömer'e bir mektup yazdığımda Ömer cevaben şöyle yazdı:

“Durumu onların dedikleri gibi değildir. O, Yüce Allah'ın: «İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar...» âyetinde belirttiği kimselerden biridir."

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Muhammed b. Sîrîn'den bildiriyor: Hişâm b. Âmir düşman saflarına daldı ve safı yarıp geçti. Müslümanlar:

“Adam kendini tehlikeye atıyor" dediklerinde Ebû Hureyre cevaben:

“İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetini okudu.

Beyhakî, Sünen'de Müdrik b. Avf el-Ahmesî'deri bildiriyor: Ömer'in yanında otururken Nehavend savaşında herkesten önce davranıp düşmana saldıran ve ölen bir adamdan bahsettiler. Ben:

“O benim dayımdır. Müslümanlar da dayımın kendisini tehlikeye attığını söylüyorlar" dediğimde, Ömer:

“Yanılmışlar! Zira o dünyasını vererek âhiretini satın alan kişilerdendir" karşılığını verdi.

İbn Asâkir'in Kelbî vasıtasıyla Ebû Salih'ten bildirdiğine göre İbn Abbâs:

“İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetini açıklarken şöyle demiştir:

“Bu âyet Suheyb ile birkaç arkadaşı hakkında nazil oldu. Zira Mekkeliler onları tekrar müşrik yapabilmek için yakalamışlardı. Onların içinde Ammâr, Ammâr'ın annesi Sümeyye, babası Yâsir, Bilâl, Habbâb ve Huvaytib b. Abdiluzza'nın azatlısı Âbis de vardı."

Taberânî, Ebû Nuaym, Hilye'de ve İbn Asâkir, Suheyb'den bildiriyor: Müşrikler Mekke'den ayrılan Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) peşine düştüklerinde Allah Resûlü, Ebû Bekr'le birlikte mağarada saklandı. Müşrikler mağaraya bakıp gittikten sonra Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Yazık oldu Suheyb'e! Onu yanıma alamadım!" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'den çıkmadan önce Ebû Bekr'i iki veya üç defa Suheyb'e göndermiş onu da yanında almak istemişti. Ancak Ebû Bekr yanına gidince onu namaz kılarken buldu. Geri dönüp:

“Namaz kılıyordu ve namazını kesmek istemedim" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):

“Doğrusunu yapmışsın!" buyurdu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr o gece Mekke'den ayrıldılar. Sabah olunca Suheyb, Ebû Bekr'in hanımı Ümmü Rûmân'ın yanına geldi. Ümmü Rûmân ona:

“Sen hâlâ burada mısın? Kardeşin dün gece çıktı ve azıklarından sana da biraz bıraktı" dedi.

Suheyb sonrasını şöyle anlatır:

“Bunun üzerine oradan ayrıldım ve hanımım Ümmü Amr'ın yanına girdim. Kılıcımı, yayımı ve ok torbamı alıp yola düştüm. Medine'ye ulaştığımda Allah Resûlü'nü Ebû Bekr ile otururken buldum. Ebû Bekr beni görünce hemen kalkıp hakkımda nazil olan âyeti bana müjdeledi ve elimi tuttu. Ona biraz sitem etmem üzerine benden özür diledi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise:

“Ey Ebû Yahyâ! Alışverişin kârlı oldu!" diyerek müşriklere malımı vermem konusunda beni kârlı çıkardı.

İbn Ebî Hayseme ve İbn Asâkir, Mus'ab b. Abdillah'tan bildiriyor: Suheyb yanında bol parayla birlikte Rumlardan kaçıp Mekke'ye geldi. Mekke'ye gelince Abdullah b. Cud'ân'ın anlaşmalısı oldu. Rumlar da Suheyb'i Ninova'da yakalamışlardı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'den Medine'ye hicret edince o da çıkmak istedi. Ancak müşrikler:

“Malın ve ailenle peşinden gitmene izin vermeyiz!" dediler. O da malını onlara verip hicret etmiştir. Bundan dolayıdır ki Allah Resûlü ona:

“Alışverişin kârlı oldu!" buyurmuştur. Yüce Allah, Suheyb'in bu davranışı hakkında da:

“İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetini indirmiştir. Mâlik b. Sinân onun kardeşidir.

Hâkim, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Hazret-iÖmer'in yanında otururken Kûfe'den mektup geldi. Mektupta Kûfelilerden kaç kişinin Kur'ân'ı öğrenip okuduğu yazıyordu. Ömer tekbir getirince ben:

“İhtilafa düşmüşler!" dedim. Ömer bana:

“Nereden anladın?" diye sorunca:

“İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır. Senin yanından ayrılınca, ülkede fesat çıkarmaya çalışır, ürünleri ve nesilleri mahvetmek için uğraşır. Allah, elbette fesadı sevmez" âyetlerini okudum ve:

“Şayet bunu yaparlarsa elbetteki Kur'ân'ın sahibi buna karşı sessiz kalmayacaktır" dedim. Sonra:

“Ona «Allah'tan kork» denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! İnsanlardan öyleleri de var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetlerini okuduğumda:

“Canım elinde olana yemin olsun ki doğru söyledin!" dedi."

Hâkim, Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'den bildiriyor: İbn Abbâs, Hazret-iÖmer'in elinden tutmuş yürüyorken, Ömer:

“Gördüğüm kadarıyla herkes Kur'ân'la konuşmaya, onu okumaya başladı" dedi. "Ey müminlerin emiri! Ben bundan hoşlanmıyorum" dediğimde, Ömer:

“Neden?" diye sordu. "Çünkü kendilerini okumaya verdiler mi sadece okuyacaklar. Sadece okudukları zaman ihtilafa düşecekler. İhtilafa düştükleri zaman da birbirlerinin boyunlarını vuracaklar" karşılığını verdiğimde, Ömer:

“Ben de bunu biliyor, ancak kimseye söyleyemiyordum" karşılığını verdi.

İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildiriyor: İbn Abbâs bu âyet ile bir önceki âyeti Ömer b. el-Hattâb'ın yanında okudu ve:

“İki adam birbiriyle savaşacak.'" dedi. Ömer:

“Ne dedin?" diye sorunca, İbn Abbâs şu karşılığı verdi:

“Ey müminlerin emiri! Burada, biri kendisine:

“Allah'tan kork!" denildiği zaman gururu dolayısıyla daha fazla günaha giren biri ile Allah rızası için nefsini feda eden olmak üzere iki tür adam görüyorum. Şimdi bu ikisinden biri diğerine:

“Allah'tan kork!" dese, diğeri de gurura kapılıp bunu kabul etmese bu durumda söyleyen kişi:

“O zaman ben de kendimi feda ediyorum!" diyecek ve onunla savaşa girecek. İşte bu şekilde iki adam birbiriyle savaşmış olacak." Bunu duyan Ömer:

“Allah seni muvaffak etsin ey İbn Abbâs!" dedi.

Abd b. Humeyd, İkrime'den bildiriyor: Ömer b. el-Hâttâb:

“Ona «Allah'tan kork» denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetlerini okuduğu zaman:

“Buradaki iki adam dövüşecek!" derdi.

Vekî', Abd b. Humeyd, Buhârî, Târih'de, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Hatîb'in bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib, Bakara Sûresi'nin 206 ile 207. âyetlerini okudu ve:

“Kâbe'nin Rabbine andolsun ki bu iki adam dövüşecek!" dedi.

Vekî', Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr, Sâlîh b. Ebû Halîl'den bildiriyor: Ömer bir adamın:

“Ona «Allah'tan kork» denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın rızasını dileyerek nefsini satar..." âyetlerini okuduğunu işitince:

“İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn! Adam kalkıp diğerine iyiliği emredip kötülükten nehyedeyim derken diğeri tarafından öldürülüyor!" dedi.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir, Hasan(-ı Basrî)'dan bildiriyor:

“Müslüman biri karşılaştığı; kafire:

“Lâ ilâhe illlah" de, hakketmedikten sonra malın ve kanın bana haram olsun!" der. Kafir bunu demeyi kabul etmeyince, bu kez Müslüman olan kişi:

“O zaman ben de kendimi Allah'a feda ediyorum" der ve ölene kadar kafirle savaşır. İşte bu iki âyet böylesi Müslümanlar hakkında nazil olmuştur."

207 ﴿