216"Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: Mekke döneminde Yüce Allah, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) ve müminlere tevhidi, namazı, zekatı ve savaştan uzak durmalarını emretmiştir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye hicret ettikten sonra diğer farzlar nazil oldu. Bunlardan biri de: “Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz..." âyetiyle savaş konusundaki hükümdür. Âyetle daha önce yasaklanmış olan savaşa izin verilmiştir. Âyette: “Savaşmak size meşakkatli gelebilir. Cihad etmeyi veya müşriklerle savaşmayı sevmeyebilirsiniz ancak Allah, böylesi bir savaşın sonunda sizin hayrınıza olan zafer, ganimet ve şehadeti ihsan eder. Cihada çıkmayıp evlerinizde oturmayı sevebilirsiniz, ancak Allah böylesi bir oturmanın sonunu, sizi zafersiz ve ganimetsiz bırakarak kötü kılar" denilmiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İbn Cüreyc'den bildiriyor: “Atâ'ya: “Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı..." âyetine göre savaş bütün insanlara mı farz kılındı?" diye sorduğumda: “Hayır! Savaş, âyetin indiği zamandaki insanlara farz kılınmıştı" karşılığını verdi. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Şihâb bu âyeti açıklarken şöyle demiştir: “Cihad, savaşa çıksın veya geride kalsın herkese farz kılınmıştır. Savaş çıkmayıp geride kalanlar hazır halde beklerler. Kendilerinden yardım istenildiğinde yardım ederler. Savaşa çıkması emredildiğinde savaşa çıkarlar. Kendilerine ihtiyaç duyulmadığı zamanlarda ise geride kalırlar." İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, İkrime'den bildiriyor: “...Hoşunuza gitmediği hâlde..." âyetini: “...İşittik ve itaat ettik..." âyeti neshetmiştir. İbn Cerîr mevsûl olarak İkrime vasıtasıyla İbn Abbâs'tan yorumun benzerini zikreder. İbnu'l-Münzir ve Beyhakî, Sünende Ali'den bildirdiğine göre İbn Abbâs: “Yüce Allah'ın: (.....) sözü, farzı ifade eder" demiştir. İbnu'l-Münzir, Mücâhid'den bildiriyor: “Kur'ân'da Yüce Allah'ın: dediği yerler farziyeti ifade eder. İbn Ebî Hâtim'in Süddî vasıtasıyla bildirdiğine göre Ebû Mâlik şöyle demiştir: “İki âyet hariç Kur'ân'da Yüce Allah'ın: dediği yerler farziyeti ifade eder. Bu iki âyetten biri de: (Umulur ki sizi boşarsa Rabbi ona, sizin yerinize sizden de hayırlı Müslüman, inanmış itaatli, tövbe kâr, ibâdette bulunan, ömrünü itâatle geçiren dul ve kız eşler verir) âyetidir. Diğeri de: (Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder...) âyetidir." İbnu'l-Münzir, Saîd b. Cübeyr'den bildiriyor: Kur'ân'da Yüce Allah'ın: dediği âyetlerin hükmü iki çeşittir. Biri: (...Kurtuluşa erenlerden olması umulur) âyetinde olduğu gibi işin gerekliliğini ve katiyetini ifade eder. Diğeri de: (...Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz...) âyetinde olduğu gibi bir kesinlik ifade etmez. Yani müminin hoşlanmadığı her şeyin aslında kendisi için hayırlı olduğu anlamına gelmez. Aynı şekilde hoşlandığı Her şeyin aslında kendisi için kötü olduğu anlamına da gelmez." İbn Cerîr, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bineğinin arkasına binmiştim. Bir ara baha: “Ey îbn Abbâs! Nefsine hoş gelmese de Yüce Allah'ın sana takdir ettiği, şeylere razı ol. Bu durum Allah'ın kitabında da mevcuttur" buyurdu. "Yâ Resûlallah! Ben Kur'ân'ı okudum, neresinde geçiyor?" diye sorduğumda şu karşılığı verdi: “Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz" âyetinde mevcuttur." Ahmed, Buhârî, Müslim, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Zer'den bildiriyor: Adamın biri: “Yâ Resûlallah! En üstün ameller hangileridir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'a iman ile Allah yolunda cihattır" karşılığını verdi. Adam: “Hangi azat etme daha üstündür?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişinin en beğendiği kölesini azat etmesidir" karşılığını verdi. Adam: “Bunu yapamazsam?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yapan birine veya yapmak istetip de beceremeyen birine yardım edersin" buyurdu. Adam: “Peki, bunu da yapamazsam?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kimselere zarar vermemeye çalışırsın. Bu da senin kendi kendine yapacağın bir sadakadır" karşılığını verdi. Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): “En üstün amel hangisidir?" diye sorulunca: “Allah'a ve Resulüne imandır" karşılığını verdi. "Sonra hangisi?" diye sorulunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Sonra Yüce' Allah yolunda cihattır" karşılığını verdi. "Sonra hangisi?" diye sorulunca da: “Gereği.gibi ifa edilmiş bir haçtır" buyurdu. Beyhakî, Şuab'da Abdullah b. Mes'ûd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “En üstün ameller, vaktinde kılınan namaz ile Allah yolunda cihattır" buyurmuştur. Mâlik, Abdurrezzâk, Musannef’te, Buhârî, Müslim, Nesâî ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah yolunda cihad eden kişi -ki Allah, kendi yolunda cihad edenleri herkesten iyi bilir- gündüzlerini oruçla, gecelerini de huşû içinde, rükû ve secde ile geçiren kişi gibidir. Yüce Allah, yolunda cihad eden kişiyi ya şehit düşürüp Cennetine koymayı veya elde ettiği sevap ve ganimet ile sağlam bir şekilde ailesine geri döndürmeyi garanti etmiştir." Buhârî ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Hureyre'den bildiriyor: Adamın biri Allah Resûlü'ne geldi ve: “Bana cihada denk olan bir amel söyle" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Böylesi bir amel göremiyorum" buyurdu ve: “Mücahid cihad için yola çıkar çıkmaz sen mescide girip, o cihadından dönene kadar gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçirebilir misin?" diye sordu. Adam: “Hayır, yapamam" karşılığını verdi. Ravi der ki: Ebû Hureyre de: “Mücahidin atının bile boş iken koşup dolaşması karşılığında mücahide iyilik sevabı yazılır" demiştir. Müslim, Tirmizî, Nesâî ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Hureyre'den bildiriyor: Ashab: “Yâ Resûlallah! Bize sevap bakımından Allah yolunda cihada denk olan bir amel söyle" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Böylesi bir amele gücünüz yetmez" karşılığını verdi. Ashab: “Yâ Resûlallah! Yeter" dediklerinde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah yolunda cihada çıkan kişi ailesine geri dönene kadar; gecelerini ibadetle, gündüzlerini oruçla geçiren ve Yüce Allah'ın emirlerine harfiyen uyan kişi gibidir" buyurdu. Tirmizî, Bezzâr, Hâkim ve Beyhakî, Şuab'da Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından biri bir dağ yolunda temiz suyu olan bir pınar gördü. Suyunun güzelliği çok hoşuna gidince kendi kendine: “İnsanlardan uzaklaşıp burada ikamet edeyim. Ancak bunu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) danışmadan da yapamam" dedi ve bu düşüncesini Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) açıkladı. Allah Resûlü şu karşılığı verdi: “Böyle bir şey yapma! Zira birinizin Allah yolunda ..cihatta kısa bir süre bulunması, ailesinin yanında kıldığı altmış yıllık namazdan daha değerlidir. Yüce Allah'ın sizi bağışlayıp Cennetine koymasını istemez misiniz? O halde Allah yolunda savaşa çıkın! Zira Allah yolunda bir deve sağımlığı kadar olsa cihad eden kişiye Cennet vacip olur. Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, Hâkim ve Beyhakî, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildiriyor: Adamın biri Allah Resûlü'ne geldi ve: “İnsanların en üstünü kimdir?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Canıyla ve malıyla Allah yolunda cihad eden mümindir" karşılığını verdi. Adam: “Sonra kim?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “İssız bir yerde kendini Allah'a ibadete veren ve insanları kendisinin şerrinden uzak tutan kişidir" karşılığını verdi. Tirmizî, Nesâî ve İbn Hibbân, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “İnsanlar içinde en güzel konuma sahip kişinin kim olduğunu söyleyeyim mi?" diye sorunca: “Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" dedik. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda ölene veya öldürülene kadar atını sürüp duran kişidir" buyurdu ve: “Ondan sonra kimin geldiğini söyleyeyim mi?" diye sordu. "Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" dedik. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Dağ başında yalnız kalan, namazını kılıp zekâtını veren ve insanların kötülüklerinden uzak duran kişidir" buyurdu ve: “İnsanlar içinde en kötü kişinin kim olduğunu söyleyeyim mi?" diye sordu. "Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" dediğimizde: “Allah adına kendisinden bir şey istendiği halde vermeyen kişidir" buyurdu. Taberânî, Fadâle b. Ubeyd'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: “İslam alt; orta ve üst olmak üzere üç katlı bir ev gibidir. En alt kat İslam dini katıdır. Müslümanların geneli bu kata girmişlerdir ki içlerinden kime sorsan Müslüman olduğunu söyleyecektir. Orta katta ise amel bakımından diğerlerinden ilerde olanlar bulunur ki bazı Müslümanlar amelde diğerlerinden daha üstündürler. Üst kata gelince ise burası Allah yolunda cihad edenlerin katıdır ki bu katta ancak en üstün olanlar bulunur." Bezzâr'ın Huzeyfe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle, buyurmuştur: “İslam dini sekiz bölümün toplamından ibarettir. Bir bölümü Müslüman olmaktır; bir bölümü namazdır, bir bölümü zekattır, bir bölümü oruçtur, bir bölümü haçtır, bir bölümü iyiliği emretmektir, bir bölümü kötülükten alıkoymaktır, bir bölümü de Allah yolunda cihad etmektir. Bu bölümlerden herhangi bir payı olmayan kişi hüsrana uğramış demektir. " İsbehânî, et-Terğîb'de Hazret-i Ali'den merfû olarak bunun benzerini zikreder. Ahmed ile Taberânî, Ubâde b. es-Sâmit'ten bildiriyor: Adamın biri: “Yâ Resûlallah! En değerli ameller hangileridir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'a iman, yolunda cihad etme ve gereği gibi ifa edilmiş bir haçtır" karşılığını verdi. Adam dönüp gitmek üzereyken, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Ama bunlardan daha kolayını istersen onlar da başkasına yemek yedirmek, yumuşak bir dil kullanmak ve iyi bir ahlaktır" buyurdu. Adam bir daha gitmek üzere davranırken, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) yine: “Bunlardan da daha kolayını istersen sana takdir edilen konularda Allah'ı suçlamamandır!" buyurdu. Ahmed, Taberânî ve Hâkim'in Ubâde b. es-Sâmit'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah yolunda cihad edin! Zira Allah yolunda cihad, Cennet kapılarından biridir ve Yüce Allah cihad vesilesiyle kişinin derdini sıkıntısını giderir" buyurmuştur. Abdurrezzâk, Musannef’te Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah yolunda cihaddan geri durmayın! Zira cihad Cennet kapılarından bir kapıdır ve cihad vesilesiyle Yüce Allah kişinin derdini sıkıntısını giderir" buyurmuştur. Ahmed, Bezzâr ve Taberânî'nin Nu'mân b. Beşîr'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah yolunda cihad, eden kişi, geri dönene kadar gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçiren kişi gibidir" buyurmuştur. Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, Hâkim ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cihada katılmadan veya cihad etmeyi aklından geçirmeden ölen kişi, münafıklığın bir şubesi üzerinde ölür" buyurmuştur. Nesâî, Hâkim ve Beyhakî'nin Osmân b. Affân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah yolunda geçirilen bir gün, normal olan bin günden daha değerlidir" buyurmuştur. Ahmed, Taberânî ve Hâkim, Muâz b. Cebel'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müfreze çıkardı. Bunun üzerine kadının biri geldi ve: “Yâ Resûlallah! İçinde kocamın da bulunduğu bir müfreze gönderdin. Ben de kocam gibi oruç tutuyor, onun gibi namaz kılıyor ve onun kadar ibadet ediyordum. Onun cihadına denk olan yapabileceğim bir amel söyle" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hiç durmadan namaz kılarsın, devamlı olarak oruç tutarsın ve ara vermeden Allah'ı zikredersin" karşılığını verdi. Kadın: “Yâ Resûlallah! Buna gücüm yeter mi ki?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Canım elinde olana yemin olsun ki buna gücün yetse bile kocanın amelinin ondabirine dahi ulaşmış olamazsın!" karşılığını verdi. Taberânî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: “Kişi Allah yolunda cihada çıktığı zaman günahları evinin kapısının üzerinde kemer olur. Kapıdan çıkınca günahlarını da geriye bırakıp çıkar ve üzerinde bir sinek kanadı kadar dahi günah kalmaz. Yüce Allah ona dört konuda güvence verir. Geride bıraktığı malı ile ailesini gözetir. Ne şekilde ölürse ölsün onu Cennetine sokar. Geri döndürmesi halinde de elde ettiği sevap ve ganimetlerle birlikte sağ salim bir şekilde döndürür. Güneş her battığında günahlarinı da alıp gider. " Ahmed'in Ebu'd-Derdâ'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah'ın yolundayken çıkarılan toz ile Cehennem ateşi müminin içinde bir araya gelmez. Yüce Allah, yolunda ayakları tozlanan kişinin bedeninin kalan kısımlarına Cehennem ateşini haram kılar. Yüce Allah, yolunda bir gün oruç tutan kişiden Cehennem ateşini, hızlıca giden bir yolcunun bin yıllık bir zamanda alacağı mesafe kadar uzak tutar. Allah yolunda yara alan kişiye şehitlere vurulan mühürden vurulur. Kıyamet günü bu yarası Zâfirân renginde ve misk gibi kokar. Gelmiş geçmiş tüm insanlar onu bu yarasından tanır ve: «Filanın üzerinde şehitlerin mührü var» derler. Allah yolunda bir devenin iki sağımı arasındaki süre kadar savaşan kişiye de Cennet vacip olur. " Ebû Dâvud, Hâkim ve Beyhakî'nin Ebû Mâlik el-Eş'arî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kişi Allah yolunda savaşmak üzere memleketinden ayrıldığı zaman ölse de öldürülse de şehit sayılır. Bu yolda devesi veya atı tarafından düşürülüp ölse veya bir hayvan tarafından ısırıhp ölse veya yatağında ölse, Allah'ın takdir ettiği hangi tür ölümle ölürse ölsün şehittir ve Cenneti haketmiştir." Bezzâr, sahabelerden biri olan Ebû Hind'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda cihad eden kişi gündüzlerini oruçla, gecelerini namazla geçiren, daima Allah'a boyun eğen, her dem sadaka veren kişi gibidir. " Ahmed, Buhârî, Tirmizî ve Nesâî'nin Ebû Abş Abdurrahman b. Cebr'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah kendi yolunda tozlanan ayaklara Cehennem ateşini haram kılar" buyurmuştur. Bezzâr'ın Ebû Bekr es-Sıddîk'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah kendi yolunda tozlanan ayaklara Cehennem ateşini haram kılar" buyurmuştur. Bezzâr'ın Hazret-iOsmân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah kendi yolunda tozlanan ayaklara Cehennem ateşini haram kılar" buyurmuştur. Ahmed, Mâlik b. Abdillah el-Has'emî'den aynısını nakleder. Hâkim, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “İnsanlar içinde en güzel konuma sahip kişinin kim olduğunu söyleyeyim mi?" diye sorunca, ashab: “Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda ölene veya öldürülene kadar atını sürüp duran kişidir" buyurdu ve: “Ondan sonra kimin geldiğini söyleyeyim mi?" diye sordu. Ashab: “Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Dağ başında yalnız kalan, namazım kılıp zekâtını veren ve Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eden kişidir" buyurdu. İbn Sa'd, Ümmü Bişr b. el-Berâ b. Ma'rûr'dan bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): “İnsanların en hayırlı olanının kim olduğunu söyleyeyim mi?" diye sorduğunu işittim. Ashab: “Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda atını sürüp saldırmayı veya saldırıya uğramayı bekleyen kişidir" buyurdu ve: “Ondan sonra kimin geldiğini söyleyeyim mi?" diye sordu. Ashab: “Tabi ki söyle yâ Resûlallah!" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Koyun sürüsünün başında duran, namazını kılıp zekâtını veren, sahip olduğu malda Allah'ın hakkı olanını bilen ve insanların şerrinden uzak duran kişidir" buyurdu. Nesâî, Hâkim ve Beyhakî, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Tebûk savaşının yapıldığı yıl sırtını bir hurma ağacına dayayıp Müslümanlara bir konuşma yaptı ve şöyle buyurdu: “İnsanların en hayırlı olanının kim olduğunu söyleyeyim mi? İnsanların en hayırlısı, atının veya devesinin üzerinde veya yaya olarak ölüm kendisine gelene kadar Allah yolunda çalışıp çabalayan kişidir. İnsanlar içinde en kötü olan kişi de, Allah'ın Kitab'ım okuyup da içindeki hükümlerden hiçbirine riayet etmeyen günahkâr kişidir. " Ebû Dâvud ve Hâkim'in Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Üç kişi Yüce Allah'ın güvencesi altındadır. Bunlardan biri Allah yolunda savaşa çıkan kişidir. Bu kişi ölene kadar Allah'ın güvencesi altındadır. Ya şehit düşürüp Cennetine sokar veya sevap ve ganimet elde etmiş olarak onu ailesine geri döndürür. Bir diğeri mescide giden kişidir. Bu kişi de vefat edene kadar Allah'ın güvencesi altındadır. Ya canını alıp onu Cennetine koyar ya da sevap ve ganimet elde etmiş olarak onu evine geri döndürür. Üçüncüsü de evine selam vererek giren kişidir. Bu kişi de Allah'ın güvencesi altındadır." Hâkim, İbnu'l-Hasâsiyye'den bildiriyor: Müslüman olup biat etmek üzere Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldim. Bana: “Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de onun kulu ve resûlü olduğuna şahadet edersin, beş vakit namazı kılarsın, Ramazan orucunu tutarsın, zekatını verirsin, haccedersin ve Allah yolunda cihad edersin" şartlarını koştu. Ben: “Yâ Resûlallah! İki tanesine (namaz ile oruca) güç yetiremem. Zekata gelince sadece on tane devem var ve bunları da ailem süt ve yük için kullanıyor. Cihad konusunda, savaş esnasında kaçan kişinin Allah'ın gazabına maruz kalacağını söylüyorlar. Ben de savaş esnasında ölümden korkup kaçmaktan endişe ederim" dediğimde Allah Resûlü elini açıp kapattı ve: “Zekat yok; cihad yok!, Peki, ne ile Cennete gireceksin?" buyurdu. "Yâ Resûlallah! Sana biat edeceğim" dediğimde koştuğu tüm şartlar üzerinden biatimi kabul etti. Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda çıkarılan göz, Allah yolunda nöbet- tutan göz ve Allah korkusuyla ağlayan göz olmak üzere üç göze Cehennem ateşi dokunamaz" buyurmuştur. Ahmed, Nesâî, Taberânî ve Hâkim'in Ebû Reyhâne'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah korkusuyla yaş akıtan göze Cehennem ateşi haram kılınmıştır. Allah yolunda geceyi uykusuz geçiren göze; Allah'ın haram ettiği şeylere bakmaktan uzak duran göze ve Allah yolunda çıkarılan göze Cehennem ateşi haram kılınmışhr." Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Gecenin koyu karanlığı gibi karanlık olan fitnelerin gölgesi üzerinize düştü! Böylesi fitnelerden de ancak dağ başında yaşayıp kendi koyunlarının sütünden beslenen ya da Allah yolunda cihad etmek üzere atını sürüp kılıcının kazandığı ganimeti yiyen kişiler kurtulabilir. " İbn Mâce'nin Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda cihad eden kişi Allah'ın güvencesi altındadır. Allah ya (canını alıp) onu rahmet ve mağfiretine katar veya elde ettiği sevap ve ganimetle ailesine geri döndürür. Allah yolunda cihad eden kişi, ailesine dönene kadar gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçiren kişi gibidir. " İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî, Şuab da Osmân b. Affân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yüce Allah yolunda nöbetle geçirilen bir gece; gündüzleri oruçla geceleri de ibadetle geçirilen bin günden daha değerlidir" buyurmuştur. Tirmizî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah haşyetinden ağlayan göz ile Allah yolunda nöbet tutan göz olmak üzere iki göze Cehennem ateşi dokunamaz" buyurmuştur. Ebû Ya'lâ ve Taberânî, M. el-Evsat'ta, Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda nöbet bekleyen göz ile Allah haşyetinden ağlayan göz olmak üzere iki göze Cehennem ateşi dokunamaz" buyurmuştur. Taberânî'nin Muâviye b. Hayde'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda nöbet tutan göz, Allah haşyetinden ağlayan göz ve Allah'ın yasakladığı şeylere bakmaktan uzak duran göz olmak üzere üç göze Cehennem ateşi dokunamaz" buyurmuştur. Hâkim ve Beyhakî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Size Kadir gecesinden daha değerli olan bir geceyi söyleyeyim mi? Kişinin ailesine geri dönüp dönmeyeceğini bilemediği tehlikeli bir yerde nöbet tuttuğu gecedir" buyurmuştur. Hâkim ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah haşyetinden ağlayan göz ile Allah yolunda nöbet tutan göz olmak üzere iki göze Cehennem ateşi haram kılınmıştır" buyurmuştur. İsbehânî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'ın yasakladığı şeylere bakmaktan uzak duran göz, Allah yolunda gecesini (nöbette) uykusuz geçiren ve Allah haşyetinden sinek başı kadar olsa dahi yaş akıtan göz dışındaki bütün gözler kıyamet gününde ağlayacaktır" buyurmuştur. İbn Mâce'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): yolunda nöbetle geçirilen bir gün, kişinin ailesinin yanında gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçireceği, her yılı üçyüz günden oluşan bin yıldan daha değerlidir" buyurmuştur. İbn Mâce'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Allah, yolunda öğle ile akşam arası yol alan kişinin bu süre zarfında kendisine değen toz kadarı Kıyamet gününde misk olarak üzerinde durur" buyurmuştur. Abdurrezzâk, Mekhûl'den bildiriyor: Ashâbdan bazılarının bize bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir devenin iki sağımı arasındaki zaman kadarı ile Allah yolunda savaşan kişi ölse de, öldürülse de Cennete girer. Kişi düşmana doğru bir ok attığı zaman, ok yerine ulaşsa da ulaşmasa da bir köle azat etmiş gibi sevap alır. Kişinin Allah yolunda agoran her bir kılı kıyamet gününde kendisi için bir nur olur. Allah yolunda bir yara alan kişi, kıyamet gününde bu yarası misk gibi bir koku saçarak ve kanı Zafirân renginde akarak huzura çıkar. " Beyhakî, Ekder b. Humâm'dan bildiriyor: Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabından biri bize şöyle anlattı: Bir defasında Mescid-i Nebevî'de otururken gencin birine: “Allah Resûlü'ne git ve hangi amelin cihada denk olduğunu sor" dedik. Genç gidip sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hiçbir amel ona denk değildir" karşılığını verdi. Genci ikinci defa aynı soruyla gönderdiğimizde Allah Resûlü yine aynı cevabı verdi. Sonrasında gence: “Aynı soruyu Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa sorabiliriz. Şayet üçüncüsünde sana yine aynı cevabı verecek olursa o zaman ona hangi amelin cihada yakın olabileceğini sor" dedik. Genç gidip aynı soruyu sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cihada denk olabilecek bir amel yoktur" karşılığını verdi. Genç: “Yâ Resûlallah! Peki, ona yakın olabilecek bir amel var mı?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Temiz sözlerle konuşma, devamlı olarak oruç tutma ve her yıl hacca gitmektir. Bunlar haricinde de cihada yakın olabilecek amel yoktur" buyurdu. Nesâî, İbn Hibbân ve Hâkim, Fadâle b. Ubeyd'den bildiriyor: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: “Bana iman edip Müslüman olan ve Allah yolunda cihad eden biri Cennetin kenarında, biri de Cennetin ortasında olmak üzere iki ev verilmesine kefilim! Bana iman edip Müslüman olana ve Allah yolunda cihad edene biri Cennetin kenarında, biri Cennetin ortasında, biri de Cennetin en yüksek yerinde olmak üzere üç ev verilmesine kefilim! Bunları yapan kişi her nerede ve ne zaman ölürse ölsün hayırlı olan tüm şeyleri ifa etmiş, kötü olan tüm şeylerden uzak durmuş olur. " Hâkim ve Beyhakî'nin İmrân b. Husayn'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kişinin savaş esnasında safta kısa bir süre durması, Allah katında kişinin altmış yıl ibadet etmesinden daha değerlidir" buyurmuştur. Ahmed ve Bezzâr, Muâz b. Cebel'den bildiriyor: Allah Resûlüne: “Yâ Resûlallah! Cennete girmemi sağlayacak bir amel söyle" dediğimde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Tebrikler! Tebrikler! Büyük bir şeyi sordun! Değerli bir şeyi istedin! Ancak Yüce Allah'ın kendisi için hayır dilediği kişiler için bu pek kolaydır. Allah'a ve âhiret gününe iman edersin, namazını kılar zekatını verirsin, sadece Allah'a kulluk eder ve ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Ölene kadar bunu yapar ve bu hal üzerinde iken ölürsen Cennete girersin" karşılığını verdi ve: “Ey Muâz! İstersen sana İslam'ın başını, dayanaklarını ve zirvesini söyleyeyeyim" diye de ekledi. "Yâ Resûlallah! Tabi ki söyle" dediğimde de şöyle buyurdu: “İslam'ın başı, Allah'tan başka ilah olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna, Muhammed'in de onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmendir. İslam'ın dayanakları da namaz ile zekattır. İslam'ın zirvesi de Allah yolunda cihad etmektir. Ben insanlarla, namazı kılana, zekatı verene, Allah'tan başka ilah olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna, Muhammed'in de onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet edene kadar savaşmakla emrolundum. Şayet bunları kabul ederlerse hakketmedikleri sürece canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Kalplerindeki dolayısıyla da hesaplarını Allah'a verirler." Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra şöyle buyurdu: “Muhammed'in nefsi elinde olana yemin olsun ki kişi farz namazlar dışında ancak cihad gibi bir amelde yüzü solduğu veya ayağı tozlandığı zaman âhiretteki makamını yükseltebilir. Bineğini Allah yolunda telef etmesi veya Allah yolunda binilmek üzere vermesi kadar kişinin Mizan'ında ağır basan başka bir ameli olamaz. Taberânî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “İslam'ın zirvesi cihattır ve bu zirveye ancak en iyi olanlar ulaşabilir" buyurmuştur. Ebû Dâvud ve İbn Mâce'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Kim savaşa katılmaz veya savaşa katılan bir askerin teçhizatını karşılamaz veya savaşa çıkan kişinin geride kalan ailesinin gözetimini üzerine almazsa kıyamet kopmadan önce mutlaka başına bir felaket gelir" buyurmuştur. Abdurrezzâk, Musannef te Mekhûl'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir aile, içinden savaşa katılan çıkmazsa veya savaşa katılan bir askerin teçhizatını karşılamazsa veya savaşa çıkan kişinin geride kalan ailesinin gözetimini üzerine almazsa kıyamet kopmadan önce mutlaka başına bir felaket gelir" buyurmuştur. Abdurrezzâk, Ahmed, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, İbn Hibbân, Hâkim ve Beyhakî'nin Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir devenin iki sağım arası kadar Allah yolunda savaşan kişiye Cennet vacip olur. Samimi bir şekilde Yüce Allah'tan kendisine savaşmayı ihsan etmesini dileyen kişiye şehit sevabı verilir. Allah yolunda düşmandan veya bir kazadan dolayı bir yara alan kişi kıyamet günü huzura çıktığı zaman yarası ilk günkü gibi taze, rengi zafirân renginde, kokusu da misk gibi olur. Kişinin, Allah yolunda iken bedeninde çıkan bir çıban onun şehitlik mührü olur. " Nesâî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah buyurur ki: “Sırf benim rızamı umarak yolumda cihada çıkan kişiyi geri döndürmem halinde elde ettiği sevap ve ganimetle döndürmeyi, canını almam halinde de onu bağışlamayı garanti ederim. " Taberânî ve Beyhakî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda yüzü tozlanan kişiyi Yüce Allah kıyamet gününde Cehennemin dumanından emin kılar. Allah yolunda ayakları tozlanan kişiyi Yüce Allah kıyamet gününde ayaklarını Cehennemin ateşinden emin kılar" Ebû Dâvud, Merâsîl'de Rabî' b. Ziyâd'dan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferi sırasında yol alırken Kureyşli bir gencin yolun dışından yürüdüğünü gördü. "Bu filan kişi değil mi?" diye sorunca, ashab: “Evet!" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): (.....) yanıma çağırın" buyurunca da genci yanına çağırdılar. Allah Resûlü ona: “Neden yolun, dışından gidiyorsun?" diye sorunca, genç: “Yâ Resûlallah! Yolun tozundan rahatsız oluyorum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yolun dışına çıkma! Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki bu tozlar Cennetin kokularındandır" buyurdu." Ebû Ya'lâ, İbn Hibbân ve Beyhakî'nin Câbir b. Abdillah'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda ayakları tozlanan kişiye Yüce Allah Cehennem ateşini haram kılar" buyurmuştur. Tirmizî, Ümmü Mâlik el-Behziyye'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir fitneden bahsetti ve onun yakın bir zamanda geleceğini de söyledi. Ona: “Yâ Resûlallah! Böylesi bir fitnede insanların en hayırlısı kim olacaktır?" diye sorduğumda: “Sürüsünün başında bulunup bunların hakkını (zekatını) veren ve Allah'a ibadet eden kişi ile atını sürüp cihada çıkan, düşmanı korkutan ve düşman tarafından korkutulan kişidir" karşılığını verdi. Tirmizî, Nesâî, Hâkim ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sağılan süt memeye geri dönmedikçe Allah haşyetinden ağlayan adama Cehennem ateşi dokunamaz. Allah yolunda solunan toz ile Cehennem dumanı bir müslümanın burnunda bir araya gelemez." Tirmizî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah için iki damla ile iki izden daha sevimli bir şey yoktur. Damlalar, Allah haşyetinden kişinin gözünden dökülen gözyaşı damlası ile Allah yolunda savaşan kişiden akan kan damlasıdır. İzler ise, Allah yolunda savaşırken aldığı yara izi ile kişide bir farzı yerine getirirken meydana gelen izdir. " Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî, Hâkim ve Beyhakî'nin Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İki çeşit savaş vardır. Savaşında Allah rızasını gözeten, komutana itaat eden, bu yolda malını harcamaktan çekinmeyen, yoldaşına kolaylık gösteren, fesattan uzak duran kişinin uykusu da uyanıklığı da kendisine sevap olarak döner. Ancak gösteriş, nam ve şöhret için savaşa çıkan, komutana isyan eden ve yeryüzünde fesat çıkaran kişi, geri döndüğünde bu günahlarım karşılayacak bir sevap bile elde etmiş olamaz. " Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhakî'nin Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda savaşıp ganimet elde ederek sağ salim bir şekilde geri dönen birliğe ecrinin üçte ikisi (sağlık ve ganimet olarak) dünyada verilmiş olur ve kalan üçtebirlik kısmı da âhirette alırlar. Ancak Allah yolunda savaşıp yenilen ve yaralı bir şekilde ganimet elde edemeden geri dönen birliğe sevabı (âhirette) tam olarak verilir." Ebû Dâvud'un İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “îyne türü alışverişler yaptığınız, tarla sürüp ekin biçmeyle uğraşıp kendinizi tarıma verdiğiniz ve cihadı bıraktığınız zaman Yüce Allah sizleri öyle bir zillete maruz bırakır ki dininize geri sarılana kadar onu üzerinizden atamazsınız" buyurmuştur. Hâkim ve Beyhakî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir müfrezenin yola çıkması emrini verdi. Ashab: “Yâ Resûlallah! Bu gece çıkalım mı yoksa yarın sabahı mı bekleyelim?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “(Hemen yola çıkıp) bu geceyi Cennet bahçelerinden bir bahçe, içinde geçirmeyi istemez misin ? " karşılığını verdi. Taberânî'nin Selmân'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda yüreği ürperen müminin günahları, hurma dalının hurmalarını dökmesi gibi dökülüp gider" buyurmuştur. Bezzâr, İbn Abbâs'tan bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir hac kırk gazveden daha hayırlıdır. Bir gazve de kırk hacdan daha hayırlıdır" buyurdu. Allah Resûlü bu sözüyle kişinin ilk defa ifa edeceği haccın kırk gazveden daha hayırlı olduğunu, ancak bir gazvenin hac üzerine yapılacak kırk hacdan daha hayırlı olduğunu ifade etmiştir. Taberânî, Hâkim ve Beyhakî'nin Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İlk defa ifa edecek birisi için bir hac on gazveden daha hayırlıdır. İlk haccını ifa eden biri için de bir gazve, yapacağı on hacdan daha hayırlıdır. Deniz yoluyla yapılan bir gazve, kara yoluyla yapılan on gazveden daha hayırlıdır. Allah yolunda bir denizi aşan kişi tüm vadileri aşmış gibidir. Böylesi bir yolculukta başı dönen kişi savaşırken vurulup kanları içinde çırpınan kişi gibidir. " Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir hac, on gazveden daha hayırlıdır. Bir gazve de on hacdan daha hayırlıdır" buyurmuştur. Ebû Dâvud, Merâsîl'de Mekhûl'den bildiriyor: Tebûk savaşı sırasında hac yapmak için izin isteyenler çoğalınca Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem):"İlk haccını yapan kişi için bir gazve kırk hacdan daha hayırlıdır" buyurdu. Abdurrezzâk'ın İbn Ömer'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda cihad için yapılan bir yolculuk, elli hacdan daha değerlidir" buyrumuştur. Müslim, Tirmizî ve Hâkim'in Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cennet kapıları kılıçların gölgesi altındadır" buyurmuştur. Tirmizî'nin Enes b. Mâlik'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah: «Benim yolumda cihad eden kişi güvencem altındadır. Canını alırsam onu Cennete koyarım. Geri döndürmem halinde de sevap veya ganimetle birlikte döndürürüm» buyurur. " Ahmed, Ebû Ya'lâ, İbn Huzeyme, İbn Hibbân, Taberânî ve Hâkim'in Muâz b. Cebel'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda cihad eden kişi, Yüce Allah'ın güvencesi altındadır. Hastayı ziyaret eden kişi, Yüce Allah'ın güvencesi altındadır. Sabah veya akşam mescide giden kişi, Yüce Allah'ın güvencesi altındadır. Yöneticinin yanına onu uyarmak için giren kişi, Yüce Allah'ın güvencesi altındadır. Evinde oturup kimsenin dedikodusunu yapmayan kişi de, Yüce Allah'ın güvencesi altındadır. Ahmed, Ebû Dâvud ve Nesâî, Abdullah b. Hubşî el-Has'amî'den bildiriyor: Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem): “Hangi ameller daha değerlidir?" diye sorulunca: “Şüphe barındırmayan bir iman, ganimetinde ihanet edilmeyen cihad ve gereği gibi yapılmış bir hac" karşılığını verdi. "Hangi sadakalar daha değerlidir?" diye sorulunca: “Az malı olan kişinin verdiği sadakadır" karşılığını verdi. "Hangi hicret daha değerlidir?" diye sorulunca: “Allah'ın haram kıldığı şeylerden hicret etmek, uzak durmaktır" karşılığını verdi. "Hangi cihad daha değerlidir?" diye sorulunca: “Kişinin malıyla ve canıyla müşriklere, karşı yaptığı cihattır" karşılığını verdi. "Hangi ölüm şekli daha değerlidir?" diye sorulunca da: “Kanı akıtılıp atının ayakları kesilen kişinin ölümüdür" karşılığını verdi. Mâlik, Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî, Ebû Hureyre'den bildiriyor: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kişi sahip olduğu mallardan birer çift sadaka olarak verdiği zaman kıyamet gününde Cennetin her bir kapısı kendisine: «Ey Allah'ın kulu! Gel, bu kapı senin için daha hayırlıdır!» diye seslenir. Kişi çok namaz kılanlardan ise namaz kapısından, cihad eden birisi ise cihad kapısından, çok oruç tutanlardan ise Reyyân kapısından, çok sadaka veren biri ise de sadaka kapısından bu şekilde çağrılır." Ebû Bekr: “Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah! Kişi bu kapılardan hangi birisinden çağrılsa zararı olmaz. Peki, bütün kapılardan çağrılan olur mu?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Evet, olur. Umarım sen de onlardan biri olursun" karşılığını verdi. Mâlik, Abdurrezzâk, Musannef’te, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Beyhakî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah, kendi yolunda cihada çıkan kişinin güvencesi olur ve: «Sırf benim rızam için cihad etmekten, bana iman ve elçilerimi tasdikten başka bir şey için çıkmış değildir. Bunun için onu ya Cennete koyma ya da çıktığı evine, sevabını veya ganimetini almış bir şekilde döndürme güvencesini veriyorum» buyurur. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin olsun ki Allah yolunda yara alan kişi, kıyamet günü huzura yarası henüz yeni alınmış gibi kanayarak ve misk gibi kokarak çıkar. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin olsun ki müslümanlara zor gelmeyeceğini bilseydim savaşa çıkan hiçbir birlikten asla geri durmazdım. Ancak herkesi savaşa götürecek bineklere sahip değilim. Herkes de savaşa çıkacak bineğe sahip değil. Benim savaşa çıkıp onların geride kalması da güçlerine gider. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin olsun ki Allah yolunda savaşa katılıp öldürülmeyi, sonra dirilip tekrar öldürülmeyi sonra dirilip tekrar öldürülmeyi İsterdim. " İbn Sa'd'ın Süheyl b. Amadan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Birinizin Allah yolunda cihadda kısa bir zaman bulunması, ailesi arasında geçireceği bir Ömürlük amelinden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Ahmed, Ebû Umâme'den bildiriyor: Çıktığımız müfrezelerden birinde içimizden biri içinde su bulunan bir mağara gördü. Kendi kendine dünyadan el ayak çekip o mağarada yaşamayı, suyundan içip çevredeki bitkilerden yiyeceğini tedarik etmeyi düşündü. Bu durum Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) zikredilince: “Ben Yahudilik veya Hıristiyanlık diniyle değil tevhid ve kolaylık dini olan İslam diniyle gönderildim. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin olsun ki Allah yolunda sabah veya akşam vakti yürüme, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Birinizin cihad esnasında safta bir süreliğine durması, altmış yıllık namazından daha hayırlıdır" buyurdu. Ahmed, Amr b. el-Âs'tan bildiriyor: Adamın biri: “Yâ Resûlallah! Hangi amel daha değerlidir?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah'a iman, buyruklarını tasdik, yolunda cihad ve gereği gibi yapılmış haçtır" karşılığını verdi. Adam: “Yâ Resûlallah! Çok külfetli şeyler söyledin" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “Yumuşak sözler söyleme, yemek ikramında bulunma, müsamahakâr olma ve güzel ahlaktır" buyurdu. Adam: “Ben tek bir şey istiyorum" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): “O zaman git ve sana takdir ettiği şeyler konusunda Allah'ı suçlama(teslimiyet göster)" buyurdu. Ahmed, Muhacir kadınlardan biri olan Abdullah'ın kızı Şifâ'dan bildiriyor: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) en değerli amelin hangisi olduğu sorulunca: "Allah'a iman, yolunda cihad ve gereği gibi yapılmış haçtır" karşılığını verdi. Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl'de Hasan(-ı Basrî)'den bildiriyor: “İslam on temel üzerine inşa edilmiştir. Biri ihlastır ki fıtrat denilen şeydir. Diğeri namazdır ki o da kişinin İslam milletinden olduğunun göstergesidir. Diğeri zekattır, o da malın temizlenmesidir. Diğeri oruçtur, kişiyi günahlardan koruyan bir kalkandır. Diğeri haçtır, o da şeriattır. Diğeri cihattır ki kişinin izzetidir. Diğeri iyiliği emretmektir ki kıyamet gününde kişinin lehine hüccettir. Diğeri kötülükten alıkoymaktır ki kötülüklerden korunmadır. Diğeri verilen emirlere itaattir ki o da kişinin günaha düşmesini önler. Bir diğeri de cemaattir ki sevgiye vesiledir." Ahmed'in Amr b. Abese'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda bir devenin iki sağımlığı arası kadarlık savaşan kişinin yüzünü Yüce Allah Cehennem ateşine haram kılar" buyurmuştur. Taberânî'nin Ebu'l-Münzir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda cihad eden kişinin Cennete girişi vacip olur" buyurmuştur. Ahmed ile Taberânî'nin Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda içine toz çeken kişiye Yüce Allah Cehennem ateşini haram kılar" buyurmuştur. Tirmizî, İbn Mâce ve Hâkim'in Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Üzerinde cihattan kalma bir iz taşımadan Allah'ın huzuruna çıkan kişi eksik bir şekilde çıkar" buyurmuştur. Taberânî'nin Ebû Bekr es-Sıddîk'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Bir topluluk ne zaman cihadı bırakırsa Yüce Allah mutlaka geneli kapsayan bir azab verir" buyurmuştur. Taberânî'nin Ebû Bekr es-Sıddîk'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “İnsanlar dinar ile dirhem biriktirmeye, tarla sürüp ekin biçmeyle uğraşıp kendilerini tarıma verdikleri zaman, îyne türü alışverişlere başladıkları ve cihadı bıraktıkları zaman Yüce Allah onları öyle bir zillete'maruz bırakır ki dinlerine tekrar sarılana kadar onu üzerlerinden atamazlar" buyurmuştur. Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbn Mâce ve Beyhakî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda sabah veya akşam vakti bir yürüme, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce'nin Sehl b. Sa'd'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda sabah veya akşam vakti biryürüme, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Müslim ve Nesâî'nin Ebû Eyyûb'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda sabah veya akşam vakti bir yürüme, güneşin üzerine doğduğu ve battığı tüm şeylerden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Bezzâr'ın İmrân b. Husayn'dan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda sabah veya akşam vakti bir yürüme, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Tirmizî ve İbn Mâce'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda sabah veya akşam vakti bir yürüme; dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Tirmizî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Allah yolunda sabah veya akşam vakti bir yürüme, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır" buyurmuştur. Ahmed, Muâviye b. Hadîc'den bunun aynısını zikreder. Abdurrezzâk, İshâk b. Râfi'den bildiriyor: “Güvenilir birisinin bize bildirdiğine göre gazi evinden çıktığı zaman her gece, geride bıraktığı her bir ehli kıble, zimmi ve hayvan sayısınca kıratlarla sevap kazanır ki bir gecede sevabı, dağ veya Uhud dağı kadar olur." Abdurrezzâk'ın Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): “Cuma ve cenaze namazları ile cihad hariç bir erkeklerin yükümlü olduğu herşeyden kadınlar da yükümlüdür" buyurmuştur. |
﴾ 216 ﴿